26 Temmuz 2023 Çarşamba

KAPİTALİZMİN ZİRVESİ ŞEYTANIN DİNLENME ODASI

İnsanlığın kapitalizmin Nirvana’sına çıktığı an, insanlığın yok oluşa en yakın olduğu zamandır. İnsan ancak kendi varlık gayesine ait bir Nirvana’ya çıktığı zaman insanlığın kurduğu en muhteşem medeniyetin temsilcisi olur.

Nice muhteşem medeniyetler diye tarihin sayfalarında gördüğümüz yaşamların, tarihin çöplüğünde esamisi bile okunmuyor. Bunların en açık nedeni ise, dönemin kapital yaşamının kölesi olarak zirvede yaşadığını sandıkları bir zamanda, ansızın yok olup gitmeleridir. İnsanlık, insanın yaratılış gayesi çevresinde oluşturduğu medeniyetler olduğu sürece ansızın bir yok oluşun pençesinde can vermemişlerdir. Onların ölümü Kâinat yasası ölçeğinde taktir edilen ecele göre gerçekleşmiştir. Ancak Kapitalizmin zirvesi her daim farkında olmadığı bir yıkımla karşılaşmıştır, kendisi bu yıkımın ne geleceğinden haberi olmuş ne de o taraftan gelecek yıkıma karşı bir önlem alacak güç ve kuvvete sahip olamamıştır.

Küresel çapta baktığımızda, kapitalizmin çağının zirvesinde olduğunu sanıyorum görmeyen yoktur. En küçük bir noktadan en üst karmaşık denkleme kadar, her fert kapitalizmin çarklarını işleten bir kobay durumuna gelmiştir. Bu çarklar işlerken, kendi yaşamsal değerlerini yükselttiğini ve bir değer kazandığını sanarak kendisini aşındırarak yok oluşun içine yuvarlandığını fark etmez.

Yeryüzünde kendi kendini imha eden bir varlık var mı insan gibi? Hayretle seyrediyorum, her gelen gün insanı ve insanlığı imha ederken, nasıl oluyor da idrak sahibi olduğunu bildiğimiz bu varlık, idrak sahibi olduğu bu özelliğinden bir dirhem faydalanmaz…Yeryüzü Baronlarının kurduğu oyunun içinde, kendine ve varlık gayesine ihanet eden insandan başka kimse yoktur…İnsan neden böylesi karanlık bir evrende kendisini oksijensiz bırakarak, kendisi gibi yaratılmış ancak şeytanın askeri olmuş bu yeryüzü ifsat güçlerinin oluşturduğu kapanların dışında temiz bir hava solumayı istemez. Ey insan! sen ve senin gibi idrakten yoksun gayesinden habersiz yaşayanlar, kapitalizmin ürettiği araçları kullanarak, onların belirlediği hedefe göre bir yaşam çizgisi üzerinde yaşayarak, insanlık evreninin Nirvana’sına çıkacağınızı sanıyorsanız, ancak ve ancak yok olursunuz ve o yok oluşunuzun da farkına varmazsınız.

Bugün insanlık hakikaten insanlık dışında karanlık bir evrenin havasını sabah akşam soluyarak, kendilerine doğal yaşamın oksijeninden haber verenleri bir kaşık suda boğmak isteseler de bir gün, hem de çok yakın, yakından da yakın bir zamanda solunumsuz kalarak, oldukları yerde can verecekler ve üzerlerinden sadece bir rüzgâr esecek sonrasında hesap sırasına dizilmek olacaktır.

Ey insan! ne zaman varlık gayeni anlayarak o çerçevede bir insan olarak yaşama azmi içinde olacaksın. Sen böyle bir hayatın senin için var olma gerekçen olduğunu anlamadığın ve bunları sana hatırlatanları alışkanlıklarının yılmaz bir savunucusu olarak öldürmeye kalktığında, sen kendini öldürdüğünün farkında olmayacaksın. Yaşaman için gerekli olan abu hayat kanallarını kapatırsan ya da onları parçalarsan, yaşam kanalların yok olduğundan senin ölümün doğal bir son olacaktır.

Bu karanlıkların evrenimizi kuşattığı veya o hale getirilmek istendiği bir zamanda, en küçükten en üste kadar her idrak sahibi varlık bunlardan sorumludur. Sorumluluklarından kaçan ama her olumsuzluğu birilerinin sırtına vurarak kendi rahatlama seanslarınızı oluşturacağınızı düşünseniz de öyle kolay bir rahatlama usulü yoktur hayatta…Şeytan sorumluluğu kendi üzerinden atıp Adem (as) ve Havva validemizi suçlu ve sorumlu göstererek nasıl ki rahatlamadıysa bizler de asla rahatlayamayacağız…”Başımıza gelenlerin hepsi kendi ellerimizle yapıp ettiklerimiz yüzünden “diyerek bu hissiyat ve idrakle hayatımızı anlamlı kılmaya çalışırsak, belki Kapitalizmin Nirvana’sında yerimiz olmaz, İnsanlığın Nirvana’sına imzamızı atacak güç ve kuvvete kavuşuruz.

Evrenimizde olup bitenleri anlamayacak çapta varlıklarsak zaten konuşacak bir şey yoktur. Şunu her insanın anlaması zorunlu ve kaçınılmazdır. Küresel ifsat güçleri bu ifsat için Küresel bölgesel ulusal ve yerel güçler dikkate alarak bu ifsat düzeninin Hiyerarşik yapılanmasını oluşturdular. Her ülkenin Genel ve yerel yönetimleri olmak üzere o alanlardan kafalarına uygun olanları o hiyerarşik sistem içine aldılar ve onlara belli görevler verdiler. O görevleri layıkıyla yerine getirmemiş ulusal yöneticiler olsaydı evrenimiz aynı yönde bu kadar kirlenmiş olamazdı. Evrenimizi hiçbir sınır tanımadan imha etmeye yemin etmiş bu küresel müfsitler ile onların alt katmanlarındaki yöneticiler sizleri cehennem çukuruna taşıyorlar, bunu ne zaman anlayacak duruma geleceğiz. Dünyayı yöneten yüzde birlik bir Şeytan üçgeninin tasarımcıları var, ulusal bazda bu rakamlar yüzde beşlere kadar çıkıyor. Tüm yönetimler bu azınlıkta olan şeytanın askerlerini ve taşıyıcılarını beslemekle meşgul ve memur. Ondan dolayı, Her ülkenin yüzde doksan beşi ya bunların ürettiği ürünlerin abonmanı ya taşıyanı ya kanlarıyla bağış yaparak onların yaşamasını sağlayan sürüngenler topluluğu haline getirilmiştir. Bunların belirlediği çerçevede yaşamak istemeyenler de kendilerini avutarak elde ettikleri kazanımları ile kendilerine bir getto oluşturarak etkisiz yetkisiz, hayır hasenat yaptığını sanan, manevi haz depolamaya çalışan pasif eleman durumuna getirilmiştir. Tüm ulusları dikkate aldığımız zaman insanların yüzde seksenden fazlası tek hücreli amipsel bir varlığa dönüştürülmüştür. Bunların beklentileri bu hiyerarşik yapının kendilerine sunacağı ne varsa onunla tatmin olmak ve onunla yetinerek şükür sabır kanaat gibi uyuşturucular edinerek, bu asil tavır ve kavramları kendi inlerine hapsederek anlamını yok etmişlerdir. Sabır İnsan için en onurlu bir kavram iken, pasifize eden bir uyuşturucuya dönmüştür. Dağların zirvesine çıkarken, mücadele kızıştığı zaman, tüm imkanlarını seferber ederek çabalarken acılara katlanarak yol alabiliyorsan sabrediyorsundur. Sabır bir bekleyiş değildir. Bir direnme denklemidir. Bu direnç inandığın değerler uğruna canın pahasına azimle kararlı duruş ortaya koyduğunda topukların üzerine gerisin geriye dönmeden,” Allah ne güzel ve vekil ve o ne iyi yardımcıdır…” diyerek yol alabilmektir. Oysa sabır kavramı günümüzde insanları kış uykusuna yatırıp baharda uyanınca homurdayan bir ayıya dönüştürdü…Şükür Küresel şeytanların adamlarının bizlerden aldıklarını, bize verirken sadece biyolojik bir canlı olarak kalıp, insani değerlerimizi kaybettirerek yaşattıkları rezilliği bir lütuf gibi görüp onlara dua ederek kendimizi kandırmak değildir. Şükür, kâinatın sahibinin bize verdiği rahatlatıcı en harika ve güven veren bir değer iken, şimdi bizi zindana hapseden bir tünele dönüştü herkesin oluşturduğu uyumlu ses cümbüşü ile baygınlıktan kendimizden geçerek dans etmek değildir. Kanaat Elimizdekileri paylaşarak herkese yaşama imkânı sunarak eksik kalan yanlarımız için dayanabilmektir. Oysa bizler kavramların ırzına geçmiş onlara tecavüz etmiş şeytan ve uşaklarının tanımladığı gibi hayatı anlamak istersek işte bize yaşamı böyle zehir ederler. Zirveye çıktığımızı sanırken bir tufanla savruluruz ve kimse bir parçamızı bulamaz.

Ey insan! Sen seni ve içindeki cevheri anlamaktan neden aciz düştün ve bunu anlamamak için de hala direniyorsun, sen buna bir anlam verebiliyor musun…Şeytanın evrenimiz üzerine oluşturmaya çalıştığı tılsımın bozulmasının yegâne sebebi insan olduğumuzu fark edip, insan olarak yaşama ilk adımı atmaktır. Küresel şeytanın ayak izleri hepimizin kalbine kazıldı. Çünkü kapitalizm şeytanın at oynattığı çayır ve mera alanıdır. Sakın ola ki şeytanın merasında otlanıp hakikatin şahitliğini yapacaklar sanmayalım kendimizi…Allah’ın yolu ile şeytanın oluşturduğu yol bellidir. O yolları anlamak için Allah’a hakkı ile kul olmak günahlardan arınmak gerekir. Bunu yapanlar doğru ile yanlış arasındaki farkı ayırt eder ve Kapitalizmin zirvesine çöken bu karabulutların bir gazap olduğunu bilerek, insanlığın zirvesine çıkmak için yarışa başlar…Benim bu çırpınışlarımın hiçbirisi kendimi temize çıkarmak veya kendimin bir halt olduğunu anlatmak maksatlı olmadığını bilmenizi isterim…İnsanlığın şeytana kurban edildiği ve şeytanların Allah’ın yarattığı kainatta biz istediğimizi yaşatırız istediğimizi öldürürüz diye kendilerini kanıtlamak istediği ve insanlara, mutlak yaratana giden yolları unutturmaya çalıştığı bir sirk alanı olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Şunu iyice idrak edelim ki, Evrenimizde oynanan oyunların ve ülkelerin ekonomik bunalıma götürülmesinin ana hedefi, insanların yaşam zorluğu ile bunaltılması kesinlikle bir tesadüf veya sınırlı kaynaklar diye kandırdıkları alanların tükenmesiyle alakalı değildir. Korkunun esiri olanlar kendilerini korkuttukları şeyleri ele geçirmek için önce ruhlarını imha ederler, sonra bedenlerini satarlar en sonunda da ölmeyi bir kurtuluş olarak görürler. Zaten Küresel şeytanın varmak istediği hedef bu olduğu için, insanlar kendi seçenekleriyle bu kıvama getirilmiş olurlar. Benim burada ki düşüncem, Ruh Allah’tan üflenmiştir. Allah yerin ve göklerin sahibidir. Tüm hazineler onun katındadır. Peki böyle bir ruha sahip olan insan, neden kendi cinslerinden şeytanın askerlerine teslim olarak kendi cehenneminin mimarı olur…Biz kendimize cehennem değil ancak Cennet oluşturacak yaşam ortaya koyarsak, yaratılış gayemize uygun yaşarız. O zaman da ne küresel ne bölgesel ne ulusal ne de yerel ifsat güçleri bizi yanıltamaz. Biz mutlak ruhun isteklerini yaşam edinirsek, şeytan ve aveneleri kendi pisliklerinde boğulurlar.

Son olarak hatırlatacağım hakikat, “Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır, sakın onun dediklerine uymayın ancak bana kul olun dosdoğru yol sadece budur…” Hiçbir şeytanın organizeli ekibinin size şeytan olduğunu söyleyerek yaklaşmayacağını bilin, şeytan ve aveneleri dosdoğru yol üzerine oturarak kendi hedefine götüreceği insanları onların hoşuna gidecek sözlerle kendisine asker edinecektir. Bu bizden biri dediğiniz nice şeytanlar, yeryüzünün dengesini bozdu ey insan sen hala akıllanmayacak mısın?

Sanıyorum anlatmak istediğim meramım anlaşılacaktır, selam saygı muhabbet ve iyilik dileklerimle kalın sağlıcakla….

Erol Kekeç/25.07.2023/Namazgah/İST