5 Nisan 2013 Cuma

AKİL-AKBİL(BENİM ÜLKEMİN KOYUNU FARKLI MELER)(!)


Son günlerde bayağı kafam karışmaya başladı, akil insanlar diye bir grup oluştu, hangi akla hizmet edeceklerini anlamış bile değilim. Anlamış olsaydım bunları satırlara aktarmayı düşünür müydüm? Ahmet Hakan şimdi yerinde duramıyor, acaba kiminle nasıl geyik yapabilirim diye, belki de geceleri uyuyamıyor. Nihat Doğan, benim ülkemin koyunları bile farklı meler derken, hakikaten doğru söylemiş, insanları bu kadar farklı ise, kim bilir koyunları ne kadar farklı değil mi?
Levent Kırca ortalıkta hiç görünmüyor, sanırım kahrından sabahlara kadar, kafayı çekiyordur. İlyas Salman Bağlamasını almış eline, yanık türküleri dinlendiriyor, öğrencilerinin karşısında edebiyat dersinde,”siz benim neler çektiğimi nerden bileceksiniz” arabeski, öyle bir halk diliyle söylüyor ki, anlatamam. Öyle sakin sakin ardından bir de şiir patlatıyor, siz anne ve babanızdan utanıyorsunuz değil mi, çocuklar bunlar benim anam ve babam, beni dünyaya getirdiler, akil insan olmam için, ama öyle bir günde yaşıyorum ki, bağlamam konuşuyor yerime, ben kafayı Çekiyorum onun yerine…
Reytingler alamadım, hep dürüstlük rollerini aldım, lakin dürüst yaşayamadığımdan kimsenin gözü beni görmedi, akil insanlar arasında kendimizi buluruz derken, bir de baktım Hülya abla benim yerim de, ben de aynanın karşısında soruyorum ona, ayna ayna söyle bana bu dünya da benden daha güzeli var mı diye… Ayna da dile gelmesin mi, ulan adam bu çirkinlikle ne soruyorsun, çirkin olduğunu tarih yazdı sen hiç mi tarih okumuyorsun.
İlyas salman şöyle dursun, Şener Şen oradan bağırmasın mı,”Ulen namuslu namussuzlar”hiç mi sizde benim bir dirhem hatırım yok, o kadar eğlendirm ki, davarolardan gelirem, hıyarolarla savaşırem, memleketin her yanından malumat alirem, ulan ben ağayim ha, ağanın lafının üstüne laf mı olur, akil arirseniz, önce bana soreceksiniz.Ulan…..diye Şener şen bir şaha kalkarsa görürüsünüz gününüzü.Acaba Recep İvedik bu ara nerelerde, Karaanbar kamyoncular derneğinde bir kuru fasulye yemek için mutlaka ringe çıkmıştır,yoksa etraftan böhhhhh diye böğürtülerini duyardık.Baaga bak oğlum,diye bir ses var sanki,kafamı attırmayıng ulan yoksa sizi süründürüm lang…
İmparator İbrahim Tatlıses,”Yalnızım dostlarım yalnızım, tutun ellerimden yoksa düşerim şimdi”diye iç âlemini kendi kendine mırıldanırken bir düşünün sene, ben bu ülkemin birliği ve dirliği için elimden geleni yaptım, hatta vekil olmaktan bile vazgeçtim, Şivan Perver’le Kuzey Irakta daha yakın zamanda birlikte kardeşlik mesajları verdik, ama demek akil baliğ çağına gelmemişiz ki,kimse bize danışma gereği duymadı.Ardından derdini anlatmak için mikrofonu eline almaz mı, bakın neler söyledi,”Tabip sen elleme benim yaramı,beni bu dertlere salanı bul getir.”Ne yapsın imparator,of çekerek türküsünü söylemeye devam…
Rahmetli merhum Cem karaca’ya sorsaydık şimdi sanırım bize şu şarkısıyla karşılık verirdi,”Bindik bir alamete gidiyok kıyamete”Merhum Ali Rıza Septioğlu sağ olsaydı şimdi, söyleyeceği ilk söz sanırım şu olurdu.”Sayın Başbakan! Senin yeminin bojuldu, tekrar yemin et, çünkü işten o kadar çok anlayan adamı akil diye atamışsın ki, ben bile şaştım kaldım.”Hülya kıjımızın hangi aklından yararlanmayı düşündünüz, buraşı Kocaman Türkiye cumhuriyeti Devleti, şiz sanırım bu işi, Acunun yetenek şizsiniz programı ile karıştırdınız demez miydi?
Sayın Demirel şimdi yerinde duramıyor, binan aleyh, bu adam ne yapmaya çalışıyor, ben 40 sene bu ülkede siyasette bulundum, böyle bir formül bulamadım da, bunlara Cebrail mi geliyor acaba, herkes bizden bir şey bekliyor, Rahmetli Necmettin olsaydı konuşurdum, şimdi beni kim anlar ki, vah benim bu kafam, şimdi kimse beni anlamıyor, o zamanda ben onu anlamadım. Bizim dönemde sorun morun yoktu, olsaydı elbet çözerdik, kalkmış konuşuyorlar” sanki bizim dönemde çözüm vardı da biz mi yapmadık…”Ombudsman olarak bana danışanlar, şimdi danışılmayacağına mı karar verdiler, neyse biz nice çözümler gördük, hepsini biliriz, dün dündür, bu gün bu gündür.
MERHUM ERBAKAN HOCA şu an da aramızda olsaydı acaba ne derdi, sizi gidi sizi, memleket sorunlarını çözmek için aradınız aradınız da bu zatı muhteremlerden başka kimseye ulaşamadınız mı? Bu muhteremlerden bazıları memleket işinden anlar da, bazılarının buradaki yerini ben anlamadım, Sayın Başbakan galiba devlet işini televizyonda program yapmaya benzetti demez miydi? Kardeşlik meselesi mühim bir meseledir, bu da ancak milli görüşle huzura ulaşır. Bunların çözüm diye yapmak istedikleri, öyle ki bizi çözümsüzlüğe götürüyor gibi geliyor bana… Herkesin çözümsüz dediği bir konuda, böyle bir trene bu kadar farklı vagonların takılmasının sebebi, çok mühimdir.”Çözümü güç olan bir konuda size danışılıyorsa, bazıları kendilerinin adam yerine konulduğunu sanabilirler, be hey ahmak adam şişme öyle, sorunun sırtına vurulacağı suçlu aranmaktadır…”Uyanık adamların felsefesi budur der. Yine televizyon ekranlarından o meşhur konuşmalarını herhalde yapmaya devam ederdi.
Rahmetli Sabancı sağ olsaydı, Ben Sayın Başbakanı yürekten kutluyorum, cesur adamlar karar verebilir, Başbakanımız cesur bir adamdır, bu meseleleri çözmek için çok çok çalışmıştır, göreceksiniz ki, huzur çalışanların istrahgahı olmuştur. İşte ben bu gün baktığımda böyle bir haritayı görüyorum, sabancı holding bundan sonraki çalışmalarını ülkenin her karış toprağına yayacaktır. Memleketimiz çok güzeldir, gençler çalışacaksınız çalışacaksınız her biriniz bir başbakan olacaksınız…
Merhum Alpaslan Türkeş sağ olsaydı,”ne sorunu ne çözümü, kim bunlar, ülke sorununu çözeceklermiş, bunlar önce ülkeyi sevsinler, milliyetin ne olduğunu anlasınlar da sonra ülkeyi tanısınlar. Biz siyasetle uğraşırken bu gençler siyasetin ne olduğunu bilmezlerdi, şimdi kalkmışlar, sorun tespit etmişler, onu da çözeceklermiş, hey çocuklar sorun sizsiniz, bu ülkede sorun yoktur, ben ne kadar Türksem bu ülkenin her tarafında bulunan her fert o kadar Türk olmak zorundadır. Türklükle alakalı bir sorunu varsa onu çözeceğiz onun yolu da”gölde bazı köpek balıkları var da bunları yakalayıp yok etmekte zorlanıyorsak, o balıkların yaşadığı gölü kurutursunuz sorun kalmaz. Başka türlü sorun morun diye bir şey yoktur. Herkes ayağını denk atsın, bizim kafamızı attırmayın, yoksa Egeden başlar Çin’den çıkarız, ortalığı kana boğarız o zaman sorunu da çözümü de görürsünüz demez miydi acaba….
Neyse fazla insanları konuşturmayalım isterseniz, çünkü herkes konuşmak istiyor da zaman sınırlı olduğundan ben söz hakkını ünlü filozof ve düşünür, Platon’a bırakıyorum:”Filozoflar yönetime gelmedikçe ya da yöneticiler filozof olmadıkça bir topluma asla mutluluk gelmeyecektir.”Ortak yaşamanın kurallarını belirleyecek insanlar, elit entellektuel insanlar olmalılar ki, sorunların kaynağını bulacak ve öneri sunacak kadar akıllarını kullanamayacak düzeyde, sadece maddi menfaatler hanesine bir kazanım katmak için çalışanlara bir toplumun geleceği ile ilgili ortak yaşam felsefesi bırakılmayacak kadar önemlidir”der.
Farabi’ye göre, toplum sorunları ve siyasetle ilgilenen insanlar adil bir yönetim ortaya koyacaklarsa, Peygamberlerin, filozofların ve bilim adamlarının erdemine sahip olmalıdır. Bu erdemlerden yoksun şarlatanlara bırakılacak bir toplumdaki yönetim,”Medine tül-Cühela”(cahiller yönetimi),halkta cahil insanlardan oluşur. Farabi’nin Medine tül Fazla’sında buluşmak umuduyla dikkat yol ayrımındayız diyorum. Bu bir yüzleşme belgesidir.
SOSYOLOG YAZAR-EROL KEKEÇ
 03.04.2013-20.00-21.55-Çengelköy/İST

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder