25 Mayıs 2023 Perşembe

ÇAĞA MEYDAN OKUYAN ŞİZOFREN

 “Gün batıdan doğarsa yapacak bir şeyim yok” Ancak gün batıdan aheste aheste akıyor, herhâlde doğmaya niyeti yok…Doğarsa ancak oradan doğar çünkü doğuya gelecek mecali kalmamış gibi…Bununla ne anlatmak istediğimi merak edenlerin olacağını biliyorum, gelecek her satır güneşin nasıl battığını açıkça deklare edecektir. Tabiatın bir kuralı olarak Güneşin doğmasını ve batmasını bilenler, Güneşin batıdan doğmasını da yine öyle görmek isteyecekler. Çünkü alışılmış olan yaşamlar alışılmışın dışındaki uyaranları anlamakta zorlanırlar ve onlardan hiçbir ders almazlar. Oysa yaşadığımız hayat her yönüyle ibret alınması gereken bir yaşam.

Güneşin doğması ve ışığını yayması canlıların canlılığını devam ettirmesi içindir. Canlı olan varlıklar yaratılış hedeflerine göre yaşadıklarında, güneş doğmaya devam eder. Ancak yaratılış yörüngesinden dışarıya çıkanlar güneşin batışını yaklaştırırlar. Yörüngesinden sapan varlıkların üzerine Güneş neden doğsun ki, Allah o güneşi bir anda dürer ve kaldırır. Herkes karanlıkta yaşamaya mahkûm olur.

“Güneş dürüldüğü zaman, Yıldızlar kararıp döküldüğü zaman, dağlar yürütüldüğü, denizler kaynatıldığı zaman…” İşte bugün yaklaştığında her şey rotasından çıkıyor ne dağlar ormanları dinliyor ne denizler H2O’yu dinliyor kaynamaya başlıyor, Güneş sofra gibi dürülüyor, yıldızlar pençe pençe ampul gibi patlayıp dökülüyor ve evrenimizi karanlık basıyor. Bu görüntü Güneşin batıdan doğacağının habercisi değil midir? Güneş batıdan doğarsa yapacak bir şeyimiz yok derken herkes güneşin ne zaman batıdan doğacağını bekleye dursun, ancak Güneşin ısı ve ışığıyla canlılık kazandırdığı yaşamlar batıdan çoktan doğdu. Peki hayatlar batıdan doğarsa, Güneş neden var olsun ki, bunu anladığımız da olmayacağımız kesin; o halde hayatların nasıl başının ayak, ayağının baş, doğusunun batı batısının doğu olduğunu hala görmeden yaşamaya kararlı mıyız?

Küresel salgın tüm evrenimizi bir veba gibi kuşattı, her coğrafyada bu vebanın etkisi o kadar fazla ki, insanlar bu virüsün etkisinden kurtulacak bir ışığa hasret yaşamaktadır. Küresel adaletsizlik tüm kâinatın dengesini bozdu, bilim adıyla insanlığın, hatta kâinatın imha sürecinin yaşandığı, teknolojinin yeryüzünün en güçlü ilahı olarak görüldüğü, doğal yaşamın fıtrat kodlarıyla oynandığı, insanlık için yeni bir yazılım ve donanımın oluşturulduğu çağda, hala Güneşin batıdan doğmasını bekliyorsanız o güneş gidince bir daha gelmeyecek, çünkü hayatlarımızın güneşi zaten batıya mahkûm olmuş. Yeryüzü cehenneminde, günde 25 bin insan kendileri için taksim edilmiş rızıklarına ulaşamadıklarından ya da dünyanın dengesini bozan şeytanlar tarafından çalındığı için açlıktan ölüyorsa, hala Güneşin batmadığını mı düşünüyorsunuz…?

Bir ABD’linin bir günde tükettiğini, bir yılda tüketen 100 binler insan olarak yaşadığını sanıyorsa, hala güneş batıdan mı doğacak diye bekliyorsunuz; güneş batmış haberimiz yok hepsi o kadar. İnsanları imha ederek hırslarını zirveye taşımak isteyen silah tüccarları, yeryüzünün ilahlığına soyunmuşsa, Göklerin ve Yerin rabbi bu kâinatı onların eline bırakacağını sanıyorsak bizim de güneşimiz batmış demektir.

Yalanın hakikat, sahtekârlığın ikiyüzlülüğün insanlık olarak görüldüğü çağda tüm koordinatlar yeniden belirlenmesi gerekiyor, bu koordinatlar insanlığı asla bulamaz çünkü insanlık bu çağda ortaya konulan koordinatların kapsam alanın dışında aranırsa belki bulunabilir…Ancak çok geç olduğundan şüpheniz olmasın, Güneş hazin bir eda ile yavaş yavaş evrenimizi terk etmenin acısı içinde, bize veda eder gibi doğumundaki sevinçleri terk ederek hüzünlü bir ayrılışın eşiğinde…

Emanetleri ehline verin diyen yaratıcının buyruklarının aksine, muktedirler toplumsal emanetleri kendilerine sadık olanlara taksim edip, herhangi bir ehliyet gözetmiyorsa Güneş hala doğuyor mu sanıyorsunuz? Yaratanın belirlediği yasalar, her gün çiğnenip geçiliyorsa, hangi yasaya göre oluşturacağımız yaşamlarımızın bizi aydınlığa götüreceğini sanıyoruz?

Nesillerin birbirine karıştığı, kimin kardeş, kimin anne, kimin baba olduğunun bilinmediği bir çağda, hala güneşin batmadığını mı sanıyoruz? Yaratanın belirlediği ve özenerek yarattığı cisimlerimizden ve cinsiyetlerimizden memnun olmayarak kendimize yeni bedenler ve cinsiyet arayışına girildiği bir çağda, hala Güneşin batmadığını mı sanıyorsunuz?

İnsanın, kâinatın içindeki dengeyi hep kendi lehine bozduğu ve diğer yaratılanların varlığını yok ettiği çağda, Güneş nerede gösterebilir misiniz? Ayakların baş, başların ayak, annelerin cariye babaların köle, kızların patroniçe, oğlanların efendi olduğu bir çağda, hala insan olarak yaşadığınızı sanıyorsanız Güneş bir daha doğmayacak demektir.

Evrenimiz karanlıkların pençesinde can çekişirken bizler oksijen çadırında normal yaşama kavuşmayı beklerken, tüm insanlığımızın yok edildiğinin farkına bile varmadan kendi elimizle kendi güneşimizi kaybettik…

Kâinatın denklemi adalet ve denge üzerine kurludur. Bunda küçük bir oynama hayatımızı oynanacak hale getirdi ve basit sıradan nesnelere dönüştük. Bu basit nesne halimizle bizler hakikaten Güneşin battığını görebilecek duyarlılığa ve algılama melekelerine sahip miyiz acaba ne dersiniz?

Batmakta olan bir geminin malları diye bazen günlük yaşamda ucuz satılan eşyaların reklamının yapıldığına şahit olmuşsunuzdur. Hakikaten insanlık batmakta olan geminin mallarından daha aşağıya indi değer olarak…Bedava satılıyor, ancak satışa çıkaranlar bu malların çok değerli olduğunu söyleyerek, kendi değerini arttırırken insanlığı bedava imha ediyor. Bizler sanıyoruz ki, bu çağın her buluşu insanlığın değerini arttırıyor, hayır kardeşim hayır, her buluş seni imha ederek bedava satmak ve kendi kulelerinin kat yüksekliğini biraz daha arttırmak istiyorlar, oysa sen bunların kat yüksekliklerini, sana ait bir değer artırımı sanarak, anlamsız sözcüklerle zamanını boşuna tüketiyorsun…Senin değerin, ancak sen olduğunda anlaşılacak ve ortaya çıkacaktır. Seni kaybeden senin değeri mi kalır…

Güneş battı mı acaba, çünkü evrenimize puslu, sisli ve karanlık bir hava egemen oldu. Sanıyorum güneş bizi terk etti…Ey canlar! Güneşin gidişine mi yanalım, bizi kaybeden bizlerin hala biz olduğumuzu sanarak insan olduğumuzu iddia eden boş laflarına mı yanalım…Kime yanarsak yanalım ama şunu bilelim ki, Güneş batıdan doğarsa yapacak bir şeyimiz kalmayacak, işte, o Güneş batıdan doğmuş bizi kuşatıp karanlıklara gark eyleme çabasında, siz de benim gibi bunun farkında mısınız? Bana şizofren, ne yaptığını bilmeyen korku senaryoları kuran bir paranoyak diyebilirsiniz?

Şunu açık yürekle söylüyorum ki, âmâ bugün ama yarın kim bilir belki yarından da yakın tüm kâinatın hesabının görüleceği vaktin arifesinde yaşamaktayız…O günler çok yakın, Güneş batmadan henüz vakit varken gülüm, elimizdeki gülleri dikelim ve kâinatın her yanına gül kokusu yayalım…Gül olmasak ta belki gül kokusunun yayılmasında bir nefer olabiliriz.

Güneş tüm ısı ve ışığını üzerimizden çekti mi ne dersiniz, kararttıkça karattılar evrenimizi, bizi bizden olduklarını sandıklarımız yaktı…Biz kimseyi yakmayalım diriltmek ve aydınlığa taşımak olsun çabamız, biliyoruz ki insanlık aydınlıkta canlanır, denge ile ayağa kalkar adaletle yürür…Bunlara kavuşmak ve o günün özlemini çekenler olarak hep birlikte kol kola el ele dimdik ayakta, dosdoğru istikamette yılmadan yürüyeceğimize and içerek çıkalım yola, göreceksiniz başka tüm yollar kararacak bize, Güneş yeniden doğacak üstümüze…

Tüm insanlığı o yolda buluşmaya davet ediyorum ve Güneş batmasın diye herkesi, insan olmaya çağrım! Var mısınız insan olarak insan gibi yaşayacağımız bir evreni yeniden inşa etmeye ve o evrenin hayat damarlarında adaleti yeniden ihya etmeye…

Selam saygı muhabbet ve iyilik dileklerimle, Güneşe Bir selam vererek, üstümüze kararmaması için sahibine dilekte bulunarak, sizlere sağlıcakla kalın diyorum…Haydi Eyvallah…

Erol KEKEÇ/24.05.2023/16.30/Namazgah: İST



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder