İnsan iyi olana doğru değişim gösterirse erdem hergün yenilenir, bu ideal insanın karateridir. Hataların üstü örtülürse, kötülük daha da çok açığa çıkar, bu da küçük insanın karakteridir. İnsan eksik varlıktır hatasızlığı oynaması imkânsızdır. Hata insan içindir, ancak hataları biliçlice doğru olarak algılatmak insanı azgınlaştırır. Azgınlaşan insanlar, yaptıkları hataları arttırarak, hata yapma pirimlarini çoğaltırlar. Burada bulunmamızın amacı bu karanlık yaşama bir ışık olabilmektir.
İdeal düşüncelere sahip insanların yanlışları gizlemesi düşünülemez, çünkü onlar yanlışlarla doğruların yerlerini değiştirmek için mücadele verir. Bu değişim süreci devam ettiği müddetçe, erdemlilik grafikleri de yükselir. Yapılmış bir eylemi yanlış kabul edersem, itibar kaybına uğrayabilirim, o halde bunları gizlemem gerekir diye düşünenler, saygınlıkları ile birlikte harşeylerini kaybederler. Yanlışı gizlemek doğruların açığa çıkmasını engelleyen en büyük tehlikedir, bu tehlikenin önüne geçmek gerekir. Doğrunun evrensel bir değer olduğuna inandığını söyleyenler, fazla vakit geçirmeden, yanlışları gizleyerek biriktirmekten vazgeçmelidir. Çünkü yanlışların birikmesi sahibini kendi göletinde boğar. Bu göletlerin oluşmaması için, nereden gelirse gelsin doğruları almalı ve yanlışların kökünü kurutmalıyız. Yanlışlara hayatlarını ipotek verenler birgün mutlaka ipotek alanın pençesinde can verecektir.
Gizleyenler daima izlenildiğini bilmelidir. Yanlışlarda böyledir, bir yanlış gizlendiği zaman onun takipçisi bir doğrudur, nereye kaçarsa kaçsın, o doğrunun rontgen alanından kurtulamayacaktır. Durum böyle olunca yanlışları başa bela etmenin anlamı nedir. Ancak, insan iç dürtülerin egemenliği altında yaşarsa, yanlışlar evrenini daha bir genişletmektedir. İçdürtülerin tamamıyla yanlış anlayış ve algılamalarla dolu olduğunu söylemiyoruz ama dürtülerin kurbanı olmanın ne kadar kötü olduğunu anlatmaktayız.
İnsanın yaptığı her eylem mutlaka iyidir diye yapılmaktadır. Tüm insanlığa kötülük yapan bile o eylemine iyi bir anlam vererek hareket eder. O halde yanlış yapan insanı bulmak bayağı zor olcaktır. Bunun için en iyi ve doğru hakem, insanın kendi iç dünyasına hükmeden vicdandır. Vicdan muhakemesi yapan, vicdanın sesine kulak veren ve onun söylediklerini harfiyyen uygulayan insanlar, bu yanlışlar göletini mutlaka kurutacaktır. Kuruyan bu göletin üzerine de hiç sökülmeyecek erdem abidesi dikecektir. Erdem abidesinin her tuğlasının harcı, doğruluk kumuyla karılmış, zeminide vicdan temeli üzerine oturmuştur. Bu efsaneyi andıran gerçek abidenin, yıkılması ve sarsılması imkânsızdır. Çünkü harcına yanlışlar göletinden bir damla su katılmamıştır. Bu hayatlar, vicdanın kahredici gücüyle, içdürtüleri egemenlikleri altına aldıklarından yalancı göstermelik saygınlıkları kaybetselerde, gerçek saygınlığa ulaşacaklarından; yanlışların üzerini örterek yaşamaktan şiddetle kaçarlar. Otokontrol sistemi vicdanın direktiflerini baştacı yaparlar ve yanlışa kesinlikle hiçbir kılıf uydurmazlar; çünkü bilirler ki zifiri karanlığı küçük bir kıvılcım deler. Delinen karanlıklar aydınlığın egemenliğine girince, karanlıkta yazılan senaryolar oynanmadan yok olur. İşte bunlar küçük ve gizli saygınlığı yaşamayı zilletten sayarlar.
Yanlışları gizleye gizleye biriktirenler, afyon kullanmış gibi kendilerinden geçmiştir. Afyonun etkisi geçipte kendilerine geldiklerinde, tekrar uyumak için yeni bir doz alırlar. Hayatları bu kısır döngü içinde yok olup gider. Gecenin karanlığında insanlardan olumsuz eylemlerini gizlediğini sananlar ansızın daldıkları bir uykunun ardından, Güneşin doğumuyla nasıl ki herkesin ortasında utanç verici bir manzarayla kalkarlarsa, yanlışlarda mutlaka doğrunun ışığıyla ortaya çıkacaktır. Bu manzaradan ibret alınırsa, hiç kimsenin hayatı bir maskara olmayacaktır. Maskaralıklar içinde kendini uyanık sananlar, uyuduklarını artık kabul etmek zorundadır. Kabullenilmediği takdirde çok kötü bir son onları mutlaka yakalayacaktır.
Karanlıkta hesap yapanlar, tüm düşüncelerini uygulamak için, gece ve gündüzlerini yanlış denklemler kurmaya harcarlar. Sermayesi zaman olan bu insanlar, tüm sermayesini bu denklemin kurulmasına harcadıklarında, hayatlarının güzünde iflas etmiş tüccar gibi eski defterleri karıştırsalar da, o sermayeye bir daha kavuşamayacaklardır. Yanlış hesap Bağdat’tan döner derler, bize göre yanlış hesap aydınlatılmış hakiki vicdandan döner. Erdemin zirvesinde olmayı hedef edinenlere çağrımız, gelin hep birlikte evrensel mahkemede yargılanıp aklanalım, bu mahkeme herkesin kendi vicdanıdır!
Yıl:26.03.2004 Saat:12.10—13.00 Kadıköy(F.B.Merkezi)İst
(E.KEKEÇ)
Bu Blogda Ara
4 Temmuz 2008 Cuma
29 Haziran 2008 Pazar
BİR MİRASTIR
Cesur olanlar sonsuza varmak için görür,kuşkuya kapılmadan yerlerine yerleştirir,yanlış ya da hatalı olanlardan kaçar dersek bir doğruluk payı vardır.Kararların netleşmesi gerekir karardan önce bilgi şarttır.Bilindikçe her şey şeffaflaşır,o zaman her karar net ve kristal olur.Karardan sonra bilgi olmaz,varsa böyle bir yaşam orası melankolik bataklıktır.Bataklıkta neresine basarsam batmam demek doğru değildir ne tarafa basılırsa orası batacaktır.O halde sonsuz özlemi olanlar,paranoyak nöbetlerinden kurtulmalıdır.Bunun için bilgiye muhtaçtır,hiç bilenle bilmeyen bir midir?
Cahil cesur olur deyimi akla ve mantığa terstir,ancak pusu kurarak sansar gibi punduna getirmeye çalışır.Akıllı ve cesur insanın kararı net ve devamlıdır.Her ne kadar Merhum Cemil Meriç,düşüncenin kuduz it gibi kovalandığı bir ülkede ne düşünceden ne de düşünce adamından söz edilebilir dese de bazı deliler vardır ki onlar düşünce delisidir.Öğrenmeden yapamaz,bilmeden karar vermez,sonsuz özlemlerini sonlu varlıklarla paylaşmak için yaşar…
Bu gün ve yarın arasında bağlantı kurulamayan bir toplumda insanın ne söylediğini çok iyi bilmesi gerekir.Söylenmemiş her söz yeniden araştırılabilir,ancak söylenmiş yanlış bir sözü düzeltmek ise çok zordur.O halde söylenmemiş her söz akıllı insanın esiridir, ama ifade edilirse,yanlış algılandığı ya da yanlış temellendirildiği zaman insan onun esiri olur.Esir olmak kadar acı bir şey var mıdır?İşte cesur insan esaretin tüm zincirlerini kırmış özgürce,kuşku duymadan net kararlar verebilen insandır.
Yanlış anlaşılmasın statükoyu savunur yanımız yoktur, ancak değişmenin özde değil de gelişme, ilerleme ve hatalardan dönme boyutunda olacağını savunmaktayız. Cesur insan bilge olmak zorundadır, düşüncesiz bir tarihin ne kadar yaşadığını anlatmaya gerek yok, düşünce olsaydı zaten tarih olmazdı. Tarihi sadece okuyoruz ama bilge insanlar ışığıyla her gün önümüzü aydınlatıyor, aydınlattıkça ışığı Güneş gibi parlıyor.
Politik arenalarda, düşüncesiz insanların, düşünenleri eleştirmeleri bizim açımızdan çok kısır, eğer onlar bilge olsalardı, detaylı bir sessiz düşünmeden sonra, düşünmeyenler tarafından bu kadar aşağılanmazlardı. Bilge insan, esiri olacağı temellendirilmemiş sıradan bilgileri evrensel doğrular gibi yıllarca borazanlığını yapıp, bir anda hayatından atmaz. Çünkü bu tarz eylemler döneklikten başka bir şey olamaz. Bilge insan yaşadıkları ile düşündükleri arasında çelişkilerin olduğunu gördüğünde, kaygılanmadan hangi taraf doğru ise ona yönelir. Yanlış olanı da korkusuzca paranoyak tavırlardan uzak bir şekilde hayattan uzaklaştırır. Ancak bu çağın yaşam tarzında böylesi bir yiğitliği bulmak oldukça zordur.
Evrende değişmeyen tek şey değişmenin kendisidir, her şey değişmekte; insanın yaşı, soluduğu hava, içtiği su, oturduğu ev, bindiği araba, yediği yiyecekler sürekli değişirken, değişkenlerin değiştiği dikkate alındığında bağımlı değişken insanın değişmemesi mümkün müdür? Elbette hayır, ancak hiçbir zaman siyah beyaz beyazda siyah olmaz. Olursa bu cahillikten ve döneklikten başka bir şeyle adlandırılamaz… Cesur ve bilge insanlara ihtiyaç duyulan bir ortamda, algılama ve kavrama hastalıklarından kurtulmak gerekir. Olayları, herkes olduğu gibi değil, anlamak istediği gibi algılamaktadır. Bu idollerin varlığı dinamitlenmediği sürece tabi ki düşünce adamları kendini ifade etmekte zorlanacaktır. İnsan sayısı kadar karakol ve her karakolda hazır kıta bekleyen jandarmalar vardır. Bu jandarmaların baskısından korkmadan, sağlam temellere dayandırılmış bilgiler, bilge adamın cesur ve korkusuz, kararlı adımlarıyla, zihinsel karakolları yıkacak ve özgür dünyada kuluçkaya yatacaktır. Cesur insanlara armağan bilgelik küçük yavrulardan alınan bir mirastır unutmayın..
Yıl: 11.03.2004
Saat:14.30—15.00
Kadıköy(F.B.Merkezi)İst
(E.KEKEÇ)
Cahil cesur olur deyimi akla ve mantığa terstir,ancak pusu kurarak sansar gibi punduna getirmeye çalışır.Akıllı ve cesur insanın kararı net ve devamlıdır.Her ne kadar Merhum Cemil Meriç,düşüncenin kuduz it gibi kovalandığı bir ülkede ne düşünceden ne de düşünce adamından söz edilebilir dese de bazı deliler vardır ki onlar düşünce delisidir.Öğrenmeden yapamaz,bilmeden karar vermez,sonsuz özlemlerini sonlu varlıklarla paylaşmak için yaşar…
Bu gün ve yarın arasında bağlantı kurulamayan bir toplumda insanın ne söylediğini çok iyi bilmesi gerekir.Söylenmemiş her söz yeniden araştırılabilir,ancak söylenmiş yanlış bir sözü düzeltmek ise çok zordur.O halde söylenmemiş her söz akıllı insanın esiridir, ama ifade edilirse,yanlış algılandığı ya da yanlış temellendirildiği zaman insan onun esiri olur.Esir olmak kadar acı bir şey var mıdır?İşte cesur insan esaretin tüm zincirlerini kırmış özgürce,kuşku duymadan net kararlar verebilen insandır.
Yanlış anlaşılmasın statükoyu savunur yanımız yoktur, ancak değişmenin özde değil de gelişme, ilerleme ve hatalardan dönme boyutunda olacağını savunmaktayız. Cesur insan bilge olmak zorundadır, düşüncesiz bir tarihin ne kadar yaşadığını anlatmaya gerek yok, düşünce olsaydı zaten tarih olmazdı. Tarihi sadece okuyoruz ama bilge insanlar ışığıyla her gün önümüzü aydınlatıyor, aydınlattıkça ışığı Güneş gibi parlıyor.
Politik arenalarda, düşüncesiz insanların, düşünenleri eleştirmeleri bizim açımızdan çok kısır, eğer onlar bilge olsalardı, detaylı bir sessiz düşünmeden sonra, düşünmeyenler tarafından bu kadar aşağılanmazlardı. Bilge insan, esiri olacağı temellendirilmemiş sıradan bilgileri evrensel doğrular gibi yıllarca borazanlığını yapıp, bir anda hayatından atmaz. Çünkü bu tarz eylemler döneklikten başka bir şey olamaz. Bilge insan yaşadıkları ile düşündükleri arasında çelişkilerin olduğunu gördüğünde, kaygılanmadan hangi taraf doğru ise ona yönelir. Yanlış olanı da korkusuzca paranoyak tavırlardan uzak bir şekilde hayattan uzaklaştırır. Ancak bu çağın yaşam tarzında böylesi bir yiğitliği bulmak oldukça zordur.
Evrende değişmeyen tek şey değişmenin kendisidir, her şey değişmekte; insanın yaşı, soluduğu hava, içtiği su, oturduğu ev, bindiği araba, yediği yiyecekler sürekli değişirken, değişkenlerin değiştiği dikkate alındığında bağımlı değişken insanın değişmemesi mümkün müdür? Elbette hayır, ancak hiçbir zaman siyah beyaz beyazda siyah olmaz. Olursa bu cahillikten ve döneklikten başka bir şeyle adlandırılamaz… Cesur ve bilge insanlara ihtiyaç duyulan bir ortamda, algılama ve kavrama hastalıklarından kurtulmak gerekir. Olayları, herkes olduğu gibi değil, anlamak istediği gibi algılamaktadır. Bu idollerin varlığı dinamitlenmediği sürece tabi ki düşünce adamları kendini ifade etmekte zorlanacaktır. İnsan sayısı kadar karakol ve her karakolda hazır kıta bekleyen jandarmalar vardır. Bu jandarmaların baskısından korkmadan, sağlam temellere dayandırılmış bilgiler, bilge adamın cesur ve korkusuz, kararlı adımlarıyla, zihinsel karakolları yıkacak ve özgür dünyada kuluçkaya yatacaktır. Cesur insanlara armağan bilgelik küçük yavrulardan alınan bir mirastır unutmayın..
Yıl: 11.03.2004
Saat:14.30—15.00
Kadıköy(F.B.Merkezi)İst
(E.KEKEÇ)
18 Haziran 2008 Çarşamba
PRATİK ZEMİNE ÇAĞRI
"Rabbimiz allah'tır deyip sonrada istikamet üzere dosdoğru olanların üzerine Melekler inerek(onlara derlerki):korkmayın ve hüzne kapılmayın size vadolunan cennetle sevinin."
"Biz bu dünya hayatında da ahirette de sizin velileriniziz.Orada nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istemekte olduğunuz her şeyde sizindir."
"Çok bağışlayan çok esirgeyen (Allah')tan bir bağışlama olarak:"
"Ve daha güzel sözlü kim vardır?Muhakkak ben müslümanlardanım deyip,salih amel işleyerek Allah'a çağırandan başka" Fussilet:30-33
Efendimiz sultanımız,koruyucumuz,mürebbimiz,yöneticimiz Allah'tır dedikten sonra istikamet üzere dosdoğru olanların karşılaşacağı bir sondur ancak bu.Allah'ın,korkmamalarını istediği insanlar herekes değildir.Onlar ancak ve ancak hayatlarının bütün birimlerinde yalnızca Allah'ı yegane Rabb ve ilah bilen insanlardır.
Sadece Allah'ı Rabb ilan etmeyen,zavallıların istikamet üzere olacağını sanmak çok komik olacaktır.Efendisi birden fazla olanlar,herzaman yalpalamayı,zikzaklar çizerek hareket etmelerini istikamet olarak ifade etmeye çalışsalar da,istikamet diye bir yola girme ihtimalleri olmayacaktır.
Çağımızın insanını harekete geçiren güç odaklarının çoğalmasıyla birlikte,insanların efendilerinin sayılarında da epeyi bir yükseliş ortaya çıktı.Efendilerin sayısının her geçen gün de bir tane daha artması,günümüzün insanını iradenin kontrolünden çıkararak,insanı kendisine çeken saiklerin kontrolüne terk etmeyi ortaya çıkardı.İşte günümüz insanı saiklerin gölgesinde hareket etmeye çalışan bir varlık olmaktan kendini kurtarmadığı sürece,buynundaki boyunduruktan kurtulamayacaktır.Boyunlarındaki boyunduruklarla,Allah'ın Rabbliğine sığındıklarını söyleyenler kendilerini aldatmaktan başka bir gerçekliği ifade etmeyeceklerdir.
Rabbimiz Allah,Bu ayetleriyle,düşünce ve pratik olarak islamın insanın hayatını bizzat kendisi programlayarak ,doğru sonuca ulaşmanın öncüllerini vurguluyor.İslami hayatın iki temel öncülü,Allah'ı Rabb olarak tanımak ve istikamet üzere dosdoğru olmaktır.Bunlar iki öncül, sonuç bunlara göre ortaya çıkarsa korkmak ve hüzne kapılmak yoktur.Sadece ve sadece sevinmek ve sevinmek vardır.
Rabbimiz Allah'tır diye ayağa kalkan yiğitler!korkmanın eceli önleneye faydası varmı?Oturmanın faydası olacakmı zorluklardan korunmaya?Yürüyün üstüne üstüne zamanın dev vampirlerinin,sömürge çarklarının,emperyalist tuzakların,fitnecilerin,despot zümrelerin,sahtekar hilecilerin,cambazların,dalkavukların,mezar taşı yontucularının,gece baskıncılarının ,din tacirlerinin ve ruhban ruhlu bezirganların yürüyün üstüne üstüne basın mayınlara patlasın,batsın ayaklara dikenler aldırmayın.Korku çığlıklarınızı toprağa gömerek bastırın ayaklarınızla üzerine,zalimlerin enselerine indirin darbeleri,düşsün elleri mazlumların omuzundan,düşsün salyaları yerlere,kendi salyalarında boğulsunlar aldırmayın olanlara....
Durmayın vakit durma vakti değil,olma,atlama,çağırma,hatırlatma,anlatma,katlanma ,sabretme,dayanma,direnme ve yürüme vaktidir.Neden korkacaksınız ki,şayet sizler dosdoğruysanız üzerinize melekler inerek sizleri sürekli müjdelerler...
Allah'ın yardımının kimlere indiğini haber vereyim mi? Rabbimiz Allah'tır deyip sonra da dosdoğru olanlara inerler.Onlara korku yok onlar üzülmezler.Onlar zamana göre hareket etmezler,zamana göre kılıf değiştirenleri yakından tanırlar,zamanın ve zeminin rengine göre renk değiştirenlerden beridirler.Dalkavukluk tarihinin mirasını sırtlarında taşıyan Yezidin takipçilerine alkış tutmanın intihar etmek olduğunu bilirler.İşte bu yiğitler,vahşi bir ormanda herkesin sesiz sedasız başlatarak ,devam ettirmeye kararlı oldukları,geleneklerinin temeline dinamit koyarak havaya uçururlar.Vahşi hayvanların saldırılarını hesaba katarak, sessizliği bozarak yürümenin korkuyu biraz daha dağıtmak olduğuna inanırlar...
Aldırmadan devam eden yürüyüş,bir mücadelenin yürüyüşüdür.Korkmadan söylenilen söz,HAkkın misyonunu üstlenmiş fidanların şiarıdır.Bizim şiarımız Tevhid,bütün topraklarda ve iklimlerde soğuk sıcak demeden,bunaltıcı ve yıldırıcı komploların tesirinde kalmadan,Hakkı hayatımızda ve diğer hayatlarda dimdik yaşanır kılmaktır.Hakkın yaşanılacağı ortamları gördüğümzde,selam edeceğiz herkese,çünkü biz insanları diriltmek için geldik kimse korkmasın öleceğiz diye...Biz bir insanı diriltmenin bütün bir insanlığı diriltmek kadar güzel bir eylem olduğuna inanan insanlardanız,sadece rahatınızı biraz bozuyoruz hepsi okadar.Şunu unutmamak gerekir ki karanlıklardan aydınlığa birden çıkan her canlı belli bir süre zorluk çeker, ancak karanlıklar aydınlıklara gebe,o aydınlıklara alışmak umuduyla...
yıl:1292
yer:Elazığ
(E.KEKEÇ)
"Biz bu dünya hayatında da ahirette de sizin velileriniziz.Orada nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istemekte olduğunuz her şeyde sizindir."
"Çok bağışlayan çok esirgeyen (Allah')tan bir bağışlama olarak:"
"Ve daha güzel sözlü kim vardır?Muhakkak ben müslümanlardanım deyip,salih amel işleyerek Allah'a çağırandan başka" Fussilet:30-33
Efendimiz sultanımız,koruyucumuz,mürebbimiz,yöneticimiz Allah'tır dedikten sonra istikamet üzere dosdoğru olanların karşılaşacağı bir sondur ancak bu.Allah'ın,korkmamalarını istediği insanlar herekes değildir.Onlar ancak ve ancak hayatlarının bütün birimlerinde yalnızca Allah'ı yegane Rabb ve ilah bilen insanlardır.
Sadece Allah'ı Rabb ilan etmeyen,zavallıların istikamet üzere olacağını sanmak çok komik olacaktır.Efendisi birden fazla olanlar,herzaman yalpalamayı,zikzaklar çizerek hareket etmelerini istikamet olarak ifade etmeye çalışsalar da,istikamet diye bir yola girme ihtimalleri olmayacaktır.
Çağımızın insanını harekete geçiren güç odaklarının çoğalmasıyla birlikte,insanların efendilerinin sayılarında da epeyi bir yükseliş ortaya çıktı.Efendilerin sayısının her geçen gün de bir tane daha artması,günümüzün insanını iradenin kontrolünden çıkararak,insanı kendisine çeken saiklerin kontrolüne terk etmeyi ortaya çıkardı.İşte günümüz insanı saiklerin gölgesinde hareket etmeye çalışan bir varlık olmaktan kendini kurtarmadığı sürece,buynundaki boyunduruktan kurtulamayacaktır.Boyunlarındaki boyunduruklarla,Allah'ın Rabbliğine sığındıklarını söyleyenler kendilerini aldatmaktan başka bir gerçekliği ifade etmeyeceklerdir.
Rabbimiz Allah,Bu ayetleriyle,düşünce ve pratik olarak islamın insanın hayatını bizzat kendisi programlayarak ,doğru sonuca ulaşmanın öncüllerini vurguluyor.İslami hayatın iki temel öncülü,Allah'ı Rabb olarak tanımak ve istikamet üzere dosdoğru olmaktır.Bunlar iki öncül, sonuç bunlara göre ortaya çıkarsa korkmak ve hüzne kapılmak yoktur.Sadece ve sadece sevinmek ve sevinmek vardır.
Rabbimiz Allah'tır diye ayağa kalkan yiğitler!korkmanın eceli önleneye faydası varmı?Oturmanın faydası olacakmı zorluklardan korunmaya?Yürüyün üstüne üstüne zamanın dev vampirlerinin,sömürge çarklarının,emperyalist tuzakların,fitnecilerin,despot zümrelerin,sahtekar hilecilerin,cambazların,dalkavukların,mezar taşı yontucularının,gece baskıncılarının ,din tacirlerinin ve ruhban ruhlu bezirganların yürüyün üstüne üstüne basın mayınlara patlasın,batsın ayaklara dikenler aldırmayın.Korku çığlıklarınızı toprağa gömerek bastırın ayaklarınızla üzerine,zalimlerin enselerine indirin darbeleri,düşsün elleri mazlumların omuzundan,düşsün salyaları yerlere,kendi salyalarında boğulsunlar aldırmayın olanlara....
Durmayın vakit durma vakti değil,olma,atlama,çağırma,hatırlatma,anlatma,katlanma ,sabretme,dayanma,direnme ve yürüme vaktidir.Neden korkacaksınız ki,şayet sizler dosdoğruysanız üzerinize melekler inerek sizleri sürekli müjdelerler...
Allah'ın yardımının kimlere indiğini haber vereyim mi? Rabbimiz Allah'tır deyip sonra da dosdoğru olanlara inerler.Onlara korku yok onlar üzülmezler.Onlar zamana göre hareket etmezler,zamana göre kılıf değiştirenleri yakından tanırlar,zamanın ve zeminin rengine göre renk değiştirenlerden beridirler.Dalkavukluk tarihinin mirasını sırtlarında taşıyan Yezidin takipçilerine alkış tutmanın intihar etmek olduğunu bilirler.İşte bu yiğitler,vahşi bir ormanda herkesin sesiz sedasız başlatarak ,devam ettirmeye kararlı oldukları,geleneklerinin temeline dinamit koyarak havaya uçururlar.Vahşi hayvanların saldırılarını hesaba katarak, sessizliği bozarak yürümenin korkuyu biraz daha dağıtmak olduğuna inanırlar...
Aldırmadan devam eden yürüyüş,bir mücadelenin yürüyüşüdür.Korkmadan söylenilen söz,HAkkın misyonunu üstlenmiş fidanların şiarıdır.Bizim şiarımız Tevhid,bütün topraklarda ve iklimlerde soğuk sıcak demeden,bunaltıcı ve yıldırıcı komploların tesirinde kalmadan,Hakkı hayatımızda ve diğer hayatlarda dimdik yaşanır kılmaktır.Hakkın yaşanılacağı ortamları gördüğümzde,selam edeceğiz herkese,çünkü biz insanları diriltmek için geldik kimse korkmasın öleceğiz diye...Biz bir insanı diriltmenin bütün bir insanlığı diriltmek kadar güzel bir eylem olduğuna inanan insanlardanız,sadece rahatınızı biraz bozuyoruz hepsi okadar.Şunu unutmamak gerekir ki karanlıklardan aydınlığa birden çıkan her canlı belli bir süre zorluk çeker, ancak karanlıklar aydınlıklara gebe,o aydınlıklara alışmak umuduyla...
yıl:1292
yer:Elazığ
(E.KEKEÇ)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
Popüler Yayınlar
-
Yaldızlı Sözlerin Arkasındaki Çürüme Tarihin en trajik ironilerinden biri, çöküşe en yakın toplumların en çok “yücelik ”ten bahsetmesidir....
-
Platon, asırlar öncesinden bir uyarı bırakmıştı insanlığa: “Demokrasi, ancak erdemli ve eğitimli bir halkın omuzlarında yükselebilir; aksi t...
-
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne… İşte asıl cinayet bu.” — Maksim Gorki, Ana (1906) Ruhun ölümü, bir toplumun çöküşünün sessiz hab...
-
İçinde bulunduğumuz çağ, pek çok unvanla anıldı: teknoloji çağı, bilgi çağı, hız çağı… Ama eğer hakikatin kalemiyle yazılacak olursa, bu ça...
-
EK-5 Kararı: Hukuk ile Diplomasi Arasında EK-5 Listesi: Resmî Karar, Diplomatik Zamanlama ve Türkiye’nin Stratejik İkilemi ABD'den çok ...
-
İnsanlığın Sessiz Dengesine Dair İnsan… Kâinatın en gizemli aynası. Görünürde bir bedenden ibaret gibi dursa da derinlerde bir deniz taşır...
-
Bir İnsanlık EMAR’ı Üzerine Derin Bir Okuma İnsan, anlamın kıyısında doğar ama çoğu kez anlamın merkezine hiç ulaşamaz. Çünkü doğmakla yaş...
-
Merhum Ahmet Kaya, bir şarkısında “ Ne kadar kötü kokarsa o kadar iyi ” diyordu. Ne kadar manidar bir cümle… Bugün ülke olarak geldiğimiz ...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
İnsanlık, varlık sahnesine çıktığı andan itibaren hem kendini hem de kendini aşan bir kudreti anlamlandırma çabasıyla yüzleşmiştir. Bu çaba,...
Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK
Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Senin rabbin sana senden yakın.....
omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.
Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."
kelebek gibi hafif olun dünyada
Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla
çöllerden geçerek varılır havuzun başına!