10 Haziran 2022 Cuma

TEKMELENEN KURAN MI YOKSA ANLAMSIZLAŞAN HAYATLAR MI?

Gün geçmiyor ki, ülke gündemi yeni ve farklı uyaranlarla karşılaşmış olmasın. O kadar hızlı değişimler ve problemlerle karşılaşılıyoruz ki bunların hangisinin gerçekten ironi hangisinin gerçek olduğunu anlamakta da zorlanıyor insan...

Herkesin alabildiğine saldırıya geçtiği ve neredeyse bir kaşık suda boğmak istedikleri, Antalya Serik’teki 17 yaşındaki Anadolu Lisesindeki öğrencilerin nahoş ve bir o kadar da düşündürücü çılgınlıklarını konuşuyor. Konuşulsun konuşulmasına da acaba bugün konuşmamız gereken bu gençlerin değerlere karşı alaya aldıkları eylemleri konuşmak mı daha iyi, yoksa bu gençlerin dünyaya ışık olacak çabaları olsaydı da onları konuşsaydık daha mı kötü olurdu. Ne yazık ki ne ekiyorsak onu biçiyoruz ama soğan ektiğimiz tarlalardan biz hala gül yetişmesini bekliyoruz. Peki, bu çelişkili ve çatışmalarla yoğrulan halimizi nereye koymayı düşünüyoruz.

Toplumsal yaşam bireysel davranışları biçimlendirip yönlendirmesine rağmen, toplum aklı başında ve değerlerine sadakati zirve yapmışsa böyle bireysel eylemlerin ortaya çıkması ne kadar mümkün olabilir dersiniz? Eğer toplum değerlerine sadakat gösteriyorsa, toplum içindeki bireylerin bu değerlere sadakatsiz davranışlarını alenen gözlemlemeniz mümkün değildir. Farklı anlayış ve ideolojide olanlar iç dünyalarında o değerlere karşı hınç ve kin beslemiş olsalar da, toplumsal reflekslerin nasıl bir reaksiyon göstereceğini bilirler. Ondan dolayı da böylesi eylemlere girişmezler. Peki, bu tarz hastalıklı davranışlar nasıl ortaya çıkıyor olabilir.

Bu eylemlerin arkasında çok önemli iki unsur, ateşleme yapmış olabilir. Çünkü bu eylemler bu etkileyici unsurların ikisinin de işine gelebilir. Bu eylemler, İktidar muhaliflerinin kaşımasıyla olmuş olabilir. Çünkü bu eylemler, muhalif kanadın herkese dönük bir oy alma kaygısı böylesi eylemlerin yayılmasında etken olabilir. Şöyle ki, Ey halkım sizin dindar olarak gördüğünüz ve sizi değerlerinizle yaşattığını söylediğiniz iktidar bakın sizin değerleri ne hale getirdi. Hatta en kutsal kitabınızı tekmeletecek nesillerin yetişmesine neden oldu. Peki, bu iktidarı hala destekleyecek misiniz diye mesajlar aktarmak isteyebilir. Böylece Muhafazakâr bir iktidarla dini ve ahlaki değerlerin nasıl erozyona uğradığını seçim meydanlarında kullanarak bunlardan menfaat devşirme peşinde olabilir. Böylece Muhafazakâr kitleler ne hale geliyoruz bu iktidar gitmeli diyerek muhalefete yönelebilir. Ancak bu davranışların arkasında İktidar kanadı da olabilir. Çünkü sonuçta her ikisinin de işine gelebilecek getirileri var.

İktidar kanadı ise bu olayları diğer taraftan okuyarak kitlelere seslenebilir. Biz iktidardayken bunlara rastlamadınız, bizim zayıflamaya başladığımız anda bizi götürmek isteyen güçler bakın nasıl harekete geçti, ilk icraatları da gençlerimizi kullanarak kutsal kitabımızı tekmelettiler. Dolayısıyla bizim gitmemizle sizin kutsallarınızın nasıl yerlerde sürüneceğini görün ve oylarınızı ona göre kullanın diyerek muhafazakâr kesimlerin azgınlığa dayanan davranışlarını yeniden kendi etrafında toplamak istemiş olabilir. Yani bu tür toplumda nahoş eylemler her iki kesimin de işine gelebiliyor, dolayısıyla bunların arkasında şu var bu var gibi şartlı refleksler geliştirerek tepki vermek, olayların anlaşılmasından sizi uzaklaştırır. Onun için bu tarz toplumsal sapkın eylemlerin oluşmasındaki temel dinamikleri iyi araştırıp tahlil etmemiz gerekir. Yoksa bu sorunlar genişleyerek insanların gündemini oluşturmaya devam eder.

Ben sapkın eylemlerin arkasında yatan bilinçaltı birikimleri de tahlil etme tarafındayım. Soyunarak bir farklılık ortaya koymak isteyenlerin de bilinçaltları dolu, Kutsal kitaba tekme atan çılgın gençlerin de bilinçaltı kaynama noktasında, onun için bu olayları bir bütünlük içinde ele almamız zorunlu ve kaçınılmazdır. Şunu anlamak herkesin üzerine farz olduğunu düşünüyorum. Hiçbir olumsuzluk, karşısında şiddeti yüksek bir kitle tepkisi ile karşılaştığında yok olmuyor. O davranışlara yol açan ve o davranışların beslenmesini sağlayan ortamlar ortadan kalktığı zaman yok oluyor. Bu sosyolojik ve insani bir gerçektir. Peki, o zaman ne yapılması gerekir, diyecek olanları buradan görüyorum.

Gençlerin Kutsal kitabın yazılı müsveddesine tekme atması elbette hoş ve normal karşılanacak bir tutum olamaz ama ondan önce onların zihninde bu kitabın o kadar rahat tekmelenecek hale getirilmesine neden olan düşünce eylem ve geleneklerimizi sorgulamamız gereklidir diye inanıyorum. O açıdan bakmadığımız zaman, reflekslerden beslenen ve o uyaranlara tepki verildiğinde çok büyük işler yaptığına inanan hipnoz kalabalıklar olup çıkarız.%99'u Müslüman olan bir ülkede yaşadığımızı hep söyleriz, peki bu kadar Müslümanın olduğu bir ortamda bu gençler kutsala böyle bir tekme atıp onu sosyal paylaşım hesaplarından yayarak bir eğlence alanı oluşturabilirler mi dersiniz? Benim kanaatime göre böyle bir davranışta bulunmak için akıl yoksunu ve kesinlikle muhakeme yapabilecek özelliklerini kaybetmiş olmaları gerekir. Ancak bu çocuklar öyle bir durumda olmadıkları halde bu eylemleri yapıyorlarsa, orada farklı etkenler aramak zorundayız.

İlahiyatçıların neredeyse hepsinden duyduğum bir gerçek var, Gençlik dinden uzaklaşıyor ve Deist oluyor diyorlar ve onun için de, çok çeşitli etkileme ve önleme yolları oluşturmaya çalışıyorlar. Hatta Diyanetten yetkili ağızlardan da böyle açıklamalar duydum. Hatta son Dönemde Sayın Cumhurbaşkanı' da biz Gençlerimizi kimseye yem etmeyiz diyerek o gidişlere gönderme yapmıştı. Peki devletin tüm yetkili ve etkin birimleri Gençliğin gidişinden ve yöneliminden memnun değilse, bunların yeniden değerlere nasıl döndürüleceğinin hesaplarını yapıyorsa, böylesi bir eylemde bulunmalarının doğal olduğunu kabullenmek zorundalar. Bu eylem üzerinden gerilim oluşturmanın hiçbir anlamı olmayacaktır.

Gençler mesajlarını çok net veriyorlar ancak anlamak istemeyen ve hala bu konularda direnç gösteren etkili ve yetkililer oluşan yöneticilerimiz kulaklarını kapamış olduğunu düşünüyorum. Yöneticiler bu gençlere kulaklarını kapadıkları sürece, bu gençler yakın gelecekte sizlerle anılacak olan hiçbir değer sistemini takmayacaklar, hepsini tepeleyip geçecekler. Bu geleceğin bir tahlilidir.

Adaleti anlatan, kardeşliği anlatan, paylaşımı anlatan, insan olmayı dayanışmayı saygıyı sevgiyi kritiği, insanlara kul olmamayı, liyakati, mücadeleyi doğruluğu ve yeryüzünde mal mülk yığarak devleşmemeyi anlatan bir kitap, bu gençlerin sorunlarına bir deva olmuyorsa, bunun ne anlamı var diye atılan bir tekme görüyorum... Gençlerin bu yaşamlarını sorgulayarak istenilen bir sonuca varılmayacaktır. Onun içindir ki, Yaşamda karşılığı olan bir kitabı Kimliğine kavuşturursak, o zaman bu tekmeler hiç bir zaman alenen böyle savrulmayacaktır. Kendi yaşam alanlarımızı iyice gözden geçirmemiz kaçınılmazdır. Bakkalın terazisine, anne babanın davranışlarına, kurumların uygulama biçimlerine, hocaların söylemleri ile eylemlerine yani kısaca hayatın tamamına müdahale etmeyen bir kitap ancak tekmelenir ya da boş bir top haline gelmiştir, denen bir bilinçaltı yansıması görüyorum. Onun için aslında tekmelenen kitap değil, o kitaptan bahsedip, hayatları ile kitap arasında hiçbir ilişki bulunmayan tüm hayatlaradır o tekme... Her türlü olumsuzluğu ortadan kaldırıp insanları mutlu ve huzurlu yaşatmak isteyen kitabın, hayatımızda bir karşılığı yoksa ne anlamı var bu müsveddeyi korumanın dercesine, bilinçaltında biriken tortuların açık kapı bulunca ortaya çıkmış halini görmekteyiz.

Yaşam alanlarımızdaki bu keşmekeşliği anlamlı bir zemine çevirmediğimiz müddetçe bunları hep konuşan ve refleksler gösterenler olmanın ötesine geçemeyeceğiz. Öncelikle Müslümanım diyenlere çağrım Kitabın müsveddesini tekmeleyenlere yönelerek, hayatımızın hiç bir yanına değer katmayan ve yetim bırakılan bu kitabı yetim olmaktan ne zaman çıkaracağız. Yetim olanlar herkes tarafından tekmelendiğini sanıyorum bilmeyen yoktur. Kitap yetim, hükümleri yetim ama o kitapla ilgili konuşan çok, onun içindir ki, bu yetimliği ortadan kaldırmayanlar, konuşma ve söz söyleme hakkına sahip değilidr. “Rabbimiz fakirleri doyurun onlara yardım edin" derken, nasıl ki bizler yetim ve yoksullar için dua ile geçiştirip Allah'ım bunları doyur diye Allah'a talimatlar yağdırıp bu eylemimizden hiç utanma duymuyorsak bu durum da onun gibidir. Allah kendi mesajını nasıl koruyacağını çok iyi bilir. Önemli olan o mesajların bizlerin hayatında ne kadar olduğudur. Kitaba göre yaşamayan ve hayatlarının kıyısında köşesinde Allah'ın hükmü olmayanlar, Zibidinin biri Kitabı tekmeledi onu şöyle yapacaksın böyle yapacaksın diyerek toplumsal yaşamı gerilimli hale getirmeye hakkı yoktur.

Yıllar öncesinde karşılaştığım bir nahoş eylemi bu vesileyle sizlerle paylaşarak ayrıntıya inmeden makalemi tamamlamak istiyorum. Ramazan ayında üniversite de oruç tutmayan gençleri dövmeye çalışanların gizli bir yerdeki kafede çay içtiklerini görünce, hani kardeş sizler üniversitede oruç yiyenlerle kavga ediyorsunuz ama burada kendiniz de aynı işi yapıyorsunuz dediğimde, aldığım cevap çok manidardı, âmâ abi oruç tutmayanları dövmek için karnın tok olacak ki dövesin, ama biz açıktan yemiyoruz diyerek gerekçelerini söylemişlerdi. Eğer bu din sizin korumanıza kaldıysa vay bu dinin başına geleceklere demiştim... Hakikaten vay ki nasıl vay!

Evet, Kitabı hayatın dışında taca atanların kitapla ilgili olumsuz bir davranış gördüklerinde yırtılmaya hakları yoktur. Kitabın emrine göre bir yaşamımız olsaydı, o genç bu kitabı baş tacı yapar onu yapmaktan hicap ederdi. Ama yetim gördüğü için elinden geleni arkasına koymamış. Durum bu olunca kendimizle ilgili sorgulamayı yapmadan ortaya çıkan bir eylem üzerinden herkesin mücahit kesilmesi ne kadar gerçekçi olur. Dolayısıyla tüm İman edenleri yeniden selim bir akılla düşünmeye ve gerçek kutsal olanı, kutsal olana yakışır şekilde hayatımıza aktaralım ki, bunlarla karşılaşmayalım.

"Ey iman edenler yapmadığınız şeyi niçin söylersiniz, Allah katında en sevilmeyen şey yapmadıklarınızı söylemektir."

Kitap hayatımızda yer bulursa yetim olmaktan çıkar ve kimse yetim olmayan kitaba saldırmayı aklının köşesinden bile geçiremez. Ama yetim kaldığı için herkesin tekmeleyeceği bir kitap haline geldi; yazıklar olsun bize ki, kendimizi görmeden, içimizdeki serseri mayınları patlatarak cihada çıktığımızı sanıp mikrobu yaygınlaştırmaktayız. Vay o kimselere ki, onlar yaptıklarından gafildirler...

"Siz insanlara iyiliği anlatırsınız da kendinizi unutur musunuz oysa kitabı da okuyorsunuz, hala aklınızı başınıza almayacak mısınız?"

Rabbimizin bu ayetleri gayet net bizi bize anlatırken, biz başkasını ikaza çalışmaktayız."...Ne mutlu onlara ki, Onlar rablerinden razı rableri de onlardan razı, onlar mutmain kullar için ayrılmış özel cennete girecekler..."Rabbim bizleri o kulları arasına katsın ve Kur'an'a göre yaşayan kullardan eylesin...

Selam muhabbet ve dualarımla her dosta aklımızı gereği gibi kullanmayı tavsiye ederim... Akıldan yoksun olanlar necistir.

Erol KEKEÇ/09.06.2022/13.43


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder