Bu Blogda Ara

9 Eylül 2024 Pazartesi

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği-5

5-Toplumsal Gerçeklik: Algı ve Gerçek Arasındaki Çatışma

Halkın Güncel Ekonomik, Sosyal ve Politik Beklentileri

Türkiye’de halkın ekonomik, sosyal ve politik beklentileri son yıllarda önemli bir değişim geçirdi. Ekonomik sıkıntılar, sosyal adaletsizlikler ve politik belirsizlikler, toplumun beklentilerini yeniden şekillendirdi.

Ekonomik Beklentiler:

Yüksek Enflasyon ve Alım Gücü: Türkiye, uzun bir süredir yüksek enflasyon ve para birimindeki değer kaybı ile mücadele ediyor. Bu durum, halkın alım gücünü önemli ölçüde azalttı ve temel ihtiyaçları karşılamada zorluklar yaşanmasına neden oldu. Halk, ekonomik istikrar, enflasyonun kontrol altına alınması ve işsizlik oranlarının düşürülmesi gibi somut ekonomik çözümler bekliyor.

Gelir Dağılımı ve Adalet: Gelir dağılımındaki eşitsizlik, halk arasında büyüyen bir rahatsızlık kaynağıdır. Toplumun geniş kesimleri, ekonomik büyümeden pay alamadıkları hissine kapılmış durumda. Halk, daha adil bir gelir dağılımı, vergi politikalarında reform ve yolsuzlukla mücadele konusunda somut adımlar bekliyor.

Sosyal Beklentiler:

Eğitim ve Sağlık Hizmetleri: Eğitim ve sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması, halkın öncelikli sosyal beklentileri arasında yer alıyor. Özellikle pandemi sürecinde sağlık sisteminin eksiklikleri gün yüzüne çıktı. Halk, daha erişilebilir, kaliteli ve adil sağlık hizmetleri ile eğitim sisteminde reformlar talep ediyor.

Sosyal Adalet ve Hukuk: Adalet sistemine olan güvenin azalması, toplumda ciddi bir sorun olarak algılanıyor. Halk, adaletin daha hızlı, etkili ve tarafsız işlemesini bekliyor. Ayrıca, sosyal adaletin sağlanması, dezavantajlı grupların korunması ve fırsat eşitliğinin sağlanması da öncelikli talepler arasında.

Politik Beklentiler:

Demokratik Normlar ve Özgürlükler: Türkiye’deki siyasi kutuplaşma ve otoriterleşme eğilimleri, halkın demokratik normlara ve bireysel özgürlüklere olan talebini artırdı. Toplum, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve insan haklarına saygı gibi temel demokratik ilkelerin korunmasını istiyor.

Yönetişim ve Şeffaflık: Halk, hükümetin ve kamu kurumlarının daha şeffaf olmasını, hesap verebilirliğin artırılmasını ve yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele edilmesini bekliyor. Bu beklenti, kamu yönetiminde liyakat esaslı bir sistemin kurulması yönündeki talepleri de beraberinde getiriyor.

Liderin Gerçekliği ile Toplumun Algısı Arasındaki Farklar

Liderlerin sunduğu gerçeklik ile toplumun algıladığı gerçeklik arasında zaman zaman ciddi farklar oluşabilir. Bu farklar, liderin söylemleri ile halkın yaşadığı günlük deneyimler arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanır.

Liderin Gerçekliği:

Başarı Söylemleri: Siyasi liderler, genellikle elde ettikleri başarıları vurgular ve toplumun karşı karşıya olduğu sorunları ya küçümser ya da farklı bir çerçeveye oturtarak sunar. Örneğin, hükümet yetkilileri ekonomik büyüme rakamlarını öne çıkarırken, halkın yaşadığı ekonomik zorluklar görmezden gelinebilir. Bu tür söylemler, hükümetin kendi gerçekliğini inşa etmesine yardımcı olur.

Kontrollü Algı Yönetimi: Liderler, medya ve propaganda araçlarıyla halkın algısını şekillendirmeye çalışır. Bu süreçte, medyanın bağımsızlığı azalırsa, liderin sunduğu gerçeklik daha baskın hale gelir. Ancak, bu durum, toplumun geniş kesimleri tarafından deneyimlenen gerçeklerle örtüşmediğinde, lider ile halk arasındaki güven bağı zedelenebilir.

Toplumun Algısı:

Gerçek Hayat Tecrübeleri: Halkın gerçekliği, günlük hayatlarında deneyimledikleri ekonomik zorluklar, sosyal adaletsizlikler ve politik belirsizlikler üzerinden şekillenir. Eğer liderlerin söylemleri bu deneyimlerle uyuşmazsa, halkın algısı ile liderin gerçekliği arasındaki fark büyür. Bu fark, zamanla toplumsal memnuniyetsizliğe ve liderin meşruiyetine olan güvenin zedelenmesine yol açabilir.

Algı ve İletişim Kopukluğu: Liderlerin halka ulaşmada kullandıkları yöntemler, toplumun geniş kesimleri tarafından yeterince anlaşılmadığında ya da inandırıcı bulunmadığında, bu iletişim kopukluğu daha da derinleşir. Halkın beklentilerinin karşılanmadığını hissetmesi, sosyal huzursuzluk ve politik değişim taleplerini artırabilir.

Medya, Sosyal Medya ve Kamuoyu Oluşturmadaki Etkileri

Geleneksel medya ve sosyal medya, liderlerin sunduğu gerçeklik ile toplumun algısı arasındaki farkın oluşmasında ve bu farkın derinleşmesinde kritik bir rol oynar.

Geleneksel Medya:

Medyanın Kontrolü ve Algı Yönetimi: Geleneksel medya, hükümetler ve liderler tarafından manipüle edilebilir. Medyanın hükümet kontrolüne girmesi, halkın sadece hükümetin sunduğu bilgiye erişimini sağlar ve farklı bakış açılarına ulaşmasını engeller. Bu durum, toplumun gerçekliği tam olarak kavrayamamasına ve liderlerin sunduğu gerçekliği sorgulamamasına yol açar.

Haberlerin Çarpıtılması ve Kamuoyu: Medya, haberlerin sunum şeklini kontrol ederek kamuoyunu şekillendirebilir. Olumlu gelişmelerin abartılması ve olumsuz olayların küçümsenmesi, liderlerin halk üzerindeki etkisini artırabilir. Ancak, bu tür bir medya kontrolü, uzun vadede halkın güvenini kaybetmesine ve alternatif bilgi kaynaklarına yönelmesine neden olabilir.

Sosyal Medya:

Alternatif Bilgi Kaynağı: Sosyal medya, geleneksel medyanın kontrolüne karşı bir alternatif olarak ortaya çıktı. Halk, sosyal medya aracılığıyla farklı bakış açılarına erişebilir, kendi deneyimlerini paylaşabilir ve liderlerin sunduğu gerçekliği sorgulayabilir. Bu durum, liderlerin söylemlerine olan güveni zedeleyebilir ve halkın gerçekliğini yeniden tanımlamasına yardımcı olabilir.

Dezenformasyon ve Algı Bozucu Kampanyalar: Ancak, sosyal medyanın yaygınlaşması aynı zamanda dezenformasyonun yayılmasını da kolaylaştırdı. Yanlış bilgi ve propaganda kampanyaları, toplumun gerçeklikle olan bağını daha da koparabilir ve algı karışıklığına yol açabilir.

Toplumsal gerçeklik, liderlerin sunduğu gerçeklik ile halkın günlük deneyimleri arasında şekillenir. Halkın ekonomik, sosyal ve politik beklentileri ile liderlerin sunduğu gerçeklik arasındaki uyumsuzluk, toplumda güven erozyonuna yol açabilir. Medya ve sosyal medya, bu süreçte kritik bir rol oynar ve toplumsal algının şekillenmesine doğrudan etki eder. Gerçeklik ile algı arasındaki bu çatışma, toplumsal huzursuzlukların kaynağı olabilir ve liderlerin meşruiyetine olan güveni zedeleyebilir. Bu nedenle, liderlerin halkın gerçek beklentilerini anlaması ve politikalarını buna göre şekillendirmesi, toplumsal barış ve istikrar için hayati öneme sahiptir.

Bahadır Hataylı/Eylül-2024



8 Eylül 2024 Pazar

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği-4

 4-Erdoğan'ın Liderlik Anlayışı ve Çevresi

Erdoğan'ın Çevresi ve Politikalarını Etkileyen Unsurlar

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’deki siyasi kariyeri boyunca güçlü bir liderlik figürü olarak tanındı. Ancak, bu liderlik anlayışı ve politikalara yön veren kararları, büyük ölçüde çevresindeki kişiler ve kurumlar tarafından şekillendi. Erdoğan’ın liderlik anlayışı, genellikle merkeziyetçi, otoriter ve pragmatik olarak tanımlanabilir. Bu anlayış, Erdoğan’ın hem iç hem de dış politikadaki kararlarını etkileyen birkaç temel unsurla desteklenmektedir:

Danışmanlar ve Bürokratlar: Erdoğan, kariyerinin başından itibaren etrafında güven duyduğu bir danışman kadrosu oluşturdu. Bu danışmanlar, ekonomik, siyasi ve sosyal politikalarda Erdoğan’ın kararlarını etkileyen ana unsurlar arasında yer aldı. Ancak zamanla, bu danışmanlar arasında liyakate dayalı bir seçimin yerini sadakat aldı. Bu durum, bazı politika hatalarına yol açtı ve kamuoyunda eleştirilerin artmasına neden oldu.

Parti İçi Dinamikler: AKP’nin iç dinamikleri de Erdoğan’ın liderlik anlayışını şekillendiren önemli bir unsur oldu. Partinin ilk yıllarında, farklı ideolojik eğilimlere sahip isimlerin bir araya gelmesiyle oluşan bir koalisyon niteliğindeydi. Ancak, zamanla Erdoğan, parti içinde daha merkezi bir rol üstlendi ve muhalif sesleri bastırarak kendi liderliğini güçlendirdi. Bu, partinin politikalarını homojenleştirirken, aynı zamanda farklı görüşlerin dışlanmasına ve karar alma süreçlerinin daralmasına yol açtı.

Medya ve Kamuoyu: Erdoğan, medya ve kamuoyunu manipüle etme konusunda da oldukça başarılı oldu. Medyanın büyük bir kısmının hükümet kontrolüne girmesi, Erdoğan’ın politikalarının kamuoyunda olumlu bir şekilde sunulmasını sağladı. Ancak, bu durum aynı zamanda eleştirel medya organlarının susturulmasına ve halkın alternatif bilgi kaynaklarına erişiminin kısıtlanmasına yol açtı.

Uluslararası Etkiler: Erdoğan’ın politikalarını etkileyen bir diğer önemli unsur, uluslararası ilişkiler ve küresel dinamiklerdir. Türkiye’nin jeopolitik konumu ve Ortadoğu’daki gelişmeler, Erdoğan’ın dış politikasında önemli bir rol oynadı. Özellikle 2011’de başlayan Arap Baharı ve Suriye İç Savaşı, Erdoğan’ın bölgedeki rolünü yeniden tanımlamasına neden oldu. Bununla birlikte, Batı ile ilişkilerde yaşanan gerginlikler de Erdoğan’ın iç politikada daha milliyetçi ve otoriter bir çizgiye kaymasına yol açtı.

Kamuoyunda Oluşan Algı ve Liderlik Üzerine Etkileri

Erdoğan’ın liderlik anlayışı ve çevresinden etkilenerek aldığı kararlar, kamuoyunda çeşitli algıların oluşmasına neden oldu. Bu algılar, zamanla Erdoğan’ın liderlik imajını şekillendirdi ve toplumun farklı kesimlerinde farklı tepkilere yol açtı.

Güçlü Lider Algısı: Erdoğan, özellikle iktidarının ilk yıllarında ekonomik büyüme ve siyasi istikrar sağladığı için geniş bir halk kesimi tarafından güçlü bir lider olarak algılandı. Bu algı, Erdoğan’ın kişisel karizması ve halkla doğrudan iletişim kurma becerisiyle pekiştirildi. Ancak, zamanla bu güçlü lider algısı, otoriter bir yönetim tarzına dönüştü. Muhalefetin susturulması, medya kontrolü ve sivil toplum üzerindeki baskılar, bu algının otoriter bir lider imajına evirilmesine neden oldu.

Sadakat ve Liyakat Tartışması: Erdoğan’ın çevresinde sadakatin liyakatten daha önemli hale gelmesi, kamuoyunda eleştirilere yol açtı. Bu durum, özellikle bürokraside ve parti içindeki atamalarda liyakatsiz kişilerin göreve getirilmesiyle sonuçlandı. Bu da devlet mekanizmasının etkinliğini azalttı ve kamuoyunda güven kaybına neden oldu.

Popülist Söylemler ve Halkla Bağ: Erdoğan, popülist söylemleri ve halkla doğrudan kurduğu bağ sayesinde uzun süre geniş bir seçmen kitlesini etkilemeyi başardı. Ancak, popülist söylemlerin uzun vadede ekonomik ve sosyal sorunları çözmek yerine derinleştirmesi, halkın Erdoğan’a olan güveninin sarsılmasına neden oldu. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde bu söylemler, halkın günlük hayatını olumsuz etkileyen sorunların üzerini örtmek için yetersiz kaldı.

Lider-Çevre Dinamiğinin Toplumsal Algı Üzerindeki Rolü

Erdoğan’ın liderliği ile çevresindeki kişiler ve kurumlar arasındaki dinamik, Türkiye’deki toplumsal algıyı önemli ölçüde şekillendirdi. Lider-çevre dinamiği, sadece Erdoğan’ın politikalarını değil, aynı zamanda halkın Erdoğan’a olan bakış açısını da etkiledi.

Karar Alma Süreçleri ve Çevresel Etkiler: Erdoğan’ın çevresindeki danışmanlar ve bürokratlar, onun karar alma süreçlerinde kritik bir rol oynadı. Ancak, bu süreçte çevrenin etkisi arttıkça, halk arasında "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söylemi yaygınlaştı. Bu söylem, Erdoğan’ın kişisel karizmasını korumasına yardımcı oldu, ancak zamanla çevresel etkilerin olumsuz sonuçları Erdoğan’ın liderlik imajını da zedelemeye başladı.

Toplumsal Kutuplaşma: Erdoğan’ın liderlik anlayışı ve çevresindeki kişilerle olan dinamik, Türkiye’deki toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdi. Erdoğan, zaman zaman toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getiren söylemler kullandı ve bu da toplumsal uyumun zedelenmesine yol açtı. Bu kutuplaşma, sadece siyasi arenada değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerde de derin yarılmalara neden oldu.

Güven Erozyonu: Lider-çevre dinamiğindeki olumsuzluklar, zamanla halkın Erdoğan’a olan güveninin erozyona uğramasına neden oldu. Özellikle ekonomik krizler, yolsuzluk iddiaları ve demokratik normların zedelenmesi, Erdoğan’a olan desteğin azalmasına yol açtı. Bu süreçte, Erdoğan’ın liderlik anlayışı ve çevresel faktörlerin halk üzerindeki etkisi, kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

Erdoğan’ın liderlik anlayışı ve çevresi, Türkiye’nin siyasal ve sosyolojik yapısını derinden etkiledi. Erdoğan’ın çevresi ve bu çevrenin politikalar üzerindeki etkisi, zamanla kamuoyunda çeşitli algıların oluşmasına neden oldu. Bu algılar, Erdoğan’ın güçlü lider imajını hem güçlendirdi hem de zamanla aşındırdı. Lider-çevre dinamiği, toplumsal algıyı şekillendiren en önemli unsurlar arasında yer aldı ve bu dinamik, Türkiye’nin siyasal geleceğini belirlemede kritik bir rol oynamaya devam ediyor.

Bahadır Hataylı/Eylül 2024



6 Eylül 2024 Cuma

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği-3

3-Toplumsal Değişim ve Güven Erozyonu

31 Mart Sonrası Değişim ve Seçim Sonuçlarının Toplumsal Yansımaları

2019'da gerçekleştirilen 31 Mart yerel seçimleri, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu seçimler, özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerin kaybedilmesiyle sonuçlandı ve bu durum, AKP’nin uzun yıllardır süregelen hakimiyetinde bir kırılma noktası olarak değerlendirildi. Bu sonuçlar, Erdoğan liderliğindeki iktidarın toplumsal destek tabanında meydana gelen değişimleri ve güven erozyonunu gözler önüne serdi.

Seçim sonuçları, Erdoğan ve AKP’ye yönelik halkın güveninde ciddi bir düşüşün habercisi oldu. Bu düşüşün ardında yatan temel sebepler arasında ekonomik sıkıntılar, artan işsizlik oranları, hayat pahalılığı, özgürlüklerin kısıtlanması ve yolsuzluk iddiaları yer alıyordu. Özellikle genç nüfus arasında AKP’ye yönelik destek giderek azalırken, toplumun farklı kesimlerinde artan bir memnuniyetsizlik hali gözlemlendi.

Bu seçimlerin toplumsal yansımaları, Türkiye’deki siyasal atmosferin ve sosyolojik yapının değişmeye başladığını gösterdi. Seçmenler, yerel yönetimlerde değişim arzusunu açık bir şekilde ifade ederken, bu durum AKP’nin liderlik anlayışına yönelik eleştirilerin de artmasına neden oldu. 31 Mart seçimleri, halkın AKP’nin politikalarına olan güveninin sarsıldığını ve yeni siyasi arayışlara yöneldiğini ortaya koydu.

"Cumhurbaşkanımız İyi, Etrafı Kötü" Söyleminin Dönüşümü

Erdoğan’ın uzun yıllar boyunca süregelen popülaritesi, "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söylemiyle büyük ölçüde korunmuştu. Bu söylem, halkın Erdoğan’a duyduğu kişisel güveni sürdürmesine ve etrafındaki bürokratlar, danışmanlar veya parti yöneticileri üzerinden iktidara yönelik eleştirilerin yöneltilmesine neden oldu. Ancak, zamanla bu söylemde de bir dönüşüm yaşandı.

Ekonomik krizlerin derinleşmesi, özgürlüklerin kısıtlanması ve demokratik normlardan uzaklaşılması gibi faktörler, Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin doğrudan kendisine yönelmesine neden oldu. Artık sadece çevresindekiler değil, Erdoğan’ın kendisi de bu eleştirilerin odağı haline geldi. Halkın gözünde, iktidarın sorunlarının temelinde sadece etrafındaki kötü yönetim değil, Erdoğan’ın da bu sorunlara sebep olan kararları yatmaya başladı.

Bu dönüşüm, halkın Erdoğan’a yönelik kişisel güveninin de erozyona uğradığını gösterdi. Özellikle ekonomik sıkıntıların doğrudan halkın günlük hayatını etkilemesi, Erdoğan’ın popülaritesinde ciddi bir düşüşe yol açtı. "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söylemi, yerini daha eleştirel bir bakış açısına bıraktı ve bu durum, Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarının toplumsal tabanını zayıflattı.

Güven Erozyonunun Nedenleri ve Toplumsal Yansımaları

Güven erozyonunun arkasında yatan nedenler, çok boyutlu ve karmaşıktır. Temel faktörlerden biri, Erdoğan ve AKP hükümetinin ekonomik politikalarda yaşadığı başarısızlıklardır. 2018 yılında başlayan ekonomik kriz, döviz kurlarındaki artış, yüksek enflasyon ve işsizlik oranlarının yükselmesi, halkın yaşam standartlarını olumsuz yönde etkiledi. Bu durum, Erdoğan’a duyulan güvenin temelini oluşturan ekonomik başarıların yerle bir olmasına neden oldu.

Bir diğer önemli neden, demokratik normların ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesidir. Özellikle Gezi Parkı protestoları, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL dönemi ve bu dönemde gerçekleştirilen toplu işten çıkarmalar, tutuklamalar ve basın üzerindeki baskılar, toplumun geniş kesimlerinde büyük bir huzursuzluk yarattı. Bu gelişmeler, Erdoğan hükümetine olan güvenin sarsılmasına ve demokratik süreçlere olan inancın zayıflamasına yol açtı.

Güven erozyonunun toplumsal yansımaları ise oldukça derin ve geniş kapsamlı oldu. Öncelikle, toplumda artan bir kutuplaşma ve siyasi gerilim gözlemlendi. AKP’yi destekleyenler ve muhalifler arasındaki ayrışma, toplumsal barışı tehdit eder boyutlara ulaştı. Ayrıca, ekonomik sıkıntıların artmasıyla birlikte, toplumun farklı kesimlerinde huzursuzluk ve memnuniyetsizlik büyüdü. Bu durum, özellikle genç nüfusun geleceğe yönelik umutsuzluğunu artırdı ve yurtdışına göç etmeyi düşünenlerin sayısında ciddi bir artışa neden oldu.

Toplumsal güven erozyonu, aynı zamanda siyasette de yeni arayışları beraberinde getirdi. İyi Parti, HDP ve yeni kurulan Gelecek ve DEVA partileri gibi alternatif siyasi oluşumlar, AKP’nin kaybettiği desteği kazanmayı hedefleyen yeni siyasi aktörler olarak sahneye çıktı. Bu partiler, Erdoğan’a olan güvenin azalmasından doğan boşluğu doldurmaya çalışarak, Türkiye siyasetinde yeni dinamikler oluşturdu.

Toplumsal değişim ve güven erozyonu, Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı en belirgin olgulardan biridir. 31 Mart yerel seçimleri, bu sürecin bir yansıması olarak ortaya çıkmış ve halkın AKP’ye olan güveninin sarsıldığını göstermiştir. "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söyleminin dönüşümü, Erdoğan’a yönelik eleştirilerin artık doğrudan kendisine yöneldiğini ve bu güvenin hızla erozyona uğradığını ortaya koymaktadır.

Güven erozyonunun nedenleri arasında ekonomik krizler, demokratik normların zedelenmesi ve artan toplumsal kutuplaşma gibi faktörler yer almaktadır. Bu sürecin toplumsal yansımaları, Türkiye’nin siyasal ve sosyolojik yapısında derin değişimlere neden olmuş, halkın yeni arayışlara yönelmesine yol açmıştır. Bu değişim, Türkiye’nin gelecekteki siyasal dinamiklerini şekillendirecek önemli bir süreç olarak karşımızda durmaktadır.

Bahadır Hataylı/05 Eylül.2024/


"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!