6 Haziran 2023 Salı

TİLKİYLE HACA GİDEN CANINDAN OLUR

Hükümdarların, hükümdar olmak için halka yalvardığı ama yine de eşsiz zulümler işlediği günlere geldik…” Üstat Sezai Karakoç’un dediği gibi, ey sarıklı ulu hocalar siz bunu bana söylemediniz(!)

Bu dünya öyle bir mezbeleye dönmüş ki, neresinde nasıl duracağını insan bilemiyor. Ondan dolayı da daima kullanılan bir denek olmaya mahkûm oluyor. Laboratuvarlar çalıştığı sürece, insanların denek olma vasıfları sona ermeyecek ve yeni deneklerde denek olma özleminden vazgeçmeyecektir.

Günümüzün en etkin etkileme ve yönlendirme aracı, doğruyu yamultarak, doğrunun tek adresi olarak, yanlışı insanlara sunmaktır. Ne yazık ki yaşadığımız çağ, tüm insanlığı böylece esir almaktadır. Bu çağın kalleş simsarları, doğruyu yamultanlar adına her köşe başında, bizim araba hemen kalkmak üzere diye gırtlakları patlayıncaya kadar bağırdıklarından, yolcular hangi araç erken gelirse ona binip yolculuk yapıyor, sonuçta nereye gideceğini ve bu aracın hangi diyara gittiğini hesaplamadan simsarların bağırtılarına kurban olarak yolculuğa çıkıyorlar. Böylesi yolculuklar her daim sorunlu yolculuklar olarak tarihe kaydedilmiştir ve bundan sonra da öyle olacağından kimsenin kuşkusu olmasın…

İlyas Salman ile Şener Şen arasında geçen diyaloğu herkesin bildiğini sanıyorum, oğlum Bilo hele sor ben bunları niçin yaptım, ulan namuslu namussuz senin için yaptım lo…Hiçbir olumsuzluk sizin iyiliğiniz dışında yapılmaz tilki kurnazları açısından…Tilkiler bu kurnazlıkları bırakmadığı sürece birileri ezilmeye ve birileri de hep aldatmaya devam edecektir. Bu konuyu özetlemek için tilkinin Hac’a gitme masalını bilmeyenlere anlatayım…Tilki bir gün ağzında kaleme benzer bir çubukla hızlı bir şekilde köydeki harmanın yanından geçer, bunu gören tavuk sorar, hey nereye gidiyorsun hiç saldırmıyorsun,tilki,ben artık kimseye karışmıyorum günahlarımın affı için haca gidiyorum der ve tavuğu ikna eder, tavuk der ki o zaman beni de kaydet listeye birlikte gidelim…Tilki önde tavuk arkada hızlı hızlı giderken, yolda horoza rastlarlar, horoz bağırır tavuğa hey bunun peşinde nereye gidiyorsun bu seni götürür sakin bir yerde yer der. Hemen tilki atılır, sor bakalım ben mi götürüyorum yoksa o mu geliyor, ben artık tövbe ettim haca gidiyorum o da gelmek istedi, onu da kaydettim der…Horoz bakar ki tilki ciddi duruyor o zaman beni de kaydet, ben de hacı olmak istiyorum der…Tilkinin peşine takılıp köyün dışına çıktıklarında bunları bir kayanın başına konmuş güvercin görür, siz deli misiniz bunun peşine takılıp nereye gidiyorsunuz diye sorar, tilki, horoza verdiği cevabı güvercine de verir, ben haca gidiyorum onlarda gelmek istedi onları da kaydettim listeye der…Hemen güvercin konuşur ve bende çok günahkarım beni de kaydet ben de hacı olmak istiyorum der, tilki yalandan onu da yazıyor gibi yapar ve yola devam ederler…Epeyi bir yol giderler kimsenin olmadığı ve bunların da kaçamayacağı bir yere gelirler, akşamda olmuştur bu ara, tilki der ki bu akşam burada kalalım sonra yolumuza devam ederiz. Siz şu delikten içeriye girin, birisi gelip sizi yiyebilir ben kapı da sizi korurum der. Oysa orası tilkinin kendi ini olduğunu bilmezler. Bir şey yapmazsın değil mi derler, tilki der ki görmüyor musunuz ben dışarıda sizi bekliyorum üstelik kendimi tehlikeye atıyorum, ayrıca haca gideceğim, size neden kötülük yapayım deyince onlar içeriye girerler…O zaman tilki hemen deliğin ağzına oturur ve kapıyı kapatır.

Arkadaşlar hac yolculuğumuz buraya kadar, ben bundan sonra aç acına gidemem birinizi yemek zorundayım onun için ilk sırada tavuk var der. Bunu duyan tavuk aman tilki kardeş, sen şöyle boylu, şöyle soylusun ki, dağların krallığını bile sen aldın benim gibi masum  günahı olmayan bir tavuğu neden yiyeceksin der.Tilki,o kadar masumsun da neden haca gitmeye kalktın, sen o kadar günahkârsın ki, bir yumurta doğurursun gıdaklamaktan insanları bıktırırsın, altı üstü bir yumurta küçücük bir faydan var diye insanlarda huzur bırakmazsın, tüm yırtıcı hayvanları peşine takar, herkesin yaşamını tehlikeye atarsın der ve kaptığı gibi boynunu koparıp bir tarafa bırakır onun sesini keser. Arkasından horoza der ki, sıra sen de gel bakalım der demez horoz ötmeye başlar ve aman tilki kardeş benim hiçbir suçum yok bana bunu neden yapıyorsun der ama nafile tilki bunları yemeyi kafaya koymuş. Tilki der ki, sen o kadar günahkarsın ki herkes uyurken, horull horul uykudayken  kalkıp o saatte ötüyor ve insanları uyandırıyorsun, herkesin rahatını bozuyorsun…Sana mı kaldı insanları uyarmak uyandırmak, bırak onlar güzel uyku çekerken ben de işimi yapayım, âmâ sen hep önümde engelsin der ve birden kafasını koparır…Tüm bu olup bitenleri izleyen güvercin ne söylese boş olacağı için tilkiye der ki, Tilki kardeş biliyorum beni de yiyeceksin ama böyle bir yiğidin nereli olduğunu bilmek istiyorum hiç olmazsa beni yiyen yiğidin kim olduğunu bileyim der. Tilki nereli olduğunu anlatmak için öyle bir gururlanır ve kıçını yukarı kaldırır ve ardından ben Adanalıyım der. O sırada deliğin ağzı açılır güvercin bir anda uçarak karşıda duran bir kayanın üstüne konar. Tilki yaptığı yanlışı anlar ve der ki, ben seni yemeden nereli olduğumu söyler miyim bir daha, seninle görüşürüz der. Ancak güvercin özgürlüğüne kavuşmuş tilkinin tüm oyunlarını görmüş olduğundan sen beni bundan sonra nasıl kandırabilirsin ki evvele onu düşün…Sen aşağıda yiyeceklerini aldatırken ben senin üzerinde senin oyunlarını anlatıyor olacağım… Bundan sonra hangi ibadetinin seni kurtarabileceğinin hesabını yaparsan daha iyi olur der.

Evet dostlar bu bir masal ancak teşbihte hata olmaz der eskiler. Hakikaten, çağımızın tilkinin oynadığı oyunlardan farklı olmadığını görmeye başladım…Bir de farklılık olarak tilkilerin nesli çoğalmaya başladı, her köşe başında bir tilki ile karşılaşmamak elde değil…

Küresel sömürü çağımızda hiyerarşik bir yapıya büründü. Küresel, bölgesel ulusal ve yerel olmak üzere değişik adlarla karşımıza çıkabiliyor. Yukarıda yapılan planlar bu hiyerarşik yapı içinde bulunulan yere göre şekillenerek insanların karşısına çıkıyor. Birbiriyle alakası yokmuş gibi düşünülüp öyle algılansa da aslında bunlar tamamıyla birbirinin tamamlayıcısıdırlar. Son dönemde ülkemizde bir seçim dönemi yaşandı bu seçimin konuşulmadığı ülke var mıydı dünyada…Göremezsiniz, herkes ne diyordu, Türkiye seçimleri dünyanın en önemli seçimlerinden biri, neden benim yaşamımla ilgili bir durum başkalarını bu kadar ilgilendiriyordu. Çünkü seçimin başındaki güç küresel yapılanmada hiyerarşinin tepesi, onun istediği şekilde bir yaşamın olması için, belli bölgelerde fabrika hatası tıkanmalar olursa hesaplar tutmayabilirdi. Ondan dolayı bu seçim o kadar önemliydi. Dünyanın bütün ülkeleri yakından takip etti. Biz de böyle bir ortamı okurken bize verilen alfabedeki harflerden kelime ve cümleler kurarak okumaya çalıştık. Ancak o alfabeden, küresel hiyerarşinin tepesindekilerin beklentilerinin dışında bir cümle kuramadık ve de kuramazdık. O bilgilerle önümüze çıkanların hepsinin bizi haca götüreceklerini sandık oysa öyle bir yolculuğun olmayacağı aşikâr olmasına rağmen insanların bunun farkına varıp idrak etmesi öyle kolay olmuyor.

Bir çetenin eline düşen ve kendisinden ciddi haraçlar istenen bir iş adamını düşünün, yanlarında kimse yok ve ölüm tehlikesi varsa, onu konuşturarak yakınlarından para koparmaya çalışırlar. Siz ona nasılsın sen iyi misin deseniz de çok zorda ve kötü olmasına rağmen o kendisinin kötü olmadığını size söyler. Çünkü bir tarafta ölüm diğer tarafta sahiplendiklerini elinden almak var. İkisi arasında bir seçim yapması gerekir. Size her ne kadar iş adamı çok iyi ve rahat olduğunu söylese de aslında onun rahat olmadığını çok iyi bilirsiniz, âmâ ona da inanmak istersiniz. Neden inandığınızı çoğu zaman siz de anlamazsınız. İşte küresel güç kendi altında oluşturduğu hiyerarşik yapılar ile böyle bir ilişki içinde olduğu bilinmelidir. Dolayısıyla bu ortamlardan çok olumlu ve sizlerin hayal ettiği dünyaya kavuşmayı beklerseniz büyük yanılgılar içinde olabilirsiniz. Realitenin böyle olduğunu bilerek, ona göre strateji belirlemeniz hayrınıza olur. Bazen bir güvercin gibi hiç alakası olmayan sorgulamalarla kendinizi girdiğiniz mağaradan çıkarabilirsiniz. Ancak kendinizin olumlu olduğunu neden bunları yaşamak zorunda olduğunuzu sorgulayarak yol alamayacağınızı bilmelisiniz, zaten yenmek için küresel takvimler belirlenmiş durumda, önemli olan o takvimler gelmeden takvimleri yırtacak ortamlar oluşturmak, ya da takvimleri yazanların takvim yazacak imkanlarını yok edecek duruma gelmemiz gerekir. Aksi durumda, hükümdarlar hükümdar olmak için hep yalvaracaklar, âmâ eşsiz zulümleri yine işleyecekler…Çünkü Hükümdarlar hükümdar değil, küresel hiyerarşinin programlarını en iyi uygulayan teknik ekiplerden oluşur. Bunu anlamayan toplumlar ve ülkeler kaderlerindekini yaşamazlar, beyinsizliklerinin bedeli olarak kaderlerinde olandan fazlasını yaşarlar…

Allah, insanların kader iplerini kendi boyunlarına dolamıştır…Biz nasıl nereye doğru yolculuk yapıyorsak boynumuzdaki ipin şarjı oradan doluyor ve sonunda patlıyor…O zaman insan seçim yetilerini doğru kullanmalı, manipülasyonlara kanmadan tilkinin kimseyi haca götürmediği ve götüremeyeceği idrak edilmelidir. Yoksa tilkinin ininde yem olmayı beklemekten başka kaderimiz olmayacaktır, bunu bilelim yaşama öyle sarılalım…

 Ben sizi, haktan hakikatten adaletten uzaklaşarak yönetmeye kalkarsam bana ne yaparsınız diyen Ömer’e mescidin ortasında kılıcını çekerek vallahi seni şu kılıcımla düzeltirim diyecek cesaret erdem ve inanç sahibi Ebu zer gibi olmayı bize nasip et rabbim…Yöneticilerimize de Ömer gibi dosdoğru olmayı nasip et bizleri bağışla sen acıyan ve merhameti bol olansın…

Fazla ayrıntıya girmek istemediğim için makalemi burada noktalamak istiyorum herkesin akıl terazisinde faydalanmasının iyi olacağını ümit ediyorum…Selam muhabbet ve iyilik dileklerimle…

Kalın sağlıcakla….

Erol KEKEÇ/05.06.2023/13.20/Namazgah: İST



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder