11 Mayıs 2021 Salı

GÜÇ KUVVET VE RIZIK SADECE ALLAH’IN ELİNDEDİR

 Onlar, "Allah Resûlü'nün yanında bulunanlara bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler" diyenlerdir. Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar anlamazlar.” Münafikun/7

Yeryüzü zalimlerinin en belirgin özellikleri imkanların başına oturarak, kendi dışlarında kalanları yoklukla korkutarak kendi çizgilerine çekebilmektir. Bunun en açık örneği yukarıdaki ayette anlatılmaktadır. Allah’ın Resulü ile hicret etmiş mağdur durumda olanların, Allah’ın Resulünün etrafından gitmesi için onları açlıkla baş başa bırakarak onların dağılacağını düşünmektedirler. Ondan dolayı da diğer insanları bunlara yardım etmemeleri için ayartmak istiyorlar, oysa bilmiyorlar ki, onlara yardımda bulunanların imkanlarını veren de Allah’tır. Allah tüm hazinelerin sahibidir.

Bir değere inanmak ile o değer uğruna mücadele edenlerin kendi değerlerinin mücadeleyle kıyaslanmayacak kadar önemsiz olduğunu anlamayanlar bu tarz oyunlara her zaman ve ortamda baş vururlar. Şayet değer sahibi olanlar hakikaten Allah’ın değerleri ile bir yaşam oluşturmak istiyorlarsa, bu değerleri hiçbir ortam ve şartta taviz verecek duruma getirmiyorlarsa, Allah’ın bu kullara yardımı farz olur ve Allah böyle kulları asla düşmanlarına bırakmaz. Her yerden onlara rahmet kapılarını açar. Biz böyle davranıyoruz ama acaba Allah bize karşı nasıl davranır diye içerde bir sorgulama başladığında bile bunun gizemi kaybolur ve şartlı bir yaşam ortaya çıkar ki,Allah,böyle yaşamlar koşulsuz kendisine dönünceye kadar bunlara yardım etmez. Allah kendi yolunda mücadele edenlerin koşulsuz ve hiçbir kuşku duymadan kendisine bağlandıkları ve gereğini yerine getirdiklerinde onları her zaman desteklemiştir. “Müminlere yardım etmek bize bir borçtur…” Bu durum her alanda Allah’ı birlemek anlamına gelir.Rızıkta,yaşatma ve öldürmede, korku vermede, malik olma, hüküm koyma gibi alanlarda herhangi bir şüphe barındıranlar ve kendilerine Allah dışında bir başkasının yaptırıma sahip olduğuna inanarak Allah’ı birlemiş olamazlar. Allah’ı birlemeyen şirk koşulan hayatlara Allah neden yardım etsin…Bu Allah’ın şanına yakışmaz.

Sahabelerin o içinde bulundukları koşullara baktığımız da acaba gibi bir düşünceye yer vermeden doğrudan Allah’a bağlandıkları için hiçbir tereddüt yaşamadılar bundan dolayı her türlü baskı ve kısıtlamaya rağmen Allah onları yalnız ve mahzun bırakmadı. Bu ince ayrıntıyı anlamayan zalim Münafıklar Allah’ın Resulünün etrafındaki arkadaşlarını onun etrafından dağıtabilmek için böyle bir oyun kurmak istediler ancak Allah onların tüm oyunlarını boşa çıkardı.

Allah’ın elçisinden sonraki dönemlere baktığımız her dönemde neredeyse açlık ve sıkıntılara insanları sokarak değerleriyle aralarını açmak isteyen nice zalimlere şahit oluruz. Ancak bunların hepsi de Allah’a doğrudan bağlanmış olanların tevekkülü karşısında iflas etmiştir. Yakın tarihimizden buna bir örnek, Şehit Seyyid Kutup ’un hayatı, olur. Ona çeşitli makamlar vererek ve savunduğu davasından vazgeçmesi karşısında Zalim Nasırın kendisini bağışlayacağını söyleyenlere karşı, ben bu davam uğruna bana verilecek cezaların hepsini bir ödül olarak görüryorum,çünkü böylesi bir dava uğruna bu canın o uğurda şehit olması ona verilecek en büyük ödüldür. Beni bu ödüle layık gören rabbime hamdüsenalar olsun…Ancak ben bir zalim münafıktan özür dileyecek kadar bu davayı küçülterek cezaların en büyüğüyle cezalandırılmayı asla kabul etmiyorum…Ben bu davayı tanıdıktan sonra özgürleştim, benim rabbime gidişim özgürlüğün son noktasıdır. Siz bildiğinizi yapın…İşte bu dava, uruna kendisinden daha değerli ve önemli hiçbir şey olmadığına inandığımız zaman yeryüzü zalimlerinin hepsine meydan okuyacak kadar insanı güçlü ve özgür kılar. Hiçbir etken onlarda bir endişe ve kaygı oluşturmaz. Böyle inanan ve mücadele edenlere Allah yardım etmediği zaman bunu kendisine yakıştırmaz.

Bizler bu duruma geldiğimiz taktirde ve öyle yaşayan bir kul olarak yeryüzünde imarat ve adalete öncülük ederek kâinata konulmuş olan rızıkları hakkaniyet içerisinde dağıtmak için planlamadan sorumlu olarak ayağa kalktığımızda bizim karşımızdaki en haşin güçler, Güneşi görünce eriyen karlı ve buzlu dağlara dönecekler. Ama biz böyle değilken hep isteyen ve sürekli mağduriyet rolünde olan bir zavallı durumda olmayı arzulayarak yaşarsak, Rabbimiz bizim yüzümüze bakmayacaktır. Siz kendi durumunuzu, yani içinizdeki hücrelerdeki haşaratları gidermeden, Allah sizin durumunuza müdahale edip sizin durumunuzu değiştirmeyecektir.

Günümüzün bazı ben Müslümanım diyen zevatları bu ayetin konusu olmalarına rağmen kendilerine hala Allah’ın yardım etmesini bekleyerek ömürlerini boşa tüketmektedirler. Geçmişten günümüze ülkemiz gerçeği dikkate alındığı zaman, bazı kurumsal dini yapılar gençlik üzerinde çok ciddi tahribat yapmışlardır. Genç öğrenci kitlelerine burslar adı altında kendi bütünlükleri içinde kalmalarını isterken, bu gençler farklı düşünce ve anlayışlarla tanışarak onlarla ilgili gerekli araştırmalar yaptıklarında onları bu düşüncelerden uzaklaştırmak için, burslarını kesmekle, daha sonrasında yurtlarından atmakla tehdit ederek onları kendilerine bağlamaya çalıştıklarını biliyoruz. Bu anlayışlar doğrudan kendilerinin bir rızık veren olduğunu gördükleri gibi, Allah’ın o kulu koruyacak geniş hazinelerinin olduğunu bilmemektedirler. Dolayısıyla bu anlayış ve yaşamlarla Allah’ın dinine iman ettiğini söyleyenler yalan söyledikleri halde bunu da bilmiyorlar ve kendi sonlarını hazırlayarak Allah’ın yeni bir toplum çıkarmasına şahit olacakları günleri yaklaştırmaktadırlar.

Bir iş yeri sahibine kendi dediklerinin doğru olmadığını ve şöyle bir istişarenin faydalı olacağını söylediğinizde, sizi hemen işten çıkarmak ya da ücret düşürmeye giderek dolaylı yollardan sizi uzaklaştırmaya çalıştığını görürsünüz. Aslında tüm bu eylemlerin arkasındaki ana düşünce kişinin kendisini sınırsız güç ve rızık sahibi görmesinden kaynaklanmaktadır. Oysa bilmez ki bu budalalar, Yerin ve göklerin tüm hazineleri Allah’ındır. O dilediğine dilediği miktarda verir. Hiç ummadığı zamanda taşların oyuklarından su kaynakları çıkarır. İslam olduğunu söyleyen kurumsallaşmış vakıf dernek, cemaat gibi dini yapılar, Allah’ın Rezzak sıfatını ele geçirmiş gibi davranarak insanların dinle olan ilişkilerini her geçen gün biraz daha erozyona uğratmaktadırlar. Bu tür oluşumların bu tarz fiili eylemlerinden sonra kalkıp Allah’ım şunları helak et gibi, emirler yağdırarak Allah’ı haşa kendi emri altında çalışan bir ordu komutanı gibi görme yüzsüzlüğünden de geri kalmıyorlar. Bu tarz marazi durumlar ortadan kalkmadığı ve doğrudan Allah’a içten gönül huzuruyla bir bağlılık olmadan Rabbimiz bizi hiç dikkate almayacaktır.

Zalim emperyalist güç odakları istediğini yaptıramadıkları devletlere çeşitli ambargolar uygulayarak, onları kendi çizgilerine getirmek isterken her şeyin sahibi kendilerinin olduğunu sanmaktadırlar. Oysa her şeyi evirip çeviren Allah’tır. Allah sonsuz rahmet ve ikram sahibidir. Allah’ın hesaba katılmadığı, her güç sahibinin sadece gücün kendi elinde olduğunu düşünerek hareket etmesi onu yavaş yavaş yok oluşa yaklaştıracaktır. Allah kendisinden başka Mütekebbir kabul etmez ve onun sahip olduğu vasıfları bilerek ya da bilmeyerek kendisinde olduğuna inanarak öyle davrananları halas eylemez. Rabbim bizleri Kendisinin mutlak rızık sahibi her şeyin anahtarları elinde olan yegâne ilah olarak bilip öylece rahat hareket eden kullardan eylesin…

Erol KEKEÇ/09.05.2021/20.05


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder