19 Mayıs 2021 Çarşamba

YENİ YÜZYILIN YENİ YÜKSELENİ

Milliyetçilik akımlarının artmasıyla birlikte ulusal devletlerin çoğaldığı Fransız ihtilali sonrasındaki döneme benzer yeni bir sürecin ayak sesleri çoğalarak yayılma eğilimi göstermektedir. İmparatorlukların yok olmasında en etkili faktörün Milliyetçilik akımları olduğu muhakkak ancak yan etkenlerde yok değil…Bu çağın yükselen trendinde milliyetçilik anlayışlarının etkili olacağı yavaş yavaş belirginleşmeye başladı. SSCB’nin çöküşü Almanya’nın birleşimi, Yugoslavya’nın dağılması gibi örnekler çağdaş milliyetçilik anlayışlarının hortlamasında önemli bir etken olsa da günümüzde bu süreç daha farklı boyutlar kazanarak devam edeceğe benziyor.

İngiltere’nin AB’den ayrılması da aslında bir anlamda içe kapanma ve içerde hareketlilik kazanan milliyetçilik anlayışının bir yansıması olduğunu inkâr etmek mümkün değildir. Batı da bu süreç doğrudan Milli refleksler neden gösterilerek değil de özgürlüklerin daha yaygınlaşması ve her toplumun kendi kültür dokusuyla yaşam alanında kendisini özetlemesi şeklinde, daha çok demokrasi ve haklar olarak yansıyacağa benziyor. Müslüman topluluklarda ise bu anlayış daha çok batıdan ayrışma ve Ümmet kavramıyla özetlenerek herkes kendi ulusal benliği ve kimliğiyle bir olma yoluna gidecektir. Ümmet kavramı her ne kadar öncelikli ve önemli gibi ifade edilmiş olsa da ulusal ve milli refleksler onun önüne geçecektir. Geçmiş yüz yılda Milli devlet oluşumunu tamamlamış olan ırklar Ümmet kavramını daha çok kendi ulusal ve milli refleksleri kırmızı çizgi olarak tanımlandıktan sonra bu oluşuma evet dedikleri dikkate alındığı zaman, millî devlet oluşumları bu çağa bırakılmış olan ırklarda da ciddi bir uyanışa ve hareketliliğe sebep olmaktadır. Millî devlet oluşumları bu yüzyıla kalmış olanların bu hareketliliği, geçmiş yüzyılda milli devlet oluşumunu tamamlamış olanlarda ciddi rahatsızlıklara sebep olması, farklı toplulukların zihinlerinde evrensel bir değer gibi görülen kavramların sorgulamasını da beraberinde getirmektedir.

Eğer bu yüzyıl, eşitlik adalet özgürlük hak hukuk gibi değerlerin dikkate alınmadığı bir yüzyıl olarak devam edecek olursa, bu yüzyıl içinde milli oluşumların yaygın halde yükselmesi ve çağa damga vurması kaçınılmaz görülmektedir. Bunu tetikleyen en önemli etken ise dijital çağın getirdiği kazanımlar olarak değerlendirmek lazım. Dünya bir köy haline geldi diye herkesin konuştuğu bir dönemde bu köyün hala ağaları olduğunu insanlar görürse ve bazı köylülerin yaşam standartlarının da çok yüksek olduğunun analizi yapılırsa, diğer köylülerin de aynı imkanlardan istifade etmek isteyecekleri muhakkaktır. Dolayısıyla bu arzular küresel yaşam alanı olan köyümüzü yaşanmaz hale getireceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.

Dijital çağın bir analizi yapıldığı zaman genellikle haberleşme ve iletişimin çok hızlandığı ve yeni kültür özelliklerinin doğduğu ve tek tip bir kültüre doğru gidildiği anlatılır. Bunlar gözle görülen somut yansımalar olduğu için kolaylıkla fark edilir. Ancak bunların doğuracağı sonuçlar üzerinde detaylı durulduğu söylenemez. Dijital teknoloji aynı zamanda bu teknoloji ile dünyaya egemen olmak isteyenlerin de ölüm fermanını beraberinde getirdiği bilinmelidir. Herkesi kontrol altına alarak tek merkezden yönetme arzusu ve beraberinde gelen internet ve sosyal ağlarla birbirine bağlanan yaşamlar, dünyadaki toplumsal tabakalaşmanın varlığına şahit oldular. Bu şehadet onları kamçıladı ve onların da aynı hayat haklarına sahip olmalarının gerekliliğini oluşturdu. Bu anlayış aynı toplumda yaşayan geniş halk kitlelerinde karşılık bulunca ırki heyecanları da ortaya çıkardı. Dolayısıyla bu heyecan günümüzde milliyetçiliğin canlanmasına neden oldu.

Bu heyecanın İslam ülkesi olarak tanımlanan ortamlarda daha baskın olacağı ve çabuk sonuca gitme ihtimali yüksektir. Çünkü İslam toplumlarında dinin emri olan kardeşlik felsefesine dayanan bir eşitlik ve dayanışma ruhu anlatılarak farklı etnik kökene sahip olanlar bu ulvi değerlerin gölgesinde yaşadıklarından, derinliklerinde olan milliyetçilik duygularını bastırmış gibi görülüyorlardı. Geldiğimiz nokta itibarıyla ulvi değerler önemli ve kayda değer anlam kaymalarına uğradığından o değerlerle farklı kökenden olan insanları bir arada tutmak hayli zorlaşmaktadır. Millî devlet oluşumunu tamamlamış olan abi durumundaki, Müslüman ülkelerdeki baskın olan ırktaki insanlar hep kardeşliğin kendi gölgelerinde olmasını istediklerinden inandırıcı olma vasfını kaybetmiştir. İnandırıcılığı kaybedilmiş ulvi kavramlar bu süreçte Milli reflekslerin gerisinde kalmıştır. Geride kalan kavramlarla farklı kökenden olan insanları, böyle bir ortamda bir arada tutmak zorlaşacağı için, gelinen nokta bu oluşumların hızlı bir hareketlenmesi olacaktır. Bu sürece hazırlıklı olmak gerektiğini düşünüyorum. Büyük kitleler halinde farklı etnik kökene sahip halklardan oluşan devletlere çok önemli görevler düşmektedir. Bu görevlerin yerine getirilmemesi ve zamanın boşa geçirilmesi dönüşü olmayan bir sürece bu devletleri sokacaktır. Onun içindir ki toplumbilimcilerin bu çerçevede bağımsız özgün araştırmalar yapmaları elzemdir.

Arap ülkelerinde oluşacak milli refleksler daha çok ırki temellerden ziyade, aşiret bazlı ya da dar çerçevede farklı görüşte olan radikal çıkış yapan dini gruplar arasında gerçekleşecektir. Orta Doğunun merkezinde bulunan İran,Türkiye,Irak Suriye,Filistin gibi ülkelerde ise daha çok ırki etnik köken üzerinden ayrışmaların olma ihtimali çok yüksektir. Yani diyeceğim odur ki, bu bölgedeki devletler zamana bırakmadan ivedi bir şekilde toplumsal adalet ve hakkın hakça paylaşımını gerçekleştirmeleri gerekir. Toplumsal yaşamda uçlar arasında çok hızlı uzaklaşmalar yaşanıyor ve toplumsal ayrışma giderek artıyorsa, değişimler kaçınılmaz hal alır. Ülkenin milli kaynaklarının belli ellerde birikerek diğerleri doğuştan yaşadığı tabakada yaşamak zorundaymış gibi bir dayatmayla karşı karşıya kaldığına inandığı anda hareket başlar bu hareketlilik kitlilere mal olduğunda milli devletlerin yeniden farklı milli devletler doğurması kaçınılmaz olur.

Yükselen Milli anlayışları doğal yaşama çevirmenin temel koşulu Hak ve adalettir. Haklar verilmez, haklar gasp edilmiş olabilir onun için insanların haklarının verilmesi onlara bir ayrıcalık tanımak değil, doğal yaşamlarına onları taşımaktır. Millî devletlerin evrensel medeniyet inşa edecek bir düzeye çıkmasını isteyenler, ülke bütünlüğü içinde ayrıştırıcı unsurlarla devlet yönetmekten uzaklaşmalıdır. Devletin temel omurgası,adalet,hak,hukuk,özgürlük,düşünce, inanç, can ve mal güvenliğini garanti altına almak üzerine kurulmalıdır. Etnik ve inançlar arasında ayrışmaya dönük çabalar asla ve asla olmamalı ve kanunlarla bunlar dayatılmamalıdır. Olmazsa ne olur, gelecek süreçler bu dayatmaları kolluk güçleriyle devam ettirmek isteyen devletlerin toprak bütünlüğünü ve devlet sürekliliğini olumsuz yönde etkileyecektir.

Bu yüz yılın milliyetçilik anlayışı ırksal boyutuyla ön plana çıkmayacak ama hakların gaspı gündeme gelerek etkileme ve yayılma alanını çok hızlı geliştirecektir. Bunları olmadan önce önlemeye ve olacak problemleri çözmeye dönük çabanız yoksa, hemen kaba güçle sorunları bastırmaya gitmek zorunda kalırsınız ki, bu da tam kırılma noktasını oluşturur. Onun için diyorum ki batıdaki ayrışma AB’nin dağılmasının ötesinde olmayacağı izlenimi var, ancak İslam toplumlarında çok ciddi farklılaşmaların olacağı görülüyor. İslam ülkelerinin yöneticilerine doğrudan bir teklifim var, öncelikle sosyal adalet reformu ile toplumsal yaşamda herkesin yaşam düzeyini insani yaşama taşıyın. İmkânları belli ellerden toplumun tabanına dağıtın. İnsani ve etnik hakları gözetin ve vatandaşlık hukuku ile halkınızı yönetin. Devleti, Milletin emaneti olarak görün ince eleyip sık dokuyun, itibarınızı rollerinizi çok iyi oynamanızdan ve rollerinize bağlı kazandığınız prestijinizden alın…İsrafı sıfırlayın eminlik vasfınızı ortaya çıkarın, güveninizi tazeleyin, güveninizi kaybettiğiniz zaman sevgi zaten yok olur. Sevgiyle devlet yönetiminde kalmak mümkün değildir gelebilirsiniz ama sevgiyle kalamazsınız. Güven devlet yönetiminde kalmanın temel dinamiğidir. Güven kaybedenler insanları bir arada tutamazlar. Onun için bu ülkelerin yöneticileri bunları acilen sorgulamalı ki, su akıp gittikten sonra testi doldurmaya kalkmasınlar. Su gittikten sonra testiniz boş kalacağı gibi kırılıp parçalanması da olasıdır.

Uyanık beyinleri bir an evvel daha fazla uyandırmak amaçlı bu yazı kaleme alındı. Dikkate alanlara dikkat edileceği muhakkak, dikkate almayanlar da kendi sonlarına yas tutmak için elde imkân varken yaslarını tutacak yas ekibini şimdiden ayarlasınlar derim…

Selam saygı ve muhabbetlerimle, Korku ütopyası olarak görmemenizi dilerim…Bu, zihinsel izlenimlerimin pratik yaşamlardan elde ettiğim geleceğin aynasında doğrudan gördüğüm görüntüleriydi…

Erol KEKEÇ/19.05.2021/00.37


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder