Enfâl Suresi 19-22’nin Işığında Gazze ve İslam Dünyası
Kur’an, tarihin her dönemine hükmeden bir ilahi hitaptır. Ayetler sadece geçmişte yaşanmış savaşların, mücadelelerin sahne dekoru değildir; her çağda yeniden ete kemiğe bürünen uyarılardır. Bugün Enfâl Suresi’nin 19-22. ayetlerini göz önünde bulundurmak, Gazze’nin üstüne yağan bombaları, çocukların çığlıklarını, emperyalistlerin kibirli teknolojik üstünlük böbürlenişini ve İslam dünyasının devlet görünümlü suskun kuklalarını anlamak için kaçınılmazdır.
“Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih gelmiştir. Eğer vazgeçerseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Yine başlarsanız, biz de başlarız. Topluluğunuz çok da olsa size asla fayda vermeyecektir. Allah müminlerle beraberdir. Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat edin ve işitip de yüz çevirenler gibi olmayın. İşitip de aklını kullanmayanların durumu hayvanların durumuna benzer, hatta onlardan daha da aşağıdır. İşte onlar, gerçekten gafillerdir.” (Enfâl/19-22)
Bu dört ayet, bugün emperyalizmin karşısında acziyeti meşrulaştıran, Gazze’deki çocukların ölümü karşısında diplomatik tiyatro sahneleyen, siyonist zalimin zulmünü izleyen İslam alemindeki yönetimlere ilahi bir tokattır. Çünkü Allah’ın kelamı nettir: Sayınızın çokluğu, silahınızın parlaklığı, teknolojinizin ileriliği değil; imanınız, aklınızı kullanmanız ve zalime karşı tavrınız belirleyicidir.
Emperyalistlerin Teknoloji Putu ve İslam Aleminin Suskunluğu
Batı dünyası, üstün teknolojiye yaslanarak kendisini yenilmez, dokunulmaz ve sorgulanmaz bir konuma taşımaya çalışmaktadır. Onların uçakları, tankları, füzeleri, insansız hava araçları vardır; ama vicdanları yoktur. Teknoloji bir put hâline getirilmiş, adaletin, merhametin ve insanlığın yerine ikame edilmiştir. Bugün Gazze’nin üstünde patlayan bombalar, sadece demirin ve barutun gücünü değil; aklını ve kalbini kaybetmiş bir medeniyetin çöküşünü de göstermektedir.
Fakat asıl ibret, bu zalimlerin zulmünü görmeyen, görse de sineye çeken, görüp de sadece diplomatik protokolde birkaç kelime eden İslam ülkelerinin yönetimleridir. Onlar Enfâl 22’nin tanımladığı kimselere dönüşmüşlerdir: İşitirler, görürler, bilirler; ama akıllarını kullanmazlar. Onlar için Allah’ın hükmü açıktır: Hayvanlardan da aşağıdırlar. Çünkü hayvanlar en azından fıtratlarına sadıktır; ama bu yönetimler, fıtratlarını, imanlarını ve sorumluluklarını satmışlardır.
Gazze’nin Çığlığı ve İlahi Ültimatom
Gazze, sadece bir coğrafya değildir; bütün bir ümmetin imanının sınandığı mihenk taşıdır. Çocukların parçalanmış bedenleri, kadınların çığlıkları, yıkılmış camilerin minareleri, aslında İslam aleminin kalbine vurulmuş tokatlardır. Allah, bu manzaralarla ümmeti uyandırmakta; “Eğer vazgeçerseniz bu sizin için hayırlıdır” (Enfâl/19) diyerek teslimiyet, korku ve zillet yolunu seçenlere bir son ihtar yapmaktadır.
Ama onlar vazgeçmezler; çünkü çıkarları, koltukları, kasaları vardır. Onlar halklarının gözyaşlarını petrol varilleriyle takas etmişlerdir. Onlar emperyalizmin sofrasında kırıntı toplayan, kendi halklarını açlığa, Gazze’yi ölüme mahkûm eden ikiyüzlülerdir. İşte bu yüzden Allah’ın vaadi yeniden gündemdedir: “Yine başlarsanız, biz de başlarız.” Zulüm sürerse, ilahi tokat kaçınılmazdır.
Diyalektik Çatışma, Zalim ve Mazlumun Kavgası
Tarih, zalim ile mazlumun çatışmasının tarihidir. Firavun ve Musa, Nemrut ve İbrahim, Ebu Cehil ve Muhammed (sav). Bugün de aynı sahne Gazze’de kurulmuştur. Bir yanda tanklar, füzeler, uçak gemileri; diğer yanda taş atan çocuklar, yıkık evlerin arasında dua eden anneler, açlığını sabırla karşılayan mazlumlar.
Diyalektik açıdan bakıldığında, emperyalizmin ileri teknolojisi, aslında kendi çöküşünün mayasıdır. Çünkü teknolojiye yaslananlar, kalplerini kaybetmişlerdir. Oysa mazlumlar, teknolojiye değil, Allah’a yaslanmaktadır. Tarih boyunca imanla ayağa kalkan topluluklar, putlara tapan imparatorlukları yıkmıştır. Roma çökmüştür, Bizans çökmüştür, Abbasi ihtişamı çökmüştür; bugün de kibir ve zulüm üzerine kurulan modern imparatorlukların çöküşü kaçınılmazdır.
Akılsızlığın ve İhanetin Bedeli
Enfâl/22, bugün İslam dünyasındaki yönetimlerin ruh halini tanımlamaktadır. Onlar işitiyorlar: Gazze’nin çığlıklarını duyuyorlar. Onlar görüyorlar: Çocukların cansız bedenlerini ekranda izliyorlar. Onlar biliyorlar: Zalim kimdir, mazlum kimdir, apaçık ortadadır. Ama akıllarını kullanmıyorlar. Çünkü onların akılları koltuklarının, bankalarının, saraylarının esiridir.
Böylece Allah’ın hükmü tecelli etmektedir: “Onlar hayvanlardan da aşağıdır.” Çünkü bir hayvan, yavrusunu korumak için canını ortaya koyar. Ama bu devletler, ümmetin çocuklarını korumak şöyle dursun, zalimlerle işbirliği yapmaktadır. Bir sürünün miryahı bile sürüsünü kurda teslim etmezken, bu yöneticiler ümmeti emperyalizmin ve siyonizmin dişlerine bırakmıştır.
Ey Ümmet! Ya Diriliş Ya Helak
Bugün Gazze, ümmete ilahi bir ültimatom sunmaktadır. Ya Allah’ın yanında saf tutup zalimin karşısında dimdik duracağız, ya da tarihin çöplüğünde silinip gideceğiz. Çünkü Allah, Enfâl/19’da apaçık buyuruyor: “Topluluğunuz çok da olsa size fayda vermeyecektir.” Sayılar, ordular, tanklar, petrol rezervleri; iman olmadan, akıl olmadan, cesaret olmadan hiçbir anlam taşımaz. Allah sadece müminlerle beraberdir.
O hâlde çözüm nettir: Mümin olmak. İtaat etmek. Allah’a, Resulüne ve vahyin çağrısına kulak vermek. Ümmetin yeniden dirilişi, teknolojiyi kopyalamakla değil; imanı, onuru ve cesareti diriltmekle mümkündür. Gazze’deki taş atan çocuk, bu dirilişin işaretidir. Onun attığı taş, emperyalizmin füzelerinden daha anlamlıdır; çünkü o taş imanla atılmıştır.
İlahi İhtar ve Tarihi Sorumluluk
Gazze’de bugün akan kan, sadece Filistin’in değil, bütün İslam dünyasının imtihanıdır. Kur’an, bize hem gerçeği hem sonucu göstermektedir: Zalim ne kadar güçlü görünürse görünsün, iman edenler için zafer kaçınılmazdır. Ama iman etmeyen, aklını kullanmayan, koltuğuna, kasasına, petrol variline tapanlar için zillet de, helak da kaçınılmazdır.
Bugün ümmete düşen, artık diplomatik tiyatroları, sahte birlik pozlarını, boş açıklamaları bir kenara bırakmaktır. Bugün ümmete düşen, Gazze’nin çocuklarıyla birlikte saf tutmaktır. Bugün ümmete düşen, Allah’ın ayetlerini sadece tilavet etmek değil; hayatın merkezine koymaktır.
Çünkü Allah’ın vaadi nettir: “Allah müminlerle beraberdir.” (Enfâl/19)
Ey ümmet! Artık sözün değil, imanın ağırlık kazandığı günlerdeyiz. Enfâl Suresi’nin hakikatleri, Gazze’nin kanayan yarasında yeniden hayat buluyor. Allah, bize açıkça buyuruyor: Zalimlerin aldatıcı üstünlüğü bir yanılgıdır; hakikatin, sabrın ve takvanın karşısında hiçbir teknoloji, hiçbir propaganda ayakta duramayacaktır.
Bugün Gazze’nin çocukları bize yalnızca mazlumiyetin gözyaşını değil, aynı zamanda izzetin en yüksek mertebesini hatırlatıyor. Onlar, bütün İslam coğrafyasının suskunluğunu, zilletini ve işbirlikçiliğini haykıran birer şehadet nişanıdır. Bizler, ya bu şehadet sancağını taşırız ya da tarih bizi ihanetin karanlık sayfalarına gömer.
Unutmayın! Allah’ın vaadi haktır. Müminlerin zaferi teknolojiyle değil, imanla yazılacaktır. Tanklar, uçaklar, füzeler yeryüzünü kana bulasa da Allah’ın kelimesi üstün gelecek; zalimlerin destanı çökecek, mazlumların duası semayı yarıp yeryüzünü yeniden inşa edecektir.
Bu bir çağrıdır: İslam ümmetine, yöneticilerine, alimlerine, gençlerine, kadınlarına, bütün kalbiyle Allah’a yönelenlere… Uyanın! Artık sessizlik, suçtur. Artık suskunluk, zulme ortaklıktır. Artık tarafsızlık, ihanettir. Allah’ın ayetleri önümüzde dururken, bir başka yol aramak alçaklıktır.
Ey zalimlere göz yuman yöneticiler! Ey menfaat için ümmetin kanını pazarlık konusu yapan işbirlikçiler! Allah size mühlet veriyor ama bu mühlet ebedi değildir. Tarih, sizin adınızı ihanetle anacak. Milletler, sizin saltanatınızı lanetle hatırlayacak. Ve Rabb’in huzurunda, en sevdiğiniz mallarınız bile sizi kurtaramayacak.
Ey iman edenler! Artık diriliş vaktidir. İmanınızı yeniden kuşanın, birlik sancağını kaldırın, ilmi ve adaleti yol edinin, direnişi şeref sayın. Zira bu ümmetin yeniden ayağa kalkışı, Allah’ın vaadine iman etmiş az sayıda müminin yüreğinde başlar.
Bizim ültimatomumuz açıktır: Zalimler yok olacak, mazlumlar kazanacak. Allah’ın dini üstün gelecek. İman edenler asla kaybetmeyecek.
“Artık Allah’ın vaadine güvenin, zalimlere meyletmeyin, mazlumların duasına ortak olun. Çünkü zafer, teknolojinin değil, imanın mirasıdır.”
“Zafer, teknolojinin değil; imanın ve adaletin mirasıdır.”
Erol Kekeç/13.09.2025/Sancaktepe/İST
