1 Mayıs 2021 Cumartesi

RIZIKLAR SABAH DAĞITILIR ALANLARA SELAM OLSUN

“Sabah uykusu rızkın önüne konulmuş pusudur…”Doğal yaşamda hayat, sabahın aydınlanmasıyla başlar. Kuşluk vaktine kadar yaşamın en verimli ürünü ortaya çıkar. Öğleye kadar ikinci mesai başlar günün ortasında mesai biter ve sosyal yaşam başlar, onun için insanlar arasındaki ilişkiler çok güçlü duygusallık baskın biz anlayışı egemen ve yaşam mutluluk üzerine oturur.

İslam, insanların doğal yaşamlarını dikkate alarak değerlerini insanlara aktarır. Yani fıtratın sesiyle uyumlu olmak en büyük hedefidir. İslam doğal fıtri eğilimlere ters bir anlayış ve yaşam ortaya koymaz. Onun için İslam’ın hayata egemen olduğu ortamlarda insanlar mutlu ve huzurlu yaşarlar. Eğer bir ortam huzur ve mutluluktan uzak ise oraya İslam yaşam olarak girmemiş demektir. İslam, günlük yaşamı sabah namazından hemen sonra başlatır. İnsanın en zinde ve verimliliğin yüksek olduğu bir anı uykuda ölü olarak geçirmeyi istemez. Onun için İslam’da ibadetlerin sistematik dizimi ile günlük yaşamın programlanması arasında da doğrudan bir ilişki vardır. Sabah vaktindeki namaz, gecenin şükrünü yaparak, güne sağ selim çıkan insanın, kendisine bu yaşamı bağışlayanı hatırlayıp Ona hamd ettikten sonra hayata başlaması için start vermesidir. Bu başlama hareketi sağlam bir temele oturmalı ki, günün diğer kısımları verimli geçsin ve insan ziyana uğrayanlardan olmasın.

Sabah namazı ile başlangıç yapan hayatlar huzurlarından bir şey kaybetmezler. Çocukluğumuzda köyde yaşarken bizim için hayat ortalık aydınlanırken başlar ve akşama yakın güneş batıda ufka yaklaşıp gölgelerimiz ile boylarımız arasında bir ilişki kuramayacak duruma geldiğimizde sona ererdi. Bu günlerin hayatımıza kattığı huzur ve mutluluğu ondan sonra hiçbir sistem içinde yakalayamadık. Gün boyunca tatilde olsakta huzurlu değiliz günde iki saat çalışıp diğer zamanları istediğimiz yerde geçirmiş olsakta mutlu olamıyoruz. Çünkü hayatın mutluluğu için gerekli olan başlangıç noktasını tahrip ettik, başlangıcı Allah’ın belirlediği zamandan başka saatlere kaydırdığımızda hayatımızın kaydığını da idrak edemedik. Sonrasında neden mutlu olmuyoruz huzur bizim mıntıkamıza uğramaz oldu diye dert yanmaya başladık. Sabahın erkeninde hayata başlamayanlar mutluluk hayal etmesinler. Sabah dağıtılan rızkı tepeleyenler hangi rızkı nerede günün hangi saatinde bulmayı düşünüyorlar. Sabah rızıklar dağıtıldığında biz uykuda horul horul yatarken rızkımız bizden uzaklaşıp yol aldığında, hangi eforu harcarsak harcayalım o rızkı yakalamak ve ona ulaşmaktan mahrum kalırız. Onun içindir ki, İslam yaşamı sabahın erken saatinde başlatır ve insanları bu konuda çok ciddi bir ruhi eğitimden geçirir. Öncelikle rahat olmayı, acelecilikten uzak durmayı, rızkın peşinde koşan değil, rızık sana takdim edildiğinde rahatlıkla onu alabilecek düzeyde olmayı ister. Rızık denildiği zaman hemen maddi bir ihtiyaca karşılık gelen nesneler anlaşılmasın, bunlar rızık olduğu gibi insana bağışlanan her türlü maddi ve manevi genişlikler birer rızıktır. Bu rızıkların paylaştırılması gecenin içinden başlar sabaha kadar devam eder,o saatlerde uyanık olanlar bu rızıkları alır fazladan kalanlar da ona ulaşacak diğer talihlileri bekler.

Köy yaşamları fıtri yaşamlar için tahsis edilmiş mekanlar gibi, hayat üzerinde çok olumlu izler bırakmaktadır. Köyümüzde sabah erkenden yazlı kışlı dış kapılar hemen açılır ve içeriye gece inen rahmetin gelmesi ve içeriyi kuşatması istenirdi. Bu davranış neden ve niçin yapıldığı belki bunu yapanlar tarafından pek bilinmiyordu, bilinse de yeterli bir alt yapısı yoktu ancak gelenek olarak devam eden güzel bir eylemdi. Bu eylemin huzura giden en önemli bir yol olduğunu, bugün ki şehir yaşamından bunaldığım zaman anlamaya ve sorgulamaya başladım. Burada yaşam saatlere sıkıştırılmış mesai saatleri diye belirlenen o zaman aralığına göre çalışmak zorundasın, ancak o zaman aralığında senin maddi manevi bir rahatsızlığın dikkate alınmaz, verimli olup olmaman değil, mesaide ne kadar kalıp kalmadığın önem arzeder.Yani ne sen çalıştığın işten haz alarak çalışıyorsun, ne de ortaya çıkardığın sonuç insanlara haz vermektedir. Peki bu sonuç neden hep böyle olmasına rağmen devam ediyor diye bir sorgulamada yapılmaz. Oysa kırsal yaşamdan gelen, yaşama başlangıç anımız ve çalışma saatlerimiz dikkate alındığında, işte geçirilen zaman mı yoksa işte verimli geçirilen zaman mı önemli bunlardan hiç ders alınmaz. Herkes verimliliği insanın ruhi açıdan olumlu ve olumsuzluğu dikkate alınmadan, iş ortamında geçirilecek zamanla doğru orantılı olarak görmektedir. Durum böyle olunca yaşamın hep karanlık yönü ile karşılaşmak en doğal süreç olmaktadır. Karanlık ortamlarda helal rızık aramakta, güneşin göbeğinde gül yetiştirmek istemeye benzer sadece yanarsınız. İşte böylesi hayatlarda rızık aramak için yola çıkanlar ne gittikleri yolun ne olduğunu ne de kendileri için rızık olarak takdim edilenler gerçekten helal olan rızık mı onu anlamakta zorlanırlar ve sadece elde etmek isterler. Bu çırpınış insanları çırpındıkça batan bufalalar gibi çamur deryasında boğar.

Sabah uykusuyla rızkın dağılımına şahitlik yapamayanlar, rızık diye yeryüzünde tüm haram lokmaları midelerine indirerek, aydınlık ve huzurlu bir hayatı sadece düşlerler ama ona kavuşamazlar. Aydınlık hayatın yakıtı, sabah alınmalıdır. Sabah alınan yakıt halis ve arı durudur aynen ana sütü gibidir. Bundan mahrum kalmak ile köpeklerin yaşamları arasında bir benzerlik göze çarpar.Köpeklar gece boyunca hep havlayarak oraya buraya koşuşturur dururlar ancak bu havlamaları onlara bir rızık getirmez. Çünkü onlar güneş tam doğarken derin bir uykuya dalarlar. Ondan sonra her gördüklerine kuyruk sallayarak bir şeyler isterler, onlar verirse yerler vermezlerse aç kalmaya mahkûm olurlar. Çünkü köpekler kendi başlarına bir yiyeceğe ulaşamazlar. Bu durum sadece köpeklere özgüdür diyebiliriz. Diğer hayvanlar, karınlarını doyurmak için mutlaka bir bekleyişte olmazlar, en kestirme yoldan avlarına saldırırlar. Bu özellik köpeklerde pek görülmez, olsa da çok nadir ve bu özelliği sarsacak düzeyde değildir. Onlar kendilerine yemek verene sadık kalırlar ve hep ondan beklerler. Onun içinde sahibi olmayan köpeklerin yaşamının neredeyse yarıdan fazlası aç olarak geçer. Elde ettikleri de onları idare edecek türden değil sadece canlılıklarının devamını sağlayacak boyuttadır. Neden insanla benzerlik kurduğumu merak edenleriniz olabilir. Sabah Güneş doğmadan rızıklarını aramak için yola çıkmayanların neredeyse tamamı başkalarına bağımlı yaşamaya mahkûm olmuşlardır. Kendi başlarına bir işin üstesinden gelemezler, daima birilerinin kendisine iş vermesini ve ceplerine bir şeylerin girmesini isterler. Yani rızkın sahibi ile doğrudan bağlantı kuramazlar, onun için çok yorulurlar ama yorulmuşlukları onlara bir şey bağışlamaz. Sabah teşekkürü ile yaratıcıya hamd etmeden uyuyarak günün içinde kalkıp bir iş yerine gidip orada geçireceği mesaiden sonra ay başında ona bir maaş verildiğinde o maaşı veren kişiyi rızkın sahibi olarak görme ve ona yönelme farkında olmadan bir davranışa dönüşebilir. Bu eylemin zamanla alışkanlık haline gelmesiyle kişi o işten çıktığı zaman rızkının kesileceğine de inanmaya başlar ve işvereni doğrudan rızık sahibi olarak görür. Bunlar sabahla birlikte, yürekleri açılmayanların içine düşeceği bunalımlı hayat tablolarından birer örnektir.

Sabah namazı ve sonrasında hayata başlamak rızkın kimden geldiğini ve nasıl verildiğini anlamaktır. Bu ruhi eğitimden mahrum kalmak, rızkın bulunduğu her ortamı rızık sahibi olarak algılamaya neden olur. İnsan söz ve düşünceleriyle bunu inkâr etse de yaşamın içindeki tutum ve beklentilerine baktığınızda böyle olduğunu rahatlıkla anlarsınız. Nasıl ki, köpekler kendilerine yiyecek verenlere kayıtsız şartsız itaat ederek ona kuyruk sallarlarsa, insan da kendisine iş ve aş vermede bir araç olanları, doğrudan işin kaynağı olarak görür ve onlara bağlanmaya başlar. Bu durum insanı hakiki maddi ve manevi helal rızıklardan uzaklaştırır. Bu rızıklara alışkın olmayanlar için her yol mübahlaşır.Her yolun meşru olduğu hayatta, mutluluk ve huzur kapıları kapanır, insan yaşadığı ortamda patlamaya hazır fitili tutuşturulmuş dinamit topuna döner ve her ortama stres ve gerilim götürür. Sonrasında da helal haram deme ver Allah’ım, kulun ne bulsa her zıkkımı yer Allah’ım diyerek alıştığı hayatı mutluluğa çevirmeye çalışır ancak beyhude çırpınışlar olur.

Sabah deyip geçmeyeceksin, sabaha kement atmayanlar, rüzgâra çadır açanlardır. Rüzgâra çadır açanların evi asla huzur bulmaz, çünkü çadırlarının hiçbir zaman sabit bir kazığı olmayacaktır, çadırları sabitlenmemiş olanların ruhen sükunete ulaşmaları mümkün olabilir mi?

Sabah namazı ile başlayan hayat, sabır,sebat,dayanma,merhamet,sadakat,hakkaniyet,dürüstlük,adalet sevgi, saygı ve hoşgörü ile ilk adımını atan bir hayattır. Bu hayatın üzerine konulan ağırlıkları bu hayat çekebilir. Diğer hayatlar bu ağırlığın altında bunalır ve her şeyi birbirine katarak karanlıklarda kaybolmaya mahkûm olur. Çünkü rızkın sahibini tanımadığından rızıklar dağıtıldıktan sonra rızkı fazla olanların yanında çalışarak onlardan payına düşeni alırken onları ilahlaştırarak kendine de ihanet eder. Dolayısıyla karanlıklarda kalmak böylesi yaşamların kaçınılmaz sonudur.

Sabah aydınlığı ile başlayan hayatlara selam olsun, onlar günün ilk ışıklarını günün sonuna kadar avuçlayanlardır. Bu ışıkları söndürmeden hayatın her noktasını aydınlatmak için rızkın sahibi ile yapılan antlaşmaya sadık kalarak tanımadığı insanların huzur ve mutluluğu için mücadele edenlere, yarın doğacak apaydınlık bir güneş ve huzurlu bir günü armağan ediyorum…Selam muhabbet saygı sevgi ve dualarımla…

Erol KEKEÇ/01.05.202101.59


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder