Bu Blogda Ara

27 Mayıs 2025 Salı

Toplumsal Zilletin Anatomisi

 


Küçük Hırsızlar Yakalanır Büyük Hırsızlar Korunur

Dünya, adaletin kâğıt üstünde var olduğu, ama gerçek hayatta güçlülerin imtiyazına dönüştüğü bir sistemin içinde kör topal ilerliyor. Bertolt Brecht'in sözüyle özetlenen bu sistem, aslında sadece onun yaşadığı 20. yüzyıl Avrupa'sını değil, bugün bizim topraklarımızı da kapsayan evrensel bir gerçekliği ifade ediyor: "Dünya'da iki çeşit hırsız vardır: Polis tarafından yakalanan küçük hırsızlar ve polis tarafından korunan büyük hırsızlar. "Günümüz toplumlarındaki adalet krizini, sınıfsal çöküşü, ahlaki yozlaşmayı ve özellikle bizim coğrafyamızda artarak devam eden toplumsal zilleti, burada anlatmaya çalışacağım... 

1. Hırsızlığın Sınıfsal Karakteri-Küçük ve Büyük Hırsızlar Ayrımı

Hırsızlık deyince akla çoğu zaman gece bir evin camını kırıp giren ya da bir cüzdanı çalan insanlar gelir. Toplum, bu tür hırsızlara karşı hızlı ve sert reflekslerle tepki verir. Ancak aynı toplum, milyarlarca liralık yolsuzluğu görmezden gelir, üstelik bu suçu işleyenleri yüceltebilir. Brecht'in de işaret ettiği bu ayrım, hırsızlığın aslında bir "sınıf meselesi" olduğunu gözler önüne serer. Güçlü olan, iktidarın desteğini alan ya da o yapının bir parçası olan biri hırsızlık yaptığında "ticaret", "rant", "ihale" adı altında meşrulaştırılır. Fakir birinin hırsızlığı ise "adli vaka" olur.

2. Medya ve Algının Manipülasyonu-Kimin Hırsız Olduğuna Kim Karar Veriyor?

Toplumu yönlendiren en önemli aygıtlardan biri medyadır. Medya, gündem yaratır, algıyı yönetir, kamuoyunun "doğru" ve "yanlışı" algılamasını belirler. Bugün medyanın büyük bir kısmı sermaye gruplarının ya da iktidar yapılarının kontrolü altındadır. Bu nedenle büyük yolsuzluk dosyaları ya üstü kapatılır ya da manipüle edilerek sunulur. Hâlbuki gündelik hayatta 10 liralık bir çalma suç sayılırken, milyonluk hortumlamalar "hizmet", "kalkınma" ya da "ekonomik büyük projeler" şeklinde lanse edilir.

3. Toplumsal Hafızanın Silinişi ve Kanıksama

Günümüzde çok önemli bir toplumsal sorun da, halkın yaşanan haksızlıkları kanıksaması ve bunu "kader", "her yerde böyle" ya da "ne yapalım, düzen bu" gibi ifadelerle meşrulaştırmasıdır. Bu, bilinçli bir hafıza silme operasyonunun sonucudur. Geçmişi sorgulamayan, bugünü takip etmeyen ve gelecekten umudu kesmiş bir toplum, her türlü suiistimale açık hale gelir. Bu nedenle, büyük hırsızlar yıllarca devleti, belediyeleri, kamusal kaynakları talan ederken halkın çoğu ya sessiz kalmakta ya da bu kişileri "yürekli, iş bitiren adamlar" olarak görmekte.

4. Adalet Sisteminin Seçici Adaleti

Hukukun işleyişi de bu sistemde adaleti değil, güçlülerin menfaatini koruma aracı haline gelir. "Herkes için eşit adalet" söylemi, sadece tabelalarda kalır. Günlük hayatta adalet; kimliğe, sınıfa, siyasi görüşe, ekonomik güce göre işletilir. Fakir bir işçi, borcunu ödeyemedi diye hapis cezası alabilirken; bir holding sahibi milyonluk vergi borcunu sildirebilir ya da dolandırdığı insanlara karşı ceza almadan hayatına devam edebilir. İşte bu, Brecht'in söylediği gibi "korunan büyük hırsızlar" gerçeğidir.

5. Bizim Coğrafyamızda Bu Durumun Yansıması

Özellikle son 20-30 yılda Türkiye'de yaşanan yolsuzluk skandalları, kamu malının talanı, ranta dayalı imar projeleri ve ihalelerin belli gruplara peşkeş çekilmesi gibi olaylar, bu sözün ne kadar yerli yerinde olduğunu göstermektedir. Belediyeler üzerinden dönen şirket ihalelerine kadar sayısız örnek gözler önündedir. Ama bunları dile getirmek bile bir cesaret işidir. Çünkü medya bu gerçekleri ya sansürler ya da bütün suçun ütopyasını "dış güçler" ya da "fitne" gibi muğlak kavramlarla örter.

6. Toplumun Tepkisizliği-Suskunluğun Bedeli

En tehlikeli olanı ise, halkın bu yozlaşmayı görmesine rağmen tepki vermemesi, daha doğrusu verememesidir. Tepkiler ya bireysel yakınmalar seviyesinde kalmakta ya da sosyal medyada "gaz alma" aracına dönüşmektedir. Bu durumda da sistem kendini tehdit altında hissetmez ve varlığını sürdürmeye devam eder. Brecht'in sözü, sadece bir tespit değil, bir uyarıdır aslında: Eğer büyük hırsızlar korunmaya devam ederken bizler susarsak, o zaman sadece adaleti değil, geleceğimizi de kaybederiz.

Ne Yapmalı?

Bu tabloya karşı ne yapmalıyız?

  1. Toplumsal Hafızayı Canlandırmak: Geçmişten bugünü anlamaya yönelik bir şuur inşa edilmeli. Halk, hangi süreçlerle hangi yozlaşmanın içine itildiğini kavramalı.

  2. Medya Okuryazarlığını Yaygınlaştırmak: Algı yönetimine karşı bireyler bilinçlendirilmeli. Her görülen bilgiye inanılmamalı, sorgulama alışkanlığı geliştirilmeli.

  3. Adalet Bilincini Yükseltmek: Hukuk sistemi sadece teknokratik bir alan değil, ahlaki bir zemine de dayanmalıdır. Vicdan sahibi insanların sesini yükseltmesi gerekiyor.

  4. Yerelden Başlayan Dayanışma Ağları: Mahalle bazlı topluluklar, adalet ve şeffaflık taleplerini yerelden başlatarak büyük bir hareket inşa edebilir.

 Toplumsal zilletin panzehri, halkın susmaktan vazgeçip hakikati haykırmasından geçer. Çünkü büyük hırsızların saltanatı, küçük insanların korkusuyla sürer.


Bahadır Hataylı/13.05.2025/Sancaktepe/İST

26 Mayıs 2025 Pazartesi

Yardım Etmeyecekler Etmiş Gibi Yapacaklar

Bir ayet bazen çağları aşar, zamanın ve mekânın üzerine çöker de bir çığlık gibi yankılanır. Kalbiyle duyan, onunla sarsılır; kulağı mühürlü olan ise sadece rüzgâr sesi sanar. Haşr Suresi’nin şu ayeti işte böyledir:

"Andolsun ki (yurtlarından) çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar. Onlarla savaşılırsa, yardım etmezler. Şayet yardım edecek olsalar arkalarına dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da olunmaz." Haşr, 59/12

Bu ayet yalnızca bir tarih notu değil, bugünün dünyasını açıklayan diri bir kelamdır. Gazze, bu ayetin canlı bir şahidi; bizler ise ya şahitliğin hakkını verenleriz ya da sessiz kalarak münafıkların izinden yürüyenler…

Boş Sloganların Ardında Saklanan Yüzler

Bugün sokaklarda, mitinglerde, meclis kürsülerinde ve ekranlarda “Gazze bizim kırmızı çizgimizdir!” diyenleri duyuyoruz. Lakin ağızdan dökülen cümlelerin, kalpten çıkmadığını; eylemle tamamlanmadığını da görüyoruz. Ne zaman ki düşman füzeleri Gazzeli bebeklerin bedenlerini parçalıyor, işte o zaman bu "kırmızı çizgi" denilen şeyin aslında sadece mürekkep olduğunu anlıyoruz. Ne bir adım atılıyor ne bir kararlılık gösteriliyor. O çizgi geçilmiş, ezilmiş, üzerine bombalar yağmış… ama kimse hareket etmiyor. Çünkü ayet buyuruyor: “Yardım edecek olsalar bile, döner kaçarlar.”

Bu ne büyük bir ifşaattır! Allah, onların davranış kodlarını ifşa etmiş:

  • Sadece konuşurlar.

  • Eyleme gelince susarlar.

  • Destek verecek gibi yaparlar ama kendileri bile inanmazlar.

"Biz Sizinleyiz" Diyenlerin Sahtekârlığı

Aynı Haşr suresinin devamında Rabbimiz der ki:

"Siz onların kalplerinde Allah'tan çok kendinizden korku bulursunuz. Bu, onların anlayışsız bir topluluk olmalarındandır.Haşr, 59/13

Bugün sözde liderlerin, sözde alimlerin, sözde cemaatlerin Gazze için hiçbir fiili eylem ortaya koyamamasının sebebi budur: Allah korkusu yoktur. Çünkü Allah’tan korkan, mazlumun yanında saf tutar. Oysa onlar, mazlumların yanında görünür gibi yaparken aslında zalimlerin gönlünü hoş tutmaya çalışır. Her iki tarafa da yaranmaya çalışırken aslında sadece şeytanın safında yer alırlar.

Bu davranış, siyasi ikiyüzlülüğün değil; itikadi bir çürümüşlüğün göstergesidir. Allah’ın yardımına değil, Amerika’nın gazabına odaklanmış bir korku vardır içlerinde. Oysa Kur’an haykırır:

“Onlar, Allah’a değil, insanlara yaranmaya çalışırlar.” Nisa, 4/139

Gerçekten Müslüman mıyız?

Bu noktada asıl sorgulanması gereken biziz. Gerçekten Müslüman mıyız? Yoksa yalnızca Müslüman doğmuş olmakla mı yetiniyoruz?

Eğer bir kardeşimizin evine bomba düşüyorsa,
Eğer bir annenin bebeği kucağında kanlar içinde can veriyorsa,
Eğer bir babanın başında gökyüzü yıkılmışken biz hala ekran başında çay içiyorsak,
Müslümanlık iddiamız bir safsatadan ibaret olabilir.

Çünkü Kur’an diyor:

"Müminler ancak kardeştir." Hucurat, 49/10

Ve başka bir ayette şöyle buyruluyor:

“Eğer siz birbirinize yardım etmezseniz, yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat olur.”Enfal, 8/73

Fitne mi dediniz?

İşte Gazze’de çığlık çığlığa yükselen fitne, işte yeryüzünde dolaşan zulüm, işte Filistinli çocukların mezar taşına dönüşen ay yıldızlı suskunluk… Biz yardım etmediğimiz için bu oldu.

İhanetin Şekli Değişti

İhanet bugün bambaşka görünüyor. Artık ihaneti kılıçla değil, suskunlukla yapıyoruz.
Artık ihanet, düşmanla birlikte saldırmak değil; dostun acısına göz kapamaktır.
Artık ihanet, “ben seninleyim” deyip yalnız bırakmaktır.
Münafıklık artık cübbe giyiyor, sakal bırakıyor, dua ediyor ama bir şey yapmıyor.

Bunlara Kur’an şöyle sesleniyor:

“Allah, münafıkları ve münafık kadınları cehenneme toplayacaktır.” Tevbe, 9/68

Halkları Uyutmak İçin Kurulmuş Cümleler

"Biz Filistin’in yanındayız..."
"Gazze’ye yardım ediyoruz..."
"İsrail’i kınıyoruz..."

Bu cümleler, halkı oyalamak için kurulmuş narkotik cümlelerdir. Halkı vicdanen rahatlatmak ama asla harekete geçirmemek için kullanılır. Bu cümleler, Siyonist düzenle olan iş birliklerinin üstünü örtmek için söylenir.

Bakın ticaret rakamlarına, bakın elçiliklere, bakın ortak projelere…
Bir yandan İsrail’i lanetliyoruz, diğer yandan limanlarımızı onların gemilerine açıyoruz.
Bir yandan "Gazze kırmızı çizgimiz" diyoruz, diğer yandan Tel Aviv’le kucaklaşıyoruz.

İşte bu yüzden Haşr Suresindeki ifadeler birer ayet aynası olarak duruyor karşımızda:
Yardım etmeyecekler, etse bile kaçacaklar.

Çözüm Nerede?

Çözüm; yeniden ayetlere sarılmakta,
Çözüm; ümmetin sancısını kendi sancısı gibi hissetmekte,
Çözüm; konuşmak değil, hareket etmektedir.

Eğer biz bugün hiçbir şey yapamıyorsak:

  • Her gün Gazzeli bir yetimin duasını alacak bir sadaka verelim,

  • Her ortamda bu zulmü anlatmaya devam edelim,

  • Gerçek yardımların yapılması için kamuoyu oluşturalım,

  • En önemlisi, kendi hayatımızda münafıklık emaresi taşıyan tüm tavırlardan arınalım.

Çünkü Rabbimiz, “Ben Müslümanım” diyen herkesten şunu soracaktır:

“Mazluma yardım etmeye neden koşmadın? Elinle yapamadın, dilinle neden kınamadın? Onu da yapamadın, kalbin neden rahatsız olmadı?”

Ayetler Bizimle Konuşuyor, Yüzümüzü Onlara Döndük mü?

"Onlara yardım edecek olsalar, arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da olunmaz."

Bu ayet bugün saraylara, meclislere, cemaat merkezlerine, büyükelçilik binalarına konuşuyor.
Ama en çok da kalplerimize konuşuyor.
Sen kaç kez kaçtın?
Sen kaç kez susup gözünü kapadın?
Sen kaç kez “elimden bir şey gelmiyor” bahanesine sığınıp hiçbir şey yapmadın?

Unutma: Hiçbir şey yapmamak da taraf olmaktır.

Yeniden Başlamak İçin...

Bugün hesaplaşmanın tam vaktidir.
Kendi içimizde samimiyetimizi tartmanın,
“Ben gerçekten mümin miyim?” sorusunu sormanın vaktidir.
Ve eğer bu soruya cevabımız net değilse,
hemen tövbe edip, zulme karşı safımızı belirlemek zorundayız.

Allah, adil olanları sever.
Zulme sessiz kalanları ise sevmez.
Yüzüne sürdüğü ateşi soğuk su sananları ise kıyamet günü alevle tanıştırır.

Gazze yalnız değildir.
Yeter ki biz yalnız olmadığımızı hatırlayalım.
Yeter ki “Ben ne yapabilirim ki?” demekten vazgeçelim.
Ve yeter ki, suskunların safında değil; hakkın yanında olmanın utkusunu taşıyalım.

Yoksa o gün geldiğinde, biz de arkalarını dönüp kaçanlardan sayılırız.
Ve hiç kimseye yardım edilmeyecek o günde,
bizim de yanımızda kimse olmayacaktır.

Bahadır Hataylı/26.05.2025/Sancaktepe/İST

Dostluk Değil Zillet Gazze Gerçeği Üzerine Yüzleşme



“Allah, ancak dininizden ötürü sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim de onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” Mümtehine Suresi 60/9

1. Bir Ayetin Aynasında Yüzleşme Zamanı

Gazze yanıyor…
Çocuklar taşların altında eziliyor…
Kadınlar infaz ediliyor, yaşlılar susuzluktan ve bombardımandan can veriyor.
Bir millet, topyekûn açlıkla, kıtlıkla, ilaçsızlıkla boğuşuyor.
Ve bu kıyımı yapanlar, yalnızca savaş uçakları değil.
Bu kıyımı yapanlar, o ayette açıkça anlatılanlardır: “Sizinle dininizden dolayı savaşanlar, sizi yurtlarınızdan çıkaranlar ve çıkarılmanıza yardım edenler.”

Ve Allah, bu kesimle dost olunmasını yasaklamıştır.

Oysa bugün, dünyanın dört bir yanında “Müslüman” olduğunu iddia eden yönetimler, bu siyonist yapının elini tutmakta, onunla iş yapmakta, askerî işbirlikleri kurmakta, istihbarat paylaşmakta ve dostluk ilişkilerini derinleştirmektedir. Daha da kötüsü, bu yönetimlere oy veren, onları alkışlayan kitleler, bu zulmü meşrulaştırmaktadır.

2. Ayette Geçen Üç Kategori ve İsrail’in Rolü

Allah’ın “dost edinmeyin” dediği üç temel özellik:

  1. Dininiz yüzünden sizinle savaşanlar

  2. Sizi yurtlarınızdan çıkaranlar

  3. Sizi yurtlarınızdan çıkarmak için başkalarına yardım edenler

A) İsrail, dinimizle savaşmıyor mu?

Elbette ki savaşta. Kudüs’ü Yahudileştirme projesi, Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırılar, Ramazan’da yapılan baskınlar… Bunlar, İslam’a ve Müslümanlara karşı doğrudan bir savaştır.

B) İsrail, Filistinlileri yurtlarından çıkarmadı mı?

1948 Nakba’sından bu yana milyonlarca Filistinli mülteci konumuna düşürüldü. Sadece Gazze değil, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yerleşimciler eliyle yurtlar gasp edilmekte.

C) İsrail’e yardım edenler var mı?

Batılı emperyalist devletler, başta ABD olmak üzere doğrudan askerî, ekonomik ve diplomatik destek sağlıyor. Fakat en acı gerçek şu: Müslüman ülkelerin birçoğu da bu yapıya dolaylı ya da doğrudan destek veriyor.

3. Zulümle Dostluk- Müslüman Yönetimlerin İhaneti

Bir zamanlar İslam adına yola çıktığını söyleyen pek çok iktidar, artık siyonistlere “ticaret ortağı” olmuş durumda.

  • İsrail’le ticaret hacmi artıyor

  • Elçilikler yeniden açılıyor

  • Turizm, teknoloji, tarım anlaşmaları imzalanıyor

  • Ordular arasında “tatbikat” yapılıyor

  • Kültürel etkinliklerde el ele pozlar veriliyor

Bütün bunlar yaşanırken, Gazze’de 7 yaşında bir çocuk annesinin cansız bedenine sarılarak ağlıyor. O sırada bir Müslüman ülke, İsrail’e zeytinyağı, çimento, boru, demir satıyor. Hatta İsrail tanklarının geçtiği yolların asfaltını döküyor.

 Gerçekleri Haykıralım:

“Gazze yanarken, ticaret dostluk değil ihanettir!”

“Zalimin silahına vidanı, mazlumun feryadına gözünü kapatan Müslüman olamaz!”

“Siyonist’in dostu, ayetin düşmanıdır!”

“Kudüs ağlarken kahkaha atan saraylara lanet olsun!”

“Zulümle yürüyenle secde kabul olmaz!”

4. İman Sadece Namazla Değil, Tavırla da Ölçülür

Kur’an, inancın yalnızca ibadetle değil, kimden yana tavır aldığınla da ölçüldüğünü söyler. Mümtehine  Suresi 9. ayeti de bu netliği gösterir. Eğer sen, düşmanını dost edinmişsen; eğer sen, mazlumu görmezden gelip zalimin sofrasına oturmuşsan;

Sen zalimlerin ta kendisisin.

Bugün, sokaktaki Müslüman dahi ikiye ayrılmıştır:

  1. Mazlumdan yana olanlar

  2. Zalimin yanında susanlar ya da ona tapanlar

5. Bu Ayet Neden Çok Net?

Çünkü Allah, dostluğu sadece gönül bağı olarak görmez. Kur’an’daki “velayet”, siyasi, ekonomik, sosyal destek ve bağları da kapsar. Bugün bir devletin İsrail’e elçilik açması, ticaret yapması, askeri işbirliği kurması işte bu “velayettir.

Ve Allah buyurur:

“Kim onları veli edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendisidir.”

6. Gazze, Sadece Filistin’in Değil; Bizim Sınavımızdır

Gazze, şu an Kur’an’ın ayetleriyle bizim ahlâkımızı test ediyor.

  • Kimin vicdanı var?

  • Kim dostu kim düşmanı biliyor?

  • Kim Allah’ın emrine uyuyor, kim dünyalık için zalimlerle saf tutuyor?

7. İsrail’le Ticaret Edenin Cuma’sı Kabul Olur mu?

Ey camide ön safa geçenler,
Ey iftar sofralarında “Gazze” duası yapan ama sonra İsrail malı alanlar,
Ey yönetenler ve destekleyenler,

Şunu bilin:

“Zalimle oturulan masanın duası arşa çıkmaz.”

Siyonistlerin fabrikalarına para akıtan her el, Gazze’de yıkılan her evin tuğlasına kan bulaştırmaktadır.

8. Yöneticilere Çağrı Değil, Hesap Hatırlatması

Allah, sadece bireyleri değil, yönetenleri de sorumlu tutacaktır.

  • İsrail’e hava sahasını açanlar

  • Siyonist heyetleri protokolle karşılayanlar

  • Silah ihracatı yapanlar

  • Onlarla “stratejik müttefik” olduğunu ilan edenler

ZALİMLERİN TA KENDİLERİDİR.

Bu ayet bir siyasi manifesto değil; bir kıyamet çağrısıdır. Bu dünyada kurulmuş tuzaklarla, o mahşerde kurtulamazsınız!

9. Halklara da Uyarı-Onlara Oy Veren, Aynı Günaha Ortaktır

Sadece yönetenler değil, onları seçen, destekleyen, öven herkes de bu suça ortaktır. Allah’ın hükmü gayet net:

“Kim onları dost edinirse, onlar zalimlerin ta kendileridir.”

Bu, bir ilişki biçimi değil, bir aidiyet bildirgesidir.

10. Artık Slogan Değil, Saf Belirleme Zamanı

Gazze’de soykırım sürerken, senin sessizliğin, işgalcinin ekmeğidir. Bu saatten sonra her Müslüman şu dört kelimeyle safını belli etmelidir:

“Zalimle dost olmam!”

Bu, sadece bir söz değil, bir direniş yemini olmalıdır.
Çünkü bu ayet, sadece bir uyarı değil;
Bir ölçüdür.

Zulmü Dost Edinme – Ayetin Alevli Çağrısı

Bir çocuğun cesediyle oynayan askerlerle ticaret yapılmaz.
Bir annenin cesedini çiğneyen tanklara asfalt dökenlerle barış kurulmaz.
Siyonistlerle dostluk kuran, Kur’an’la savaşır.

“Zalimle dost olan, mazluma düşmandır.”

“Siyonist’in dostu, Mümtehine Suresi’nin düşmanıdır.”

“Gazze ağlarken susan, kıyamette nasıl konuşacak?”

“Müminin eli, zalime uzanmaz; onun sofrasına oturmaz.”

Son sözüm şudur.....

Ey Müslüman!

Eğer Kur’an’dan yana isen, dostluklarını gözden geçir.
Eğer Gazze’nin çığlığını duyuyorsan, yöneticini sorgula.
Eğer mahşerde “Ben zalim değildim!” demek istiyorsan, bugün konuş.

Çünkü bu ayet sadece geçmişi değil, bugünü de yazıyor.
Ve kim nerede durduysa, ona göre yazılıyor defteri.

Mümtehine Suresi 9. ayeti; siyonistlerle ilişkileri sürdüren, hatta ticareti ve stratejik dostluğu derinleştiren Müslüman yönetimlere ve bu ihaneti destekleyen halklara çok açık ve keskin bir uyarıdır:

“Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”

Erol Kekeç/21.05.2025/Sancaktepe/İST 

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!