Düşünce hamalı ve bilgi dilencisi
olduğumu hissetmeye başladım. Bunu anlamak öyle kolay olmadı, bilirsiniz
“tecrübe hayatta yenilen kazıkların bileşkesi “olduğu için; hayatımız yediğimiz kazıkları saymakla, zamanımızda bu kazıkları çıkarmakla geçtiği için, bunları
azda olsa anlayabildiğimizi sanıyorum.
Zaman
materyali ele geçirme zamanı, kurtlar vadisi pusu dizisindeki Zaza’ya şimdi
daha çok hak vermeye başladım”ben parayı çok sevim ha… Cevher bunlar bizden ne
istiler, Sikender Beyle ortalığı karıştırmamızı istiler dayı, peki bunun
karşılığında ne verilermiş, dayı Sikender beg tüm piyasanın kontrolünü bizim
yapmamızı istimiş. Demek piyasayı biz kontrol edik ha, anlaşılan bu da para
demek, ben de parayı çok sevim o halde hemen hazırlanın sikender Begi ziyarete
gidik”.Zazanın bu yaklaşımlarını geçmişte izlerken bir anlam verememiştim, ama
şimdi çok daha iyi anlam verebildiği söyleyebilirim.
Evet,
zaman öyle bir zaman ki, materyale sahip olan, çakalların reisi olsa, hemen
dağların kralı aslan olup çıkıyor piyasaya, her gün bir başkasının hayallerini
süsleyen dişiler bir cinsel motif olmasına rağmen parayı ele geçirdiğinden,
onlara yeni isim bulmakta zorlanmıyorsunuz ve ayrıca onlara herkesin saygı
duyması için, yerel idarecilerce birçok yerde seminerler ve konferanslar
verdiğine de şahit olabilirsiniz. Yani anlaşılan bu toplumda meşru olmak
istiyorsanız sınır tanımadan materyali her yolla ele geçireceksin ondan sonra
adın zaten bir beyefendi, ya da hanımefendi olarak billboardlara çoktan asılır.
Zaman bu zaman dediğimizde aforoz olma ihtimalimin yüksek olduğunu biliyorum,
ancak topluma ve insanlığa faydalı olsun insan, neden yaşamakta hayatının bir
anlamı olup olmadığını en güzel şekilde anlamak için neler yapılmalı diye, hem
bir yürek işçiliği yaptığımızı ve aynı zamanda da onları kanlarımızla sulama
pahasına göze almışken, materyal sahiplerinin rüyalarını süsleyen bir cinsel
nesne kadar değerimizin olmadığını gördüğüm zaman, kaleme yeltenmemek elde mi
dayanamıyorum yazıyorum işte.
Biz
yürek topraklarında gönül pınarından sulanmadan hiçbir düşüncenin gelişim
sürecini tamamlamadığına inanan insanlar olarak, gözyaşlarımızla her satırını
yazdığımız bu değerlerin değerlendirilmesi için idari yönetimlerin kapısında
bir dilenci pozisyonundan da öte, sakınılması gereken kuduz mikrobu taşıyan
bir… t gibi kendimizi görmek ne kadar acı değil mi? O zaman ben de sormadan
edemiyorum işte, meşru olmanın zemini önce her türlü haltı yemek sonra da büyük
materyal sahibi olmak için idari mekanizmaların özel davetleriyle halkın
gözünde meşru olmak için onların onayını almaksa bunun yolunu çok iyi biliriz,
ancak hesabın görüleceği vakit çok kısa olduğundan öyle bir yaşamı, helal
olmayan materyalleri meşrulaştırmaya çalışanlara armağan etmeyi tercih ederiz.
Şu an
toplumsal patoloji olarak her gün yaygınlaşmakta olan ve toplumun geleneği
haline gelecek eylemleri daha farklı yorumlamaya başladım. Demek ki, Bisiklet
kazanacak imkânınız yoksa ya da bir bisiklet almanızı istemeyenler daima size
engel oluyorsa, siz de bisikleti çalıp ardından tövbe etme yolunu tercih
ediyorsunuz. Şu an toplumda yaygınlaşan hastalıkların bu virüsleri taşıdığına
şahit olmaya başladım. Bu şahitliğimiz umarım başkaları da şahit olmadan, iyi
bir doktor gelir de bunların bir tedavi yolunu bize gösterir diye hep bekledik,
ancak gelen doktor da kendine gelen röntgenlere bakarak sonuca gittiği için
sanırım bizim bu hastalıklardan kurtulan topluma kolay kolay kavuşma imkânımız
yok gibi görünüyor.
Sen
kimsin ya, sen sus, ne yapacağımızı bize kimse hatırlatamaz, biz bu işlerin en
iyisini biliriz diye, yanlışlara ve hastalıklı bünyeleri koruma adına direnen
nice cambazlar gördük, hepsi tarihin karanlık sayfalarında yazılı olduğundan
şimdi hiç okunmuyorlar. Umarım bizim yaşadığımız dünya bu yanlışlıları
hayatında barındıracak kadar aciz ve zavallı değildir. Yanlışları
kazanabilmenin yolu yanlış adımlardan geçmez. Hayatta yanlışlar çok fazla, bu
yanlışları ortadan kaldırmak gerek, her şeyi ve herkesi dışlamanın anlamı yok
bağrımıza basalım derken sanırım o bağırlara, nice daha nice zehirli voyvoda
kazıkları saplanacak gibi geliyor bana. Şu yanlış toplumsal algıyı ortadan
kaldırmadan yürek işçileri dilenmeye, materyal bedenler ve kirli yürekler de
meşrulaşmada koca bir halkın onayını almaya devam ederler.
Gezdiğim
gördüğüm her yerde bu tarz davranış şekillerini ve yalaka merdiven
basamaklarını gördükçe, o merdivenleri temizleyen paspasları aramaya başladı
gözlerim. Biz yanlış olsa da insanları kucaklamayın demiyorum, ancak yanlış
davranışları ve bu davranışları meşrulaştırmak için bir yığın ödüller vererek
eylemleri onaylamanın toplumsal dokunun geleceği açısından çok büyük tehlikeler
yarattığını görmekteyim. Yanlış eylemlerin ödüllendirildiği bir davranışı
gösterecek literatür var mı insanlık tarihinde. Evet, biraz fazla irdelediğimin
farkındayım ancak yürek ve beyin emekçilerinin düştüğü acınası durumu gördüğüm
zaman gittiğiz her yerde bir dilenci gibi karşılanmaktan utanç duyduğum için
bazı hatırlatmaları yapayım belki herkes kendi payına düşeni alır diye…
Düşünce
hamallığına ve bilgi dilenciliğine son vermeden umarım birleri, bu insanları
dilencilikten kurtarır da toplumda ödüllendirilen eylemlerin başarıya bağlı
olduğunu ve topluma değer katan düşünceler olduğuna şahit oluruz. Bu yaşama geçtiğimizde
benim de gözlerim açık gitmez, o zaman gelecek yaşamı doğrulara armağan ederek
bu satır aralıklarından çıkıp bir anda buradan uzaklaşıyorum, haydi hayırlısı…
17.04.2013-(16.45-1730)
ÇENGELKÖY/İST
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder