15 Mayıs 2022 Pazar

YÖRÜNGESİNDEN ÇIKAN İNSAN ROTA TANIMLAMAKLA MEŞGUL (!)

Yörüngesinden çıkmış bir gezegen gibi oldu dünyamız, savruldukça savruluyoruz. Nereye kadar gider bunun nihayeti, kimse sonrasını merak etmiyor yaşadığını sanarak rutine devam ediyor.

İnsanlık çağının ilk başlangıç anından bugüne, dünyamız üzerinde ciddi ve önlenemez değişim ve farklılaşmalar yaşanarak bu günlere geldik. Bundan sonra bu değişimler bizim yaşam alanımıza uğramaz diye düşünüp çok rahat bir sürece girdiğimiz an da, her şeye karşı gaflette olduğumuz ve rutin devam ederken, böylesi farklılaşmalarla karşılaşmayacağımıza dair elimizde hiçbir garantimiz yoktur. Buna rağmen insanlık çok güvende yaşadığını sanıyor ve gününü gün ederek, kendinden uzak gerçeklere sırt dönerek, başlangıçtan uzaklaşıp sona çok yakın olduğu halde hala gafletin zirvesinde uyumaya devam etmektedir.

Sahip olacaklarını enine boyuna tartarak ince eleyip sık dokuyan bu insan, ne hikmetse kendi varlığının oluşum ve yaşama kılavuzunu hiç merak etmediği gibi, içinde yaşarken imkânların her türlüsüne sahip olduğu dünyadan da bihaber yaşamaktadır. Aslında insanın bu anlamsız yaşam savaşındaki durumu, bu yol nereye gider diye birine sorduğunuz soru karşısında, sorulan soruyla hiç alakası olmayan ve soruya yakın uyarıcılar da içermeyen, kuşlar burada bayağı çokmuş diye aldığınız cevaptan farksızdır. Yani yaşamınızın amacı ile alakası olmayan ve kendinizle ilgili sahip olmanız gereken incelikler üzerine yapmanız gerekenleri ofsayta çıkarıp, o yaşama hiç hizmet etmeyecek konular üzerine çabalayarak, insan git gide kendinden uzaklaşarak yer küre üzerinde savrulan bir çöpe dönmektedir.

İnsanın bu savrulma sürecine girmesi ve bu sürecin ne zaman nasıl bir anlayışla planlandığıyla ilgili kimse düşünmek istemez, ama önüne konulan amaç ve yaşamın varlık gerekçesi olarak kabullendiği sıradanlıkları yaşayarak kendini sıradan bir varlık kimliğine bürüdüğünü idrakten de uzak yaşar. Yaşam, atomların anlamlı bir bütünlük oluşturmasıyla sistem ve düzenlilik kazanır. Düzenlilik kazanmış yaşamlar evrenle kardeş olur ve yaşamında Tevhit gerçekleşir. Evren ile insanlık yaşamının tevhidi, düzene oturmaktan geçer. Diyeceksiniz ki, insan canlı bir varlık olmasına rağmen onun yaşamına bir düzenin ve sistemliliğin gelmesi mümkün müdür. Sistemlilik hareketsizlik değildir. Hareketin kendi yörüngesi üzerinde devam etmesidir. Yörünge üzerinde olan hareketlilikler, yaşamın var olduğunun kanıtıdır. Yaşam düzenden çıktığı zaman, onun her hareketi kendinden sürekli uzaklaşan bir savrulma örneğidir.

Dikkat edilirse, dünya yaşamı ve tüm olanlar insanlığı savurma üzerine yapılmaktadır. İnsanın aslıyetinden koparılarak onunla ilgili düşünülen tüm gayret ve çabalar insanlık için anlamlı ve onun hayatını kolaylaştıracak etkenler olmayacaktır. Gümrah bir ağacı topraktan çıkardıktan sonra, onu hangi ortama ve hangi zamana götürürseniz götürün, onunla ilgili her türlü bakımı da yapsanız ağacı yaşatma imkânınız olmayacaktır. Görüntü size çekici gelebilir, ancak özünden uzaklaştırıldığı için, her gelen zaman onun solmasına ve derken kuruyarak hareket etmeyecek bir nesneye dönmesini sağlayacaktır. İnsanlık yaşamı bu gün tam da böylesi kuruyan ve gittikçe de toptan bir imha sürecine doğru hızla ilerlemektedir. Bunun tek sebebi ifsat mekanizmasının, dünyanın yaşanılmaz bir alan haline getirilmesi için çabasıdır.

Evrenin tevhidi, insan ile evrenin kardeşliğinden geçer. Evrene karşı yapılan ihanetlerin tümü insan eliyle gerçekleşmektedir. İnsanın bu kardeşlik mukavelesini parçalamasının sebebi, kendisiyle ilgili kökü kurutmasından kaynaklanmaktadır. İnsanın yaratılış kaynağıyla olan bağlarının koparılması onu savrulan bir nesneye dönüştürdü. Bütün bir insanlık köklerini terk etmiş ancak başka alanlarda yaşama alanı oluşturmak için çırpınan bir güruh süje olarak hala canlılar ortamında olduklarına inandıklarından diğer sujelerin tümünü yöneten ve savuran bir nesneye dönüştürmüşlerdir. Nesneleşen bir insanlık, yerküre üzerinde varlık olarak bir görüntü oluşturmasına rağmen, etkinlik ve etken olma noktasında hep pasif ve kullanılan tarafta yer almıştır. Kullanılmak için oyunlar bitmediğinden, insanın kullanım süresi de dolmayacaktır. Kullanım süresi devam eden insanlık, yaşamın sonunu yaklaştırarak bütün bir evrenimizi karanlığa taşımaktadır. Yaşamı savrulmayla geçen insanlık, kâinatın düzenini bozmada da bir o kadar maharetli görünmektedir. İnsanı evrenin dışında tuttuğunuz zaman evrenin yaratılış fıtratına uygun sistemli bir işleyişinin olduğunu gözlemlersiniz. Tüm yaratılmış olanlar, kendilerini yaratanı tesbih ederler. Ancak bu düzene insan eklendiği zaman sistem yörüngesi dışına çıkmaktadır. İnsan, yeryüzünde fesat çıkarak ve kan dökecek biri olarak yaratıldığına göre, bu insanın bambaşka özellikleri var demektir. İnsan bu özelliklerini sistem dışı kullandığı zaman hem evreni yaralamakta hem de evrenin kardeşliğini imha etmektedir. İnsanın bir fesat kaynağı olmaktan çıkarılması gerekir. Bunun yolu da yaratılma anında kendisine çizilen amaca uygun yaşamasıdır.

Yaratılış amacını en iyi idrak edecek varlığın, amacından uzaklaşması bütün bir evrenimizin kaosa sürüklenmesine ve yaşamın savrulmasına yol açmaktadır. İnsanı yeniden insan olma kimliğiyle buluşturmak zorunludur. İnsanın elinden alınan kimlik evren dışında ideal bir yaşamın bekleyen kodları arasında yerini alırken, nesneleşen varlıklar adına oluşturulan karanlık kimlik, insani kimlik olarak bütün cinslerimizin sahiplendiği bir kimlik olmuştur. Bu karanlıkları aydınlığa çeviremediğimiz zaman, insan evren içinde en hızlı savrulan nesneler arasındaki yerini alacaktır.

Kâinatın kardeşliği insanın evrendeki itibarını yeniden kazandıracak ve insanı yaratılmışların zirvesine taşıyacaktır. Robot olarak yaratılmış olanların kendi ekseni üzerinde yaşamını sürdürmesi onun üstünlüğünün göstergesi olamaz. Robotun seçme ve farklı davranma şansı yoktur. Melekler Allah'ın robotlarıdır. Ne için yaratılmışlarsa sadece onu yaparlar, onun dışına çıkma durumları olmaz. Öyle bir yetiye sahip değiller. Ancak İnsan, bunlardan farklı olarak seçme ve seçtikleri arasından tercih yapabilme imkânına sahiptir. Ondan dolayıdır ki, insan Meleklerden daha üstün bir varlıktır. İnsanın üstünlüğü, yaratıcının kendisinden ilahi bir ruh üflediği özelliğidir. Bu da insana iradenin verilmesidir. İnsan bu iradeyi, Rabbimizin, "Ey insan hangi yoldan gidersen git muhakkak ki sen rabbine giden bir yol üzerinde çabalayıp durmaktasın" beyanında belirttiği gibi, bunlar arasından doğru olanı seçtiği takdirde Yaratılmışlar arasında itibarın zirvesindeki yerini alır. Ancak Yanlış olan yola yöneldiği zaman kâinatın dengesini bozar ve yeryüzünde fesat çıkar bu gün yaşadıklarımız gibi... İnsan için, iki yolun da tanımlanarak bunlardan dilediğini seçebilirsin, çünkü her iki yolun sonunda da bizimle karşılaşacaksın uyarısı insanın ya aşağılara yuvarlanmasına ya da zirveye çıkması için ona imkânlar sunmak anlamına gelir. İnsan bu sahnedeki yerini iyi anlar ve kendisine gerekli anlamı yükleyerek yaşamın içindeki rollerini oynamaya başlarsa, kâinatın denklemi yeniden kurulur. Kâinatla kardeşlik bağı kopan insan yeniden kardeşlik sözleşmesine imza atar ve insan kâinattaki Tevhidin gerçekleşmesiyle, savrulan bir nesne olmaktan çıkar. Akıllı varlık olan insana yakışan, eylemlerinin sahibi olmaktır. İnsan ile kâinatın kardeşliği sonrası oluşan bu Tevhit yeryüzünün karanlıklardan aydınlığa bir ufuk açması olur. Evrenimizin kararmasının en önemli nedeni olan insanın savrulan bir nesne olan yaşamı, denklemin yeniden kurulmasına katkı sunmasıyla Âlemde Tevhit gerçekleşir. Âlemde gerçekleşen Tevhit bütün bir evrenimizin geçmiş toplumların hayatına uğrayan bela ve musibetlerden uzaklaşmasını sağlar. Ancak bu süreci yakalayamazsak, gelecek günlerin hiç ummadığımız bir anda yaratıcının olaylara doğrudan müdahalesiyle, İnsanlık medeniyetinin evrendeki yeri başkalaşmış olabilir. Geçmiş toplumlara gelmeyen musibetler bize gelmeyecek diye kimse kendisini avutmasın, Allah’ın sünnetinde asla bir değişme bulamazsınız. Sizden öncekiler nasıl sarsıldıysa sizde aynı ve benzer musibetlerle sarsılabilirsiniz...

Ey iman iddiasında olanlar! Kim ki, Allah’ın insanın yaşaması için gönderdiği değerlerden dinden ahlaktan, haktan hukuktan, adaletten uzaklaşırsa bilsin ki, Allah sizi yok eder yerinize başka bir topluluk getirir. Onlar Allah'ı severler Allah'ta onları sever. Onlar İman edenlere karşı merhametli şefkatli mütevazıdirler, Hakikatin üzerini örtenlere karşı da başları dik ve izzetlidirler. Onlar Allah için yaşarlar ve hiçbir kınayıcının da kınamasından korkmazlar. Bu Allah'ın bir lütfudur onu ancak dilediğine verir. Allah’ın ilmi geniştir. “Bu uyarı bizlere hiçbir gazabın gelmeyeceğini söylemiyor, hakikatten uzaklaştığımız ve bir nesne olarak yaşayıp duyarsızlaştığımızda bizi yok edip yerimize başkalarını yaratacağını Rabbimiz kendisi söylüyor. O halde, biz helak olmayacağız gazap önceki toplumlara geliyordu gibi kendimizi yaşam alanı içinde farklı yerde konumlandırmak bu da bizim kendimize karşı söylediğimiz bir yalan olur. Her an evrenimizde insan unsurunun yaşam alanında evrenin sahibinin doğrudan müdahalesiyle bir farklılaşmanın yaşanacağı günlerin kıyısında yaşamaktayız. İnsani olmayan ama insan tarafından, Evrenin karartılmasına etki edecek tüm nedenler oluşturulmuş gibi ortada dururken, hangi canlı kendinden emin olabilir. En çok tedirgin olması gereken ve bir an evvel kendine dönmesi gereken insandır.

Evrenin kararma günlerinin yaklaşmasını hızlandırmak isteyen hem cinslerimizin bu ifsat eylemlerini bütün bir insanlık olarak durdurma çabası içine girmezsek, yarınlar insanlık için medeniyetin zirvesi değil de yeni bir medeniyetin doğumunun gerçekleşmesine neden olabilir. Yeni güzergâhın planlayıcıları, böyle bir geleceğin habercisi gibi başımıza dikilmiş hep bizi yönlendirme ve aldatma derdinde... Teknolojiyle gelen her yenilik, insanı özünden ve kaynağından uzaklaştırmakta ve insanı insanlık dışı farklı bir canavara dönüştürmektedir.

Bizler yeniden kâinatla olan ilişkimizi düzenleyerek, kâinatla kardeşliğimizin ölçüsü olan Tevhidi gerçekleştirmezsek, param parça olacağız ve her parçamızın bir yere savrulduğu yaşamın kollarında gelecek hayatı karşılayacağız. Gökyüzünden düşerek param parça olanların durumu Kâinattaki tevhidi şirke çevirenler olduğunu anlarsak, geldiğimiz nokta itibarıyla bizlerin sonu da böyle bir geleceğe gebe olduğunu anlarız. Tüm bu olumsuzlukları anlatarak kimseyi hayattan koparma derdinde değilim, aksine hayatla olan kopukluğumuzu kontrol ederek yeniden kendimize gelmemizi sağlamaktır. Bu düşünme dinamiğini yeniden hareketlendirebilirsek işte o zaman söyleyecek sözümüz olur. Yoksa bize son arzu ve isteğimizi sormadan ansızın gelecek gazabın pençesinde olacağımız günleri kimse haber veremeyecektir.

Ey rabbimiz yanıldıysak veya unuttuysak bizi sorumlu tutma, bizi yeryüzünde rutinleşmiş hayatlar arasında yuvarlanarak yaşayan, yaprak gibi rotası belli olmadan savrulan bir çer çöp olmaktan bizleri uzak kıl... İçimizdeki arzu ve isteklerimizi sana havale ettik Rabbimiz, biz zavallı aciz, senden başka kimsesi olmayan bu derbeder kullarını sen koru ve gözet... İbrahim’i kervana bizleri de kat Allah’ım, sen her şeyi evirip çevirensin bizlerin kalp ve ufuklarını da sana yönelt ve senin değerlerin üzerinde sebat ettir ve topuklarımız üzerine gerisin geriye bizi döndürme, İmandan sonra küfrü bize haram kıl ve yaklaştırma; Allah'ım sen merhametlilerin en merhametlisin biz ancak sana kulluk ederiz...

Erol KEKEÇ/13.05.2022/17.28