Savunma yenilginin başlangıcıdır, daima taarruzda olmak gerekir. Güven ortamında taarruz başlar. O halde her insanın kendine güvenmesi şarttır. Güvensiz bir insanın yaşadığı ortamda tüm ampuller patlamıştır. Kendine güven ise olunmazlıkları başarır ve yeni aydınlatma araçlarıyla kendine bir aydınlık yaratır. Her iş bir güvenle başlar, güvenini yitirmiş insan, üzerine yıkılmış bir enkazın ağırlığından bir türlü ayağa kalkamaz. Ayaklarının bağı çözülmüş, üzerindeki ağırlıkları atmak için ellerinde dermen kalmamış bir insandan ne beklenebilir. Bu insana bir yardım eli uzansa da, ayağa kalkacak enerjisi kalmadığı için, gelen yardımları da boşa tüketir. Ama güveni tam, cesaretinden bir şey eksiltmemiş insan, tüm karanlıkları aydınlatacak ışığın kendisinde olduğuna inanır. Bu inançla sarıldığı her işten başarıyla çıkar. Çünkü güveninden bir şey kaybetmeyen bu insan liderlik enerjisinden beslenir. Liderlik enerjisi her şartta ve ortamda kolay bulunmayan bir enerjidir. Liderler, her olayın detaylı bir analizini yaptıktan sonra, ilerisi için güvenli projeler yaparlar. Bu projeyi uygulamak için, diğer insanların da yeteneklerini kullanırlar. Ancak her işin mutlaka kendi tekellerinde olmasını istemezler. Liderlerin kendilerine güveni tamdır, onlar yolda tek kalsalar da mutlaka yürümeyi becerirler. Onlar önceliklerinden asla taviz vermezler.
Evet, lider olmak için güven şarttır, kendine güvenen insan sonuçlara göre bir öncelik belirlemez. Onun öncelikleri bellidir, onlardan asla taviz vermez. Önceliklerini besleyici unsurlarla destekler bu takviye güçlerin zamanla nitelik ve nicelik yönünden geliştirilmesi, insanın önceliklerinden uzaklaşması anlamına gelmez. Belirlenen bu önceliklerin önüne hiçbir değer geçemez ve de daha önemli olmaz. Liderler, hedef olarak belirledikleri önceliklerinin yerine, yeni değişen duruma göre sürekli başkalarını koyuyorlarsa orada hiçbir zaman devamlı olan bir öncelik olmayacaktır. Liderlerin lider olmasının koşullarından biri de eylemlerinin disiplinli ve sürekli olmasıdır. Önceliklerin sürekliliği yok olduğunda, sıradan bayağı insanlardan oluşmuş lider kostümündeki insanlar ortalığı doldurur.
Güvenini tamamlamış, toplumsal seviyenin üzerinde yürüyen insan kendisi için sorumluluk alır ve kendi geleceğini yaratır. Sorumluluktan kaçan hiçbir sorunun çözümünde bulunmayı istemeyen, daima problemin bir parçası olarak kalacaktır. Oysa güvenin zirvesinde yürüyen, sokakta yola bir taş düşmüş olsa bile onun mutlaka kaldırılması gerektiğine inanır. Bir evden çığlık yükseldiğinde, o çığlığın sebeplerinde kendisinin bir payı olacağını düşünür. Her işin altında bir olumsuzluk bulunuyorsa o sorumsuzluğun sebeplerinde, kendi rollerini oynamamış olmasının büyük bir payı olacağını bilerek hareket eder. Kişisel güven geleceği yaratacak enerjiyi de barındırır. Gelecek düşlemesinde kendi dışındaki insanların rollerinin önceliğini düşünmez. Önceliği kendi rollerini oynamaya bağlar. Kendine biçtiği sorumluluğun belirlediği rolleri, herkesten daha iyi oynamasını bilir. Endişe ve kaygılardan uzaktır; çünkü güvenle her adımını atmaktadır. Ne istediğini çok iyi bilir. Ne istediğini, ne yapacağını bilen insandan başka, kendine güveni sınırsız bir başka varlık var mıdır? Ancak beklentilerini ne yapması gerektiğini bilmeyen, sorumluluktan kaçan, seyirci olmayı marifet bilen kişilerin lakırdıdan başka yapacakları bir şey yoktur.
Oysa güveni tam olan insan, ne istediğini çok iyi bildiğinden, hedeflerinin sonuçlarını da daima kafasında canlı tutarak değerlendirir. O,sonuçların götürecekleri ile getirecekleri arasındaki denklemi kurarken, hangi tarafın daha baskın olduğunu bilerek yeni formülerle besleyicileri arttırmayı dener. Bu kişiler eylemlerindeki ve düşüncelerindeki eksik kalan boşlukları başkalarının doldurmasına ve denetlemesine fırsat vermezler. Çünkü onlar bir başkasının kendisine yapması gerekenleri hatırlatmasını ve eylemlerini denetlemesini zilletten sayarlar. Dış kaynaklı mekanizmanın insan üzerindeki dejenerasyonunu yakından tanıdıkları için, kaderlerini bir başkasının egemenliğine bırakmazlar. Onlar hep yaratıcılıktan yanadırlar. Kişisel becerilerine ve beynin üretici faaliyetlerine öncelik verirler. Büyük düşünürler, fikirlerin kritiğini yapmak en büyük hobileridir. Kişileri ve olayları ısıtıp yeniden konuşmak onları alçaltır. Çünkü onlar büyük kafalardır. Etrafa negatif enerji ve ışın göndermezler. İkna kabiliyetleri çok yüksektir. Olayları, kişileri ve nesneleri olduğu gibi algılar ve onların durumuna göre davranırlar. Ondan dolayı fazla stres ve endişeleri barındırmazlar…
Güvenin doruğunda yürümeyi ve kalmayı becermek kolay değil, ancak yapılan işlerle desteklenirse bu güven her gün çoğalacak, çoğalan güven enerjiye dönüşüp etrafa yayılacaktır. Bu enerji pozitif enerjidir, ancak pozitif enerji yayanlar her şeyin olumsuz yanlarından çok olumlu yanlarını görürler.Kendileri olumlu ve güven dolu olduklarından,etrafdan hep bu yönde elektrik alırlar,insanlarla kolay elektriklenme yaşarlar.Bu elektriklenme ,etkileşim,duygusal birlik ve hayatı daha renkli kılma gibi sonuçlara götürür.Böylece insan hem kendisini hem de dışındakileri severek yaratıcı ve üretici enerjisini daha iyi kullanmaya başlar.Oysa güvenden yoksun kişiler,olayları ve kişileri olduğu gibi değil bulunduğu gibi algılar, çünkü her şeye negatif bakar.Etrafına hep negatif enerji ve ışın gönderir.İletişim kurmakta zorlanır,kolay kolay kimse bunlardan elektrik almaz; birleştirmekten çok parçalamaya yatkınlar.Herkesi kendisi gibi görür çünkü içi kuşku ve güvensiz olduğu için,herkesi böyle görmeye mahkum olur.
İşte güvensiz insanların çoğaldığı bir çağda, kendine güvenen, karanlıkları bir ışık gibi delecek, herkesle barışık, içi tertemiz sorumluluk isteyen, üretimi hedefleyen ve geleceğini kimsenin denetimine bırakmayacak lider insanları çoğaltmak gerek. Çünkü bu insanların çoğalması insanlığı ve üretimi geliştirecek, öyleyse bu günün karanlıklarını yarına aktarmamak için, aydınlık ve güvenilir bir yaşamı oluşturmak zorundayız…
Yıl:01.04.2004
Saat:09.10–10.00
Kadıköy(F.B.Merkezi)İst
(E.KEKEÇ)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder