Bilimle güç arasında kurulacak
ilişkiler doğrudan insanlık yaşamını imhaya dönük çabaların alenen ortaya
çıkmasıdır. Çağdaş yaşam, kendisini öyle bir kamufle etmeyi beceriyor ki,
yaptığı her eylemi insanlığın itirazının olmayacağı düzeyde meşru zeminlere oturtuluyormuş
gibi davranarak, etkileme ve kabullenilme boyutunda ciddi bir başarı
sağlamaktadır. Bu başarı kendi çıkarlarını üst düzeye çıkarırken, insanlığın
sonunun yaklaşarak gelmesine çok ciddi katkı sunmaktadır.
Böyle bir sonuca nasıl ulaştığımı merak
ediyor olabilirsiniz. Dünyaca ünlü bir yazılım firması sahibi bilimsel
çalışmalarda her konuda adı anılıyor ve nerede bir değişim dönüşüm farklı
yapılaşmaya gidiliyorsa, küresel gücü elinde tutan yöneticilerle adı anılır ve
hep onlarla hareket edip bir sözcüymüş gibi ortaya çıkıyorsa, bilimle güç
arasındaki örtülü ilişkilerin olmadığını söyleyebilir miyiz? Bill Gates ile
bilimin, gücü nasıl meşrulaştırdığına şahit olduğumuz çağda yaşadığımızı kendi
gözlerimizle gördük. Geçmişte de bunlara şahit olunduğu bilinse de özgür bilim
adamları, gücün tüm olumsuzluklarıyla meşruiyet zemini oluşturmasına fırsat
vermemiştir. Hatta Orta çağda Bilimsel açıklamalar doğrudan kilisenin tekelinde
veya kontrolünde yapılan açıklamalar olarak görülse de kilisenin tutarsızlığı,
kiliseyle özetlenen bilimsel olduğu söylenen açıklamaların da itibarını
sıfırlamış ve bilimsel çalışmalar özgür bir hüviyet kazanmıştır. Bilimin
özgürlüğü için nice bilim adamı ve düşünürler skolastik batının dar ağaçlarında
can vermiştir. Bu adanmışlık olmasaydı, insanlığın kitleler halinde dünya
genelindeki sömürüsü daha erken başlamış olacaktı. Ancak gözünü kırpmadan,
insanlık ve özgür düşünce için ölüme gülümseyerek, inanarak giden o bilim
adamları, bugün ki insanlığın toplu ecelinin gecikmesine çok ciddi katkıda
bulunmuşlardır.
Bilim adamları, o günlerden itibaren
bastırılarak tamamıyla Güç ve iktidarların emrine girmiş olsaydı, bilim belki
de bugün ki geldiği aşamayı yakalayamazdı. Çünkü başlangıç noktasına baktığımız
zaman bilimsel, felsefi düşünüş ve buluşların temelinde, insanın merak güdüsü
ve onun aşkınlığa dayanan baskın yaşam ve zihin hayretinin olduğunu
görmekteyiz. Bu hayret ve hayranlık, hayret edilen değerleri yaşamda insanlığın
hayatını nasıl kolaylaştırır ve insanları bulundukları bu zihin kalıplarının
dışında nasıl farklı bir atmosfere taşır güdülenmesinin harekete geçirmesiyle
yolculuğa çıktığını söylemek abartılı olmaz. İnsan, bu uğraşlarının karşılığı
olarak, son elli yıl içinde, on katı zamanda alınmayacak mesafelerin alınmasına
imza attı. İşte, gelinen nokta bilim adamlarının yaşadığı ülkelerin devlet
yönetimlerinde güç zehirlenmesine neden oldu. Bu çalışmaların nasıl daha uzun
süreli ve herkesi tekeline alıp güdeceği bir yaşamı, devam ettirmeye katkı
sunacak şekilde kullanılabilir duygularına ulaşmaya itti. Bu duygularla hareket
eden dünya müstekbiri baron küresel canavar, gözünü kırpmadan tüm dünyayı ateşe
vermekten zerre tereddüt etmedi ve insanlığın yanması için kurulan cehenneme
bilimi kullanarak her gün ateş taşıdı. Yani bilimsel bir yanma şekli oluştu.
(!) Ancak bu cehennemin yanmasında önemli bir role sahip bilimden, bu defa
cehennemden çıkmak için yardım istendi. Yani anlayacağımız hem davacının hem de
davalının avukatı aynı, çünkü aynı kişiye vekalet verilmiş gibiydi. Peki böyle bir
davanın kazananı kim olur dersiniz? Güç ve imkanlar ne taraftaysa, vekalet
almış ve üzerine yemin de etmiş olsanız, o davanın kazananı bellidir. Ancak Bir
anda hesapta olmayan karşılaşmalar olabilir mi elbette olur. Siz bulunduğunuz
yerden, çok güzel bir iklimden, kara yoluyla belli bir hedefe yolculuk yaparken
gittiğiniz noktaya yani sona tam bir kala, aşırı yağış ve toprak kaymalarından
dolayı yolun kapandığını görüyorsunuz, tekrar döneyim diye düşünürken bir anda
gök gürültüsü şimşek derken yıldırım aracınıza düşüyor ve orada nakavt olup
yolun dışında kalabilirsiniz. İşte hayatta böyledir. Siz bir hesap yaparsınız
ancak mutlak hesap yapanın çok iyi bir hesap kitap uzmanı ve tüm alemin
tasarrufu elinde olduğunu hesaba katmadığınızdan onun hesabı bizim hesaptan
önce gerçekleşir. Geri dönüş kararı olsa da insan kendi kendisini kurtaracak
bir güçte olmadığını anlayacak, son iki yıldır oynanan oyun, mutlak hesap
sahibinin eliyle böyle bir filmin gerçeğiyle karşılaşmaya doğru gidiyoruz. O
filmde herkes hem oyuncu hem seyirci olacak…
Son dönemde bir hâkim tanıdım, o
hâkimin insafına sığınmış, sömürüldüğü halde hala sömürüldüğünü anlamadan,
ondan medet umma derdinde olan birini alenen kandırmaktaydı. İş yapmak için
Türkiye’ye gelmiş olan Yemenli bir iş adamına yardımcı olmak için, bulunduğu
makamın gücünü de kullanarak o iş adamını bir arazi mafyasının kucağına bilerek
atar. Yani Mafyanın elindeki yarım kalmış villaları değerinin çok çok üstünde o
iş adamına aldırır. Ancak tamamlanması için ciddi bir finansman daha gerekiyor,
bu finansman için de yardımcı olacağını söyler. İş adamı yabancı olduğu için
bankalardan kendisi kredi kullanamaz ancak bir çıkış yolu var derler. Bunun
için hâkimin korumasında olan iş adamı ikna edilir, villaları satan mafya
üzerine kredi çekilir, bu paralar mafyanın hesabına girer ancak para yabancı iş
adamına aktarılmaz. Mafya ve Hâkimin ortak kurtarma operasyonunda yeni bir yol
denenir, İş adamına sevgili olması için yabancı bir bayan eliyle ayartılarak
sevgili hayatı yaşamları istenir ancak bunun karşılığında ciddi bir yatırım
gerekir bayana. Bayan adamla yaşar ancak içeriden kuşatılmıştır. Hâkim her iki
tarafı da kontrol etmektedir. İş adamının en güvenilir dostu olarak ona getirir
mafyayı başına musallat eder, kazancı mafyayla birlikte paylaşırlar. Bayana âşık
olur iş adamı, ancak bu bir aşk hikayesi değil doğrudan bir çetenin kurduğu
tezgâh olduğunu hiç anlamaz. Bayanın istediği her şeyi ona verir. Bayan arada
bir ülkeme gideceğim diye oradan ayrılır ancak zavallı mağdur sahiden ülkesine
gittiğini sanır, oysa bayan çete ve hakimle günlerini gün ederler. Yani
anlayacağınız hala şu ana kadar bu adam sağıldığını anlamaz ve hâkim de hala
onun kurtarıcısıdır. Bu hâkim şu an aktif olarak İstanbul Anadolu adliyesi
Bölge istinaf mahkemesinde aktif olarak bir birimin başkanlığını sürdürmektedir.
Bunu neden mi anlattım. Sizin kurtarıcınız ile sizin düşmanınız birlikte oyun
kurmuşlarsa sizler bu oyunda hep kaybeden olduğunuz halde hala kurtarılmayı
beklersiniz onun için daha çok bekleyeceğiniz muhakkak…İnsanlığın bu durumunu
en güzel özetleyen büyük Ustanın şu mısralarını paylaşmak isterim, ona da
Rabbimden rahmet diliyorum… “Oyuncular kapkaççı, Hakemler gayrı adil, yaşamak
mı köleliğe muadil…”
Ey bilimin insafına sığınarak
kurtarılmayı bekleyen insanlık, Bilim ile küresel mafya ortak çalışmaktadır.
Siz o bilimle kurtarılmayı beklerseniz, o bilim sizin sırtınızdan o mafyaya
daha neler kazandıracak, son ana kadar sizi kullanacak ve süt kalmadığında
damarlarınızdaki kanı da sağdığında posanızı size verecek tüm umutları tükenmiş
olan insanlık, bu sömürü çarkının bonolarını, kayıtsız şartsız teslim olarak
imzalamak zorunda kalacaktır. İşte o zaman asıl dram başlayacak…
Sonraki yaşamdan bir beklentisi
olmayanlar hepten korku paranoyasının esiri olacak, geleceğe umut taşıyanlar da
bir an evvel gidelim de şu zilletten kurtulalım diye dua seanslarına
başlayacak. İster inanın ister inanmayın fark etmeyecek, tüm insanlık için
yerin altı üstünden daha hayırlıdır diye herkes avazı çıktığı kadar
bağıracak…Böylesi acınası bir tablonun inandırılan, neme lazım küresel köyünün
vurdum duymaz denekleri olmak istemiyorsak, gücün kuşattığı bilimden medet
ummaktan vazgeçip ayılalım yoksa tüm insanlığı ayılmamak üzere uyutacaklar…
Bizi yok edeceğinizi bilsekte, bu
film gişe rakorları kırsa da bu filmin ne izleyeni ne de oynayanı olmayacağız
diyerek Galileo gibi, siz beni assanız da dünya dönüyor onu durdurmanız mümkün
değildir diyemeyeceksek, yarınlarda Güneş doğmayacak…
Güneşin batmadığı bir gezegende, tüm
insanlık barış ve huzur içinde yaşayacaksa, insanlık için meraklarını ve
hayranlıklarını hayret edilecek çabaya dönüştürecek bilim adamlarını
yetiştirelim ve onları engizisyon mahkemelerinde yargılayacaklara bu fırsatı
asla vermeyelim. Ancak o zaman bilim bizi düşünür, yoksa bize hep
kaybedeceğimiz bir hâkimi kurtarıcı olarak gösterirler.
Selam saygı muhabbet ve dualarımla…
Erol KEKEÇ/20.05.2021/13.55
Not:Bayan,Neme lazım köyü ve vurdum
duymaz kobay kavramları özel olarak kullanıldı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder