Kemale ermeden kelam etmeyi zilletten sayan bir kardeşiniz olarak, elimdeki kalemi kullanmaya titizlikle özen gösteren biriyim…Kaleme ve yazıklarına yemin olsun ki diye Rahmanın üzerine yemin ettiği kalem olabilmem için her zaman adaletin sütunu olmaktır amacım…
Tekrarlanan yanlışları hata olarak görmeyen, onları bir
tercih olarak algılayan yürek ikliminde oksijen alarak yaşamımı sürdürmekteyim.
İnsanları aldatan ve onların huzursuzluklarından mutlu olmayan,
insanlığını çıkarlarına satacak kadar çukura düşmeyecek erdemli bir insanım…İnsanım
diyorum, yaratık olmadığımı herkese deklare ediyorum.
Hayatım para kazanmakla geçmedi, ben bir ışık olarak karanlık
bir dünya da her ortama bir kıvılcım olma sevdası ve aşkıyla yaşayan biriyim…
Gök kubbe altında Yaratandan başka kimsenin beklentilerini
karşılamayacak bir vakar taşımaya çabalıyorum, günahkâr bir kul olabilirim fert
olarak, ancak kendi günahlarımın kurbanı olarak kimseyi görmek istemeyecek
kadar da onurlu ve merhametli yaşamaktır çabalarım…
İnsanların zaaflarından duygusallıklarından kendime dünyada
fildişi kule kurmak olmadı hedefim ve asla olmayacakta bunu bana idrak ettiren
Rabbime hamdederek yaşamak en büyük idealim…
Aşırılıkların tanımını doğru yapmaya çalışırken, kolu kırıp
çaktırmadan yen içinde acı çektiren bir vicdani yaklaşıma asla sahip olmadım ve
olamam…Necis neredeyse kendi nefsimden başlayarak temizlenmesi en büyük şiarım…
Yalan dolan kandırma ve yamukluk, kıyıma kenarıma uğramasın
diye hep öğüt adı altında şeytani denklemlerle mücadele ederken beni düşündüğünü
söyleyenlerin bu söylemlerinden en az şeytan kadar nefret ettim…Beni
düşündüğünü söyleyen her kim varsa, onların en acılı voyvoda kazıklarının
sineme açtığı yaraları sarmakla geçti ömrüm…
Gecenin sesiz sakinliğinde benden çok benim dışımdaki
canlıların huzuru ve mutluluğu için zihnimi kalbimi ve bedenimi yorduğumda
bunların vermiş olduğu hazzı, hiçbir şeyden almadım…
Masa başında oturarak birilerine laf yetiştirme derdinde olan,
sosyal medya manyağı değilim, söyleyeceklerimi ve yapacaklarımı yapmadan rabbim
canımı alırsa sorumluluklarımın hesabını vermeme endişesiyle her anımı yolda
sokakta yatakta, otobüste hep bir sorumluluk aşkıyla yaşayan korkusuz bir
faniyim…Dün yoktum yarın yine olmayacağım ancak beni var edenin var etme
gerekçesine uygun yaşarsam var olacağıma canı gönülden inanan biriyim; ondan
tüm çırpınışlarım…
Var olmak istiyorum, burada asli şahitliğimi yaptığımda bir
anlamım olacağını biliyorum, ondandır işte tüm anlamsızlıklarla savaşım…Aldatılmayı
ve aldatanlara fırsat tanıyıp yakınmayı değil, önlem almak ve aldatanların
zihninde bu cinliklerin oluşmaması için çabalarım ki, onların da doğru olana
yönelmesi isteğim…
Rahmandan başka memnun edeceğim olmadığını biliyorum; onun memnun
olduğunu Allah yarattıklarına bırakmayacağından o kadar emin ve mutmainim ki,
bu huzuru dünyayı bana bağışlayanların veremeyeceğini, en içten kalbi
duygularımla anlatayım…Ondan dolayı; adaletsizliklere, çirkefliklere, fuhşiyyata,
yamukluğa, aldatmaya aldatılmaya, ikiyüzlülüğe,manipülasyonlara,değerler
kullanılarak aldatılmaya tahammülüm olmadığından verilen ömrümü anlamlı
yaşayarak buradan gitme derdindeyim…
Yeryüzünde Halife olarak yaratıldıysam bu görevimin itibarını
koruyarak asil bir duruşla yaşamaktır derdim…İdeolojik boşlukların kurbanı olanlar,
mitolojik dini masallarla büyüyenler, taraftarlık hayatlarının vazgeçilmezi
olanlar benim derdimden bir şey anlamazlar…Ondandır anlayacak ve anlayacağım insanlarla
karşılaşmaktır dualarım…
Uyutan bir dinin hiçbir yerinde ismim adresim yok benim…”Ey nebi kalk ve uyar sen yüce bir
ahlak üzerindesin” diyen Rabbin kuluyum ve o kararlılığı yerine getiren bir
elçinin takipçisiyim…Onun nasıl yaşadığını bilen ve o acıların verdiği ağrıları
bir rahmet gibi yaşayan elçinin
takipçisi olarak, gideni az olan ve kimsenin gitmek istemediği bir yolda
yürüdüğümün farkındayım…Rahmet dilediğim babam derdi ki,oğlum,Allah’ın vahyi şu an bir
kor ateş gibi ona yaklaşanları yakıyor, uzaklaşanlar karanlık yola sapıyor, ne
mutlu o koru her şeye rağmen alıp yol gidenlere, sana tavsiyem öyle bir yolun
olsun… Öyle gittiğin sürece tüm haklarım
sana helal olsun ve hayatta kimseye dayanmadan, sadece Allah’a dayanarak yürümeni vasiyet ediyorum…Küçük
kardeşlerin var onları koru sen çok merhametlisin ve içinde hiç kindarlık yok,
sen hakikat aşığısın öyle kal oğlum, belki bir daha görüşemeyebiliriz, Allah
yolunu açık etsin dediği yıllarda, henüz bir kitap yayınlamamış ama makaleler yazıyordum. Yıl 1994 Nisan
ayının 6sı…5 nisan kararları olmuş ve benim heyecanım bugünkünden çok daha fazlaydı,
yerimde duramıyordum…O gün Mardin, Diyarbakır, Gaziantep ve ardından Kilis’i gezerek
oradan Hatay’a ve köyümüze gelmiştim…İki gün onlarla geçirdiğim günün ardından
ayrılmak zorundaydım, bizim hayatımız mücadele ile geçti,o gün yetiştirdiğim ve
doğrudan ilgilendiğim kardeşlerim şu an devletin en üst kademelerine kadar var
rahatlıkla ülkenin her noktasından haberi 2 saat içinde çok şükür alabilecek
durumdayım; ondan dolayıdır ki konuşmalarımın ve söylemlerimin hepsi
temellendirilmiş bir çabanın ürünüdür…Kimsenin kişiliği ve şahsiyeti ile değil
sorunum…Davranışlar ve eylemler üzerinde yoğunluğum…Fikirler ufkunda,
insanımızı, sorumluluk bilinciyle bir yolculuğa çıkarmaya çalışıyorum…
Babamla en son canlı olarak bir daha karşılaşmadım, ancak
sabahın 6’ında telefonum çaldı oğlum sana bir haberim var, hemen memlekete gel
ve kardeşine haber vermeyi unutma; ne oldu anam bir şey mi var dediğimde baban
şu an hastanede dedi ve gerisini getiremedi anladım ki çekilmiş perde, gökteki
yıldızlar döküldü üstüme pençe pençe, çat telefon kapandı yüzüme…Hemen kalktım
otobüs aradım üç saat sonra bir araba buldum, Adana’dan doğuya gazete getiren
bir arabanın boş olduğunu, onunla 6 saatlik bir yolculuk sonrası Hatay’a
geldiğimde tam saat 18.10 du,hemen abimlere doğru yola çıktım ve karşıma çıkan
abim babam dedi gerisini getiremedi, bilge hikmet sahibi, evladına hayırdan
başka bir öğütte bulunmayan adamın ruhu uçmuştu Rabbine…Abimin gözlerinden
yaşlar akmaya başladı ve hemen yere çömeldi,25 yaşımdaydım. Onu hemen tutup
kaldırdım ve ona dedim ki, biz rabbimizden geldik ve ona gidiyoruz. Ne kadar
şükretsek azdır, çünkü biz böyle bir babanın evladıyız ona rahmet dilemekten
başka işimiz olamaz…Benden küçük 7 kardeşim vardı hepsi küçük ve okuyorlardı
kolumuz kanadımız kırıldı ama o acı ve ayrılıkla hayatta kalmayı başarmış bir
yaşamımız var, açlık tokluk değil bizim işimiz, biz adaletten haktan hukuktan
insanlıktan bahsediyoruz, ancak bu sıkleti çekemeyecek beyinlerle uğraşmak ne
acı veriyor insana…
Ben o adama doyamadım ama ben çocuklarıma öyle bir baba
olamamanın acısıyla yanıp kavrulan bir babayım…Nedeni ise hep başka yerlerde ve
farklı zamanlarda hep ideallerimiz için koştuğumuzdan başkalarını gördüğüm
kadar onları görmediğimden kendimle hesaplaşamıyorum…Biz o mücadeleleri böyle
bir karanlığı yaşayalım diye yapmadık…Bugün bizi gençlerimizi bu karanlıklarda
dağılan kum tanecikleri gibi savuran bir sistemi tahammül gücüm kalmadığından
haykırışlarımın önüne geçemiyorum…
Sabah olup Antakya devlet hastanesinden cenazesini almaya
gittiğimizde morktan çıkardım yüzünü açtım ve dedim ki esselamu aleyküm ey
babacığım ben sana doymadım ama rabbim seni katına aldı sana rahmet diliyorum,
şunu bil ki doğruluk hayatımın temel ilkesi olmazsa o yaşamı yaşamak istemem,
seni götürüp ebedi mekanına uğurlayacağız…Bir daha görmeyeceğim yüzünü, ama bu
yüzü hiç unutmayacağım seninle geçen muhabbetimizi, Yakup (as)’in, Yusuf’un
başına gelenleri okuduğumda, ağlayarak bana sarılmanı hiç unutmayacağım sen bir
baba değildin candın…İşte bu acıları görünce benim canımdan çok içimdeki can
acıyor ve dayanamıyorum…
Ben böyle bir babanın elinde eğitim aldım ne okullar ne üniversiteler
ne cemaatler ne konferanslar onun bana verdiği bir zerreyi veremedi…O bana
insanlığımı öğretti ben ona hayatın anlamını anlattım…İnsan olarak anlamlı bir
hayat yaşamak hakkımız değil mi, biz sadece insan olarak anlamlı bir yaşamın
derdindeyiz, tüm dünyalıklar, sahiplenmek isteyenlerin olsun bize insanlığımızı
bırakın…
Biz imkansızlıklar içinde küçük 7 kardeşimin hayatta kalmayı
başardığı ve acıları yudum yudum birlikte yudumlayarak var olduğumuz topraklardan
gelen bir ruha sahibiz…Yokluk nedir çok iyi biliriz ve katlanmak gerekiyorsa
katlanmayı herkesten çok baş tacı yaparız ama asla zalimliğe ve adaletsizliğe
rıza göstermeyiz ben babamın oğluyum…Ben tek başıma, oğlum Amerika şeytanıyla
baş ederim diyen bir babanın şizofren(!) oğluyum…
Bu yolculuk burada bitmez son nefesimize kadar ayakta
dosdoğru yaşayarak ölmek hedefimiz…Sağlıcakla kalın, Acılarımın bir fotoğrafını
nenemin çıkınından çıkardım ki, bu hayatı nasıl yaşadığımızı bilmeyenler bilsin
istedim…
20.Temmuz 1994 saat:18.10 Can Babamın vefat anı ona rahmet diliyorum beni rahatlatan
tek varlıktı yeryüzünde, ruhunu hatırlamak bile içimi boşaltı en iyi terapi
oldu bana…Sana rahmet diliyorum…O sevdiğin yer yok artık görmemiş olmana çok
sevindim çünkü sen bu acıları kaldıramazdın…Senin canın içimde sanıyorum, ben
de dayanamıyorum yoksa ben bu kadar duygusal olamam) 😊
Erol Kekeç/10.temmuz 2023/13.53/Namazgah/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder