3 Ocak 2025 Cuma

Tebliğin Sınırları ve Özgür İrade

 

"Sana düşen sadece tebliğ yapmaktır. Hesap görmek Bize aittir."Rad Suresi 13:40

Bu ayet, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ve dolayısıyla tüm tebliğcilere önemli bir hatırlatma yapmaktadır: Tebliğ etmek, doğruyu açıklamak, hakikati insanlara ulaştırmak müminin görevidir. Ancak insanların bu tebliği kabul edip etmemesi, onların inanç ve davranışlarından sorumlu tutulması Allah’a aittir.

  • Mesajın Özeti: İnsanlara dini hakikatleri öğretmek, onlara doğruyu göstermek bir görevdir, ancak bunun sonuçlarını değerlendirmek, kimseyi zorlamak veya yargılamak bizim işimiz değildir.

  • Örnek:

    • Tebliğ yapan bir birey, insanlara doğruyu anlattıktan sonra onların kararlarına müdahale edemez. Örneğin, Hz. Nuh’un oğluna tebliğ etmesi, ancak oğlunun iman etmemesi buna iyi bir örnektir.

"Hak Rabbinizdendir. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin." Kehf Suresi 18:29

Bu ayet, insanlara verilen irade hürriyetine vurgu yapar. Allah, insanları doğru yola iletmek için rehberlik eder, kitaplar ve peygamberler gönderir. Ancak iman etme veya inkâr etme seçimi insanlara bırakılmıştır. Bu seçim, insanların özgür iradelerinin ve imtihanlarının bir parçasıdır.

  • Mesajın Özeti: İnsanların inanç veya inkâr konusundaki tercihleri, özgür iradelerine dayanır. Ancak bu tercihlerinin sonuçlarından sorumlu olduklarını unutmamalıdırlar.

  • Örnek:

    • Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenci düşünelim. Ona kaynaklar ve rehberlik sağlanır, ders anlatılır. Ancak bu imkanları değerlendirmek veya değerlendirmemek öğrencinin kendi kararıdır.
    • Hz. İbrahim’in babası Azer’e tebliği örneğinde, Hz. İbrahim, babasına doğru yolu göstermiş, ancak babası putperestlikte ısrar etmiştir. Hz. İbrahim’in görevi tebliğdi; babasının inancını zorla değiştirmek gibi bir sorumluluğu yoktu.

Bu ayetler, dini yaşantıda ve tebliğde önemli dersler sunar. Günümüzden şu örneklerle bağlantılar kurulabilir:

  1. Sosyal Medyada Tebliğ: Bir kişi sosyal medyada dini değerleri paylaşabilir. Ancak paylaşımları gören insanların nasıl bir tepki vereceği, o mesajları kabul edip etmeyecekleri tamamen onların sorumluluğundadır. Bir kişi, mesajı yayımladığıyla yükümlüdür; insanların tavırlarını kontrol edemez.

  2. Aile İçinde Din Eğitimi: Anne-baba çocuklarına doğruyu öğretir, onlara ahlaklı bir yaşam sürmeleri için rehberlik eder. Ancak çocuklar büyüdüklerinde kendi kararlarını verirler. Bu noktada ebeveynler, sonuçları kabullenmeli ve sadece doğruyu öğretme görevlerini yerine getirmiş olmanın huzurunu yaşamalıdır.

  3. Toplumda Davranış: Komşular arasında, iş ortamında veya arkadaş çevresinde bir kişi, gördüğü yanlış bir durumu güzel bir dille ifade edebilir. Ancak bu uyarıya uyulup uyulmaması karşı tarafın seçimidir. Uyarıcı, görevini yaptığı için sorumluluk taşır.

Bu ayetlerden temel olarak üç ana mesaj öne çıkıyor:

  1. Tebliğin Yöntemi ve Sınırları: Tebliğ, zorlamadan, güzel bir dille yapılmalıdır. Zorlama, ayetlerin ruhuna aykırıdır. Örneğin, Bakara Suresi 256. ayette “Dinde zorlama yoktur” buyurulmuştur.

  2. Allah’ın Adaleti ve Hesap Günü: İnsanların inanç veya inkâr tercihlerinin sonuçları Allah’a aittir. Bu, insanların birbirlerini yargılamasını veya cezalandırmaya kalkışmasını engeller. İnsanları yargılama yetkisi sadece Allah’a aittir.

  3. Özgür İrade ve Sorumluluk: İnsanlar seçimlerinde özgürdür. Ancak bu özgürlük, sorumluluk taşımayı gerektirir. Her birey, yaptığı seçimlerin sonuçlarına katlanacaktır. Örneğin, Firavun ’un inkârı ve Hz. Musa’ya karşı tutumu, onun özgür iradesiyle yaptığı bir seçimdi; ancak bu seçimin sonucunda helak oldu.

Bir kasabada yaşayan bir bilgin, sürekli halkı hakka davet ederdi. Bir gün kasabanın önde gelenlerinden biri ona yaklaşıp dedi ki:

  • “Sen sürekli konuşuyorsun ama insanlar seni dinlemiyor. Boşa uğraşıyorsun.” Bilgin cevap verdi:
  • “Ben insanlara doğruyu göstermekle sorumluyum. Onların bu yolu kabul edip etmemesi beni ilgilendirmez. Görevim bitince huzurlu olurum.”

Bu hikaye, ayetlerin ruhunu güzel bir şekilde özetler.

Bu ayetler, müminlere şunu öğretir: Tebliğ etmek görevimizdir, ancak insanların seçimlerinden ve sonuçlarından sorumlu değiliz. Zorlamak yerine, örnek bir yaşam sergileyerek doğruyu göstermek, en etkili tebliğ yoludur. İnsanların kalplerini açmak ise yalnızca Allah’ın yetkisindedir.

Erol Kekeç/12.10.2024/Sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder