10 Mart 2009 Salı

ANLAŞILMAK DEĞİL, ANLAMAK GEREKİR!

Ne serden ne yardan vazgeçmeyenler,ne anlatmak istiyor,ben biraz cahilim aynı zaman da zeka özürlüyüm anlamakta zorlanıyorum;lutfedip bize biraz anlaşılır olurlarsa gayet memnun oluruz.Şu hastalıklar bu toprakların vebası galiba,ben bir türlü anlaşılmıyorum,ne zaman anlaşılacağım,zaten o ülkeyi kurtaran adam da ancak ölümünden sonra anlaşıldı.Bir gün bu halk bizi de anlayacak,bizim tüm mücadelemizin kendileri için olduğunu bilecek.Bu halk seni hiç anlamayacak,çünkü anlama özrümüz var bizim; bu anlama özrümüzü kavrayıp, senin bizi anladığın gün,biz de seni anlayacağız.Bizi anlamayanlar,kendilerinin bir gün anlaşılacaklarını düşünüyorlarsa benden tavsiye boşuna beklemesinler.
Neden birileri hep anlaşılmak ister de, başkalarını anlama mütevaziliğini gösterme erdemini ortaya koyamaz ben de bunları anlamakta zorlanıyorum.Tabi ki benim de anlamadığım bir yön var, bu da birilerinin anlaşılmak isteyip,anlamaktan yoksun kaldıkları eylemler. Anlaşılmak isteyen ama başkalarını anlamaktan yoksun kişiler,grublar,adı ne olursa olsun herşey,gurur, kibir ve azgınlığın doruğunda olurlar.Azgın firavunu bile anlamak için, Allah'u teala elçisi Musa(as)a"firavuna git ve ona de ki,arınmak istemez misin"diye buyururken halklarını anlamaktan yoksun ama biz anlaşılalım diye çırpınanlar neyin mücadelesini vermektedir hakikaten ben bunları anlamıyorum.
Şu dünyanın haline bakın ki,her seçim öncesinde etraf tam anlamıyla filama ve bayrak çöplüğe döner, neden mi anlaşılmak için.Tonlarca boyalarla her duvarı bayasanız,her direğe portrenizi assanız,panolara anlaşılmayan dillerde kendinizi tanımlasanız da hiçbir zaman anlaşılmayacaksınız.Belki anlaşıldığınızı sanabilirsiniz,ama anlaşılmak korku nöbetlerini yaşatmaz bunu biliniz."Her peygamber kendi toplumunun dili ile gönderilmiştir"yani toplumunu anlayan,onların dertlerine derman olan,onların ızdıraplarını yüreklerinin derinliklerinde hisseden ve bu dertleri ortadan kaldırıp hakikate şahitlik yapmaları için yaşarlar.Bu önderlerin yaşamları isterim ki,bizler için birer kıvılcım olsun.Bu kıvılcımlar hayatlarımıza bir değişim dönüşüm ve paradigma farklılaşmasını getirmediği sürece,hep korkak ve ürkek yaşamaya mahkum oluruz.Korkmanın var mı ecele faydası,o halde enerjimizi boşa tüketmeden, gelin şu değişimi başlatalım ve yeni bir dünya kuralım.Bu dünya öncelikli bizim hayatımızdan başlasın ki,anlaşılma hastalığının tesirinden kurtulup,herkesi anlayarak ortak bir havayı teneffüs edip,hakkın ve adaletin şahitleri olarak kuracağımız dünya da birer aktif rol alalım.Evet,anlamak kadar sade açık ve rahatlatıcı bir eylem var mı hayatta.Anlamak yürekleri kuşatır,sizin ayağınıza bir taş değdiğinde sizin anladıklarınız kendi ayaklarına değmiş gibi sizden daha fazla acı duyarlar.Anlamak,"sizin aranızdaki elçi size karşı çok merhametli,size acır,sizin için Allah'tan bağışlanma diler"buyruklarını algılayarak yaşamaktır.Anlamak,hava atmak ,laf saymak,anamıza dil uzatmak,yaptığı olumsuzlukların faturasının hesabını başkalarına kesmek değil.Anlamak,ensesini kalınlaştıranların sayısını arttırıp,halkına sefaleti ve cefa çekmeyi reva görmek değil.Anlamak,bizden biri olmak,soframıza konuk olmak,zemherinin soğuğunda çocuklarımın üzerine üç tane battaniyeyi örtüp onları soğuktan korumaya çalıştığımda,kendisi sıcaktan evinde,bir atlet giyip dolaşmamaktır.Anlamak,biraz daha başta kalabilmek için,gece gündüz, çamur çaylak demeden köy,kasaba ,şehir ve mahalle turlarına çıkmak değil;yaşadığı dönem içinde acaba karnı aç olan biri var mı diye çaktırmadan garibin tütmeyen ocağına ateş olup ,o gariple birlikte yanmaktır.
Yıl:09.03.2009
Saat:22.00-22.40
Yer:Çengelköy/İst
(E.Kekeç)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder