6 Aralık 2009 Pazar

SELAM SANA EY ÇOCUK (3)!

Selam,sevinçleri Allah'ın değerlerini yaşadıkları zaman,üzüntüleri de Allah'a karşı günah işledikleri zaman meydana gelen mü'minlerin üzerine olsun...Selam mü'minlere karşı alçak gönüllü,kafirlere karşı onurlu ve başları dik olup,Allah için mücadelesinde,kınayıcıların kınamasından korkmadan yürüyen erlerin üzerine olsun...Selam,Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğunda,kalpleri ürpererek titreyen mü'minlerin üzerine olsun...Selam,kendilerine verilen zamanın kar değil bir sermaye olduğunu bilip bu sermayeden zarar etmekten korkan mü'minlerin üzerine olsun...Selam yürüyenlere,selam koşanlara,sapmayanlara,yarınlara doğanlara,olacaklara,olanlara....
Selam,tomurcuklanmış karanfillere toprağa tohumu atılacak lalelere,açmış patlamış menekşelere ve güllere,...Selam küçük yavrulara,küçücük çocuklara,emeklemeye,yürümeye hazırlanan küçük yavrulara selam,evet selam onlara...Sen çocuk yarın doğacaksın, sana selam gönderiyorum...sana rahmet ve hidayet diliyorum...Sen çocuk,evet sen sana sesleniyorum,yarın sana hücum edenler olacak,nasıl karşılık vereceksin tamam hepinizin isteklerini gerçekleştireceğim diyerek,köleliği esareti mi tercih edeceksin? Yoksa kalbinden gelen sese kulak vererek seni selamlayan bana karşılık mı verirsin...?
Evet sana sesleniyorum ey çocuk!bak yarınlar her gün geliyor diğer yarınlarda gelecek,gelmeme endişesi diye bir şey zaten yok,gelmeme endişesi ve dünya kalıcı olsaydı,hiç gelir miydi, senden öncekilerden sonra sana ikamet dönemi?...Ey çocuk! Bak neler oluyor, hergün güneş doğuyor, Güneş batıyor, geceler oluyor, gündüzler oluyor, geriye neler kalıyor; ancak geçen zamanın bir anısı... Peki, insan hep anıları tekrarlayıp tekrarlayıp terennüm eden bir varlık mıdır? Bunları hiç düşündün mü? Düşüneceksin bir gün büyüyeceksin, kapkaranlık bir dünyada kendini bulacaksın, o zaman anlayacaksın sana sorduğum bu sorunun cevabını... O zaman sana çocuk diye hitap etmeyeceğim, sen o yaşlara geldiğinde artık benimle kardeş olman için, sana bazı hakikatleri hatırlatacağım...
Kardeşim hani hatırlar mısın bir zamanlar söz vermiştik; Allah’ım sen bizim Rabbimizsin, senin emirlerine uyacağız istemediklerinden de kaçacağız diye? Hatırladın mı o anı? Kardeşim o antlaşmanın bedeli ağırdı, ama buna rağmen kabullenerek antlaşmayı imzalamıştık, sadece onun sözlerle sınırlı kalacağını mı sanmıştık ki, o antlaşmayı yapmıştık? Şayet bu antlaşmanın gereklerinin olduğunu biliyorduysak bu antlaşmayı yapmaktan niçin çekinmemiştik? Evet, kardeşim, biz bu antlaşmanın insana yükleyeceği sorumlulukları bilerek onu kabullenmiştik...
Peki, o antlaşmanın gereklerini yerine getirmemeli miydik? Antlaşmanın gereğine uygun yaşayan ortamları görmemiştik, ama kendimizi antlaşmanın gereğinin yerine gelmesi için Allah'a vakfetmemeli miydik, hayır kardeşim, bunlar bize yakışmaz, kendimizi vakfetmeliydik... Evet, kardeşim biz anlaşma yapmıştık hemde iki antlaşma, birini ruhlar âleminde, diğerini Tevhit gerçeğini haykırırken(LA) dediğimizde imzalamıştık, bu imzaları neyle atmıştık biliyor musun? Kanlarımızı mürekkep olarak kullanmıştık, o kanlarımızın anlamı çok büyüktü kardeşim hemde çok büyük... Kardeşim (LA),dediğimizde önümüze çıkacak her tür bağımlılıklara bir başkaldırı yapmıştık, Allah’ın dışında, hani hatırladın mı? Felahı, kurtuluşu, engelleyen köleliğe, esarete, hürriyeti özgürlüğü sınırlayan setlere, bizi kandıracak desiselere, bir başkaldırı yapmıştık, bu başkaldırı öylesine miydi yoksa anlamlı olupta, henüz anlamları hayatımızda ortaya mı çıkmamıştı?
26.12.1991
ELAZIĞ
EROL Kekeç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder