Onlar, "Allah Resûlü'nün yanında bulunanlara bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler" diyenlerdir. Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar anlamazlar.” Münafikun/7
Yeryüzü zalimlerinin en belirgin
özellikleri imkanların başına oturarak, kendi dışlarında kalanları yoklukla
korkutarak kendi çizgilerine çekebilmektir. Bunun en açık örneği yukarıdaki
ayette anlatılmaktadır. Allah’ın Resulü ile hicret etmiş mağdur durumda
olanların, Allah’ın Resulünün etrafından gitmesi için onları açlıkla baş başa
bırakarak onların dağılacağını düşünmektedirler. Ondan dolayı da diğer
insanları bunlara yardım etmemeleri için ayartmak istiyorlar, oysa bilmiyorlar
ki, onlara yardımda bulunanların imkanlarını veren de Allah’tır. Allah tüm
hazinelerin sahibidir.
Bir değere inanmak ile o değer uğruna
mücadele edenlerin kendi değerlerinin mücadeleyle kıyaslanmayacak kadar önemsiz
olduğunu anlamayanlar bu tarz oyunlara her zaman ve ortamda baş vururlar. Şayet
değer sahibi olanlar hakikaten Allah’ın değerleri ile bir yaşam oluşturmak
istiyorlarsa, bu değerleri hiçbir ortam ve şartta taviz verecek duruma
getirmiyorlarsa, Allah’ın bu kullara yardımı farz olur ve Allah böyle kulları
asla düşmanlarına bırakmaz. Her yerden onlara rahmet kapılarını açar. Biz böyle
davranıyoruz ama acaba Allah bize karşı nasıl davranır diye içerde bir
sorgulama başladığında bile bunun gizemi kaybolur ve şartlı bir yaşam ortaya
çıkar ki,Allah,böyle yaşamlar koşulsuz kendisine dönünceye kadar bunlara yardım
etmez. Allah kendi yolunda mücadele edenlerin koşulsuz ve hiçbir kuşku duymadan
kendisine bağlandıkları ve gereğini yerine getirdiklerinde onları her zaman
desteklemiştir. “Müminlere yardım etmek bize bir borçtur…” Bu durum her alanda
Allah’ı birlemek anlamına gelir.Rızıkta,yaşatma ve öldürmede, korku vermede,
malik olma, hüküm koyma gibi alanlarda herhangi bir şüphe barındıranlar ve
kendilerine Allah dışında bir başkasının yaptırıma sahip olduğuna inanarak
Allah’ı birlemiş olamazlar. Allah’ı birlemeyen şirk koşulan hayatlara Allah
neden yardım etsin…Bu Allah’ın şanına yakışmaz.
Sahabelerin o içinde bulundukları
koşullara baktığımız da acaba gibi bir düşünceye yer vermeden doğrudan Allah’a
bağlandıkları için hiçbir tereddüt yaşamadılar bundan dolayı her türlü baskı ve
kısıtlamaya rağmen Allah onları yalnız ve mahzun bırakmadı. Bu ince ayrıntıyı
anlamayan zalim Münafıklar Allah’ın Resulünün etrafındaki arkadaşlarını onun
etrafından dağıtabilmek için böyle bir oyun kurmak istediler ancak Allah
onların tüm oyunlarını boşa çıkardı.
Allah’ın elçisinden sonraki dönemlere
baktığımız her dönemde neredeyse açlık ve sıkıntılara insanları sokarak
değerleriyle aralarını açmak isteyen nice zalimlere şahit oluruz. Ancak
bunların hepsi de Allah’a doğrudan bağlanmış olanların tevekkülü karşısında
iflas etmiştir. Yakın tarihimizden buna bir örnek, Şehit Seyyid Kutup ’un
hayatı, olur. Ona çeşitli makamlar vererek ve savunduğu davasından vazgeçmesi
karşısında Zalim Nasırın kendisini bağışlayacağını söyleyenlere karşı, ben bu
davam uğruna bana verilecek cezaların hepsini bir ödül olarak görüryorum,çünkü
böylesi bir dava uğruna bu canın o uğurda şehit olması ona verilecek en büyük
ödüldür. Beni bu ödüle layık gören rabbime hamdüsenalar olsun…Ancak ben bir
zalim münafıktan özür dileyecek kadar bu davayı küçülterek cezaların en
büyüğüyle cezalandırılmayı asla kabul etmiyorum…Ben bu davayı tanıdıktan sonra
özgürleştim, benim rabbime gidişim özgürlüğün son noktasıdır. Siz bildiğinizi
yapın…İşte bu dava, uruna kendisinden daha değerli ve önemli hiçbir şey
olmadığına inandığımız zaman yeryüzü zalimlerinin hepsine meydan okuyacak kadar
insanı güçlü ve özgür kılar. Hiçbir etken onlarda bir endişe ve kaygı
oluşturmaz. Böyle inanan ve mücadele edenlere Allah yardım etmediği zaman bunu
kendisine yakıştırmaz.
Bizler bu duruma geldiğimiz taktirde
ve öyle yaşayan bir kul olarak yeryüzünde imarat ve adalete öncülük ederek
kâinata konulmuş olan rızıkları hakkaniyet içerisinde dağıtmak için planlamadan
sorumlu olarak ayağa kalktığımızda bizim karşımızdaki en haşin güçler, Güneşi
görünce eriyen karlı ve buzlu dağlara dönecekler. Ama biz böyle değilken hep
isteyen ve sürekli mağduriyet rolünde olan bir zavallı durumda olmayı
arzulayarak yaşarsak, Rabbimiz bizim yüzümüze bakmayacaktır. Siz kendi
durumunuzu, yani içinizdeki hücrelerdeki haşaratları gidermeden, Allah sizin
durumunuza müdahale edip sizin durumunuzu değiştirmeyecektir.
Günümüzün bazı ben Müslümanım diyen
zevatları bu ayetin konusu olmalarına rağmen kendilerine hala Allah’ın yardım
etmesini bekleyerek ömürlerini boşa tüketmektedirler. Geçmişten günümüze
ülkemiz gerçeği dikkate alındığı zaman, bazı kurumsal dini yapılar gençlik
üzerinde çok ciddi tahribat yapmışlardır. Genç öğrenci kitlelerine burslar adı
altında kendi bütünlükleri içinde kalmalarını isterken, bu gençler farklı
düşünce ve anlayışlarla tanışarak onlarla ilgili gerekli araştırmalar
yaptıklarında onları bu düşüncelerden uzaklaştırmak için, burslarını kesmekle,
daha sonrasında yurtlarından atmakla tehdit ederek onları kendilerine bağlamaya
çalıştıklarını biliyoruz. Bu anlayışlar doğrudan kendilerinin bir rızık veren
olduğunu gördükleri gibi, Allah’ın o kulu koruyacak geniş hazinelerinin
olduğunu bilmemektedirler. Dolayısıyla bu anlayış ve yaşamlarla Allah’ın dinine
iman ettiğini söyleyenler yalan söyledikleri halde bunu da bilmiyorlar ve kendi
sonlarını hazırlayarak Allah’ın yeni bir toplum çıkarmasına şahit olacakları
günleri yaklaştırmaktadırlar.
Bir iş yeri sahibine kendi
dediklerinin doğru olmadığını ve şöyle bir istişarenin faydalı olacağını söylediğinizde,
sizi hemen işten çıkarmak ya da ücret düşürmeye giderek dolaylı yollardan sizi uzaklaştırmaya
çalıştığını görürsünüz. Aslında tüm bu eylemlerin arkasındaki ana düşünce
kişinin kendisini sınırsız güç ve rızık sahibi görmesinden kaynaklanmaktadır.
Oysa bilmez ki bu budalalar, Yerin ve göklerin tüm hazineleri Allah’ındır. O
dilediğine dilediği miktarda verir. Hiç ummadığı zamanda taşların oyuklarından
su kaynakları çıkarır. İslam olduğunu söyleyen kurumsallaşmış vakıf dernek,
cemaat gibi dini yapılar, Allah’ın Rezzak sıfatını ele geçirmiş gibi davranarak
insanların dinle olan ilişkilerini her geçen gün biraz daha erozyona
uğratmaktadırlar. Bu tür oluşumların bu tarz fiili eylemlerinden sonra kalkıp Allah’ım
şunları helak et gibi, emirler yağdırarak Allah’ı haşa kendi emri altında
çalışan bir ordu komutanı gibi görme yüzsüzlüğünden de geri kalmıyorlar. Bu
tarz marazi durumlar ortadan kalkmadığı ve doğrudan Allah’a içten gönül
huzuruyla bir bağlılık olmadan Rabbimiz bizi hiç dikkate almayacaktır.
Zalim emperyalist güç odakları
istediğini yaptıramadıkları devletlere çeşitli ambargolar uygulayarak, onları
kendi çizgilerine getirmek isterken her şeyin sahibi kendilerinin olduğunu
sanmaktadırlar. Oysa her şeyi evirip çeviren Allah’tır. Allah sonsuz rahmet ve
ikram sahibidir. Allah’ın hesaba katılmadığı, her güç sahibinin sadece gücün
kendi elinde olduğunu düşünerek hareket etmesi onu yavaş yavaş yok oluşa
yaklaştıracaktır. Allah kendisinden başka Mütekebbir kabul etmez ve onun sahip
olduğu vasıfları bilerek ya da bilmeyerek kendisinde olduğuna inanarak öyle
davrananları halas eylemez. Rabbim bizleri Kendisinin mutlak rızık sahibi her
şeyin anahtarları elinde olan yegâne ilah olarak bilip öylece rahat hareket eden
kullardan eylesin…
Erol KEKEÇ/09.05.2021/20.05
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder