19 Nisan 2022 Salı

AYRILIŞ GÜNÜNDEN ÖNCE ŞAHİTLER OLALIM

“Allah'a iftira eden ya da O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? Onlara kitaptaki nasipleri erişecektir. Nihayet elçilerimiz gelip canlarını alırken, "Hani, Allah'tan başka yalvardıklarınız nerede?" dediklerinde, "Bizden kayboldular" dediler ve kendi aleyhlerine kendilerinin kâfir olduklarına şahitlik ettiler.” Araf/37

Rabbimizin bu buyruğu, bizim dini nasıl yaşamamız gerektiğini en güzel şekilde izah etmektedir. Allah’ın Halis dinini ancak Allah’a has kılarsak Allah’ın kulu oluruz. Allah’a has kılmaya çalıştığımız din, bizim uydurma masallarımızdan oluşuyorsa o zaman Allah’a iftira atmış oluruz. Onun için, Allah’a iftira atmadan dini ona has kılarak yaşayan mümin kullar olmak zorundayız.

Dini, iki cimle kuran hep başkasını kurtarma derdinde, çünkü kendisini kurtulmuş görmektedir. Durum böyle olunca karşısındakini kendi inandıklarına çekebilmek için, onun hoşuna gidecek her türlü anlatımın altına Allah böyle buyurdu diyerek konuşmakta bir sakınca görmez. Oysa bu doğrudan yalan ve iftiradır. Allah’a iftira atandan daha zalim kim vardır. Allah’ın ayetlerinde olmayan bir beyanı Allah’ın beyanı gibi anlatarak, onunla insanları ikna edeceğini sanan ve dindar olduğuna inanan her kişi Allah’a karşı yalan söylemektedir.

Hiç kimseye haksızlık edilmeyecektir. Allah’a iftira atan ve yalan söyleyenlere, ancak kendi çabalarının karşılığı olarak, kitapta anlatılan nasipleri ulaşır. Onun dışında biz onlara haksızlık edecek değiliz. İnsan yaptıklarının sonunda, önüne gelecek faturanın başka bir yerden piyango ile çıkacak bir fatura olduğunu ya da olacağını düşünüyorsa, hepten yanılgı içindedir. Allah her insana hangi eylemlerin karşılığının iyi, hangisinin kötü olduğunu tafsilatlı olarak anlatmaktadır. Tüm bu uyarılara rağmen insan olumsuz eylemlerle yatıp kalkıp, Allaha iftira atmakta bir sakınca görmediği ve yalanlarıyla kendisini kurtaracağını sanarak bahanelere sarılıyorsa, alacağı karşılık apaçık bellidir. Hüsran ve ziyandır.

İnsan o kadar nankör ve gaflette yaşar ki, bahsedilen hakikatlerle karşılaşacağı sonu ona hatırlatmak için elçiler gelinceye kadar bildiği yoldan sapmaz ve bunda da ısrarlı davranır. Çünkü o yaşadığı hayatın kendisini kurtaracağını ve bilinen hayatlar içinde en üst basamakta bulunduğuna inanarak yaşar. Ancak ne zaman ki ona yaklaştığında elçiler, o sonu haber vermeye geldiği zaman kaçacak bir yer ve seçenek kalmadığı için itiraf ettiğinde de kurtulacağını sanır. Allah’ın hesap dürmesinde, etkin pişmanlık yasası geçerli değildir. Çünkü insana hakikati görebilecek kadar zaman verilmiş ve hangi yoldan giderse gitsin sonuçta hesap görücü olarak Allah’a varacağı anlatılmıştır. Buna rağmen bunlara sırtını dönüp bildiğini yapan insanın etkin pişmanlıktan faydalanmayı umarak Allah gafur rahim diyerek kendisini aldatması tam bir oyundur. Çünkü insanın karşılaşacağı nasibi kitapta anlatılandan başkası olmayacaktır. Allah’ın kanunu böyle işliyor. Allah’ın sünnetinde bir değişiklik bulamazsınız. Ancak Allah kimi nasıl affeder, biz insan olarak onu belirleme hakkına sahip değiliz, o mütekebbirlik bize yakışmaz. Âmâ genel kural böyle işliyor hesap günü…

İnsanın, Allah’tan başka yalvardığı yakardığı hayatının en üst basamağında yer verdiklerinin tümü ondan kaçıp uzaklaşacaktır. Bilerek ya da bilmeyerek hepimizin kullandığı bir ifade var,” paranın açmadığı ve açamayacağı kapı yoktur denir.” Bu ifadenin kendisi başlı başına hastalık ve mabut edinmedir. Burada vurgulanan her ne kadar başkalarının değer verdiği bu olduğundan o insanlara bununla her şeyin yaptırılacağı anlatılıyor gibi görünse de, aslında bunu söyleyenin buna inandığını da göstermektedir. İmanın ve paranın kimde olduğu bilinmez deniyor, hayır imanın kimde oldu ve paranın kimde olduğu bilinir ve bilinmelidir. İman varsa, barış var denge var, düzen var, adalet var, sevgi hoş görü vakarlı yaşamak var… İman varsa zülüm olmaz, ispiyon fitne, taraftarlık, çifte kişilik ve çiftestandartçılık, savurganlık, nemelazımcılık, vurdumduymazlık, görmeden geçmek acımasızlık olmaz… Bunlar var ise orada iman yok demektir. İmanın göstergesi yaşamda bunları ortaya çıkarır. Dolayısıyla imanın kimde olduğu apaçık belli olur.

Paranın olduğu kişi bellidir, Cömerttir, ikramda bulunur, garip gurebayı gözetir, kabara kabara yürümez ve mütevazıdır. Zekâtı verir, sıdk ile sadaka ve infakta bulunur. Bunlar yapılıyorsa kişinin parasının olduğu da belli olur. Dolayısıyla, toplumsal yaşamda bir gelenek haline gelen deyimler çoğu zaman Allah’ın bizden istediği hayatın genleriyle uyuşmaz ve asla reaksiyona girmez onun için de akım gerçekleşmez. Demek ki Allah’ın Ayetlerine göre yaşandığı zaman hayata denge düzen geliyor, Hak gelince batıl yok oluyor ve Hak batılın beynini balyoz gibi parçalıyor. Hak olduğunu sandığımız ve Hakkı anlatır gibi yalan ve iftiralarla insanların beyinlerini kuşatanlar, haktan bir yaşamın ortaya çıkmasına şahit olamıyorlarsa, batıl ile bunların hak sandıkları arasında aslında hiçbir ayırıcı çizgi olmamasına rağmen, insanlar büyülenmiş gibi bunların sözlerine uyarak kendilerini helak ederler.

Allah’tan başka medet umulan yalvarılan ne varsa hepsi kaybolup gidecektir. Sadece hesap görücü olarak Allah var. Bunu bilen insan ne yazık ki buna rağmen, yaşarken hiç bunlarla karşılaşmayacak gibi yaşamayı da bir marifet bilir. Hesapla karşılaştığında da kendi aleyhine kendisi şahitlik yapar. Allah dışında yüceltilen ilahları hayattan uzaklaştırıp bir ve tek olan Allah’a bağlanılmadığı sürece kişi her zaman dünya yaşamında kendisini haklı çıkarmak için, çeşitli iftira ve yalanlara başvurmaktan vazgeçmeyecektir. İnsanın bu zindandan kurtulması için, burada idrak edip kendine gelmesi gerekir. Burada yapılanların karşılığı olarak, kitapta vaat edilenlerden başkasıyla karşılaşmayacağımıza göre, hesapların doğru ve iyi yapılması elzemdir.

Ey insan, kendi aleyhine şahitlik yapıp kâfirliğini kabullenip, hakikati örttüğünü itiraf etmeden evvel, bu dünya yaşamını anlamlı kılarak yarınlara mahcup gitmemeyi hiç mi düşünmek ve anlamak işitemiyorsun…

Sıratı şöyle geçirecekler, el verince füze gibi gideceğiz, onlar bize yardım edecekler, Allah’a karşı şefaat dileyecekler çünkü onlar evliyalar, gibi hezeyanlarla insanın kendisini aldatması kadar acı bir şey olabilir mi?

Allah, Allah’tan başka yalvarıp yakarıp medet umduklarınız sizi terk edecekler ve bunların terk etmesini de siz anlatacaksınız üstelik kâfirliklerinize kendiniz şahit olacaksınız demesine rağmen insan,  ama böyle de olur çünkü onlar farklı ve seçilmiş mübareklerdir diye hala diretiyorsa, doğrudan hakikate savaş açarak Allah’a iftira atıyor demektir.

Rabbimiz, bu uyarılarını dikkate alarak yaşayan, heva hevesini kendisine ilah edinmeden sadece Allah’tan yardım dileyen kullardan eylesin bizleri… İnsan nankör, unutkan ve cahildir. Bu özelliklerimizi fark ederek basiretle, bilerek ve inanarak sadece Âlemlerin Rabbine kulluk ederiz diyebilecek ve öylece yaşayacak mümin kullar arasına rabbim bizleri katsın… Hesapların seri olduğu, kimsenin kimseye yardım edemeyeceği günde sadece rabbimizin rahmetiyle kurtulan müminlerden olmayı diliyoruz, rabbim bu isteklerimizi karşılıksız bırakma bizi katında mahcup etme, sen her şeyi gören bilen ve olduransın…

Selam muhabbet ve iyilik dileklerimle, selamların en güzeli Rahmanın selamı hak üzere dosdoğru yaşayan, adaletten ayrılmayan ve hakikate şahitlik yaparak yaşayanların üzerine olsun…

Erol KEKEÇ/19.04.2022/01.30