Siz sahillerde çocukları öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, çıkışından önce, Mecliste İsrail Cumhurbaşkanının meclise konuşma yapmasını unutmamıştık ki, Mavi Marmara olayı yaşandı. Mavi Marmara olayı hakikaten tam bir trajediyle sonuçlandı. Feto’nun Otoriteden izin alınması gerekir sözüne karşılık, biz otoriteyiz izin verdik denildi, ancak olayların çığırından çıkıp bazı STK’lar ve İHH başkanının açıklamaları sonrasında, bize mi sordunuz gittiniz denildi. İsrail Terör devletidir denildi ve “One Munite” ile şaha kalktığımızı sandık oysa hemen akabinde bu Tepkinin moderatore olduğunu anlayınca yerimizde oturup kaldık.
Bir zamanlar, BAE’nin 15 Temmuzun
finansörü olduğunu duyduk belli bir zaman sonra BAE ile ortak hareket edecek
duruma geldik, Kralı karşılamaktan memnuniyet duyduk, Ekonomik kurtuluş için
bir seçenek bulduk. Rabia işaretleri ile her ortamda nutuk attık ve Mısır’ın
meşru Cumhurbaşkanına yapılanları kınadık. Ancak Sisi tarafından idamı istenen
bir gencin ülkemizden eline ters kelepçe takılarak Sisi’ye teslimini yaptık.
Önce Savunuldu bu hareket kamuoyunda, sonrasında birkaç polis günah keçisi ilan
edildi, arkasından saldırı polis memurlarıyla kapandı. Suudi’ler ile
ilişkilerimiz bozuldu, bunu isteyen Suudun Sahibiydi, Hatta Kaşıkçı Cinayetinin
ülkemizde yapılmasını istediler ve de öyle oldu. Bunun arkasını
bırakmayacağımızı bu sürecin takipçisi olacağımızı söyledik ancak geldiğimiz
noktada Yargı sürecinin devamını Suud’a devrettik, bundan sonra onlar
yürütecekler; hakikaten iyi yürütüyorlar bu iş…
Suriye ah vah Suriye demeye bile
yüreğim el vermiyor… Vah Halep vah yıkıldın virane ve harabelerde artık Baykuşlar
bile yuva kurmak istemiyor; onlar bile böylesi bir viraneye alışamıyorlar… Eset,
Küçük kardeşimiz oldu günlerce ağırladık aramızdan su sızmıyordu ne olduysa
azar azar oldu, sanki bir planın gerçekleşmesi için taşlar yerli yerinde oturuyordu.
Arap Baharı diye Arap kasırgaları başladı çünkü ben onun kasırga olduğunu ve
gittiği her yerden kavurarak geçeceğini söylüyordum tam 12 yıl öncesinde…
Suriye ile ilişkilerimiz gayet iyi pasaportlar kalkacaktı neredeyse, vizeler
zaten kalkmıştı, giden bellisiz gelen bellisizdi…2009 Yılında Rahmetli Erbakan
Hocanın Nihat Genç’le bir televizyon programındaki konuşması beni derinden çok
düşündürüyordu ve acaba diye içimde hep bir ukde vardı. Nihat Genç Erbakan Hoca’ya
soruyor, Sayın Erbakan şimdi siz bu yönetimin hiçbir başarısı olmadığını mı
söylüyorsunuz bu kadar olmaz yahu biraz da görün; mesela Suriye ile vizelerin
kalkması kötü mü oldu, ne kadar güzel bundan daha iyisi olabilir mi? Dediğinde
Erbakan Hocanın açıklamaları çok manidardı. Sayın Genç siz bilmezsiniz daha çocuksunuz
ama ben söyleyeyim BOP böyle yer ediniyor kendisine. Önce vizeleri kalkacak
sonra Suriye karıştırılacak çünkü Suriye BOP için önemli bir yer onun
parçalanması gerekecek ve sonrasında sıra bizde diyordu. Vizelerin kalkması
demek BOP sahipleri teröristleri bizim üzerimizden oraya geçirecekler ve orayı
karıştıracaklar, sonrasında iç karışıklık ve derken Suriye yaşanmaz kılınacak
diye anlatıyordu ben neredeyse küçük dilim boğazımda mı diye kontrol etmek
zorunda kalacaktım. Nihat Genç’te benim gibi dilini yutmuştu. Ben bunları
söylüyorum bunlar dikkate alınmazsa yarın dövülecek dizde kalmayacak. Hain… Na…m
doktrinini de hemen akabinde anlatıyordu. Önce ekonomik zorluklarla insanların
alım gücü düşecek, ardından işsizlik başlayacak aileler yıkılacak, halk zayıf
düşecek, inançlar değerini yitirecek ve yenmeye hazır lokmaya gelindiği zaman
da bizi bölecekler diyordu. O konuşmalar benim gibi her ayrıntıya dikkat eden
biri için, çok anlam ifade ediyordu. Ondan sonraki süreçleri yakından takip
etmeye başladım ve şeytanın hangi ayrıntıda gizlendiğini anlamak için çok çaba
harcamaya başladım.
Yine Suriye’ye dönelim, öyle samimi
bir küçük kardeş kısa süre sonra yok oldu yerine eli kanlı bir canavar geldi.
Eli kanlı canavar olduğunda kuşku yok ancak öyle olsa bile, ülkenin içinde
kimin eli kimin cebinde belli olmayan o kadar çok oyun kurucuların ve
oynayanların olduğu bir yerde bunlarla birlikte görünmek mi yoksa öylesi bir
caniyi rehabilite ederek o toplumun yok olmasını önlemek mi daha iyi olurdu?
Dönemin Dış İşleri Bakanı Sayın Davutoğlu bir daha ben Suriye’ye gelmem diyerek
rest çekip oradan ayrıldı, çok yakın zamanda Suriye kaynayan kazana döndü. İran
her hâlükârda Suriye devleti ile stratejik savunma anlaşması olduğunu onun için
Suriye Devletinin yanında olacağını her fırsatta söylüyordu. O dönemde İran
Suriye Sorunun Bölge ülkeleri Özellikle Türkiye ve İran arasında yapılacak
görüşmelerle çözümünden yanaydı. Bunun için Türkiye, Suriye Sorunun çözümü İçin
Eset’in gitmesini özellikle istiyordu. Eset gidecek ondan sonra dosyayı masaya
yatıralım da diretiyordu. İran bunun için Yapılacak seçimde Halkın bunu zaten
götüreceğini onu seçim sonrasına bırakma konusunda diretiyordu. Ne yazık ki her
iki tarafta bu konuda diretince çözümsüz bir denklem kaldı ortada, BOP proje
sahipleri için gün doğmuştu. Suriye’nin her yanından bombalar patlıyordu. Kimin
kim adına savaştığı belli değildi. Bir anda İşid denen bir terör örgütü doğdu,
Nusra, Özel Suriye aklınıza gelebilecek birçok küçük çaplı örgütler doğdu.
Ancak ne hikmetse devletlere karşı savaşan örgütlere karşı tavır belirleyen biz,
Suriye’de örgütler yanında Rejime karşı tavır koyduk. O zaman doğal olarak Suriye’nin
stratejik savunma ortağı İran’la da karşı karşıya kaldık. Çünkü İran Suriye
Devletinin yanında Ülke bütünlüğü için mücadele ederken biz muhaliflerin ülke
yönetimine gelmesi için onları destekledik. Rusya’da rejim yanında olunca Batı
ve ABD bu konuda yine oyun oynadığı için biz neredeyse tam bataklığın içine
çekilecektik ki, şükür kıyıdan kenardan dolaştık çoğu zaman. Bir de Osmanlı’dan
gelen Mehmetçiğe güven, Suriye’de halkın sevgisiyle karşılanınca kısmen de olsa
rahatlamış olduk. Ancak Suriye tam bir cehenneme dönmüştü. Daha sonraları terörist
olarak ilan edilen İşid hakkında dönemin dışişleri bakanının açıklaması, bizim
yaramaz haylaz çocuklar, olmuştu. Dönemin içişleri bakanı Muammer Güler
İmzasıyla önemli belge diyerek Hatay Valiliğine gönderilen yazıda aynen şu
ifade vardı. Suriye’de savaşan muhalif güçlerden (Nusra, Özel Suriye Ordusu
vs.) yaralananlar olursa onların acilen ambulanslarla (hava ve kara)alınarak
tedavilerinin yapılması ve hastalıkları devam edenlerin de ismini vermeyeceğim
yerlerde ağırlanarak, iyileştiklerinde üstlerine tekrar götürülmesi talimatı vardı.
Tüm bunlar bizim devlet aleyhine çalışan örgütlerle sıkı fıkı olduğumuzu da
gösteriyordu.
Böyle değil de bu çatışmalara neden
olan unsurları ortadan kaldıracak, bugün olduğu, İki devlet Rusya ve Ukrayna
savaşındaki, gibi daha net tavırlarla bu işin içinde olsaydık acaba Suriye bu
durumda olur muydu? Ayrıca beş milyon Suriyeli mültecilere biz bakmak zorunda
kalır mıydık? Bunların hepsi stratejik derinliklerle ilgili kitaplar yazmış olsak
ta, derinlikleri göremez olmamızdan kaynaklanmıyor mu?
Arap Fırtınalarıyla BOP projesi
uygulama sürecine girdi, ancak bu süreç, her ne kadar sükûnet varmış gibi
görülse de öyle olmadığı muhakkak. BOP sürecinin meyvelerinin çok yakın zamanda
ortaya çıkacağına hep birlikte şahit olacağız. Güneyimizde Düzenli orduya sahip
bir Kürt devleti adı altında, Büyük İsrail’e hizmette sınır tanımayan açılımlar
yapılacak. Dağlardaki Teröristlerin kalanlarının da dağlardan çekilmesinin
temel nedeninin BOP’ la birlikte onlara vaat edilen devlet içindeki
konumlandırmadan kaynaklandığını düşünüyorum. Yani diyeceğim o ki, BOP tıkır
tıkır yoluna devam ediyor.
Peki, Böyle bir dönemde Türkiye’nin
toplumsal olarak bu kadar zora sokulması onların bir yansıması olamaz mı dersiniz.
Bu süreç uygulanırken kendine yeten Bir Türkiye onların asla işine gelmediği
için, bizi kendi içimizde birbirimizle boğuşturmak için en önemli etken
ekonomik sıkıntı olacağını bildikleri için, bizi o yanımızdan vurdular. Ancak
Ülke gündemini belirleyen İktidar ve muhalefet hala seçimi kimin alacağının
derdindeler. Ülke üzerinde bu kadar ciddi planların yapıldığı demiyorum, uygulandığı
bir zamanda hanginiz alırsanız alınız, olan bu Millete ve ülkeye olacak. Onun
için bu denklemlerin nasıl nerede ne adına ve neyi düzeltmek için kurulduğuna bakarsanız,
bunlar tamamıyla karanlık ortamlarda karanlık sorunlar oluşturmak için kurulmuş
denklemler olduğunu görürsünüz.
Geçmişten günümüze çok ciddi olmaması
gereken durumların, olduğuna şahit olduk. ABD, Afganistan’ı terk ettikten sonra,
ABD adına orada savaşan Afganları neden biz ülkemize aldık. O kadar basit miydi
bu meseleler. Din kardeşimiz diyerek aldık. Oysa onun öyle olmadığını en az
benim kadar herkesin bildiğini sanıyorum. Suriye Dizayn edilirken, Kuzeyimizde
bir savaşın her an çıkma ihtimali varken, Afgan savaşçılardan neredeyse 500 bin
insanı biz neden ülkemize kabul ettik ve onları aldık. Oysa bunları Pakistan almamıştı.
ABD, yarınlarda karıştıracağı ortamların, karıştırıcı insan gücünü de bizim
duygusal yumuşak yönümüzü kullanarak çok iyi becermiş ve amacına ulaşmıştı. Elbet
bizim de hesabımızın olduğunu söyleyeceğiz, ancak şunu kesinlikle bilmek
gerekir ki, biz birilerinin kurallarını belirlediği oyunda oynamak için
çağrılıyorsak, bu oyun bizim lehimize sonuçlanmayacak demektir. Afgan
savaşçıların mülteci adıyla ülkemize gelmesinin, her an bir patlamada
kullanılacaklarına inancım çok fazla… Çünkü BOP uygulaması devam ediyor, hatta
Rusya Ukrayna savaşının gündemleri belirlediği bu günlerde daha bir hızlanmışa
benziyor. Ancak yerel medya organları bunlardan bi haber yaşıyor.
Türkiye’nin böyle bir zamanda
ilişkilerinin sıfırlandığı Arap ülkeleriyle yeniden bir rotaya girmesi,
İsrail’le daimi müttefikliğimizin yeniden pekişmesi, Batının Türkiye’ye
olabildiğine önem vermesi, Rusya Ukrayna Savaşında NATO üyesi olarak tek bir
arabulucu olarak meydandaki yerini alması vs. tüm bunlar Türkiye’nin geldiği ve
yakaladığı önemli trendden kaynaklandığını düşünemiyorum. Her ne kadar bazı
olumlu sayılacak Uluslararası çıkışlarımız olsa da, bunların tümü bir araya
getirildiği ve resim bir bütünlük içinde okunduğu zaman arkasından çok pis
kokuların geldiğini görüyorum. Bu ekonomik zorluk bizim mana ve ülkü
birliğimizi çok kötü etkileyecek. Bu durumdan yararlanmak isteyen yabancı
küresel oyun kurucular bunu sabırsızlıkla bekliyorlardı, son 5 ayda bu süreci
görüyorlar. Bu onların tam istediği kıvamdır. Çünkü Güçlü ve Milli beraberliğe
önem veren bir Türkiye onların işine gelmez. Ancak gençlerin sürekli ülkeleriyle
uyum sürecinden çıktığı ve yaşamı başka yerde aradığı, tabiplerin ciddi bir
kaçışının yaşandığı yerde istediğiniz amacı gerçekleştirebilirsiniz. Yani ülke
olarak biz ne kadar kendimizle alakalı çok büyük laflar etsek te, iç omurga öyle
demiyor.
Konunun başı ile sonu arasında
geldiğimiz noktaya baktığımızda nerden nereye diyenler olabilir, ancak ben kısa
kısa da olsa hafızalarımızı biraz tazelemek istedim. Böylesi dolambaçlı bir
geçmişimizi bilmezsek bugün atılacak ve atılan adımların da o günlerden farkı
olmayacağını anlatmak için o örnekleri vermek zorundaydım. Ben Büyük Ortadoğu
Projesi demiyorum. BOP, Bambaşka Oluyor Pislik… Bu pisliğin içinde olmamız için
tüm atlı ve yaya askerlerini harekete geçirmiş Şeytan, üstelik bizim elimizle
insanları ikna ederek amacına ulaşma derdinde…
Yönetime sesleniyorum, insanların
beyin mekanizmaları üzerinde bu kadar baskı ve yönlendirme yapmaktan uzaklaşın.
Yönlendirmek için tüm medya organlarını kullanarak ciddi bir manipülasyon
sürecinin yaşandığını çok iyi biliyorum. Vicdanın onaylamadığı bir olayı sadece
acaba buradan lehimize olumlu bir sonuç çıkarabilir miyiz diye düşünmekten uzaklaşın.
Bugün elde edilecek belli çıkarlar belki olabilir, âmâ bir toplumun geleceği ve
yaşam alanı üzerine birileri hesaplar yapıyor bunları görelim ve anlayalım
istiyorum. Bulunulan ortamdaki ağrılıklardan kafanızı kaldırıp etrafınıza
bakamadığınızı dünyanın nereye gittiğini yakından okuma imkânınızın
olmayacağını tahmin edebiliyorum. Onun için en azından bu kadar acı çeken ve
gelecek zararlar gelmeden önce uyarılarda bulunan bu Milletin onurlu ve
milletine canını feda etmekten kaçınmayan kalem sahiplerinin sözlerine biraz
kulak verin isterim… Yarınlar Çok geç olabilir. Bu Ülke hepimizin!
Muhalefete çağrım, Ülkenin sorunları
neler bunların tespitini ben şu ana kadar ciddi olarak ortaya koyanınıza rastlamadım.
Birisi Çıkmış aynı cinslerin evlenmelerinin medeni toplumlarda olduğunu
Osmanlının karanlıklarından artık kurtulmak gerektiğini anlatıyor. Böylesi bir
insanlık yoksunu anlayışla ülkeye böyle bir sorun bulanların, kendileri başlı
başına bir sorun zaten. Biz Ülkemizin sorunlardan kurtulmasını ve Milletimizin
huzurlu birlik ve beraberlik içinde her daim var olmasını istiyoruz. Onun için
kişiselleştirilen bir siyaset algısıyla bu ülkenin hiçbir sorununa çözüm bulamazsınız.
Millet ve Ülke olarak yenidünya düzeni içinde kurulan oyunlarda kendisine
verilen rolleri oynayan değil, oyun kuran ve insanların bu oyunda adil oynamaları
için nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini tüm yönleriyle ortaya koyacak, cesur
kararlı ülkesini milletini seven bizi bilen ve bizden biri olan anlayışlara biz
hasretiz onu bekliyoruz sizden. Böyle bir çabanız yoksa sizleri bekleyecek durumda
değiliz. Biz Bu milleti her yönüyle şaha kaldıracak güçteyiz çok şükür.
Tüm insanlarımıza çağrım, fanatik
ideolojik körlükle olaylara ve kişilere bakmayı bir tarafa bırakalım, İnsan
olarak her anlayışta onlara hoşgörü müsamaha ve kardeşlik ölçüleri içinde
yaklaşalım birbirimizi sevelim en çok yayılan değerdir sevgi, verildikçe
büyüyen gelişen ve kenetlenen tek enerji kaynağıdır.
“Siz birbirinizi sevmedikçe İman
etmiş olamazsınız, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmek için
aranızda barış esenlik ve selamı yaygınlaştırın…”Allah’ın Resulü yolun kırılma
noktasını bize göstermiş bunun üzerine ben bir şey diyemem artık…
Selam saygı muhabbet dua ve iyilik dileklerimle…
Rabbim bizi yeryüzündeki tüm insanlara ve canlılara şahitlik yapacak bir Millet
eylesin…
Bahadır HATAYLI/11.04.2022/02.21
Bunu film yapmalı
YanıtlaSilEyvallah yapmamız gereken bir şey olursa baş üstüne...
YanıtlaSil