18 Şubat 2010 Perşembe

İŞİMİ ALLAH'A BIRAKIYORUM!

Sabahın bir evvelinde, kafası dağınık bir yapıyla, evin kapısını açarak; adımları kısa fazla uzatmadan, uzayan sonsuzluğa gözlerini dikerek, arada bir kafasını farklı yanlara çevirerek, Güneşin saçacağı yeni bir günün müjdesini içinde taşıyarak, kafamdakileri elimi sadece kendisine açarak, yardım dilediğim ve dua ettiğim; rabbime anlatmak için yolculuk yapıyorum...
Nerden gelmiştim, nereye gidecektim, hangi engellerle boğuşacaktım, yarınları karnında taşıyan günlere kavuşabilir miydim? İnsanları tanımak ve onlara kendimi anlatmakla bir yerlere varabilecek miydim? Okumak bilgi sahibi olmak, uçuşan kırlangıçların seslerini duymak ve bunlara kulak kabartmak, yemek içmek ve bütün bunların sorgulamasını yaparak, küçük adımlarla hızlı hızlı ilerliyordum. Sevkin sadece Allah'a yapılacağı anı canlandırıyordum kafamda, şehrin sakin sokaklarından geçerken, kabristandan geçer gibi hissediyordum kendimi... Bir anda insanların tümünün bir ölüm ıslığıyla ölüp, yere saplanıp kaldıkları bir zamanı aklıma getirdim. Sanki bu şehir toptan ölmüştü, çünkü hiçbir ses yok, etrafı sessizlik kaplamış, bir gün öncesinde sanki bu insanlar yaşamamış gibi, hiçbir kıpırtı yoktu ortalıkta. Tüm sesler bir geceye terk etmişlerdi kendilerini, sadece bir geceye. Bir geceye terk edilen sessizlik adına bunca insan dününü unutarak dalmışlardı deliksiz uykulara...
Hiçbir kıpırdama duymadan yollardan ilerlerken, kafamdaki fikirlerime bir yenileri ekleniyordu. Bukadar insan bir gecelik uykuya her şeylerini bırakarak koşuyorlar da, acaba neden sevkin sadece Allah’a olduğu gündeki ölümü hiç hatırlamıyorlar diye sorgulamalarımı sürdüre sürdüre ilerliyorum. Aynı zaman da haykırmalarımı da bir kenara bırakmayacağım. Ey insanlar nereye gideceğinizi biliyor musunuz? Sabahın evvelinde yola koyulmamın nedeni, uyuyan sizleri uyandırayım da nereye gideceğinizi bir bilesiniz istedim. Ben gece sabah diye bir ayrımı yapmadan hep bu sokaklarda dolaşırım,sizlerin koyu uykulara daldığı bir anda,rüyalarınızın saylarının çoğaldığını hissettiğim zaman,hayatı hep uyuyarak ve rüyalara dalarak geçirmeyesiniz diye hemencecik sizleri uyandırayım da uykuda olduğunuzu anlayasınız isterim.O kadar sahipliğini yaptığımız şeylerde birer rüyaymış diyerek,kendinizi tanımanızı istediğimden,gündüzleri ve geceleri hiç ara vermeden dolaşıyorum.Bu sokak aralarından aralıksız geçişlerim bir şeyleri sizlere hatırlatır umarım.Nasıl hatırlayacaksınız?Bunun yolunu da söylemekten kaçınmam,çünkü ben uyuyan insanlar arasında şu an uyanık olarak dolaşıyorum.İşte bazı gerçekleri de ancak uyanık olanlar anlar.Uyuyanların elinde böyle bir imkan yoktur.Tüm insanların mışıl mışıl geceye seslerini terk ederek, seherin evvelinde kendilerinden geçerek;rüyalarının koyulaştığı bir sırada,ben kalkarak sokak aralarında dolaşmaya başlarım.Buralarda gezinen biri olarak da bir çok şeyi görme imkanım olur.işte ben böyle birisi,gerçekleri görebilme basiretliliğine sahip birisi olarak,karşılaştığım ve karşılaşacağım hakikatlerin tüm insanlığı bir gün çepeçevre sarmadan avazım çıktığı kadar bağırmak için buralarda geziniyorum.
Evet, hatırlarsınız değil mi uyanık olduğumu söylediğimi? Ben hep gezerim bu sokaklarda kalplerde kafalarda demiştim. Ben gezerken de sadece gezmem, birçok şeyleri de irdeleye irdeleye gezerim. Gözlerimin önünde ateşlerin içinden çıkmak için çırpınanları da ateşlere bırakarak gitmek istemem. Hatta en büyük düşmanlığı dahi bana yapmış olsa,onu o ateş çukurlarına terk etmek istemem.Ben kalbi katılaşmış,hisleri yok olmuş,acıma ve merhamet duyguları körelmiş,birisi değilim.Hep acıları ve şefkatleri kalbinde taşıyan,ellerinin zalimlerin enselerine ulaşarak,mazlumları onların pençesinden kurtaracak kadar uzun olmasını isteyen biriyim.tüm nefretleri ve sevgileri,aynı zamanda şefkat tohumlarını kalbinde taşıyarak,imara uygun olan kalplere ekmek için aracılık yapmaktan bıkmadan yürüyen biriyim.Ben bıkmam ama yorulurum.Nefret etmem acırım,nefret diye bir şeyi çok yakından tanırım,hiçbir insana nefret duymam,ancak fiillere çok fazla kin duyarım.Bana nefretle bakan,hüsran fiillerinin failliğini üstlenen insanlara olduğundan fazla acırım.Gözlerimin önünde yandıklarını görüyorum.Belki onlar yandıklarını bilmiyorlar ama,ben bunu çok iyi görüyorum.Çünkü uyanık biri olduğumu söylemiştim.Bu insanların da uyuduklarını hatırlatmıştım.Böyle bir dünya da ateşler içinde yandıklarını görmeyen zavallılara hatırlatmalar yapayım diye yola koyuldum.Rabbimden tek dileğim inşallah bir gün uyanırsınız.
Gözlerimin önünde yananların olduğunu söylemiştim, evet yananlar var, ateş her taraftan sizleri ve onları sarmış bir durumda iken ateşle kuşatılmış zavallıların sizi o ateşlerden çıkarması mümkün mü? Çünkü onlar kurtarılmaya muhtaç... İşte yanlışlıkla ateşin içine yuvarlanan insanlara sesleniyorum. Benim sesimi duyuyor musunuz? Sesime gel dercesine onlara yanaşarak, göz gözü görmediği bir anda haykırıyorum. Sizler ey insanlar! Dalmayın gaflete, bulunduğunuz bu ateşten kurtulmayı istemez misiniz? Öyle ellere sarılıyorsunuz ki hem kendileri yanıyor sarıldığınız da sizleri de yakacaklar. Sabahın sesiz ve gecenin kimsesiz olduğu vakitlerde, beni aklınıza getirirseniz biliniz ki, kurtulmak için çırpınan insanların kalp kapılarını çalmak için hemen orada hazır bulunurum. Ben bir melek değilim, bana vahiyde gelmiyor, gaybden haberde almıyorum; ancak yarınlarda karşılaşacaklarımı şimdiden görüyorum. Gözlerimin önünde yanan insanların olduğunu da görüyorum. İşte benim özelliğim: görenle görmeyen, bilenle bilmeyen bir midir, iman edenle etmeyen, karanlık ile aydınlık; nur ile zulumat bir midir? Elbette ki değil, işte ben Allah'ın kendisine hidayet vererek hakkaniyete yönelttiği bir insanım sadece. Ondan başkasına kulluğu reddederek, bazı zamanlarda gözleri yaşlı, günahları kabarık, kalbi titreyen ve elleri sadece kendisine açılan birisi olarak yollara çıkarım, dertlerimi, üzüntülerimi ve sevinçlerimi sadece kendisine anlatmak için... Onun için sizler beni her yerde bulabilirsiniz. Beni gördüğünüz zaman nefret etmeyin, kaçabilmek için uçuş denemelerini bırakın, ben sizlere ne olacağınızı hatırlatan biriyim. Sözlerimi yabana bırakmayın bir gün anlayacaksınız söylediklerimi, ama o gün iş işten geçmiş olacak. Habibim, sen onları bir görsen, yakın yerden yakalanmışlardır. Artık inandık demektedirler, hiç görülene inanılır mı, burası inanma yeri değildir. İnanma yeri ta uzaklarda kalmıştır. Artık dünyadan imanı almaları onlar için mümkün mü? Oysa onlar dünyada iken görmedikleri, bilmedikleri şeyler hakkında atıp tutuyorlardı. Görmedikleri avlar hakkında atıp tutan avcılar gibi. Artık onlar ile arzuladıkları arasına bir perde çekilmiştir. Onların yerleri de cehennemdir ne kötü bir yerdir orası.
Bu gün gelecek, bun bunları şu an kalbimle hissediyorum. Gözlerimle de görüyorum, gören biri olarak bu günleriyle karşılaşmadan önce insanları uyarayım da hakikati yaşasınlar çırpınışlarıyla tutuşuyorum. İnsanlardan bir şeyler bekleyerek bu yola çıkmadım. Benim mükâfatım Allah'a aittir.
"Gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı olan ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammülleri olmayanları bana bırak.O gün cehennemi öyle bir gösteririz ki,küfredenler(hakikatleri örtenler)Beni bırakıpta kullarımı dost edinmelerini yeterli mi sandılar.Doğrusu biz cehennemi küfredenlere konak olarak hazırladık."kehf:100"
"....İş ciddileşince Allah'a verdikleri anda doğruluk gösterselerdi onların iyiliğine olurdu."(Muhammed:21)
"Kendileri için doğru yol belli olduktan sonra,ardlarına dönenleri,bu işi yapmaya şeytan sürüklemiş,onlara ümit vermiştir"(Muhammed:25)
"Bu durum,Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselerin bazı işlerde size itaat edeceğiz demelerindendir."(Muhammed:26)
"Bizi anmaktan yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma.Bu onların ulaştığı bilginin seviyesini gösterir.Doğrusu Rabbin yolundan sapmış olanı pek iyi bilir.Doğru yolda olanı da çok iyi bilir."(Necm:29-30)
"Öğüt ver doğrusu öğüt iman edenlere fayda verir."(Zariyat:55)
"...İman edenlerle ikiyüzlüler arasına kapısının içinde rahmet,dışında azap olan bir sur çekilir."(Hadid:13)
"Onların yanlarına bir takım yardakçılar koyarız,kabuk gibi birleşirler de,onlara geçmişlerini geleceklerini güzel gösterirler."(Fussilet:25)
"Deki:Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım,Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin.Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar.Çünkü O,bağışlayandır,merhamet edendir.Rabbinize yönelin azap size gelmeden önce,Ona teslim olun.Sonra yardım görmezsiniz.Size azap gelmeden önce Rabbinizden size indirilen en güzel söze uyun.Kişinin Allah'a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun,gerçekten ben,alaya alanlardandım diyeceği günden sakının."(Zumer:53-56)"Veya Allah beni doğru yola eriştirseydi sakınanlardan olurdum diyeceği,yahut azabı gördüğünde keşke benim için dönüş imkanı olsa da iyilerden olsam diyeceği günden sakının."(Zumer:57)
"Bu Allah'ın size indirmiş olduğu buyruğudur.Kim Allah'ın buyruğuna karşı gelmekten sakınırsa,o onun kötülüklerini örter,ecrini büyültür.Allah buyruğuna karşı gelmekten sakınan kimseye işinde kolaylık verir."(Talak:5-4)
"Eğer (bunları yaşamaz) inkar ederseniz,gençleri ihtiyarlatan o günden nasıl korunursunuz.O günün şiddetiyle gök bile parçalanır.Onun sözü yerine gelir.Doğrusu bu anlatılanlar birer öğüttür.Dileyen Rabbine giden bir yol tutar."(Müzemmil:17-19)
"...Ben sizi güçlü olan çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum..,Hepinizin Allah'a döneceğinde,aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur.Ben işimi Allah'a bırakıyorum,doğrusu Allah kullarını görür."Mü'min:42-44)
"...Ey insan! Muhakkak ki, sen rabbine varan bir yol üzerinde çabalayıp durmaktasın, nihayet ona varacaksın..."(İnşikak:6)
"Dönüş Allah'adır."
Yıl:01.06.1992
Yer: Elazığ (Pınar Büfe)
Erol Kekeç






12

1 Şubat 2010 Pazartesi

ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ!!!!

1988’de İRAN’da Ayetullah Munteziri Evin hapishanesinde olup bitenler için Ayetullah Humeyni’ye SENİN ADAMLARIN ZULMÜ ŞAHIN ZULMÜNÜ GEÇTİ, HANİ ALİ'NİN ADALET DEVLETİNİ KURACAKTIK dediğinden bu yana ...
1987’de Tahran Üniversitesi önünde 7 kişinin öldüğü öğrenci gösterisinde YA ADALET DEVLETİ YA YENİDEN DEVRİM sloganları atıldığından beri ...
1994’den bu yana TÜRKİYE’yi önce yerel sonra merkezi iktidarda olmak üzere 15 yıldır bir zamanlar İSLAM GELECEK VAHŞET BİTECEK sloganları atanların yönetiyor olmasından beri ...
2002 yılından sonra yükselen İslamcı partilerin, son yıllarda KUVEYT, FAS, CEZAYİR, ÜRDÜN, ENDONEZYA, PAKİSTAN ve YEMENDE’de (en son TÜRKİYE’de) oy kaybetmesinden bu yana ...
2008’de Türkiye’de devletin tepesine bu kökten gelen birisinin CUMHURBAŞKANI olmasından beri ...
İsmet Özel TOPARLANIN GİDİYORUZ dediğinden bu yana…
2009’da seçimlerde CİPLİ TÜRBANLI, DURAKTA BEKLEYEN TÜRBANLI tartışması başladığından bu yana
Müslüman dünyada ZAMANIN RUHU değişti.
Üstelik bütün bunların her biri diğerinden SİNERJİ alarak ...
Katlanarak, yayılarak, artarak ...
İkbal’in tabiriyle GÖÇ KATARLARI TOPLADI
İbn Haldun’un tabiriyle ÜMRAN RÜZGARI DÖNDÜ
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
Çünkü MAZLUM ZALİMLEŞMEYE EZİLENLER EZMEYE BAŞLADI
Çünkü muhalefetin/devrimin mantığı, devletin/iktidarın mantığına teslim oldu.
ÇÜNKÜ İSLAMCILAR İKTİDAR İŞİNİ BECEREMEDİ.
İKTİDAR FELSEFESİ VE DİLİ ÜRETEMEDİ
İktidara gelince 700 YILLIK ESERLERLE AVARELİK ETMEK dışında yapabilecekleri bir şey yoktu.
Veya o gömleği tümden çıkarıp liberalizme sığınmak ve kapitalistleşmek dışında şansları yoktu ..
İRAN’da BEHEŞTİNİN’nin düşündüğü toprak reformları gerçekleşemedi.
En büyük tepki toprak ağlarının desteklediği mollalardan geldi.
Muhalefette Ali, Ebuzer, Hüseyin söylemi, iktidarda Muaviye, Yezid fıkhı ..
Artık isyan, fetih, ele geçirme, devrim yapma dönemi bitti ..
Ele geçen ele geçti, kaleler fethedildi, devrilen devrildi ..
Şimdi ABDESTLİ tağutlar, TESBİHLİ monşerler var.
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ
Çünkü Begoviç’in dediği gibi acılar ve ızdıraplar içinde doğan dinler ve devrimler rahat ve konfora gömülünce biter. Sahte din statüko için yalan söylemeye, devlet de zalimleşmeye başlayınca yolun sonuna varılmıştır. Geriye kalan onları gerçekleştirme çabasından başka bir şey değildir.
Onların gerçekleşmesi ise aynı zamanda ölümleri demektir ..
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ
Artık Türkiye’nin geleceğinde DİNE KARŞI DİN var ! ..
SADECE TÜRKİYEDE DEĞİL İslam dünyasının geleceğinde de DİNE KARŞI DİN var.
KEHANET FORMUNDA ÖNGÖRÜYORUZ
1-- Mülkle ilişkileri bozulup kariyerizmi ve konformizmi din haline getiren YENİ SINIF İLE ile YALINAYAKLILAR bu kez dini argümanlarla karşı karşıya gelecek. Zengin dindarlar statükoyu, yoksul dindarlar muhalefeti temsil edecek. İktidarlar dinin afyon yüzü ile savunulacak, aynı iktidarlara dinin vicdan yüzü ile karşı çıkılacak.
2-- Mucize anlatılarıyla dolu bir din anlayışı Türkiye’nin geleceğine hükmedecek.
Mucize, keramet, uçtu kaçtı anlatılarıyla örülü bir din yayılacak. Buna karşı İran’da örneği görüldüğü gibi YEŞİL RASYONALİZM türünden dini akımlar tepki olarak doğacak.
3-- Mevzu (UYDURMA) rivayetlerle örülü HURAFECİ DİN ANLAYIŞI her yanı saracak.
Ortalık MEHDİ, MESİH, CİRF, DECCAL rivayetlerinden geçilmez olacak.
İSTİHARE, RABITA ve RÜYALAR'la devlet yönetilmeye kalkılacak.
Sorgulanmamış ESKİ İSLAM KÜLTÜRÜ, üzerinden tozu kalkmamış bir halde RİSALE-İ NUR veya İHYA-U ULUMU'D-DİN vb. eserler yoluyla yeniden dirilecek. LAİK-DİN, ASKER-SİVİL, SAĞCI-SOLCU çelişkileri kaybolacak, DİNE KARŞI DİN sahne alacak.
Bunlar Türkiye’nin geleceği hakkındaki kehanetlerimiz ! ..
yazın bir kenara ! ..
Biz bu sahnede şimdiden safımızı belirliyoruz:
Yeni sınıf’a karşı YALINAYAKLILAR’dan, uçtu kaçtı dinine karşı YEŞİL RASYONALİZM’den, dinin afyon yüzüne karşı VİCDAN YÜZÜN'den yana tarafız ! ..
Bu saflaşmada her şey birbirine karışıyor, yeniden şekilleniyor.
Dünün muhalifleri bugünün statükocuları, dünün mazlumları bugünün zalimleri, dünün yoksulları bugünün zenginleri, dünün muktedirleri bugünün ezilenleri haline geliyor. Dünün merkezi bugünün çevresi, dünün YALINAYAKLISI bugünün TESBİHLİ MONŞERİ oluyor.
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ
Artık DIŞ GÜÇLER diye bir şey yok. Varsa bile kendini DIŞ GÜÇ olarak göstermeyecek, İÇ GÜÇ kılığına bürünecek, KARŞI DİN olarak sahne alacak.
Artık MÜSLÜMAN CAMİA diye bir şey yok.
ZENGİNLER ve YOKSULLAR var.
MUAVİYELER ve EBUZERLER var.
İKTİDAR YALAKALARI ile ADALET ARAYANLAR var.
RUHUNU KİRLETENLER ile TEMİZ KALANLAR var.
CEBİNİ ŞİŞİRENLER ile AÇLIKLA BOĞUŞANLAR var.
KARİYERİSTLER/KONFORMİSTLER ile İDEALİSTLER var
ASIL MÜCADELE BUNLAR ARASINDA OLACAK,
GERİSİ SAHTEDİR,
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
ARTIK DİNDAR BURJUVAZİLER OLUŞTU.
BURJUVAZİ burç kökünden gelir.
Burçlarda şatolarda villalarda oturanlar demektir.
Kum tepelerinde (ahkâf) otururlar ve tepelerden inip kumlara karışmak istemezler.
Bütüne katılmayıp ayrı durmak isterler.
Herkes gibi olmak zorlarına gider. Hep ayrıcalıklı muamele görmek istediklerinden mülke taparlar.
ÇÜNKÜ MÜLK ONLARA AYRICALIK TANIR.
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
Yazdığımız yazılara BÖYLE İNSANLAR MÜSLÜMANLARDAN ÇIKMAZ HAYAL GÖRÜYORSUN diyenler, buyursun OKUSUN ;
Yoksa "BİR LOKMA BİR HIRKA FELSEFESİNEDE" inanalım demiyoruz.
BU BİZE YUTTURULMUŞ BİR ZOKADIR. ALLAH verdiği nimetleri kullarının üzerinde görmek ister.
Osmanlı padişahının giyimi Karacaoğlan gibi değil.
Ölçü minumum giyinmekse İMAM-I AZAM’ın giyimini nasıl izah edeceğiz ? ..
EVİ BAĞDAT'ın EN GÜZEL EVİ İDİ. Zekatımı veriyorsam İSLAMda kimse niye böyle yapıyorsun deme hakkına sahip olmuyor. Malının tümünü infak etmeyi ALLAH’ın Resulü de izin vermiyor.
Zannediyoruz ki adam zenginleştiği halde fakir hayatı yaşayacak. ÖYLE BİR ŞEY YOK.
(Erol Yarar, Star, 20.07.2009).
Dahası var. Asıl burjuvazi kendisiymiş ..
ALLAH kendilerini ZENGİNLİK ile imtihan ediyormuş ..
Fakirlikle de imtihan edebilirmiş ama verdiği nimetleri ONUN üzerinde görmek istediğinden bol bol vermiş Yolda yürürken giyiminden kuşamından zengin olduğunun anlaşılması lazımmış çünkü fakirler zengin olduğunu anlayıp gelip isteyebilmesi için bu gerekliymiş.
Onun için beyefendi çok fiyakalı ve zengin giyinmeliymiş ..
Bir de çok KUR'AN okuyormuş, işte buna bittik.
Okuduğun KUR'AN’da şu ayete hiç rastlamadın mı:
Zenginler mallarını ARADA FARK KALMAZ EŞİT HALE GELİRİZ diye yanındakilerle paylaşmıyorlar. Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar?” (Nahl suresi 71. ayet)
Eğer imanın varsa, sadece şu ayet üzerine az düşün, geceleri uyuyamazsın.
Gerisine girmeyelim, onlarca sahife yazdık.
Bu da arınmayı (tezkiye), sub sub tesbih çekmekten veya jakuzide duş almaktan ibaret sananlardan, belli
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
İstiyorsunuz ki hep zengin kalalım.
İstiyorsunuz ki insanlar bizden istesin, hep istenir durumda olalım, hep kum tepelerinde yaşayalım. Etrafınızda yoksulların utana sıkıla sizden istemesi, güç arayan kadınların baygın bakışları hoşunuza gidiyor. ONLARLA EŞİT HALE GELMEK İSTEMİYORSUNUZ, hep bizden istesinler, beklesinler istiyorsunuz. Onun için GİYİM KUŞAMIMDAN ZENGİN OLDUĞUM ANLAŞILMALIKİ HEP BENDEN İSTESİNLER diyorsunuz.
Eski sufiler kuldan bir şey istemeyi ŞİRK sayardı.
Melameti öğretisinde mülkiyet talebi de şirk sayılırdı. ÇÜNKÜ MÜLK ALLAHINDIR, KENDİSİ MÜLK OLANIN MÜLKİYETİ OLMAZ derlerdi. Mülkü bütüne (ALLAH’a) ait görürler, BENİM demekten utanırlardı.
Tabi siz bunları bilmezsiniz, hiç duymamışsınızdır bile.
FATİHA’da KENDİLERİNE NİMET VERDİKLERİNİN YOLUNA İLET deyince, sizin gibilere göre KENDİLERİNE ZENGİNLİK VERDİKLERİNİN YOLUNA İLET demiş oluyoruz.
Çünkü ALLAH nimetlerini kullarının üzerinde görmek istiyor ya !..
Halbuki KUR'AN'a göre ALLAH’ın nimeti doğruluk (sıddık), iyilik, güzellik (salih), şehitlik ve nübüvvettir.
BİR LOKMA BİR HIRKA İslam tarihinde tasavvuf hareketinin Müslüman alemine öğrettiği en esaslı protestodur. Sizin gibiler ortaya çıkınca kimi sufiler yün giyip yalınayak dolaşarak mala mülke tapmayı böyle protesto ettiler.
Sufiler de aynı yola kayınca Melametilik (levm kökünden gelir kınamak, eleştirmek demektir) diye bir akım çıktı. Hırkayı, tacı, suf (YÜN) elbiseyi yaktılar. Bunlar riyadır diyerek halka karıştılar, her tür gösterişten uzaklaşıp sıradan birisi gibi yaşamaya başladılar. Buna FAKR makamı dediler ki nübüvvet makamına böyle ulaşılırdı.
Sizin suçunuz yok belki. Çünkü zamane sufileri, şeyhleri dahi mülke tapar oldu. Onlar bile böyle olursa ZAMANIN RUHU yeni bir melameti (levm eden, kendini kınayan nefs, eleştiren, kınayıcının kınamasına aldırış etmeyen) çıkışı çağırır hale gelir. Bu işler hep böyledir…
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ ...
BİR MÜSLÜMAN ŞÖYLE DÜŞÜNMELİ DEĞİLMİ ; Eğer maddi zenginlik ALLAH’ın kulları üzerinde görmek istediği nimet ise, bunu en çok kimin üstünde görmek isterdi?
ALEMLERE RAHMET olarak gönderilende değil mi ? ..
Neden yok peki ? ..
Neden ? ..
Hz. Ebubekir’de neden görünmedi bu nimet ? ..
Varken neden yok oldu ? ..
Zenginken Müslüman oldu, fakat sonra neden Müslümanken zengin kalamadı ? ..
Neden ? ..
Hz. Ömer, Hz. Ali neden tek kuruş miras bırakmadı ? ..
Neden ? ..
Niçin ? ..
Akılları ermiyordu ? ..
Belki de ticaretten anlamıyorlardı ? ..
Oyun kurmayı, fırıldak çevirmeyi bilmiyorlardı, öyle mi ? ..
Peki, Hz. Peygamber Abdurrahman bin Avf’ın ticaret kervanını neden üç kez sıfırlattı, dağıttırıp infak ettirdi ? ..
Hz. Fatıma’nın kolunda altınlar görünce neden koluna vurup ATEŞ BUNLAR AT dedi ? ..
İPEK ve ALTIN takmak ümmetimin erkeklerine haram kadınlarına helalmiş ! ..
Hayır ! ..
Erkeklerine de kadınlarına da haramdır ! ..
Anlamıyorsunuz, zaten neyi anlıyorsunuz ki ? ..
SADE YAŞAYIN LÜKS YAŞAMAYIN demek istiyor.
Bunun için altın ve gümüşle gösteriş yapmayın, para bende diye göstere göstere dolaşmayın diyor, anlamıyor musunuz ? ..
RESİMLİ EVDE NAMAZ OLMAZMIŞ bu devirde elleriyle yaptığı putlara tapanlarmı kaldı.
Peygamberimiz resimli eve girmemiş.
Neden girmemiş ? ..
Lüks tablolara çizili resimler olduğu için ! ..
Lüks ve pahalı tablolarla bezeli evlere girmiyor, onun için ! ..
Anlamıyorsunuz, zaten neyi anladınız ki ? ..
Adam 200 milyarlık cipe biniyor, ELİNDE GÜMÜŞ YÜZÜK ..
Ne bu diye soruyorsun ERKEKLERE ALTIN HARAMMIŞ, onun için diyor.
Be hey nadan ! ..
200 milyarlık cip helal, parmağına altın yüzük haram öyle mi ? ..
Sana helal, hanımının kollarına şıngır şıngır helal öyle mi ? ..
Anlamıyorsunuz, zaten neyi anladınız ki ? ..
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
Bu hangi din, bu kimin peygamberi ! ..
Bir din bu kadar mı tahrif olur, bir peygamberin getirdikleri bu kadar mı ters yüz edilir? ..
Yahudilik tahrif oldu, Hristiyanlık tahrif oldu, seninki dimdik ayakta öyle mi ? ..
İddia ediyoruz: Hiçbir din İslam kadar tahrif edilmemiştir ? ..
TAHRİF NEDİR ? ..
KUR'AN’ın harflerinin, cümlelerinin değişmesi mi ? ..
KUR'AN orada öylece duruyor. MECHUR TERKEDİLMİŞ VAZİYET'TE ..
Kafa değişmiş, bakış açısı değişmiş, zihniyet değişmiş.
HİÇ DEĞİŞMESE İSLAM ALEMİ BU HALDE OLURMUYDU ? ..
Müslümanlar kurtulmuşluk vehminden çıkmalı, BİZİM DİNİMİZE BİR ŞEY OLMADI ÖBÜRLERİ DEĞİŞTİ kafa konforundan kurtulmalı. Öbürlerinin tahrifi de aşağı yukarı böyleydi.
Bir lütuf varsa, o da, belki ileride dönerler diye KUR'AN’ın düz metin olarak elimizde olmasıdır.
AMA ŞU DA KESİN: Tevrat ve İncil’in metni ile Yahudiler ve Hristiyanların zihniyeti ve yaşantısı arasında pek fark yok. Ama KUR'AN’ın metni ile Müslümanların zihniyeti ve yaşantısı arasında uçurumlar var ! ..
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
Onun için ZAMANIN RUHU dine karşı dini çağırıyor.
Hem Türkiye, hem İslam alemi için aynı anda geçerli bu.
Tahrif olmuş dine karşı, gerçek hayat dinine döneceğiz.
Dine karşı din mücadelesini bir İÇ MÜCADELE olarak, Müslümanların birbiriyle uğraşması olarak görmekten vazgeçeceğiz. O artık geçti, öyle bir dünya da, öyle bir camia da yok.
Başka bir zamanda yaşıyoruz. Dirlik ve düzen içinde olduğumuz çağlar, Akif’in tabiriyle ALEMİN GÜNLERİNE HÜKMETTİĞİMİZ GÜNLER çok gerilerde kaldı.
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
Ali Şeriati’nin Şii, Cabiri’nin Sünni dünya için dediği gibi düpedüz MUHARREF BİR DİN var artık; bunu kabulleneceğiz.
Tahrif olmuş MÜLK anlayışı ile, dumura uğramış MASAL HUREFE anlatılarıyla ve uydurulmuş binlerce MEVZU (uydurma) rivayetleri ile yıkılmış, tarumar olmuş bir dini dünya var; bu zehiri içecek, bunu kabulleneceğiz ..
BİZİM DİNİMİZ DEĞİŞMEDİ ye inanmıyoruz artık.
Boyuna okumak ve öğrenmek bize bu acıyı tattırdı ! ..
Daha da tattıracağa benziyor.
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
En zeki ve akıllı insanlar DİNİ MODA girince aptallaşıyor.
Neden ? ..
ODTÜ’ye birincilikle girmiş ümit vadeden zeki, parlak, cıvıl cıvıl çocuklar, dini cemaatlere takılınca MESCİDDE HOPARLÖRLE EZAN OLURMU OLMAZMIYI TARTIŞIYOR .
Dini bir cemaate takılan bir genç gelenin gidenin elini öpmeye başlıyor.
Uydurma rivayetlerden hayatı kayanlar ..
Dinsel paranoya yaşayanlar ...
Mehdi, mesih, cifr ile kafayı bulananlar ..
2.5 saatte abdest alanlar ..
Cinlerim öleceğini söyledi diyenler ..
Ve böyle din olmaz olsun diyerek kurtuluşu ateist olmakta bulanlar ..
BUNLARIN SORUMLUSU KİM ? ..
ALLAH’ın dini mi ? ..
Muharref din mi ? ..
Bir yerlerde yanlışlık var; bu kesin ! ..
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
Muharref dinler dünyayı mahvetmiş olabilir, evet.
Ama dünyanın düzelmesinin yolu da yine buradan geçiyor.
Dinin afyon yüzüne karşı, dinin vicdan yüzüne sarılacağız.
Ali Şeriati’nin dediği gibi, peygamberler dinsizliğe karşı değil; hep mevcut dinlere karşı çıkmıştır ! ..
Onların işi dinsizlikle değil,
DİNLERLEDİR ! ..
Hiçbir peygamber yoktur ki devrin DİN ADAMLARINCA karşı çıkılmamış, yargılanmamış ve öldürülmek istenmemiş olsun ! ..
Bugün de öyle.
İbrahim gibi zamanın putlarından şüphe etmeye, Musa gibi zamanın büyücülerini deşifre etmeye, İsa gibi zamanın tapınak dinlerine isyan etmeye, Muhammed gibi zamanın Kabe çetelerine başkaldırmaya yeltenin bakalım, neler oluyor.
İbrahim’e dendiği gibi çağın DİLE GELEN SOYLU SESİ (lisanu sıdk) olun bakalım, neler oluyor.
Size ilk karşı çıkacakların kim olacağını sanıyorsunuz ? ..
ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ !
Eğer bu din Mekke’deki gibi tekrar kölelere özgürlük (fekku ragebe) çığlığını yükseltemezse, bunun dile gelen soylu sesi olmayı bırakır, modern BAHÇE SAHİPLERİNİN sofra duasına dönüşürse zamanın ruhu olamaz, dinler mezarlığına gömülür.
Eğer bu dinin mülk sahiplerine bir diyeceği yoksa; köylerdeki marabalaşmaya, şehirlerdeki köleleşmeye bir diyeceği yoksa zamanın ruhu olamaz, dinler mezarlığına gömülür.
Eğer bu din tevhidi ve şirki, adaleti ve zulmü göklerde ararsa, bir türle yere gelmez; tarihe, hayata ve tabiata dönmezse zamanın ruhu olamaz.
Zamanın ruhu öyle bir şeydir ki kendini tanımayanı tanımaz, kendini dışlayanı dışlar, kendine bakmayana bakmaz, kendine yüz vermeyene yüz vermez, kendine dönmeyene dönmez, kendine kıymet vermeyene kıymet vermez, kendini yenilemeyeni yenilemez, kendini değiştirmeyeni değiştirmez ..
Dönüp gelene o da dönüp gelir ..
HER ŞEY BİZ YAŞARKEN OLDU.
Madem zamanın ruhu değişti.
Şimdi artık yeni türküler söylemenin zamanıdır.
Çünkü bir tek onlar bitmez; bozlak, uzun hava, acı, feryat, arayış, umut bitmez ! ..
(BU YAZI ALINTIDIR)
SEVGİLİ ARKADAŞLAR İLETİLERİMİZİN DAHA GENİŞ KİTLELERE ULAŞABİLMESİ İÇİN
LÜTFEN LİNK'İ TIKLAYIP ARKADAŞLARINIZI DAVET EDİNİZ