Korkmaya ne hacet, dağların deviremeyeceği, sellerin götüremeyeceği, iradeleri satın alınmış bir toplumun ve hazinesinin üzerinde at koşturmak kolay değil, bu işleri yapmayı becerenler daha neler yapamaz ki(!)?Zaman korkma ve ürkme zamanı değil, dik durun biraz, geçenlerde bir adamcağız dik duramadığı için, arabası hareket halinde iken kafaya sıkmış, buna ne gerek var, baksanıza birileri dimdik duruyor maşallah(!)E olacak o kadar herkes dik duramaz ya,dik durabilmek bir marifet ister;bunu becerenlere ne mutlu.Ben de birazcık bu dik duranların hayatındaki yöntemleri merak ettim, bakayım nasıl beceriyorlar bu işi.Bir oraya bir buraya,bir ona bir buna laf yetiştirmek hakikaten kolay değil,bunu yapabilmek için herhalde biraz dik durmanız lazım değil mi?Dik duracaksın ki, sana bakanlar biraz yamukluktan kurtulsun da dik durmaya yeltensin.Valla ben de bu işi yavaş yavaş sevmeye başladım,süründüğünü göstermemek için dik durduğunu anlatmaya çalışmak kolay olmasa da bunu becerenleri görünce bayağı bir transa girdim.Adam elektrik direğinin tepesinden bağırıyor, sevgili dostuna bir mektup yazmış,bu mektubu dostuna vermek istiyor,kolay mı ulaşabilmek etten duvar örülmüş,insanlar dik duran birini görmek için meydanları doldurmuş,bu kadar kalabalığa anlatacaklarınız var,bu arada bir parazit yayın başlıyor hem de yüksekçe bir yerden ölüm ıslığı ile anlaşılmayan dilde.Dik duran adam istifini bozmadan o kalabalığa sesleniyor:önemli bir şey değil,her zaman ki gibi sıradan işler.....Tabi oradakiler ne anlar bundan, taleplerini dile getirenler artık sıradanlaşmış,oysa dik duran adam sıradan olmayan ekabir sınıfına sesleniyor galiba,ondan onlarda çok kızıyorlar ve adamın inmesini bekliyorlar;tekmelerle saldırarak, sıradan adamların ne işi var bu dik duran toplum içinde demek için.Be adam dik duramamışsan ne işin var elektrik direğinde, sen hiç mi gezmiyorsun etrafına bir baksana yükseklerden bakanlar dik duranlar, sen yamuk yumuk halinle çıkmışsın oradan haykırmaya çalışıyorsun, neden ve niçin? Nedenini niçin ini bilmediğin işlere bir daha girişme, sen ol ve bu dediklerime dikkat et. Dikkat etmezsen ne olur, onu da sana söyleyeyim, dik duranlar sağa sola dönme ihtimali olmadığından geri vitesleri bozuk olduğundan, sadece ileriye sürat yapmaya ayarlı seni tepeler geçerler o zaman anlarsın, elektrik direğine çıkıp dimdik durduğunu sanıp anlaşılmayan dilde ıslık çalmanın maliyetinin bedelini. Haydi, yine yırttın bu defa, sürünerek direğe çıkıp da dik durduğunu anlatmaya çalışan adam. Ya sen de nerden çıktın karşıma seninle uğraşacak halim yok aslında, ama bir de baktım ki herkesin dimdik durduğu bir ortamda bu ahengi bozmaya çalışan biri var, ondan ilgimi çektin; neyse biz yine konumuza dönelim sana da kolay gelsin...Nice cambazlar gördüm, denizi övüyorlar ama hep kıyı da duruyorlar, çünkü onlar işi biliyorlar. İşi bilmek lazım tabi ki, ortalık elli altıya giden bir ortam da ortalık toz duman halinde iken hiç bir şey yokmuş gibi oradan oraya koşarak, coşku şevk ve azimle kalabalıklara bir şeyler anlatmaya çalışmak ne anlama geliyor bu biraz kafama takıldı. Kafama takılmasının nedeni, bu toz dumanları ortadan kaldırması gerekenlerin, hiç etkilenmeden yeni meseleler bulup, bu toz duman hikâyesini, karadavuttan mitolojiler anlatarak nasıl becerdikleridir. Biz alışkınız masalların tekerleme bölümlerini dinlemeye mest oluruz zaten, baba bana bir masal anlat, içinde erişemediğim peri kızı, keloğlanın eşeği, zümrüdü Anka kuşu, dev karısının zalimliği vs olsun demeyi hep bekliyoruz, bu masallarda bize ninni gibi geliyor. Meydanlarda bu masalları dinleyipte hipnoz olmayan var mı, hala dimdik ayaktayız ne hipnozu be diyebilirsiniz, ama uyuyanların çıkardıkları horultular arşı ala da bir ritim oluşturdu ki sormayın gitsin...
Yıl:08.03.2009
Saat:21.50–22.25
Yer: Çengelköy/İst
(E.Kekeç)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder