13 Temmuz 2022 Çarşamba

YOLCU BİZ YOLAN SİZ DUR BAKALIM NE OLACAK?

Hangi dala konsam pusu kurmuşlar diyen serçe gibi olduk son dönemde… Ne tarafa yönelsek bir avcı tetiği bize döndürmüş nişan alıyor sanki tedirgin ve ürkek, o daldan bu dala uçan ve yapraklar arasına gizlenmeye çalışan serçenin tedirgin yaşamı bizim kaderimiz oldu gibi…

Dünya ormanı, esen rüzgâr karşısında o kadar çok sallanıyor ki, kuşlar dallarına konmaktan korkuyor ve tedirgin yaşamaya devam ediyor. Kuşlar gibi korkak ve ürkek yaşamaya bütün bir insanlığı mecbur bırakan yeryüzü çeteleri acaba kendileri için bir sonu hiç düşünmezler mi?

Yeryüzü nimetleri bu çetelerin taksimatına bağlanmış ve onların dağıttığı oranda kimi alıyor kimi açlıktan kıvranarak can veriyor. Alanlar da rahatsız almayanlarda rahatsız peki, bu dağıtım görevinin sadece kendilerine bırakıldığına inanan bu çetelerin aklına, rahatsız olacakları bir anın hızlanarak yaklaştığı hiç gelmez mi?

Bilenler, bilmeyenleri bilinenlerden haberdar etmemek için öyle puslu ve sisli ortam oluşturmuşlar ki, bu havadan kurtulmak ve hakikatle yüzleşmek o kadar zorlaşmakta ve her yandan bombalar patlar gibi insanın beynini patlatmakta…

İnsanlığı düşünen(!) bu küresel çete, neden insanlığın genetik dokusunu tarumar eder oldu? Hangi taraftan bakarsanız bakınız her yan karanlıklara gebe ve çamura batan bufaloyu yutan bataklık gibi insanlığı kendi içine çekmek için hazır ağzını açmış bekliyor…

Son üç yıl içinde insanlık öyle korkak ve ürkek hale getirildi ki, ne taraftan bir hava akımı gelse hemen ödü patlar oldu. Bu korku insanın insanlığını elinden alıp onu bir maymuna döndürdü. Maymunlaşmış bir insanlık sirklerde oynamak için davul sesi beklerken, ne yazık ki korku bombasının etkisiyle yerlere yatıp kendisini korumak için sığınak arar oldu. Tüm bu hissettikleri aslı olmayan bir oyun olmasına rağmen, bu oyunun oyun olduğunu anlayamadığı için, kendi sonunu kendisi hazırlar oldu. Neden insanlık bu kadar dar bir virajdan geçmek zorunda hisseder kendisini? Sizin için, sizi düşündüklerini iddia edenlerin sizler adına ortaya koydukları tüm çabaların bir oyun olduğunu anlamanın vakti geçmek üzeredir. Bu vakti, onların insafına bırakırsak, onların insafı bizi yok etmekten başkası olmayacaktır.

Küresel çetenin ulusal ve bölgesel temsilcileri sizin içinizden sizinle aynı görüşte olan kimseler olduğu zaman, sizin onları doğru kabul edip onların peşine takılmanız o kadar kolay olacağı için, sizin kurtarıcılarınız sizin sonunuzu yaklaştırır haberiniz olsun... Her toplumda yöneticiler, toplumun kurtuluşu için çabaladığını söyleyen ve aynı zamanda küresel çetenin programlarını aynen uygulayanlar sizlerin mutlak sonunuzu getirmek için seçilmiş kaptanlardır. Bu kaptanlar sorumlu oldukları insanlık gemisini dalgalar arasında batırmak için görevlendirilmişlerdir.

Bataklık rehberleri sizi bataklıkta batırmak için görev almadıklarını deklare ederek size rehberlik yaparlar. Ancak onların sizi götüreceği son durak bataklık olacaktır. Onlar asla HÜ da olamazlar yani size yol gösteremezler, çünkü onların görevi yolları karmaşıklaştırarak gideceğiniz yolu çıkmaz sokak haline getirerek sizlerin kendi peşlerine takılmanızı sağlamaktır. Bunu başardıklarında hedeflerine varmış olurlar. Çünkü sizler ona inandığınız zaman onu sorgulamazsınız, ne derse inanır ve onu takip edersiniz, söylediği her sözün bir hikmetinin olduğunu düşünürsünüz, bataklığa batsanız da tabanda mücevherlerin olduğunu, yukarı çıkarken büyük zenginliklerle su yüzüne çıkacağınızı anlatır kendinize bir eğlence bulursunuz. Ama tecavüzün kaçınılmaz olduğunu asla kabullenmezsiniz. Ey insanoğlu insan, neden hayatını bu kadar çamura batıran bu küresel çetenin yaptıklarına bir an olsun kafa yormazsın…

Şunu açık yüreklilikle söylüyorum ki, dünyadaki ulusal devletlerin yöneticileri bu küresel şebekenin programını aynen onayladıkları için hala ülkelerinin yönetiminde söz sahibidirler. Şayet bunlar o küresel gücün isteklerine hayır demiş olsalardı, şimdi onların yeri farklı olurdu. Yani ulusal yöneticiler kendi, makamlarını korumak için, verdikleri sözle kendi toplumlarını gözü bağlı bataklığa taşımaktadırlar. Bunu da anlatırken farklı boyutlarda ve farklı mesajlar vererek konunun anlaşılmasını gizlemektedirler. Bu durum bizlerin yok oluşunu onların da ödüllendirilmesini yaklaştırmaktadır. Peki, ne olacak, siz ne önerirsiniz diyenlere bir fıkra ile konuyu özetleyerek konuyu, herkesin kendi anlamasına bırakarak bu satırlar arasından ayrılacağım…

İki samimi iş adamı kodaman arkadaş varmış, bu arkadaşlardan birinin iş yeri diğer arkadaşının malikânesinin karşısındaymış. Malikâne sahibi arkadaş evden işe diye çıkmış arkadaşının iş yerinde muhabbet ederken, malikânenin kapısına lüks bir araba yaklaşmış ve içinde temiz giyimli biri varmış… Arkadaşı bu araba sizin eve gelmiş olabilir mi demiş, bilmiyorum bekleyelim bakalım birazdan anlarız demiş… Arkadaşı, senin hanım gayet şık ve dekolteli olarak kapıdan çıktı o arabaya doğru gidiyor sanırım arabaya binecek demiş ve işte bindi ve öpüşüyorlar demiş…

Kadının kocası iş adamı, arabaya binip takip edelim bakalım ne olacak demiş ve takibi sürdürmüşler… Kadının bindiği araba hızlı bir şekilde orman yoluna sapmış, onlar peşinde, derken kendi malikânelerinden daha lüks bir yere gelmişler, adam önde kadın arkada içeriye girmişler. Kadın yatak odasına geçmiş, onlar uzaktan takibi sürdürürken, arkadaşı işte yatak odasına girdiler deyince kadının kocası dur bakalım ne olacak demiş…(!)Arkadaşı senin hanım yavaş yavaş üzerindekileri çıkarmaya başladı sanırım bunlar başka sahneye geçecekler deyince, kadının kocası dur bakalım ne olacak demiş ve konuşma devam ederken, arkadaşı şu anda yatağa uzandılar ve istediklerini yapıyorlar der demez kocası dur bakalım sonuç ne olacak demiş…

 Sahiden durun bakalım ne olacak diye diye yolculuk yapıyoruz ama sonuç belli sanıyorum kaçınılmaz olduğu için sonun meziyetlerini anlatmak zorunda kalacağız…

 Bakalım ne olacak…(!)Biz yolcu onlar soyucu….

 

Bahadır HATAYLI/12.07.2022/22.25


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder