11 Nisan 2022 Pazartesi

TAKTİKSEL BAKIŞTAN STRATEJİK YOLCULUĞA

Siz sahillerde çocukları öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, çıkışından önce, Mecliste İsrail Cumhurbaşkanının meclise konuşma yapmasını unutmamıştık ki, Mavi Marmara olayı yaşandı. Mavi Marmara olayı hakikaten tam bir trajediyle sonuçlandı. Feto’nun Otoriteden izin alınması gerekir sözüne karşılık, biz otoriteyiz izin verdik denildi, ancak olayların çığırından çıkıp bazı STK’lar ve İHH başkanının açıklamaları sonrasında, bize mi sordunuz gittiniz denildi. İsrail Terör devletidir denildi ve “One Munite” ile şaha kalktığımızı sandık oysa hemen akabinde bu Tepkinin moderatore olduğunu anlayınca yerimizde oturup kaldık.

Bir zamanlar, BAE’nin 15 Temmuzun finansörü olduğunu duyduk belli bir zaman sonra BAE ile ortak hareket edecek duruma geldik, Kralı karşılamaktan memnuniyet duyduk, Ekonomik kurtuluş için bir seçenek bulduk. Rabia işaretleri ile her ortamda nutuk attık ve Mısır’ın meşru Cumhurbaşkanına yapılanları kınadık. Ancak Sisi tarafından idamı istenen bir gencin ülkemizden eline ters kelepçe takılarak Sisi’ye teslimini yaptık. Önce Savunuldu bu hareket kamuoyunda, sonrasında birkaç polis günah keçisi ilan edildi, arkasından saldırı polis memurlarıyla kapandı. Suudi’ler ile ilişkilerimiz bozuldu, bunu isteyen Suudun Sahibiydi, Hatta Kaşıkçı Cinayetinin ülkemizde yapılmasını istediler ve de öyle oldu. Bunun arkasını bırakmayacağımızı bu sürecin takipçisi olacağımızı söyledik ancak geldiğimiz noktada Yargı sürecinin devamını Suud’a devrettik, bundan sonra onlar yürütecekler; hakikaten iyi yürütüyorlar bu iş…

Suriye ah vah Suriye demeye bile yüreğim el vermiyor… Vah Halep vah yıkıldın virane ve harabelerde artık Baykuşlar bile yuva kurmak istemiyor; onlar bile böylesi bir viraneye alışamıyorlar… Eset, Küçük kardeşimiz oldu günlerce ağırladık aramızdan su sızmıyordu ne olduysa azar azar oldu, sanki bir planın gerçekleşmesi için taşlar yerli yerinde oturuyordu. Arap Baharı diye Arap kasırgaları başladı çünkü ben onun kasırga olduğunu ve gittiği her yerden kavurarak geçeceğini söylüyordum tam 12 yıl öncesinde… Suriye ile ilişkilerimiz gayet iyi pasaportlar kalkacaktı neredeyse, vizeler zaten kalkmıştı, giden bellisiz gelen bellisizdi…2009 Yılında Rahmetli Erbakan Hocanın Nihat Genç’le bir televizyon programındaki konuşması beni derinden çok düşündürüyordu ve acaba diye içimde hep bir ukde vardı. Nihat Genç Erbakan Hoca’ya soruyor, Sayın Erbakan şimdi siz bu yönetimin hiçbir başarısı olmadığını mı söylüyorsunuz bu kadar olmaz yahu biraz da görün; mesela Suriye ile vizelerin kalkması kötü mü oldu, ne kadar güzel bundan daha iyisi olabilir mi? Dediğinde Erbakan Hocanın açıklamaları çok manidardı. Sayın Genç siz bilmezsiniz daha çocuksunuz ama ben söyleyeyim BOP böyle yer ediniyor kendisine. Önce vizeleri kalkacak sonra Suriye karıştırılacak çünkü Suriye BOP için önemli bir yer onun parçalanması gerekecek ve sonrasında sıra bizde diyordu. Vizelerin kalkması demek BOP sahipleri teröristleri bizim üzerimizden oraya geçirecekler ve orayı karıştıracaklar, sonrasında iç karışıklık ve derken Suriye yaşanmaz kılınacak diye anlatıyordu ben neredeyse küçük dilim boğazımda mı diye kontrol etmek zorunda kalacaktım. Nihat Genç’te benim gibi dilini yutmuştu. Ben bunları söylüyorum bunlar dikkate alınmazsa yarın dövülecek dizde kalmayacak. Hain… Na…m doktrinini de hemen akabinde anlatıyordu. Önce ekonomik zorluklarla insanların alım gücü düşecek, ardından işsizlik başlayacak aileler yıkılacak, halk zayıf düşecek, inançlar değerini yitirecek ve yenmeye hazır lokmaya gelindiği zaman da bizi bölecekler diyordu. O konuşmalar benim gibi her ayrıntıya dikkat eden biri için, çok anlam ifade ediyordu. Ondan sonraki süreçleri yakından takip etmeye başladım ve şeytanın hangi ayrıntıda gizlendiğini anlamak için çok çaba harcamaya başladım.

Yine Suriye’ye dönelim, öyle samimi bir küçük kardeş kısa süre sonra yok oldu yerine eli kanlı bir canavar geldi. Eli kanlı canavar olduğunda kuşku yok ancak öyle olsa bile, ülkenin içinde kimin eli kimin cebinde belli olmayan o kadar çok oyun kurucuların ve oynayanların olduğu bir yerde bunlarla birlikte görünmek mi yoksa öylesi bir caniyi rehabilite ederek o toplumun yok olmasını önlemek mi daha iyi olurdu? Dönemin Dış İşleri Bakanı Sayın Davutoğlu bir daha ben Suriye’ye gelmem diyerek rest çekip oradan ayrıldı, çok yakın zamanda Suriye kaynayan kazana döndü. İran her hâlükârda Suriye devleti ile stratejik savunma anlaşması olduğunu onun için Suriye Devletinin yanında olacağını her fırsatta söylüyordu. O dönemde İran Suriye Sorunun Bölge ülkeleri Özellikle Türkiye ve İran arasında yapılacak görüşmelerle çözümünden yanaydı. Bunun için Türkiye, Suriye Sorunun çözümü İçin Eset’in gitmesini özellikle istiyordu. Eset gidecek ondan sonra dosyayı masaya yatıralım da diretiyordu. İran bunun için Yapılacak seçimde Halkın bunu zaten götüreceğini onu seçim sonrasına bırakma konusunda diretiyordu. Ne yazık ki her iki tarafta bu konuda diretince çözümsüz bir denklem kaldı ortada, BOP proje sahipleri için gün doğmuştu. Suriye’nin her yanından bombalar patlıyordu. Kimin kim adına savaştığı belli değildi. Bir anda İşid denen bir terör örgütü doğdu, Nusra, Özel Suriye aklınıza gelebilecek birçok küçük çaplı örgütler doğdu. Ancak ne hikmetse devletlere karşı savaşan örgütlere karşı tavır belirleyen biz, Suriye’de örgütler yanında Rejime karşı tavır koyduk. O zaman doğal olarak Suriye’nin stratejik savunma ortağı İran’la da karşı karşıya kaldık. Çünkü İran Suriye Devletinin yanında Ülke bütünlüğü için mücadele ederken biz muhaliflerin ülke yönetimine gelmesi için onları destekledik. Rusya’da rejim yanında olunca Batı ve ABD bu konuda yine oyun oynadığı için biz neredeyse tam bataklığın içine çekilecektik ki, şükür kıyıdan kenardan dolaştık çoğu zaman. Bir de Osmanlı’dan gelen Mehmetçiğe güven, Suriye’de halkın sevgisiyle karşılanınca kısmen de olsa rahatlamış olduk. Ancak Suriye tam bir cehenneme dönmüştü. Daha sonraları terörist olarak ilan edilen İşid hakkında dönemin dışişleri bakanının açıklaması, bizim yaramaz haylaz çocuklar, olmuştu. Dönemin içişleri bakanı Muammer Güler İmzasıyla önemli belge diyerek Hatay Valiliğine gönderilen yazıda aynen şu ifade vardı. Suriye’de savaşan muhalif güçlerden (Nusra, Özel Suriye Ordusu vs.) yaralananlar olursa onların acilen ambulanslarla (hava ve kara)alınarak tedavilerinin yapılması ve hastalıkları devam edenlerin de ismini vermeyeceğim yerlerde ağırlanarak, iyileştiklerinde üstlerine tekrar götürülmesi talimatı vardı. Tüm bunlar bizim devlet aleyhine çalışan örgütlerle sıkı fıkı olduğumuzu da gösteriyordu.

Böyle değil de bu çatışmalara neden olan unsurları ortadan kaldıracak, bugün olduğu, İki devlet Rusya ve Ukrayna savaşındaki, gibi daha net tavırlarla bu işin içinde olsaydık acaba Suriye bu durumda olur muydu? Ayrıca beş milyon Suriyeli mültecilere biz bakmak zorunda kalır mıydık? Bunların hepsi stratejik derinliklerle ilgili kitaplar yazmış olsak ta, derinlikleri göremez olmamızdan kaynaklanmıyor mu?

Arap Fırtınalarıyla BOP projesi uygulama sürecine girdi, ancak bu süreç, her ne kadar sükûnet varmış gibi görülse de öyle olmadığı muhakkak. BOP sürecinin meyvelerinin çok yakın zamanda ortaya çıkacağına hep birlikte şahit olacağız. Güneyimizde Düzenli orduya sahip bir Kürt devleti adı altında, Büyük İsrail’e hizmette sınır tanımayan açılımlar yapılacak. Dağlardaki Teröristlerin kalanlarının da dağlardan çekilmesinin temel nedeninin BOP’ la birlikte onlara vaat edilen devlet içindeki konumlandırmadan kaynaklandığını düşünüyorum. Yani diyeceğim o ki, BOP tıkır tıkır yoluna devam ediyor.

Peki, Böyle bir dönemde Türkiye’nin toplumsal olarak bu kadar zora sokulması onların bir yansıması olamaz mı dersiniz. Bu süreç uygulanırken kendine yeten Bir Türkiye onların asla işine gelmediği için, bizi kendi içimizde birbirimizle boğuşturmak için en önemli etken ekonomik sıkıntı olacağını bildikleri için, bizi o yanımızdan vurdular. Ancak Ülke gündemini belirleyen İktidar ve muhalefet hala seçimi kimin alacağının derdindeler. Ülke üzerinde bu kadar ciddi planların yapıldığı demiyorum, uygulandığı bir zamanda hanginiz alırsanız alınız, olan bu Millete ve ülkeye olacak. Onun için bu denklemlerin nasıl nerede ne adına ve neyi düzeltmek için kurulduğuna bakarsanız, bunlar tamamıyla karanlık ortamlarda karanlık sorunlar oluşturmak için kurulmuş denklemler olduğunu görürsünüz.

Geçmişten günümüze çok ciddi olmaması gereken durumların, olduğuna şahit olduk. ABD, Afganistan’ı terk ettikten sonra, ABD adına orada savaşan Afganları neden biz ülkemize aldık. O kadar basit miydi bu meseleler. Din kardeşimiz diyerek aldık. Oysa onun öyle olmadığını en az benim kadar herkesin bildiğini sanıyorum. Suriye Dizayn edilirken, Kuzeyimizde bir savaşın her an çıkma ihtimali varken, Afgan savaşçılardan neredeyse 500 bin insanı biz neden ülkemize kabul ettik ve onları aldık. Oysa bunları Pakistan almamıştı. ABD, yarınlarda karıştıracağı ortamların, karıştırıcı insan gücünü de bizim duygusal yumuşak yönümüzü kullanarak çok iyi becermiş ve amacına ulaşmıştı. Elbet bizim de hesabımızın olduğunu söyleyeceğiz, ancak şunu kesinlikle bilmek gerekir ki, biz birilerinin kurallarını belirlediği oyunda oynamak için çağrılıyorsak, bu oyun bizim lehimize sonuçlanmayacak demektir. Afgan savaşçıların mülteci adıyla ülkemize gelmesinin, her an bir patlamada kullanılacaklarına inancım çok fazla… Çünkü BOP uygulaması devam ediyor, hatta Rusya Ukrayna savaşının gündemleri belirlediği bu günlerde daha bir hızlanmışa benziyor. Ancak yerel medya organları bunlardan bi haber yaşıyor.

Türkiye’nin böyle bir zamanda ilişkilerinin sıfırlandığı Arap ülkeleriyle yeniden bir rotaya girmesi, İsrail’le daimi müttefikliğimizin yeniden pekişmesi, Batının Türkiye’ye olabildiğine önem vermesi, Rusya Ukrayna Savaşında NATO üyesi olarak tek bir arabulucu olarak meydandaki yerini alması vs. tüm bunlar Türkiye’nin geldiği ve yakaladığı önemli trendden kaynaklandığını düşünemiyorum. Her ne kadar bazı olumlu sayılacak Uluslararası çıkışlarımız olsa da, bunların tümü bir araya getirildiği ve resim bir bütünlük içinde okunduğu zaman arkasından çok pis kokuların geldiğini görüyorum. Bu ekonomik zorluk bizim mana ve ülkü birliğimizi çok kötü etkileyecek. Bu durumdan yararlanmak isteyen yabancı küresel oyun kurucular bunu sabırsızlıkla bekliyorlardı, son 5 ayda bu süreci görüyorlar. Bu onların tam istediği kıvamdır. Çünkü Güçlü ve Milli beraberliğe önem veren bir Türkiye onların işine gelmez. Ancak gençlerin sürekli ülkeleriyle uyum sürecinden çıktığı ve yaşamı başka yerde aradığı, tabiplerin ciddi bir kaçışının yaşandığı yerde istediğiniz amacı gerçekleştirebilirsiniz. Yani ülke olarak biz ne kadar kendimizle alakalı çok büyük laflar etsek te, iç omurga öyle demiyor.

Konunun başı ile sonu arasında geldiğimiz noktaya baktığımızda nerden nereye diyenler olabilir, ancak ben kısa kısa da olsa hafızalarımızı biraz tazelemek istedim. Böylesi dolambaçlı bir geçmişimizi bilmezsek bugün atılacak ve atılan adımların da o günlerden farkı olmayacağını anlatmak için o örnekleri vermek zorundaydım. Ben Büyük Ortadoğu Projesi demiyorum. BOP, Bambaşka Oluyor Pislik… Bu pisliğin içinde olmamız için tüm atlı ve yaya askerlerini harekete geçirmiş Şeytan, üstelik bizim elimizle insanları ikna ederek amacına ulaşma derdinde…

Yönetime sesleniyorum, insanların beyin mekanizmaları üzerinde bu kadar baskı ve yönlendirme yapmaktan uzaklaşın. Yönlendirmek için tüm medya organlarını kullanarak ciddi bir manipülasyon sürecinin yaşandığını çok iyi biliyorum. Vicdanın onaylamadığı bir olayı sadece acaba buradan lehimize olumlu bir sonuç çıkarabilir miyiz diye düşünmekten uzaklaşın. Bugün elde edilecek belli çıkarlar belki olabilir, âmâ bir toplumun geleceği ve yaşam alanı üzerine birileri hesaplar yapıyor bunları görelim ve anlayalım istiyorum. Bulunulan ortamdaki ağrılıklardan kafanızı kaldırıp etrafınıza bakamadığınızı dünyanın nereye gittiğini yakından okuma imkânınızın olmayacağını tahmin edebiliyorum. Onun için en azından bu kadar acı çeken ve gelecek zararlar gelmeden önce uyarılarda bulunan bu Milletin onurlu ve milletine canını feda etmekten kaçınmayan kalem sahiplerinin sözlerine biraz kulak verin isterim… Yarınlar Çok geç olabilir. Bu Ülke hepimizin!

Muhalefete çağrım, Ülkenin sorunları neler bunların tespitini ben şu ana kadar ciddi olarak ortaya koyanınıza rastlamadım. Birisi Çıkmış aynı cinslerin evlenmelerinin medeni toplumlarda olduğunu Osmanlının karanlıklarından artık kurtulmak gerektiğini anlatıyor. Böylesi bir insanlık yoksunu anlayışla ülkeye böyle bir sorun bulanların, kendileri başlı başına bir sorun zaten. Biz Ülkemizin sorunlardan kurtulmasını ve Milletimizin huzurlu birlik ve beraberlik içinde her daim var olmasını istiyoruz. Onun için kişiselleştirilen bir siyaset algısıyla bu ülkenin hiçbir sorununa çözüm bulamazsınız. Millet ve Ülke olarak yenidünya düzeni içinde kurulan oyunlarda kendisine verilen rolleri oynayan değil, oyun kuran ve insanların bu oyunda adil oynamaları için nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini tüm yönleriyle ortaya koyacak, cesur kararlı ülkesini milletini seven bizi bilen ve bizden biri olan anlayışlara biz hasretiz onu bekliyoruz sizden. Böyle bir çabanız yoksa sizleri bekleyecek durumda değiliz. Biz Bu milleti her yönüyle şaha kaldıracak güçteyiz çok şükür.

Tüm insanlarımıza çağrım, fanatik ideolojik körlükle olaylara ve kişilere bakmayı bir tarafa bırakalım, İnsan olarak her anlayışta onlara hoşgörü müsamaha ve kardeşlik ölçüleri içinde yaklaşalım birbirimizi sevelim en çok yayılan değerdir sevgi, verildikçe büyüyen gelişen ve kenetlenen tek enerji kaynağıdır.

“Siz birbirinizi sevmedikçe İman etmiş olamazsınız, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmek için aranızda barış esenlik ve selamı yaygınlaştırın…”Allah’ın Resulü yolun kırılma noktasını bize göstermiş bunun üzerine ben bir şey diyemem artık…

Selam saygı muhabbet dua ve iyilik dileklerimle… Rabbim bizi yeryüzündeki tüm insanlara ve canlılara şahitlik yapacak bir Millet eylesin…

Bahadır HATAYLI/11.04.2022/02.21