“De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki
Allah da sizi sevsin.” Âl-i İmran/31
Allah’ı
sevdiğimizi iddia eder dururuz, ancak dünya ve içindekilerin sevgisini
kesinlikle Allah’ın sevgisiyle kıyaslamayı dahi düşünmeyiz. O kadar çok dünya
sevdalısı olmuşuz ki, sarhoşluktan kendimizi bir adam sanmaktayız…
Mukaddes topraklarda
şeytanın ümidini kestiren yaşamların acaba biz neresindeyiz, hiç düşündük mü?
Düşünmek, okumak ve anlamak için o kadar çok zamanımız yoktur, işten eve evden
işe, çek senet ödemeler vs derken masa başında uyuyoruz, çoğu zamanda sabah
işyerini açmak ve temizlemek için gelen görevlinin kapıyı çalmasıyla uyandığım
günler çok oldu diye kendimizi avutmaktan da geri kalmayız…
Be hey ahmak varlık sen
bu bahaneleri ileri sürerek kendini rahatlatabilirsin, ancak Allah ve Resulünün
yolundan, hiçbir dünyalığın ve yaşadığımız sürece hiçbir şeyin daha önemli
olmadığını anlamadığın sürece, Allah’ta seni adam yerine koymayacak haberin var
mı?
“Ey insanlar!
Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda
kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak
tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak
için bunlardan da sakınınız.”
Mukaddes
toprakların yiğit erleri, şeytan sizinle uğraşmaktan çok yoruldu, şunu biliniz
ki, bu toprağınızda kendisine tapınmayacağını artık çok iyi anladı. Ancak çok
küçük meselelerde hala kendisinin mesajlarının anlam ifade edeceğinden umudunu
kesmedi…
Siz
sakın ola ki, hiçbir şeyi küçük görmeyesiniz, çünkü insanın küçük gördüğü
şeyler insanın başının belasıdır. Şu gördüğünüz kocaman dağ yığınları küçücük
kum taneciklerinden ibarettir… Yaşamın küçüğünü önemsemeyenler, büyüklerin
altında can verirler; şeytanın hiçbir adımı küçümsenecek türden değildir.”Atanız âdemi saptırdığı gibi”, sakın
sizi de peşinden sürüklemesin, onun vaadi boştur, ancak sizi avutacak vaatlerde
bulunur…
Allah
Resulü’nün ashabına fermanını anlamayanlar, yaşamı nasıl anlasınlar…
Peygamber’le bir arada bulunun Allah erleri bu uyarılara muhatapsa, acaba
bizler bu meselenin neresindeyiz, hiç düşünenimiz var mı?
Ben
şuna kesin olarak inanıyorum ki, bizden öncekilerin başına gelenlerle bizler
sınanmadan kurtulacağımızı sanıyorsak bu kuruntulardan bir an evvel uzaklaşalım
ve hakka dönelim, yoksa akıbetimiz çok kötü olur…”Yoksa siz sadece iman ettik demekle imtihan olmadan başıboş
bırakılacağınızı mı sandınız? Andolsun ki, biz sizden öncekileri imtihan ettik
sizi de edeceğiz, sadıklar ve sahtekârlar belli olacak…”Evet dostlar imtihan
süreci devam etmektedir, kimse kendisini aldatmasın, “De ki: Eğer Allah'ı
seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” Al-i İmran/31
“Ey insanlar!
Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı
tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların
namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde
hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar
üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız
kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade
etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında
yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir.
Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve
giyeceklerini temin etmenizdir.”
Ey
insanlar! Kadınların hakları konusunda hassas olunuz, İslam’ın Peygamberinin
son veda konuşmasının ana konularından birisi bu konuya ayrılmış ise, bu
konudaki zaaflarınızın ne kadar önemli olduğundan olsa gerek… İslam Adalet dinidir,
her bireyin hak ve hukukunu garanti altında tutar. Kadınları ikinci sınıf gören
cahiliye adetlerini İslami bir gelenekmiş gibi yansıtarak onun arkasına sığınarak
her türlü kepazeliği işlemeyi asla İslam onaylamaz. Bunu bilen Allah’ın
Resulü(SAV)bizleri son konuşmasıyla en ince noktalarda uyarmaktadır.
Bu
gün yaşadığımız ortamlara bir göz atacak olursak, herkesin birbirinin kuyusunu
kazmaya ve yularını ele geçirmeye çalıştığı bir ortamda, bu hassasiyetler ne
kadar korunabilir, onun yorumunu size bırakıyorum. Kadınların sizin üzerinizde,
sizin de onların üzerinde haklarınız vardır. Bu hakları kendi heva ve hevesleri
uğruna harcayanlar kesinlikle Resulün yolundan uzaklaşanlardır. Kendi yaşam
alanlarında Adaleti tesis edemeyenler, başka alanlarda adaletin temsilcisi
olamazlar… Bu mesaj tüm insanlaradır. İslam, sadece Müslüman olanlara görev ve
sorumluluklarını anlatan bir din değildir, dikkat ediyor musunuz? Hitap ey
insanlar! Diye başlıyor, demek ki, Müslüman olduğunu iddia edenlerin bilmeleri
gereken bir husus oluştu, kadınların ve erkelerin birbiri üzerindeki haklarına
adil bir şekilde uyması insani bir görevmiş…
Bu
önemli bir insani sorumluluktur. Bu sorumluluğu önemsemeyenler, insanlıktan dem
vurma hakkına sahip değillerdir. Kadınlar erkeklerin emanetidir, emanete ihanet
edilmez, kadınlara erkeler evlerini emanet etmekteler, onlarda bu emanete
ihanet edemezler… Bu yaşam duyarlılığına sırtlarını dönenleri, hayat yaşam
alanının dışına atar ve bakarsınız ki, zamanla psikomanyak olup çıkmışlar… İşte
Allah’ın Resulü, insan aklına o kadar önem veriyor ki, sorunların kaynağına
dikkat çekerek, hastalıkların yolunu tıkamaya çalışmaktadır. Kadınların
haklarını gözetmek Allah’tan sakınmanın bir delilidir. Şayet Allah’tan ittika
ediyorsak o zaman bize gelen bu mesajları yaşam alanlarımızda aktif hale
geçirmek zorundayız.
Bu
konuların ayrıntılarına dalarak sizlerin sıkılmasını istemediğim için bir iki
hatırlatmayla sizleri yazının bütünlüğü ile baş başa bırakacağım.
Kadın
ve erkek bir kuşun iki kanadı gibidir. O kanatlardan biri kırıldığı zaman kuşun
uçma imkânı olmayacaktır. İşte hayatta böyledir, kadın ve erkeğin hakları
adalet ölçüsüne göre yerine getirilmezse, yaşam durur ve toplumsal patolojiler
gözünüzün gördüğü her yerden patlak vermeye başlar. İşte bu hastalıkların son
bulması ve insanlığın adalet ağacının gölgesinde gölgelenmesi için, “De ki:
Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” Al-i İmran/31
SOSYOLOG-EROL
KEKEÇ
23.07.2013
(21.40-23.15)
ÇENGELKÖY/İST