28 Aralık 2018 Cuma

BABAMDAN KALAN İYİ BİR DERS!



“Ahlak dinin kabıdır, kabı olmayan din olamaz, derdi Rahmetli babam…Ahlakı olmayan bir dinin demek ki hayatlarda olumlu izler bırakması düşünülemez. Ahlak insanlığın toplum olarak yaşamaya başladığı ortamlarda geçerli olan temel hukuk kurallarının ilk kıvılcımlarıdır. Ahlak Hukukun temelini oluşturur. Ahlaktan yoksun bir toplumda hukuk kurallarının da bir anlamı olmaz, onlar sadece bir kural olarak varlıklarını anlatırlar ama bağlayıcılıkları ve caydırıcılıkları çok zayıf olur.
Bir toplumda hukuk kurallarının işlevini yerine getirmediğinden herkes şikayetçi olur ve dert yanar ama neden böyle bir basitliğin yaşandığını insanlar merak etmez. Herkes yönetici erkin yargı kurumuyla alakalı olduğunu düşünür ve onun ötesine geçmeyi aklına getirmez. Oysa Hukukun işlevini yerine getirip getirmediği toplumsal ahlakın kökleriyle doğrudan ilişkilidir. Çünkü ahlakın dejenere olduğu ve ahlaksızlığın günbe gün genişleyerek yayıldığı ortamlarda hukuk doğrudan yara alır. Ahlak bir davranışın olumlu olumsuz ve insanlığın faydasına olup olmadığını, yüz kızartıcı boyutlarının ne olduğunu küçük yaşlardan başlayarak fertlere özümsetmeye çalışır. Bu davranış kalıplarını özümseyerek gelişim gösteren fertler ileri ki yaşlarında hukukla olan ilişkilerini de denetim altında tutarak ne özgürlüklerine prangaların vurulmasını isterler ne de başkalarının yaşam alanlarını ihlal ederek hukukla ceza almayı düşünürler. Azerilerin dediği gibi,” az yiyerem hekime gitmirem, düzgün gidirem hâkime gitmirem…Yani insanlar dosdoğru bir hayatın nasıl yaşanıldığını küçük yaşlarda özümseyerek içselleştirmiş olsalardı, Hukuk sorunları çözmede ne yetersiz kalırdı ne hukuka bu kadar ihtiyaç hasıl olurdu.
Dinin öğütleri ile davranışların frenlenmek istemesi tamamıyla dış kaynaklı bir motivasyondur. Yani dışarıdan gelen bir pekiştireçtir. Davranışların özendirilmesi ve kontrollü devam etmesinin istenmesindeki kurallar dini ve manevi yönü ağır basan kurallarsa, orada mutlu huzurlu ve insanlık kitabının genel değerlerine göre yaşayan insanlar bulmakta zorlanırsınız. İşte, ahlak genel insanlık değerlerinin, herkesi ilgilendiren genel geçer evrensel davranış kalıplarını oluşturur. Bu bir içselleştirmenin alenen yaşam alanlarına damga vurmasıdır. Ahlakın yaşama damga vurmadığı bir ortamda hangi güçlü ve manevi değerlerle insanlığı nizama koymaya çalışsanız da asla başarılı olamazsınız. Onun içindir herhalde Rahmetli babam, oğlum ahlak dinin kabıdır. Ahlakı olmayan bir insandan ne dindar olur ne de hâkim olur derdi.
Güzel örnek olmayan bir eylemin hangi dinden olup olmadığına bakılmaksızın, insanların vicdanlarında bir karşılık bulmayacağı muhakkaktır. Vicdanların çıkar ve menfaat zarlarıyla kuşatıldığı bir ortamda vicdanın konuşmalarının ve haykırmalarının da bir anlamı olmayacaktır. Vicdan, insani ve fıtri olarak gelen özelliklerini evrensel insani değerler sistemi ile beslenerek devam ettiriyorsa orada her daim hakka şahitlik yapacak fertler azınlıkta olsa da mutlaka ortaya çıkacaktır. Ancak geldiğimiz noktada insanların dini mitosların baskın dayatmalarıyla yüz yüze kaldığı bir çağda, herkes insanların dinden uzaklaştığını anlatmaya çalışmaktadır. Bunun kadar doğal bir şey olabilir mi, Hakka ait olan tüm insani özelliklerin imha edildiği ahlak dışı bir yaşamın egemen olduğu ortamda mitolojik dinin insanlar üzerinde etkisinin olup olmadığını sorgulamanıza gerek var mı, tabi ki insanlar bir nebze akıllarını kullanmayı becerdiklerinde böyle bir yaşamın zilleti altında can vermeyeceklerdir.
Bir kabın param parça olduğu ve içinde ne varsa etrafa saçıldığı herkesin üzerinden tepeleyerek geçtiği bir yerde dini konuşmak sadece bir nefret tepkisi oluşturur. Bu nefret tepkilerinin de geometrik bir artışla düzgün doğrusal bir grafik çizerek süreklilik kazanması, din tüccarlarının ve ahlaki çöküntüye neden olan bir grup ahlak yoksunlarının sistematik çabalarıyla oluşur. Bu davranışlar yaşam alanlarından uzaklaşmadığı ve ahlakın temel insanlık öğreticisi olarak vicdanları eğitmediği ortamlar, adı ne olursa olsun hangi coğrafyada vuku bulursa bulsun karanlık bir yaşamı insanlığa armağan eder. Öncelikle su taşıdığımız testinin kırıklarını onaralım ya da yeni bir testi inşa edelim ki içine koyacağımız sıvı ne ise onu döküp saçmadan taşıma imkânımız olsun.
Babam hep bunu anlatırdı, oğlum insanın dini imanı namazı yaptığı diğer ibadetleri, adı ne olursa olsun seni aldatmasın, ahlak yoksunu bir din asla Allah’ın gönderdiği din olamaz. Çünkü Kur’an baştan sona ahlak yoksunu olan toplumların, bozulan ahlakını yeniden tesis etmek, kimseye haksızlık yapmama, yalan söylememe, zina etmeme, başkasının hakkına tecavüz etmemek, en önemlisi de basitleşerek insanların önünde eğilip, yaratıcıya başaklarını şirk koşmamak adına vurgular yapar. Böyle bir dinin müntesiplerinin hayatında yalan dolan hırsızlık, vurgunculuk, rüşvet, adam kayırma, adaletsiz davranma, insanların haklarını öteleme kendisine ait olandan asla taviz vermemek gibi bir eylem beklemek mümkün müdür. Âmâ yaşadığımız ortamlarda bunlar fazlasıyla var ise burada din kapsız kalmış demektir. Kapı olmayan bir dinin içine ne karıştırsan karıştırabilirsin o zaman o din de saf ve arılığını kaybeder. Arı duru olmayan bir din asla insanlara huzur getiremez. Bir dinin inancın ve hukukun insanları mutlu etmesinin yolu ahlakla birlikte olduğu zaman ortaya çıkar, diğer durumlarda sadece ölüm gelinceye kadar insanlar kendilerini aldatarak vehim ve zanları ile yaşayarak giderler adına inanç derler. İyi dinle evladım bir daha bunları anlatmayacağım can kulağınla dinle, ahlak neden dinin kabıymış anladın mı, anladıysan bunları ömrün yettiğince başkalarıyla paylaşmaktan da asla tereddüt etme…Çünkü Gerçek din hakka şahitlik yapmayı gerektirir, o halde hesabını sadece Allah’a vereceğini düşünerek yaşa ki, rabbinin huzurunda mahcup olmayasın…
Evet, işte babamın bana anlattığı nasihatlerinden bir duygu sağanağımı bugün sizlerle paylaştım ben payıma düşeni almaya çalışıyorum, ihtiyacı olanlarda inşallah alırlar selam ve dua ile….
Erol KEKEÇ/27.12.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder