Tarihi Bir Yolculuk-Muaviye ve Algı Yönetiminin Temelleri
Muaviye dönemi, İslam tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü bu dönemde, dinin otoriteyi meşrulaştırma aracı olarak kullanılması ve toplumun algılarının yönlendirilmesi noktasında ciddi adımlar atılmıştır. Hatırlayalım, Hz. Peygamber (sav) "Ben size sadece Kur'an'ı bırakıyorum" derken, dinin temel kaynağının Kur'an olduğunu açıkça belirtmiştir. Ancak Muaviye'nin siyaseti, bu netliği bulandırmış ve dinin üzerine yeni katmanlar ekleyerek halkın algısını şekillendirme çabasına girişmiştir.
Muaviye, kendi otoritesini meşrulaştırmak için halkın sevdiği ve güvendiği Hz. Peygamber'in adını kullanarak, ona ait olmayan sözler üretmiştir. Bu sözler, zamanla hadis literatürüne girmiş ve İslam'ın temel öğretilerini gölgede bırakan bir anlayış oluşturmuştur. Özellikle, "Kur'an, sünnet, kıyas ve icma" olarak hiyerarşik bir din anlayışını benimseyen bu yaklaşım, halkı dinin asli kaynağından uzaklaştırmıştır. Düşünsenize, bir yandan "aklı olmayanın dini yoktur" diyorsunuz, diğer yandan aklı sadece kıyasta bir mantık yürütme aracı olarak sınırlıyorsunuz. Bu, tam anlamıyla bir çelişki değil midir?
Din, Siyaset ve Toplum-Algı Yönetimi Nasıl İşler?
Algı yönetimi dediğimiz şey, insanların gerçekliği algılama biçimini değiştirmek için yapılan sistematik bir çabadır. Muaviye'nin döneminde bu, halkın Hz. Ali gibi hakiki bir liderden uzaklaştırılarak, kendisinin "Allah'ın yeryüzündeki gölgesi" olarak algılanmasını sağlama çabasıyla başlamıştır. İnsanların değer verdiği din ve Peygamber, bu süreçte manipülasyon aracı haline getirilmiştir. Özellikle, "Allah Resulü şöyle buyurdu" diyerek dinin özüne aykırı söylemler ortaya atanlar, halkı Kur'an'dan uzaklaştırmışlardır.
Bu manipülasyonun amacı, halkı itaate zorlamak ve zulmü meşru göstermekti. "İmamınıza itaat edin, çünkü o Allah'ın takdiridir" gibi söylemlerle, zulüm karşısında halkın sessiz kalması sağlandı. Ancak bu durum, sadece bir dönemle sınırlı kalmadı; sonraki yüzyıllarda da bu algı yönetimi devam etti. Her dönemde, yöneticiler kendi otoritelerini meşrulaştırmak için dini araç olarak kullandılar.
Dinin Kaynağı ve Hiyerarşik Yapı-Sorun Nerede Başladı?
Dini kaynakları Kur'an, sünnet, kıyas ve icma olarak sıralayan anlayış, aslında dinin özüne aykırı bir hiyerarşi oluşturmuştur. Bu hiyerarşik yaklaşım, halkı Kur'an'ın anlaşılabilir ve evrensel mesajından uzaklaştırmıştır. Örneğin, Kur'an'da herkesin aklını kullanması, düşünmesi ve tefekkür etmesi gerektiği açıkça belirtilirken, bu hiyerarşi aklı sadece bir araç olarak sınırlamıştır. Tefekkür, yani düşünme ve sorgulama, adeta din dışı bir eylem olarak gösterilmiştir.
Bu anlayış, sadece geçmişte değil, günümüzde de etkisini sürdürmektedir. Bugün birçok insan, dini anlayışını sadece belli bir otoritenin sözlerine dayandırmakta ve Kur'an'ı kendi aklıyla, kendi diliyle anlamaya cesaret edememektedir. Bunun sonucu olarak, dinin özünden uzaklaşan bir toplum yapısı ortaya çıkmıştır.
Günümüzde Din ve Manipülasyon
Günümüzde din, hâlâ manipülasyon aracı olarak kullanılmaktadır. Bazı gruplar, Kur'an'ın mesajını kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtmakta ve insanları bu çarpık anlayışa inandırmaktadır. Örneğin, "Allah böyle emrediyor" diyerek kadınları, gençleri veya farklı düşünceleri susturmaya çalışanlar, aslında dinin evrensel mesajını örtmektedir. Bu kişiler, Kur'an'ı değil, kendi çıkarlarını referans almaktadır.
Bugün "din" adı altında yapılan birçok şey, aslında dinin özüne tamamen aykırıdır. Örneğin, dinin temelinde adalet varken, adaletsizliklerin din adına meşrulaştırıldığını görüyoruz. Bu durum, dinin yanlış anlaşılmasının ve manipüle edilmesinin bir sonucudur.
Manipülasyonun Önlenmesi-Çözüm Ne Olabilir?
Bu manipülasyonu önlemenin yolu, insanların Kur'an'ı anlamasını ve ona doğrudan ulaşmasını sağlamaktan geçer. Kur'an, herkesin okuyabileceği ve anlayabileceği bir kitaptır. Ancak bu açık gerçeği gizlemek için oluşturulan hiyerarşik yapı, insanların Kur'an'dan uzaklaşmasına neden olmuştur.
Bunun yanı sıra, eğitim ve bilinçlendirme çok önemlidir. İnsanlar, dini sadece belli bir grubun tekelinde değil, kendi akıllarıyla ve vicdanlarıyla değerlendirmelidir. Tefekkür, yani düşünme ve sorgulama, yeniden dinin merkezine alınmalıdır. Dinin, bireyin hayatında bir rehber olabilmesi için, onun özgürce düşünmesini teşvik etmesi gerekir.
Hakikat ve Manipülasyonun Çatışması
Tarihten günümüze, dinin manipülasyon aracı olarak kullanılması, toplumları yozlaştırmış ve bireyleri dinin özünden uzaklaştırmıştır. Ancak bu durum, değiştirilebilir. Kur'an'ın evrensel mesajını anlamak ve onu hayatımıza rehber etmek, bu değişimin anahtarıdır. Geçmişte yapılan hataları tekrar etmemek için, bugün daha bilinçli ve sorgulayıcı bir yaklaşım benimsemeliyiz.
Unutmayalım, hakikat her zaman manipülasyondan daha güçlüdür. Ancak hakikatin gücü, ona ulaşmaya çalışan bireylerin çabasına bağlıdır. Bugün, bu çabayı göstermek ve dinin özüne dönmek bizim sorumluluğumuzdur. Çünkü ancak bu şekilde, dini manipülasyondan kurtarabilir ve onu hakiki bir rehber olarak yeniden inşa edebiliriz.
Erol Kekeç/06.01.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder