12 Haziran 2023 Pazartesi

KENDİ ELİNİZLE KENDİNİZİ TEHLİKEYE ATMAYIN

“Allah yolunda harcamada bulunun ki kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın ve iyilik yapın. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” Bakaar:195

Ayetin ifade ettiği anlam ile bizlerin kafasındaki manaya baktığımızda ne kadar da Allah’ın ayetlerinden habersiz yaşadığımızı anlıyoruz. Hocalar, çocukken bize bu ayetleri anlatırken hep bedenen karşımıza çıkacak bir tehlikeden korunma olarak açıklarlardı. Oysa insana göz kulak, el ayak ve beyin verilmiş olmasına rağmen tehlikeleri göremiyorsa, bunlar işlevini kaybetmiş demektir. Bunlar tam olarak çalışıyor ve akli denge yerinde ise böyle bir eylemde kimsenin bulunması mümkün değil…Peki buna rağmen Allah böyle bir uyarıda neden bulunur diye hep kafama takmışımdır. Sonraki zamanlarda bu işin böyle olmayacağını burada çok ince bir çizginin hatırlatılıyor olduğunu anladığımda öğrendiğim tüm bilgileri imkânım olsaydı zihnimden silip atacaktım.

Allah yolunda harcamayan, biriktirip onun başında onları saymakla meşgul olanların hepsi kendi eliyle kendisini tehlikeye atmıştır. Allah’ın kula verdiği nimetleri Allah’ın istediği yolda harcamayanlar en tehlikeli işi yaparlar. İnsanın kendi yarınlarını hesaba katmadan yaşaması kadar tehlikeli ne olabilir ki! Verilen tüm nimetleri, kişi kendi beceri ve kabiliyetini kullanarak elde ettiğini düşünerek onlarla avunup onunla övünerek diğer insanlardan farklı bir yaşama sahip olduğunu söyleyerek, Allah’ın verdiği nimetleri Allah için harcamadığı zaman kendi eliyle kendisini tehlikeye atmıştır. Kendisini tehlikeye atmayı göze alarak elde ettikleriyle övünenler başkalarının yaşamlarına nasıl dokunabilirler ki!

Yeryüzüne insanın geliş gayesi yeryüzünde Allah’ın yasasına uygun bir yaşam sürdürmektir. Allah’ın yasasını çiğneyerek, her ferdin kendi yaşamıyla alakalı belirleyicileri kendisinin oluşturması bir sapkınlık ve tehlikeli yolda bir yolculuktur. Bu yolda insan kendisini her an tehlikede görmek zorundadır. Tehlike Dünyalık bir cisimle her an karşılaşmayı bekleyerek paranoyak yaşamak değildir. Bunlar olabilir, ancak tehlike bunlar değil, Allah için harcamamak kadar tehlikeli başka ne olabilir ki!

Bir yolun hakkı maksimum 80 km. hızla gitmek ise insan orada 150 ve daha fazla sürat yaparsa çok tehlikeli bir yolculuk yapar ve her an nerede nasıl yuvarlanacağını kendisi de kestiremez. İşte aynen böyle, Allah tüm yaratılmışların rızkına kefil olmasına rağmen, insan ondan çok daha fazlasına sahip olabilmek için, hırsının kurbanı olmayı hep arzular. Oysa o yolun hız limiti belirlenmiştir. O hız aşıldığı zaman her an tehlikeyle karşı karşıya kalır. Yaratanın kendi katından bol bol verdiği insanlar, bu imkanlarını Allah için onun kullarının yararına hesapsız harcamaları gerekir, o zaman çok fazla hız hırsı olan birinin, hızlı yaşayarak tehlike oluşturmaktansa, gittiği her yerde biraz durup dinlenip doğayı yaşamı tefekkür ve idrak ederek bir yolculuk yapması nasıl ki onu sükunete erdirirse, imkânı olanların imkanlarını düşkün ve ihtiyaç sahiplerine harcaması da onların sükunete ulaşmasını sağlar. Ondan dolayıdır ki Rahman, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, Allah için infak edip harcama yapın diyor…

İnsan bu tehlikeyi anlamadığı ve onunla ilgili gerekli tedbirleri ve önleyici çareleri oluşturmadığı sürece, insanlık acılarla kıvranmaya mahkûm olacaktır. İnsanlığın kurtuluşu ancak ve ancak Allah’ın bu uyarılarını idrak eden kullar eliyle gerçekleşecektir. Kapitalizmin sağmal ineği, materyalizmin kölesi dünyaperest varlıklar insanlığın kurtuluşuna asla katkı sunamazlar. Cehennemdeki irinden bal bulacağını sananlar nasıl bir yanılgı ve boş bekleyiş içindelerse, Allah’a kul olmayan ve sadece Allah için harcayıp kendilerini tehlikelerden korumayanlar da yeryüzüne asla bir huzur getirmezeler. İnsan tehlikelerden korunmak için, öncelikle kayıtsız şartsız yaratana özgürce kul olması, La-İlahe ile hayatındaki tüm ilahların varlığına son vermesi gerekir. Ancak ondan sonra Allah yolunda harcayacak duruma gelebilir. Allah için harcamaya ayırdıklarımız kendi istek ve arzularımızın doyumsuzluğuna ayrılanın yanında küçük bir zerre ise, o zaman yine kişi kendini kandırmak için uğraşır.

İyilikte yarışmayanların hayatı hep tehlike içindedir. Ne zaman nerede o tehlikenin kendisini kuşatacağını bilemez. Ey dünyaya tapan ancak Allah’a kul olduğunu sanan kapitalizmin sağmal inekleri, Kapitalizmin verdiği arpa ve saman sakın sizi aldatmasın, onun tek amacı daha fazla süt alabilmek içindir. Seni en lüks teknelerde beslemesi, altın varaklı teknelere yiyeceklerini koyması seni düşündüğünden değildir. Senin ona bağlılığını koparmaman içindir. Ona bağımlılığın tükendiğinde kendine gelip, hayatını tehlikelerden kurtaracağını bildiği için, seni hep bağımlı olarak yaşatıp mayın tarlasında dolaşmanı istemektedir. Oysa Allah seni yaratan olarak, yarattığı bir varlığın heba olmasını istemediğinden, sana tehlikenin nerede olduğunu söylüyor ve o tehlikeler seni kuşatmadan kendi verdiği nimetleri yine kendi istediği yerde harcamanı istemektedir. İşte, senin tek kurtuluşunun yolu budur. Bunun dışında aradıklarının hepsi anlamsız ve seni senden alıp anlamsız bir arayışta seni avare etmektir.

Verilen nimetlerin sahibinin Allah olduğunu bilen ve onun huzuruna vardığında her zerresinin hesabını vereceğini bilen kullar, bu nimetlerin sahibinin isteğine hiç aksi davranır mı? Ancak ona inanmayanlar onun isteğinin dışında sadece kendini manevi olarak rahatlatmak için bir kısım harcamalarda bulunur. Ancak o durum neye benzer biliyor musunuz, hız limiti belli olan bir yolda, belli yerlerde o hız limitini aşarak istediğin hızda yol gitmendir. İşte Allah’ın verdiği nimetleri onun istediği gibi değil de kendi istediğimiz gibi onun yolunda harcadığımızı sanıyorsak bu da bizler için ciddi bir kayıp olur. Onun için insan öncelikle kendisine gelmek zorundadır.

Yeryüzünde iyiliklere öncülük eden ve iyiliklerin yaygınlaşmasına katkı sunanlar ancak tehlikeleri atlatabilirler. Allah’a rağmen Allah’tan bağımsız yeryüzünde cenneti kurmak isteyen kapitalizmin baronları, yeryüzünde iyiliklerin yok olması için küçük tüketici abonmanlarını da kendi cennetlerine taşıdılar. Bu süreç insanlığın yaşamını çok tehlikeli bir yarın kenarına ev kuran örümceğin durumuna benzetti. Dünya ile mutlu mutlu olanlar, dünya dışında bir yaşamın geleceğini unuttu. Dünya dışında bir yaşamın varlığını unutandan başka kim uçacağını bildiği halde yarın kenarına bir ev kurarak onunla övünür ki! İnsanlık dünyaperest olduğu halde hala kendisini çok değerli bir varlık gibi görme hastalığından da kurtulamıyor. Hayat, ancak yaratanın dışında başka bir varlığın olmadığına yakinen teslim olan ve bu yaşamı noktaladıktan sonra ona gideceğini bilen anlayışlarla anlam kazanır. Bunun dışındaki uğraşların hepsi ancak insanı karşılaşacağı tehlikelere her an biraz daha yaklaştırmaktadır. Bu tehlike burada vuku bulacağı gibi buradaki mesai bittikten sonra da gelebilir, âmâ mutlak geleceği unutulmamalıdır.

Huzuru sadece yaratanın belirlediği yaşama sadık kalarak elde edenlerin, dünya ve içindekilere önem vermemesi onların önemsizliği olarak anlaşılmasın. Onlar imarata çok önem verirler, ancak bu imarattan elde ettikleri, yaratılanların varlığına hizmet ettiği zaman anlam kazanır. Akan su pis olmaz derlerdi eskiler, ancak gölet halinde olan sulardan içilmemesi, her türlü pisliği içinde barındıracağı söylenirdi. Ondan dolayı bizler akan suyun kaynağını görmesek te ondan içerdik, âmâ göl halinde biriken suları hiç içmezdik çünkü onlar orada durduğu müddetçe her türlü pisliği içinde barındıracağına inanırdık. Bu söz Allah’ın bu ayetini doğru idrak etmemiz açısından ne kadar da iyi bir örnek. Su gibi aziz olasın derken bir anlamı vardı, yani su gibi tüm kurumuş bitkilere ulaşmak her toprağa canlılık götürmek ne kadar güzel bir eylem. Ondan dolayı su gibi aziz olup eldeki imkanlarımızı dünyanın her yanındaki ölüme terk edilmiş kalplere ve yüreklere taşıyalım ki, onların vaktinden önce yok olmalarının önüne geçelim. Çünkü onların hepsi Allah’ın bir ayetidir. Kitaptaki bir ayetin yanıp yok olmasını istemediğimizde samimiysek, Allah’ın canlı ayetlerine aynı hassasiyetleri gösterelim ve Allah’ın kitabını koruyalım; bu iş bize verilmiş, işte bunun adı iyiliktir. Bu iyilikler içinde yer almayı düşünmez miyiz?

Akalım dostlar bir akar su gibi, ölmekte olan yürekleri sulamak için, gölet gibi biriktirerek kendimizin bile sonrasında iğreneceğiz bir servetin tutsaklığının pençesinden kurtularak kendi elimizle kendimizi tehlikeye atmayalım…

Su gibi aziz olan aziz dostlar, hayat bugün var yarın yok, bizden sonra şunu şuraya bunu oraya, diğeri nereye harcanacağının belli olmayacağı, mülkiyeti bize ait olmayan servetlerimizi, malı mülkü verenin istediği yerde harcayarak, infak etmeye ne dersiniz…Allah şüphesiz bizlerin sinelerinin özünde nelerin saklı olduğunu bilir. Bunlardan uzaklaşmak zor, nefsimiz bunlarla avunduğu için, onlar olduğu ve bizim kontrolümüzde durduğu zaman çok değerli olacağımızı bize içten içe fısıldayabilir, ancak şunu bilelim ki, nefis ancak insana kötülük fısıldar. Oysa Alemlerin Rabbi Rahman hep doğru olana bizi çağırır, Rahmanın çağrısına mı yönelelim yoksa bizi bizden alıp kendisiyle bizi tanımlayan kazanımlarımıza mı kulak verelim. Tercih insanın kendisinin…Siz Allah için harcadıklarınızın kayıp olduğunu düşünmeyin onlar bire yedi başak vererek ve üzerinde de yüzlerce başı olan bir ürün gibidir. Siz su gibi akarsanız, hangi suların size nerede katılarak sizin suyunuzu çoğaltacağınızı ve debinizi yükselteceğinizi bilemezsiniz, ancak Allah bunların hepsinden haberdardır. Ey dostlar, Allah’ın çağırdığı ve teşvik ettiği yolda yürümeye kararlı isek, Rabbim bizi ve insanlığı diriltecektir. Aksi durumda kendi ellerimizle kendimizi attığımız tehlikelerin, bizi kuşatacağı günlerin çok yakın olduğunu bilelim…Allah hep doğruyu söyler…

Onun da bir dostu vardı ona hep dünyalıkları anlatır, onlara sahip olmasını ve onları kimseye vermemesini isterdi, ancak o bir su gibi aziz olup akmayı tercih etti ve ölü canlara hayat verdi, ahirete gittiğinde baktı ki, kendisine iyiliği anlattığını sandığı o dostu cehennemin ortasında ateşin içinde, o zaman dedi ki, sen ne kötü bir dostmuşsun, az kalsın beni de kendin gibi yakacaktın, iyi ki senin dediklerini yapmadım dedi. İşte biz onu Cennete ödüllendirdik,

” Genişliği yer ve gökler kadar olan Rabbinizin cennetine koşun çalışanlar bunun için çalışsın…” Rabbimin sözü üzerine söylenecek söz tükendiği için makalemi burada bitiriyorum har daim Rabbimizin isteklerine göre yaşayan kullardan olmak ümidiyle selam muhabbet ve iyilik dileklerimle kalın sağlıcakla…

 

“Allah yolunda harcamada bulunun ki kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın ve iyilik yapın. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” Bakaar:195

Erol KEKEÇ/12.06.2023/12.49/Namazgah/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder