9 Aralık 2013 Pazartesi

LOBİ VAR HİZMETTE SINIR YOKTUR!

Son günlerdeki dalgalanmaları ve kara bulutların ülke üzerinde kümelenmesini yeniden gündeme taşıma niyetinde değilim, ancak bazı hatırlatmaları da yapmak gerektiğine inanıyorum. Bu hatırlatmalarım, sivil toplum olarak yerini belirlemekte zorlandığımız cemaati, ben bir baskı grubu olarak görmekteydim. Lakin son dönemdeki çıkışlarına baktığımda, bir baskı grubunun ötesinde, siyasal iktidara doğrudan katılım gösteren, siyasi iktidar içindeki bir lobi olarak tanımlamam gerektiğini gördüm…
Neden lobiler arasına kattığımı lobilerle ilgili kısa bir açıklamayı yaptığımda umarım meselenin izahatı yapılmış olur. Çünkü lobiler saman altında dolaşan ama ayaklarına asla çamur bulaştırmadan manevra alanı oluşturan, sinsi oluşumların organizeli yaşamları olarak ortaya çıkar. Bu lobiler, siyasi oluşumların her noktasında bulunmalarına rağmen, alt katmanlardaki takipçi ve para kaynaklarının devamını sağlamak için, manevi otoritesine inanılan gücün fetvalarının arkasında filmlerini çevirmekten zevk alırlar. Aslında bu manevi otoritenin varlığı onlar açısından pek anlam ifade etmemesine rağmen, otoritenin insanlar üzerinde ciddi bir etki gücünün olduğunu, çemberin dışında kalan insanlara anlatmak için, tüm sinsi faaliyetlerini, bu manevi otoritenin gölgesinde gerçekleştirirler. Bunu yaparken bazı amaçlara da ulaşmış olurlar.
Siyasal iktidarı tamamıyla kendi kanatları altına almak isteyen bu lobi, amaçları uğruna her türlü mücadele yolunun meşru olduğuna inandığından, topluluğunun gözünde bir albenisi olan kutsal değerlerinin, yok olmayla yüz yüze geldiğini anlatarak, onların beyinlerini kuşatırlar…
Bu lobi, kendilerinin bu hizmet (uhuvvet) hareketiyle herhangi bir bağlantılarının olmadığının açığa çıkmasından ciddi rahatsızlık duymaktalar. Bu rahatsızlıklarını örtbas etmek için, yıllardır herkesin Hümanist olarak tanıdığı, hatta Yahudi çocuklarına acıyacak kadar merhametli olduğunu söz ve söylemlerinde dile getiren bir insanın, manevi postunun nimetlerinden yararlanmak için yaygarayı basarlar. Bu aldatmaca taktiğinin arkasında ne cemaatin gelecek yaşam seyrinin grafiği ne de cemaatin tabanındaki insanlar, bunların ilgisini hiç çekmemektedir. Bunlar için önemli olan varmak istedikleri hedefe her şeyi yakarak ulaşabilmektir.
Gazeteciler Hoca Efendi ile sohbet ederken sorulan bir soru üzerine Hoca efendinin gazetecilerin bulunduğu ortamı terk etmesi, bu olayların ne kadar sinsice gerçekleştiğinin de bir göstergesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü hoca efendinin sorulan sorular karşısında cevap vermeyi değil, gitmeyi tercih etmesi, olayların ne kadar onun kontrolünün dışında gerçekleştiğinin bir kanıtı olduğuna inanıyorum. Bu durumun dışarıya, Hoca efendinin cemaatin üzerinde bir etkisi yoktur, diyebileceklere karşı da hemen oradakiler tarafından bir savunma sendromuna geçilmesi bana göre üzerinde düşünülmesi gereken en önemli konudur. Hoca Efendinin açıklanması gereken noktaları, herkesin kabul edeceği ortak argümanlarla dile getirmesi, bir geçiştirme eylemi olduğunu düşünüyorum.
Siyasal iktidara kast eden, Cemaat adına konuştuğunu söyleyen bu lobinin asıl hedefi, cemaat adına ekonomik bir güç olmuş kuruluşların yönetim mekanizmalarının yönetimini kaybetmeme savaşıdır. Bu savaşın kaybedilmemesi ve kendilerinin cemaat içinde bir lobi olduklarının anlaşılmaması için, alt katmanların duygularına hitap edecek Hoca efendinin fetvalarına sığınmak bunların en önemli silahıdır. Bu silahı da silah geriye tepinceye kadar kullanmaya kararlılar. Bu kampanyaların arkasında Ali Cengiz oyunlarının olmadığını söylemek için, yaşananları hiç görmemiş olmamız gerekir. İnanıyorum ki, bu süreçte silah geriye tepecektir…
Sosyolog-Erol Kekeç
04.12.2013 (20.30-2140)
Çengelköy/İST





                                                                                                                                                                                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder