18 Şubat 2022 Cuma

GECENİN SESSİZLİĞİNE BIRAKTIM RUHUMUN EZGİLERİNİ

Sanki damarlarımdan kanlar çekiliyor gibi hissediyorum kendimi, üzerimden bulutlar geçerken…

Samanyolu altında bir ip asmışlar yerden atmosfere, üzerinde sallanan aşkın saçları dökülmüş gözlerime, karanlık hayallerim arasında aydınlık bir bahar esiyor alnıma! Kararmayan hayallerimin aydınlık yüzü yansıyınca sabahın ortasına, çift aydınlık olmaz mı üzerime doğan güneş…

Biliyordum ne zaman çıktığımı yollara, ancak zamanı hesaplamadığımdan sadece mekânın tanımı kaldı zihnimde, mekânlar arasında git gelleri oynayan bir ben, yapayalnız ortasında zamanın, haykırışlarımı bıraktım gecenin boşluğuna…

Geceler geceler, alnıma yazılmış bir kader gibi gittiğim her yerde beni yürekten karşılar…

Gecenin sessizliğine aşığım ben, gecenin karanlığı, aydınlığın tohumunu genlerinde barındırır… O tohumlar, kabuğunu kırıp aydınlık kıvılcımları etrafa yayarken içinde olmak için, karanlıklara katlanarak geldim ben…

Karanlıklarda aydınlığa özlem duyan anaların ve babaların çocukları olarak gözlerimizi açtık hayata… Babalarımızın hayalleri bizim gerçekliğimiz olsun diye umutla sarıldık bu hayata… Analarımızın gözyaşına kimse ekmek bandırmasın diye, bu günlerin gelmesini bir özlemle sayıkladık biz…

Tarlalarımızda başağa dönmüş buğdaylar, beyaz gelinliğiyle çukur Ovayı kaplamış duvağını başına takmış pamuklar gibi, özlemle beklediğim aydınlık günler anısına, bu karanlıkları geceye gömerek, şafakta selama durup Güneşin doğumunu bekleyenlerdenim ben…

Dünya ölçeğinde doyuramadığım ruhum, şaha kalmış bir rüzgâr gibi, yol alıyor senden yana, ey sevdiğim aç ruhumu sana!

Bir arı gibi her çiçekten polen aldım, ben bu aşkı nakış nakış dokudum, her nakışa adını koydum, bilir misin bu yürek nasıl şaşkın…

Yürekle ruhum aynı yolda birbirinden habersiz, kervan yol alırken benim ruhum hep nasipsiz, bir dokun yüreğime acılar yuva kurup kement atmış, kervan harap, kervan bitap, bu kervan yolda nasıl dizilirmiş…

Ey gönlüme methiye dizen meddahlar, sanır mısınız ki bu gönül, ruhsuz bir yola gider, ruhumu çalıp bedenimi imha edenler, gönlümü ele geçiremeyince dünyamı harap eylediler… O gündür bu gündür ömrüm yollara verdi beni, bensiz ruhum isyan etti yemedi kendisine verileni…

Soğuk sular içmeden geçmeyeceğim, turaçlar öterken gitmeyeceğim, semadan bir ip atılsa önüme, gözlerimi kapayıp aşkıma gideceğim…

Bahtıma yazılanlarda ne var diye hiç merak etmedim, yaşadıklarımın bahtıma yazılanlar olduğunu bilerek yaşadım… Ben yaşarken çaldılar hayallerimi, Güneş kızıllıklara gömülmeden üzerime çektiler, gök kubbenin kurşuni rengini…

Mezarlar isyana durmuş, ruhsuz geleni istemiyorlar, ruhum dünyada planlar yaparken, ruhumdan bedenimi gizliyorlar… Gizli ellere kurban verilmiş bir beden, haramilerin işgal ettiği yürek, ruhum, bu dünya haram olmuş bana, hala anlamadın mı sen…

Bir çift sözüm vardı güneş görmemiş, onların hatırına katlandım bunca karanlıklara, biriyle geceyi kapatırken, diğeriyle aydınlığa övgü dizmeyi denerken aydınlık ile karanlık arasında ruhuma hançer saplandı emin dediğim ellerden…

Pas tutmayan kalaylanmış yürekler lazım, bu dünya kazanında haşlanmadan yol alan… Yollar kaygan, bakışlar yalan, sözler yavan, yalan rüzgârı eserken her yandan, bir kıvılcım çaktı tam samanyolundan… Samanyolu bu yaşamın sahici olanı, ona takılarak giden kaybolmaz bu dünyada kendini bulmadan…

Ateş alevlenirken dumanlar yok oluyor, küller savrulduğunda alevler geceye giriyor, zamanın sönmeyen ateşini avuçlarında taşıyıp, gönülleri kor olanlar! Sanır mısınız bu dünyada hep yaşam var, hepsi bir veya birkaç günden öte değildir, Dün geçti gitti yarın henüz gelmedi, oysa bugün elimizde, o halde kalkıp bugün bir şeyler yapmak gerekir…

Bugünün anısına elime aldım kalemi ne yazacağımı bilmiyordum, kelimeler alıp götürdü beni, bir de baktım ki karşımda kocaman bir âlem, âlemin içinde bir başka âlem, âlemin içinde meğer işe yaramaz kalmış, benim gibi bir âlem…

Ben olmasam âlemi nedeyim ben, ben varsam, benim için âlem hakikaten bir âlem… Yer ve gök arası bir âlem ki düştüm yollara, yollar bana yabancı ben bu yollarda garip bir yolcu, ey hancı! benim gibi bir yolcu hanında konuk oldu mu? Bilmiyorum ben benden habersiz, hangi yerde ve handa konuk olduğumu!

Usturuplu konuşmayı bilmeyen vezirlerin, padişahlarına secde ettiği zamanlara meğer denk gelmişim, ben hüzünlü bir bahar, sükûnetin zirveye yattığı bir gece, evreni aydınlatmak için sabırla sabahı bekleyen bir Güneşle dost oldum… Bu dostlarım yüreğimle, tüm ölü ruhlara selam eylediler, gelirsek gitmeyiz gidersek gelmeyiz dediler… Bir hüzün sardı yine beni, nasıl edem ki bu hüzünler derbeder eylemesin yüreğimi, kalkın gidelim yaradana, yolculuk var, kervanı alıkoymayalım yolundan, yoksa hepten biteriz dirilmeden gideriz vallahi…

Selam ve dualarımla…

Erol Kekeç/18.02.2022/00.53

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder