“Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,”
Yemin edip duran aşağılıkların dolduğu bir dünyada kimin
doğruya, kimin yanlışa şahitlik ettiğini anlamaz hale geldiğiniz zaman,
kendinizi yormanız ve kapasitenizin dışına çıkarak arayışa girmeniz sizi
doğruya götürmeyecektir. Siz günahlardan korunur, Allah’a hakkı ile yaklaşır ve
ittika ederseniz, hiç ummadığınız yerden sizi rızıklandırır ve doğru ile
yanlışı ayıracak Furkan’ı (kabiliyeti) size bağışlar.”
Yaptıkları, söylediklerini desteklemeyenler, daima sizi
aldatmak için yemin ederler, onlar tam anlamıyla aşağılık yaratıklardır. Bu
varlıklar, genellikle toplumda sivrilip öne çıkarlar, çünkü normal insanların
doğruyu yaşamak için kafa yordukları gibi bunlar da toplumu nasıl daha çok
aldatırız diye, düşünerek her gün yeni bir oyun peşinde olduklarından her
ortama girer çıkarlar. Herhangi bir değerleri yoktur onları frenleyen, her
ortamda farklı bir anlayışı savunarak, onları da yeminlerle perçinlemeye
çalışırlar. Sakın ha, bu aşağılık yaratıkların söylediklerine
inanmayın…Bunların tüm yeminleri, kötülüklerinin ve yanlışlarının ortaya çıkmasını
engellemek ve bu yeminleri kalkan olarak kullanarak insanları aldatmaktır.
Bunlar, günlük hayatınızın her noktasında göreceğiniz
karakterlerdir. Bu karakterler, doğuştan gelen genetik bir özellik değildir. Bunlar,
daha kolay, zahmetsiz ve bedava bir dünya yaşamı geçirmek için, kendi türlerini
aldatarak onların kendilerine ayrıcalıklı bir yer vermelerini düşünerek çapsız
yaşayanlardır. Çapsız yaşam alanı içinde, her türlü Ali Cengiz oyunları ile
film fırıldak çevirenlerin, doğru bir iş yapmalarını beklemek ve onların o
anlık çıkarlarını korumak için verdikleri mücadeleyi bir değişim olarak görüp,
onlara aldanmak sadece kendi aşağılık inlerine çekilmek olur. Aşağılık
davranışları gelenek hale getirip, onunla övünen ve her ortamda gündem olup
konuşulmak istenen bu varlıklar, hiçbir zaman sizi doğrunun ve hakikatin
kıyısına taşıyamazlar. Onların bulunduğu zemin, hep kaygan ve bataklıktır. Bu
bataklığın görünmesini istemedikleri için yemini kalkan olarak kullanırlar…
Ticari ortamdan, politik arenaya kadar her ortamda, bunlar
mantar gibi çoğalarak yaşam alanlarınızı daraltmaya başlamışlarsa, bunlardan
uzaklaşmak, insan olarak yaşamak isteyenler için bir fazilettir. Yeminleri
kalkan olarak kullanan aşağılık ile, Sözün gücünü, yemini ile destekleyenler
arasındaki ayırıcı çizgileri göremediğiniz zaman; yemin eden herkesi oyun
kurucu zavallılar olarak görebilirsiniz. Onun için, hayatlarını yeminle
kuranlar değil, yemin gibi bir hayat yaşayanlar sizin kapsam alanınıza girsin…Onlar
sizi aydınlatmanın dışında bir endişe taşımazlar. Onlar, çıkar ve menfaatlerini
korumak ve devamlı kılmak için yemin etmezler. Onlar herhangi bir ücret
almazlar, onlar mevki ve makamlarındaki eylemlerinin sahteliğini doğrulamak
için yemin etmezler. Onlar yemine, bir kurtuluş anının gerekliliğini ortaya
koymak ve yaklaşan gazabın pençesinde yok olacağımızı bize hatırlatmak için
başvururlar…O da onların içindeki acıma ve merhamet duygularının baskınlığından
kaynaklanır.
“Daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren,”
Kusur aramaktan başka icraatı olmayan, hep laf götürüp
getiren, gerilimlerden beslenen, insanları kutuplaştırarak onların arasındaki
çatışmalardan nemalananlar, en aşağılık varlıklardır. Bu anlayışların tümü,
içinde Firavun geni taşır. Bir ortamın sükuneti onların daralmasına neden olur.
Sürekli sessizliğin arkasında nelerin olduğunu merak ederler. Onun için
gürültülü ortamları hep arzularlar. Gürültülü bir ortamın oluşması için
insanları birbirine düşürmek ve onların arasındaki kavga dövüş ve çatışmaları
izlemek en büyük hobileridir. Bu kavgalar sonrasında, kavga ortamına inerek,
sizin iyiliğinizi düşündükleri için öyle konuştuklarına dair büyük yeminler
ederler. Siz de onların bu söylediklerinde samimi olduklarına inanırsanız, işte
o zaman sizin de aldatılma sürecinizin tamamlanmadığı ortaya çıkar. Bu
yaratıkları hayatınızın her noktasındaki kapsam alanınızın dışına atmanız gerekir,
atamıyorsanız, anlamsız yaşamın kollarında bir paçavraya döneceğinizi hesaba
katmak zorundasınız. Hayatınızın hiçbir döneminde, bunların sizin eylemlerinizi
taktir edecek düşünce ve tavırlarını bulamazsınız. Bunlar, kınama yerme ve sizi
aşağılamayı, sizin iyiliğiniz için yaptıklarını söyleyerek sizin de
tepkilerinizi kontrol altına almayı ihmal etmezler. Onun içindir ki, her
sözlerinin arkasında bir yemin olmasına rağmen, yemin etmeyi pek
sevmediklerini, insanların genellikle yemin ederek başkalarını aldattıklarını
anlatarak kendi hainliklerinin ve olumsuzluklarının başkalarında olduğu vehmine
inanarak, rahatlamaya çalışırlar. Bu varlıklar toplumsal omurganın yara
almasında çetin bir savaş verirler. Ancak sözleriyle toplum için çalıştıklarını
söyleyerek, yalanlarını perçinlemek için yemin ederek sizi iknaya çalışırlar.
Sakın ola ki bunların hiçbir sözüne inanmayınız. Çünkü bunlar için yemin,
yalanın kapısını aralamak için kullanılan bir maymuncuk anahtar gibidir.
Gireceği her kapıda bu anahtarı hemen kullanır kapıyı açar ve sizi hiç
görmezler; bunlara dikkat edilmezse, yalana dönen hayatınızın üzerinde tepinmek
bunların balayı günleri olur.
“Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr,”
Bunlar kaba katı haşin ve kötülükle damgalı olduklarını,
görüntüleriyle size anlatırlar. Bunlar fesattın kaynağıdır. Merhamet
mütevazilik sakinlik bunların mıntıkasına uğramaz, her söyledikleri, bir
olumsuzluğu gizlemek adına söylenen söz olacağı için, söyledikleri arasında bir
bağlantı kuramazsınız. Hayrı konuşan, şerri def etmek isteyenlerin olduğu bir
ortamda, anlatılanlarda kendisine yapılan dolaylı göndermeler olduğunu
düşünerek, her söze itiraz edecek bir tavır ortaya koyar. Bunlar gerilim ve
cehaletten beslenirler. Gerilimin olmadığı bir yerde durmak istemezler. Çünkü
gerilim yoksa, insanları istekleriniz doğrultusunda coşturacağınız
argümanlarınızı da kaybedersiniz. Bunlar saldırgan görüntüleriyle zihinlerde
yer ederler. Dolayısıyla bunların hafızalarda kalması da o kadar kolay olur.
Hafızalara yerleşmiş olmaları onların çok iyi ve aranan bir karakter
olduklarından değil, tehlikenin genişleyerek yayılmasından dolayı her ferdin
zihin dünyasında kuluçkaya yattığını gösterir.
“Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı,”
Varlıkları bu yönleriyle tanımak öyle kolay olmuyor. Bunlar
her ortamın ısısına rahatlıkla uyum sağlarlar, çünkü bunların belli bir iklime ait
organizmaları yoktur. Bunlar sürüngenler sınıfından oldukları için, her deliğe
rahatlıkla girerler çünkü omurgasız varlıklardır. Bir şehrin ortasındaki
kötülükleri simgeleyen, kötülük anıtı nasıl ki, her taraftan bilinen bir şeyse,
bunlar da kötülüklerin birer taşıyanı olduklarından damgalanmışlardır.
Kendilerini tanımlamaya gerek yok, zaten onların konuşmaları arasındaki
tutarsızlık, dünleri ile bugün ve yarınları arasında size güven vermeyen
tavırları onları anlatmak için yeterli bir gerekçedir.
“Mal ve oğulları var diye (böyle davranır).”
Her dönemin en belirgin küstah tavırlarının başında gelen bu
eylemler, kötülüklerin açık göstergesidir. Güç ve mal bu varlığın yaşamında
olmazsa olmaz en önemli göstergedir. Mal ve oğulların kendi çaba ve gayretleri
neticesinde elde edilen bir kazanım olmadığını idrakten yoksun yaratıklar,
sahiplendikleri bu imkanların onların her ortamda farklı davranma hakkının
onlara verilmiş olduğu vehmine onları taşımaktadır. Benim kim olduğumu biliyor
musun, namusum ve şerefime yemin ederim ki, sen bunlara sahip olsan şimdi nasıl
davranırdın, ben gelip sizinle konuşuyorum, sizi adam yerine koyuyorum diyerek,
olağanüstü bir yaratıkmış gibi içindeki pisliği gizleyerek iyi biri olduğunu
kanıtlamaya çalışır. Oysa, o zaten damgalıdır. Nereye giderse gitsin hangi
kılığa girerse girsin her ortamdan tanınan bir hastalığı vardır. Bir eşeği ne
kadar süslerseniz süsleyin farklı bir varlık olarak sunmak için, anırmaya
başladığı zaman üzerindeki süslerin görüntülerin onu eşek olmaktan
çıkarmadığını görürsünüz. Bu varlıklarda böyledir, bunlar aşağılık tavırları
ortaya koymada üzerlerine kimseyi tanımazlar. Kendilerince bu yaptıkları bir
ayrıcalık ve herkese nasip olmaz. Çünkü mal ve oğulların sahibi olmak bir
ayrıcalık taşımaya yeter…
Bu çirkeflik o kadar aşırı boyutlara gider ki zamanla, kendi
arzu istek ve emellerinin dışında hiçbir doğrunun olamayacağını anlatmaya
başlar. Hatta ben böyle düşünüyorum siz hala konuşuyorsunuz diyerek, gökten
zembille inmiş bir varlık olduğunu vurgular. O her ne kadar kendisiyle ilgili
böyle kuruntular oluştursa da o aşağılık bir tavrın ve karakterin sahibi bir
zavallıdır. Sakın ola ki bunların sahip oldukları sizi aldatmasın…
“Kendisine ayetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin
masalları" der.”
Bunlar zamanla o kadar azgınlaşır ki, anlamakta zorlanırsınız,
hakikatlere yaklaşımı kendisinin belirleyeceği ölçü olur. Bir şeye doğru
dediğinde doğru, yanlış dediğinde yanlış bilinmesini ve herkesin öyle bakmasını
ister. Hatta siz hala orada mısınız bunların vakti geçti, bunlar eskilerin
masallarından başka bir şey değildir. O gün farklı, bugün farklı, o gün
ihtiyaçları karşılamış gibi görünebilir, âmâ bugün bilim var, bilim her şeyin
belirleyicisidir. Bilimin bir Kilise doktrini haline geldiğini ve kendisinin de
bilim inanı olarak ortaya çıkanları ilahlaştırdığını anlayacak basiretten
yoksundur.
Gözleme dayanan pozitif gerçekliğin, görünen boyutuyla
evrenin tüm sorunlarını çözeceğini düşünerek, düşünsel ufuklarını karartanlar,
eskilerin masalları diyerek ilahi gerçekliği hayatın dışına atmak istemeleri,
aslında onları hayatın dışına attığını göremezler. Bilim her şeyi bilen değil,
ulaşabildiği gerçekliğin çözüm denklemini yaşamda karşılığı olacak duruma
getirmedir. Kâinatın içindeki gizemli bilgilerin bulunarak, yaşama kolaylık
sağlayacak boyuta taşınması, bilimsel bir gerçekliktir. Ancak elde edilen bu
bulgularla her noktadaki sorunların çözüleceğine inanılması ise hayatı
karanlıklara gömme olur. Bilimin ulaşabildiği noktalar olduğu gibi, bilimin
asla ulaşamayacağı alanlarda vardır. Bu alanlar, insanın var olan
özellikleriyle çözmesinin mümkün olmadığı alanlardır. Ancak o alanlarda da söz
sahibi bilimdir diye bir arsızlık insani tağileştirir ve onu hakikate düşman
yapar.
Masal, karşılığı olmayan ve insanın muhayyilesiyle
oluşturduğu kurgulama biçimidir. Oysa eskilerin masalları diyerek yaşamdan
koparılmak istenen hakikatler, masal olacak yaşamların, hayatına bir
belirleyicilik koymasını istememelerinden kaynaklanır. Yani sizin yaşamınıza
birilerinin etki etmesini istemediğiniz zaman ya onu yok sayarsınız ya onun
yanlış olduğunu anlatarak kendi karanlıklarınızı meşrulaştırma çabası
verirsiniz. Eskilerin masalları ifadesi, aslında bir yaşam biçiminin hakikatten
uzaklaşması ve çamura batacak bir ortamın sınırlarını çizme taktiğidir. Bu
varlıklar tarihin her döneminde olacaklar ve onlar her şeye burunlarını
sokacaklar, ancak o burunlarını uzatarak her yerde olmak isteyişleri bir gün
son bulacaktır.
“Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden
damgalayacağız.”
Çok yakın zamanda burnundan damgalanarak her yere burnunu
uzatıp hortumunu sokamayacaktır. Yemin edip duran o aşağılıklar var ya, onların
burunlarının yere sürülmesi kaçınılmazdır. Bunlar hangi taşı kaldırsan altından
çıkıyorlar. Günümüzde bunlara o kadar çok şahit oluyoruz ki, toplumların
yaşamını yönlendirmek için her çaya şeker ve her çorbaya limon olabiliyorlar.
Ülkemiz gerçekliğini dikkate aldığımızda paşa paşa Televizyon ekranlarından
izlediğimiz ve her konuda söz sahibi olma marifetlerini gösteren bu herbokoloklar,
bu damgalı burunlular sınıfına örnek olabilirler.
Çekinmeden her alanda rahatlıkla konuşma haklarının olduğuna
inanırlar. Toplum bunlardan alacağı bilgilerle peşinden gideceği insanı seçer.
Seçtiği insanı bunların yönlendirmesiyle özümser ya da karşı çıkar. Her alandan
bunların burunları koku alır ve hortumlarıyla aldıkları kokuyu her ortama
dağıtmaya çalışırlar. Yakında görecekler o hortumlarından nasıl tutulup
burunlarının yere sürüldüğünü…Bunlar aşağılık oldukları halde, onu hiç
görmezler ancak herkesi doğru bilgilendirdiklerine ikna etmek için yeminler
havada uçuşur. Bunlar ancak ortamı geren ve insanların psikolojik gerilimler
yaşamasından beslenen embesil amipler oldukları için, doğrunun her zaman
karşısında olurlar ve doğrunun ortaya çıkmasına da engel olurlar.
Çok yakın zamanda o hortumlarından tutulacak ve burunları
yerde sürünecektir. Burunları yerde sürünürken aldıkları yaralar onları
damgalayacak ve sonrasında kimsenin kanında dolaşan bir akışkan olamayacaklar.
O günler çok yakın, onlar yakında görecekler…Eskilerin masalları mı, yoksa
sizden öncekilere hükmeden yaratıcının varlıklar alemindeki yasası mı? Varlığın
yasasında hiçbir değişim bulamayacaksınız sizden önce yaşamış olan şımarıkların
hayatına nasıl nokta konulduysa, sizlerin hayatına da aynı nokta konulacaktır.
Hakikatleri masal olarak görenler, çok yakın zamanda masal olarak bile
anılmayacaklardır.
“Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz
gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin
etmişlerdi.”
Bahçe sahiplerinin burunları neden yere sürüldü, çünkü onlar
tek doğrunun ölçüsü olarak kendilerini görüyorlardı, insanları horlamak ve
aşağılamak onların en belirgin özellikleriydi. Yoksa siz yaşadığınız ortamda
sahip olduklarınızın sahibi kendiniz olduğunuzu mu düşünüyorsunuz, sen
olmasaydın ben olmazdım diyenlerin cahilane övgüleri kimseyi
aldatmasın…Allah’tan başka olmazsa olmazdık diyecek, başka bir güç ve varlık
asla yoktur. Ancak Allah olmazsa olamayız. Onun dışındakilerin tümü hayatın
içinde karşımıza çıkacak belirlenmiş işaretlerdir ancak.
Bu iş tamam kesinlikle biz hallettik, kimse önümüze duramaz
gibi sözler hortumundan damgalanacak olanların çıkışlarıdır. Bela durup
dururken gelmez, bela sınırlar aşıldığında karşılaşılan bir rahmet ya da
gazaptır. İman edenler için bela bir rahmete dönerken, iman etmeyenlerin
gazabına sebep olur. Aradaki bu ince çizgi belanın nasıl sonuçlandığına dair
kısa ipucu veriyor. Şımarık haddi aşan kendisi dışında kalanları aşağılayan,
her şey kendisinin hakkı olduğunu düşünenlerin, burunları er ya da geç yere
sürüleceğinden kimsenin kuşkusu olmasın…Allah’ın yasasında bir değişim bulamazsınız,
gelecek olan bela daha önce de bahçe sahiplerinin yaşadığı bir imtihandı. Hiç
kimse yarınların ve anın sahibi olduğunu sanmasın, yaratılmış olan ne varsa
hepsi sahiplidir. Kendilerinin mutlaka bir sahibi vardır. Sahibi olanlar, kendi
dışlarında kendilerini kuşatacak olan imkân ve değerlerin asla sahibi olamaz.
Sahibi olmadığı bir yaşamın kararlarını vermeye kalkışması onu rotasından
çıkarıp soysuz bir varlığa dönüştürür. Bahçe sahiplerinin başına gelenler her
yaşayan azgının başına geleceğinden kuşkunuz olmasın…Allah’ın dilemesi dışında
kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Bunu anlamı sen hiçbir şey yapamazsın
demek değildir. Yaratan, seni yaşatırsa çabalarının karşılığını alırsın, ama o
çabalarının senin istediğin şekilde olmasını arzulaman, öyle olacağı anlamına
gelmez. İnsan denen varlık, hayatın kanunlarına uygun yaşamalı ama sonuca
kesinlikle müdahil olmamalıdır. Nedenleri yerine getirmeyen varlıklar,
kendilerini müstağni gördükleri için sonucun da kendi ellerinde olduğunu
sanırlar. Oysa sonuç, rüyadan elinize geçecek olandan başkası olmadığını
bilmeniz gerekir.
Yaratılmış olan, mutlaka yapacağım dediği anda, yaratılmış
olma sınırlarının dışına çıkar. Çünkü yaratılmışın ne zaman nerede nasıl
noktalanacağını bilmediği bir yolculuğu vardır. Bir yolcunun, mutlaka yapacağım
diyebilecek olağanüstü bir güce sahip olmadığını bilmeyenlerin hepsinin sonu, bahçe sahipleri
gibi olacağından kuşkunuz olmasın…
Şımarık aşağılık haddi aşan laf götürüp getiren ortalığı
geren, konuşmaları yalandan başkası olmayanlar, yaratılmış olduğunu görmeden
büyüklenerek haddi aştığı için perçeminden yakalanarak burnundan damgalanacağı
günü bekleye dursun…
İstisna da etmiyorlardı ("inşallah" demiyorlardı).
Kalem/10-18
İnşallah diyemeyecek kadar mütekebbir ve her şeye gücünün
yeteceğine inananların hepsi geldi ve gittiler, onlardan geriye kalan şu an
gezip dolaşıp gördüğünüz yollarınız üzerindeki harabelerden başkası değildir.
Onlar güç ve imkanlar açısından sizden daha ileriydiler ancak onların yerinde
şimdi fırtınalar esiyor…Bir memur işi yapabilecek güce sahip olmasına rağmen
üst amirinden onay almadan nasıl ki bir işe başlamıyorsa, Mümin için hayat
böyledir. İnşallah işe başlamak için onay alma vaktidir. Ancak aşağılık
haddi aşanlar tüm onayların kendilerinden çıkacağını düşünerek yaşadıkları için
bahçelerine gittiklerinde kurumuş çer çöple karşılaşabiliyorlar…Mümin emin ve
kendisinin sahibinin istediği oranda, hayatın içinde olacağını bilerek yaşadığı
için, atacağı her adıma İnşallah parolasıyla başlar. Bu söz, sözler içtenlikli
niyet halis ve mücadele doğru olduğunda hedeflediğiniz sona sizi
yaklaştırır…Aksi durumda sadece kişi kendi ateşine odun taşır…
Rabbim bizleri hakikati idrak ederek yaşayan aklı selim ile
hakikate şahitlik eden, tüm bahçe sahiplerinin vaatlerine kanmayacak kadar
hissiyatı güçlü, doğru ile yanlışı ayıracak kabiliyetteki donanımlara sahip
kullardan eylesin….
Selam muhabbet ve iyilik dileklerimle geceye ve içindekilere
yemin olsun ki hesap etmediğimiz hesap hızlanarak yaklaşmaktadır…O gün mahcup
olanlardan olmamak ümidiyle hamdlerin tümü kendisine ait olan rabbimden
bağışlanma af ve mağfiret diliyorum…Rabbim bizleri halas eylesin ve istikamet
üzere dosdoğru kılsın…Âmin
Kalın sağlıcakla…
Erol KEKEÇ/17.04.2023/15.10/Namazgah /İST
"Şahsınıza karşı haddi aşan, hududu geçen, küstahlaşanları,
altın olsa kesenizde, bal olsa kasenizde tutmayın." Neşet Ertaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder