“İnsanlara söyle! Sözün en güzelini söylesinler! Sonra şeytan aralarını bozar! Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır! Şeytan onları ayrılıkçı sözlerin peşine takar! Birbirine düşürür! Aralarından adaleti kaldırıp haksızlık yaptırır!” İsra:53
Kullarıma söyle diye başlayan bu ifade, Hakikati ne kadar
güzel tasvir etmektedir. İnsanlar yaratanın bu buyruğuna uymadıkları zaman
nasıl param parça olduklarını anlamazlar. Yaşadığımız ortam bu parçalanmışlığın
apaçık göstergesidir. Sözün doğru olanı gizlenir, yanlış olanı kabul ettirmek
için ağızdan çıkan sözcüklerin nasıl bir etki yapacağı ve bu etkiye karşı nasıl
bir karşılık verileceği hesaplanmazsa, şeytan iki arada insanları birbirine
düşürmenin keyfini yaşar. Şeytan her ortamda insanların yaşadığı kaos
ortamlarını kazanca çevirmeyi bilmiştir. Ne yazık ki insanlar aklı selim ile,
bu ortamların doğmasının önüne bir türlü geçemiyorlar. İnsanların karanlık
ortam oluşturmasının nedeni yine kendileridir. Kendi elleri ile yapıp ettikleri,
geri dönüşüm olarak karşılarına çıktığında, bu da nereden çıktı dememeleri için
en güzel sözlerle konuşmayı şiar edinmeleri gerekir.
Baba ile evlat arasında çıkan bir anlaşmazlığın oluşturacağı
gerilimden en fazla nemalanan, onların varlığından rahatsız olanlar olur. Birbirinin
canı olanlar, birbirine karşı çok sert bir yaklaşım ortaya koyduklarında hain
ve düşman olanların iştahını kabartırlar. İşte, şeytan aynen böyle iştahı
kabarmış bir timsah gibi beklerken, insanlar, kendi aralarında konuşurken en
çirkin sözcüklerle tartışırlarsa sadece şeytana yem olurlar.
Şeytanın, insanın apaçık düşmanı olduğu bir yaşamda, insanı
yaratan yaratıcı, en güzel kelimeleri seçerek onlarla konuşun derken, insanlar
hala anlaşılması zor ve karşılıklı gerilim katsayılarını yükseltecek sözcüklere
başvuruyorlarsa, şeytanın oyuncağı olduklarını kanıtlarlar. Şeytanın oyuncağı
olanların insanlığa sunacakları doğru bir mesajları olamaz. Şeytanın
oyuncaklarından hangisini tercih ederseniz ediniz, sonuçta şeytanın kuşattığı
bir hayatı yaşıyor olursunuz. Mevla’nız, bu kadar açık seçik uyarıda
bulunurken, neden insanlar Mevla bildikleri Rahman’ın buyruğunu değil de her
daim aralarını bozmak isteyen şeytanın yalan vaatleriyle avunmayı tercih
ederler. Bu nokta insan açısından oldukça önemlidir. Yalan vaatlere kanarak,
vaatlerin gerçekleşme ihtimali olmadığı için her taraf kendi vaadinin daha
doğru olduğunu kanıtlamak için karşısında olanı bastırmaya çalışır. Bu
baskısını devamlı kılmak için de hiçbir değer ve kural gözetmeden yalanla yaşamını
devam ettirmeye başlar. Yalan üzerine kurulmuş hangi binanın varlığını
gösterebilirsiniz. Allah’tan başka dost edinip, o dostların vaatlerine kanarak
yalanlar üzerine ev kurduğunu sananları yüce yaratıcı şöyle tanımlamaktadır. “Allah’tan
başka dost edinenlerin durumu, evini yarın kenarına yapan örümceğin durumu gibidir.
İyi bilin ki, evlerin en zayıfı örümcek evidir.” İşte, bundan dolayıdır ki,
yalanın evi olmaz bir rüzgarla yok olup gitmeye mahkumdur.
İnsanlara kaba katı davranmayın, kaba katı olursanız
etrafınızdan dağılır giderler. Etrafınızdan insanları uzaklaştırmanın en açık
görüntüsü kaba katı ve kendini bilmez sözlerin sarf edilmesi, ayrıca
güzelliklerin yerini çirkin söz ve davranışlara bırakmasıdır. İnsan öyle bir
karaktere sahiptir ki, bazen güzel söz söylemeyi yamulmak yalakalık, hatta çoğu
zaman insanları eğlendiren bir maskot gibi olmak sanır. Oysa bu durum
omurgasızlıktır. Omurgasızlık, sürüngen bir yaşama mahkûm olmaktır. Sürüngen
bir yaşam ortaya koyanlar ayaklar altında ezilmeye ve üzerine basılıp geçilmeye
mahkumdur. Duruşu olmayan bir güzel söz olamaz. Güzel söz ancak duruş sahibi
insanların ağzından çıkar. Bir duruşa sahip olanlar, sözün güzelliğini kendi
dillerindeki sertlikle yumuşatmak ve sertleştirmek istemezler. Çünkü bir sözün
yapısı onun ne kadar sert ve yumuşak olduğunu ortaya koyar. Ondan dolayıdır ki,
sözü alçaltarak yumuşatıp onun yapısını değiştiren ile, sözü ağzı ve diliyle
sertleştirip bir mermi gibi kullanan arasında bir fark yoktur. Onun için size
yapılan uyarı, sözün en güzelini tercih edin. En güzel sözler, en çirkin
ağızlardan çıktığında yerde sürünmeye mahkumdur. En kötü sözler de çok güzel
dillerden döküldüğü zaman yalanın doğrudan daha fazla karşılık bulduğuna şahit olursunuz.
Zaten şeytanın yapmak istediği, doğru ve güzel sözleri yamuk ağız ve dillerden
söyleterek onların değer ve derecesini aşağılara çekerek cazibe ve albenisini
yok etmektir. Aynı zamanda yalanların da güzel dillerden dökülmesini
sağlayarak, yalanın hakikatin yerini alarak yaşamı kuşatmasını istemektedir. Bu
döngü arasına sıkışmış insan, kendi varlığının gayesinin anlamını, sözün
manasını ve anlamını kavramadan oluşturacağı her anlam arayışı onu anlamlı bir
yaşamdan uzaklaştıracaktır. Anlamlı bir yaşamın neferi olmaya aday insanların,
şeytanın çerçevesini belirlediği bu alanın dışına çıkması kaçınılmazdır.
Eğer bir yaşam ortamında aynı işe koyulmuş rakipler
arasındaki konuşmalar, yalanlardan oluşan çirkin sözcüklere dayanıyorsa, orada
hayat ciddi bir anlam kaymasına mahkûm olmuş demektir. Anlamsızlıkların
çıkarları okşadığı oranda doğru bilindiği ve kitlelerin bir sürü olarak
güdülmeyi kabullendiği ortamlar, şeytan ve avenelerinin hep istediği yaşamlar
olmuştur. Şeytan herkesin peşinde ayrı ayrı koşarak herkesle uğraşacağına,
kendi mesajını kitlelere aktaran şom ağızlar bulduğunda, yürekleri kuşatmak
için maymuncuk anahtarı ele geçirmiş oluyor. Sonrasında keyfinden horon
tepindiği için sizinle uğraşacak zaman bulamaz. Dikkat ediyor musunuz bilmiyorum,
âmâ gördüğüm bir gerçek var ki, o da insanlar arası ayrışmaların olduğu noktalar
her zaman kırılmaya uygun fay hatlarıdır. O hatları kırmak ve etkilemek için
seçtiğiniz kelimeler belki rakiplerinize karşı sizi galip getirecek bir artıya
geçirebilir. Ancak şunu iyi idrak etmek gerekir ki, telafisi imkânsız kayıplara
yol açabilir. Telafisi imkânsız kayıpların yaşandığı ortamlar her zaman ve
şarta şeytanın at koşturduğu ortamlar olmuştur. Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır.
Şeytan, rakiplerinizle her zaman kötü olmanızı ister ki, arada bir ülfet kurup
mutlu olmayasınız. Çünkü şeytan insanın her daim gerilim içinde karamsar,
umutları kırılmış, hayal kırıklığı içinde, geleceğinden endişeli bir hayat
sürmesini ister. Psikolojileri böyle çökmüş insanları kullanmanız ve onlara
istediğinizi yaptırmanız kolay. Şeytan, kurbanının öncelikle ruhsal ve
psikolojik yapısını bozuyor, ondan sonra ona umut olacağını söylediği anlamsız
vaat ve yalanlarını sıralayarak onları kuşatıyor. Bu kuşatmanın adı bir kale,
ev, şehir değil, yeryüzündeki, Allah’ın eşsiz ayeti imha olmuş oluyor. Bu
ayetin aslı değiştirildiği zaman hangi yaşamın anlamlı ve doğru olmasını
bekleyebilirsiniz ki, yaşam anlamsız görüntüsüyle şeytanın kollarında kıskaca
alınmış olarak can vereceği anı bekler duruma geliyor.
İnsanın apaçık düşmanı ortalıkta her an dolaşırken, neden
insanlar birbirini anlayacak ve kolaylıkla iletişim kuracak kanalları tercih
edeceklerine ayrışmayı tercih ediyorlar. Hakikaten insanın hırsı, zalimliği,
menfaati, unutkanlığı, çaresizliği, müstağniliği anlamış olsa, ayrıca bunları
hayatından uzaklaştırarak yaşama sarılsa, bu kadar ayrışmalar olur mu hiç!
İnsan ne zaman ki, yeryüzünde müstağnileşerek her şeye gücü yeten olarak
kendisini görmeye başladı, işte o andan itibaren o büyüklüğünü devamlı kılmak
ve onu kendi dışındakilere kabullendirmek için önüne çıkan her kelimeyle
konuşmayı bir marifet bildi. Sonrasında kişiliği ve karakteri törpülenerek
insanlığını kaybeder duruma geldi. İnsanın insanlığını yitirdiği yerde, insani
buluşmaları ve insani merhameti bekleyemiyorsunuz. Bunun en açık örneklerini de
kendi ülkemizin son birkaç ayı, bunları açıkça ortaya koymaktadır. Herkes
birbirine saldırıyor, çünkü şeytanın kuşattığı beyin ve yürekler ancak
saldırıdan nemalanıp o şekilde yaşamlarını sürdürürler. Saldırının olmadığı ortamda
varlıklarının yok olacağını sanırlar. Dolayısıyla şeytanın tüm ipleri eline
aldığı bir yerden insan manzaraları ancak bu kadar olur desek, sanıyorum
yanılmamış oluruz.
Şeytanın, adaletsiz, haktan uzak düşmanca bir yaşamı ortaya
koymak istediğini bilen yürekler, insanlar içinde konuşurken en güzel kelime
kavram ve sözcükleri seçerler. Bu yürekler ancak ve ancak hakikatin şahidi
olanlardır. Hakikatin şahidi olanlar, yeryüzünde ıslah yaparlar.
Merhametlidirler, adaleti yaşamlarının hayat suyu bilirler, düşman olmak için
gelenleri bile merhametle karşılayıp hakkın yüreklerine nüfuz etmesine yol
bulurlar. Yaptırımı yapan olmadıklarını bilirler, ancak taşıma görevinin kendi
sorumlulukları olduğunun bilincindedirler. Böyle bir ruhla hayatta var olmak
isteyenleri şeytanın aldatmasını ve aralarına düşmanlık sokmasını bekleyebilir
misiniz? Bu kullar kimler biliyor musunuz? Onu Rahman olan rabbimiz tanımlıyor,
onun sözünün üzerine söz söyleyecek kimse olmadığı için onun sözünü zikretmek
inşallah bizlerin kurtuluşuna yol açar…”Şeytan, Rabbim insanların yeniden
dirileceği güne kadar bana mühlet süre ver, sen süre verilenlerdensin…Andolsun
ki senin dosdoğru yolunun üzerine oturacağım kullarına sağlarından sollarından
önlerinden arkalarından onlara yanaşacağım ve onların büyük bir çoğunluğunu
sana şükredenlerden bulamayacaksın, ancak ihlas sahibi kulların harıç….Allah,
işte benim koruyuculuğunu üstlendiğim kullarım, ihlas sahibi sana
uymayanlardır…”
Tüm bu açıklamalardan sonra diyorum ki, ey insan kardeşlerim
aramızda en güzel sözcükleri kullanalım birbirimizi ötelemeyelim hakkın
divanında yargılanırken, ihlas sahibi müstesna kullar arasında yerimizi
alalım…Ne dersiniz, böyle bir yaşamla alnı ak yüzü gülen kalbi müsterih olarak
yolculuğumuzu tamamlamak şeytanın bizi rezil etmesinden daha güzel değil mi?
Yapmamız gereken sadece Rabbimizin buyruğuna uygun yaşamaktır. Hep birlikte el
ele gönül gönle, sarmalayalım birbirimizi, düze çıkaralım ülkemizi ve
kendimizi…
Bu satırları usanmadan sonuna kadar sabırla okuyacak dostlarıma
şimdiden şükranlarımı iletiyorum, selam saygı afiyet ve muhabbet dileklerimle
kalın sağlıcakla….
“İnsanlara söyle! Sözün en güzelini söylesinler! Sonra şeytan
aralarını bozar! Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır! Şeytan onları
ayrılıkçı sözlerin peşine takar! Birbirine düşürür! Aralarından adaleti
kaldırıp haksızlık yaptırır!” İsra:53
Erol KEKEÇ/25.05.2023/17.29/Namazgah: İST