28 Ekim 2024 Pazartesi

Kül ve Kor (Köz) Metaforu-Dini Bilginin Yığılması

 

İslam toplumları, tarih boyunca dini bilgiler biriktirerek bugün devasa bir bilgi yığını oluşturmuşlardır. Bu yığın, geleneksel bilgilerle, mezheplerin yorumlarıyla ve kültürel etkilerle büyümüş, zamanla dini anlamanın önünde bir engel haline gelmiştir. İslam’ın özünü anlamak isteyenler bu bilgi yığınına bakarken, hakiki bilgiye, yani Kur’an’ın mesajına ulaşmakta zorlanır hale gelmişlerdir.

Dini bilgilere “kül” ve “kor” metaforlarıyla bakabiliriz. Zamanla biriken geleneksel dini bilgiler, küllerle kaplanmış bir ateşe benzetilebilir. Bu yığılmış bilgiler, Kur’an’ın öz mesajının üstünü örterek görünürlüğünü azaltır ve insanları bu kül tabakasının içinde hakikati aramaya zorlar. Herkes külün altında bir köz arar; fakat üfledikçe etrafa savrulan küllere boğulur, bulanıklaşan görüş nedeniyle közden uzaklaşır.

Burada kül, toplumların kendi kültürlerinden, mezhepsel öğretilerden ve rivayetlerden oluşan bir bilgi tabakasıdır. Bu tabaka, zamanla dinin saf mesajının önünde bir perde gibi durur. Müslümanlar için asıl olan Kur’an’dır; ancak geleneksel bilgi yığını, Kur’an’ın açık mesajının üstünü örter. Küllerin içinde köz aramak yerine, direkt közün kendisine yönelmek en doğrusudur.

Köz ise Kur’an’ı temsil eder; çünkü o, açık ve yol gösterici bir mesajdır. Kur’an’ın mesajları, doğrudan anlaşılabilir, pratiğe dönüktür ve her birey için rehber niteliğindedir. Köz, kendiliğinden ışık verir; başka bir şeyle örtülmesine gerek yoktur. Bu nedenle, Kur’an’ı merkeze almak, Müslümanlar için doğru yolu bulmanın en sağlıklı yöntemidir.

Kur’an, İslam’ın temel kaynağıdır ve Allah’ın doğrudan insanlara hitap eden sözleridir. Ancak, tarih boyunca dinin bu temel kaynağı, mezhepsel yorumlar, geleneksel bilgiler ve dini liderlerin açıklamalarıyla gölgelenmiştir. Bu durumda, Müslümanların dinle olan ilişkisi doğrudan Kur’an’a değil, bu aracı bilgilere dayanır hale gelmiştir. Bu da İslam’ın özünden uzaklaşmaya yol açmıştır.

Kur’an, İslam’ın saf bilgisini içerir ve bu bilgi herhangi bir aracıya gerek duymadan anlaşılabilir. Ancak, mezhepsel yorumlar veya kültürel etkiler, bu saf bilgiyi gölgeleyerek dinin özünden uzaklaşılmasına yol açar. Her toplum kendi kültürel yapısına uygun dini yorumlar geliştirse de bunlar İslam’ın evrensel mesajıyla uyumlu olmayabilir. Müslümanların, Kur’an’ı merkeze alarak doğrudan bu mesajdan faydalanmaları, İslam’ın temel öğretilerini yaşamalarını sağlar.

İslam’ın saf öğretisine ulaşmak için Kur’an’ın rehberliğinde ilerlemek gerektiği halde, toplumlar zamanla bu merkezden uzaklaşıp, geleneksel bilgilerin oluşturduğu karmaşık bir yığın içinde kaybolmuşlardır. Farklı mezheplerin yorumları, kültürel alışkanlıklar ve halk arasında yaygın olan rivayetler bu bilgi yığınının içinde çelişkili bir yapı oluşturur. Böylece Müslümanlar, Kur’an’dan uzaklaşarak, geleneksel bilgilerin yönlendirmesiyle dini pratiklerini sürdürmeye başlarlar.

Geleneksel bilgiler zamanla dinin özüyle ilgisiz, karmaşık yorumların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu bilgiler sorgusuz kabul edilerek kutsallaştırıldığında, Müslümanlar dinin saf öğretisinden uzaklaşır. Örneğin, bazı mezheplerin kendine özgü yorumları İslam’ın özünden farklı bir din algısı oluşturabilir. Kur’an’dan yola çıkmadan, bu geleneksel yorumlara sorgusuz bağlı kalmak, bireylerin kendi dini anlayışlarını geliştirmelerine engel olur. Bu durumda, Müslümanlar hakikate ulaşmak yerine, kendi kültürel ve mezhepsel kalıpları içinde sıkışır.

Kur’an, düşünmeyi, akıl yürütmeyi ve sorgulamayı öğütleyen bir kitaptır. Ancak, Müslüman toplumlarda eleştirel düşünce yerini çoğu zaman körü körüne bağlılığa bırakmıştır. Bu durum, insanların dini sorgulamadan kabul etmelerine ve dinle ilgili yanlış anlayışlara sahip olmalarına neden olur.

Kur’an’da sıkça “düşünmez misiniz?” ve “akıl etmez misiniz?” gibi sorular geçer. Bu, Müslümanların dini düşünerek, sorgulayarak ve kendi akıllarını kullanarak yaşamaları gerektiğini gösterir. Ancak, geleneksel toplum yapılarında eleştirel düşünceye yeterince önem verilmez. Dinle ilgili bilgilerin çoğu sorgusuzca kabul edilir ve bu durum, bireylerin kendi dini anlayışlarını geliştirmelerine engel olur.

Sorgulamadan itaat, bireyi geleneksel kalıplara hapseder. Geleneksel bilgi yığınına sorgulamadan bağlanan Müslümanlar, dinin özünden uzaklaşır. Bu nedenle, her türlü dini bilginin akıl süzgecinden geçirilmesi önemlidir. Kur’an, sorgulamayı ve eleştirel düşünmeyi teşvik ederek Müslümanlara rehber olur; ancak, bu rehberliğin göz ardı edilmesi, insanların kör bir bağlılık içine girmesine

İslam toplumlarında, farklı mezheplerin getirdiği yorumlar, dini uygulamalarda bölünmelere ve çatışmalara neden olmuştur. Kur’an’ın evrensel mesajı bu çatışmaların gölgesinde kalmış, her mezhep kendi doğrularını savunarak toplumsal barışı tehlikeye atmıştır. Kur’an’ın birleştirici mesajının merkezde tutulması, toplumların ayrışmadan bir arada yaşaması için gereklidir.

Mezhepsel yorumlar, toplumlarda farklı dini pratiklerin oluşmasına yol açar. Bu pratikler, İslam’ın özüne uygun olmayabilir ve toplumda ayrışmalara neden olabilir. Her mezhebin kendi doğrularını mutlak hakikat olarak görmesi, Müslümanlar arasında ayrılıkları derinleştirir. Oysa Kur’an, mezheplerden bağımsız, evrensel bir mesaj sunar. Bu mesajı merkeze almak, Müslüman toplumların birlik içinde hareket etmesini sağlar.

Kur’an’ın merkezde tutulması, sadece bireyler için değil, toplum için de büyük önem taşır. Çünkü Kur’an, tüm insanlığa hitap eden evrensel değerler sunar. Bu değerler, toplumsal barışı sağlamanın yanı sıra, bireylerin kendilerini daha iyi tanımalarını ve geliştirmelerini sağlar. Herkesin aynı kaynağa bağlı kalması, dinin özünü anlamak ve yaşamak için en doğru yoldur.

Özetle, Müslüman toplumların gerçek dini anlamak ve yaşamak için, geleneksel bilgi yığınının altındaki köz yerine, doğrudan Kur’an’ın kendisine yönelmeleri gereklidir. Geleneksel bilgiler çoğu zaman, İslam’ın özünden uzaklaştıran, çelişkili ve karmaşık yapılar oluşturur. Bu bilgilerle dini yaşamak, aslında insanları gerçek dini yaşamaktan alıkoyar. Her türlü dini bilgiyi Kur’an’a göre değerlendirerek, onun açık mesajını temel almak, İslam’ın özünü kavrayarak yaşamak için en sağlıklı ve doğru yaklaşımdır.

Kur’an’ı merkeze alarak, eleştirel düşünceyle sorgulayıp akıl yürütmek, toplumun huzur içinde yaşaması ve bireylerin dinin hakiki ruhuna ulaşması için gereklidir. Böylece, Müslümanlar hem bireysel hem toplumsal düzeyde gerçek bir İslam yaşamına ulaşabilirler.

Bahadır Hataylı/27.10.2024/Sancaktepe/İST

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder