Bu Blogda Ara

15 Mayıs 2021 Cumartesi

BEN SADECE RABBİME GİDİYORUM

 “Kendilerine gelmiş hiçbir kanıt olmadan, Allah'ın ayetleri hakkında tartışıp duranlar var ya, onların göğüslerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklüğün kuruntusu vardır. Artık Allah'a sığın! O'dur Semi, O'dur Basîr.”Mümin/56

De ki: "Ben, Rabbimden bana açık seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum. “Mümin/66

İnsan tartışmaya meyyal bir varlıktır. Ondan olsa gerek sükunetle hakikati idrak ederek kabullenmek yerine hep sonuca gidilmeyen konular üzerinde tartışarak hakikatin ortaya çıkmasına değil de kendisinin tartışmada bir yerde olmasını daha çok arzular. Sonucu olmayan bir tartışma dipsiz varil gibidir ne atarsanız atınız hep boşa gider ve onun içinde bir şey taşıyamazsınız. Kendisinde hiçbir bağlayıcı kanıt olmadan tartışanın ve bunda da ısrar edenlerin durumu tam da böyledir. Bunlar hakikatin anlaşılmasından ve ortaya çıkıp herkesin hayatında bir yere sahip olmasından pek haz almazlar. Çünkü öyle bir yaşam oluşursa bu tip karakterlerin fazla gündemde kalması mümkün değildir. Hakiki bilgi ve kurallar yaşama mührünü basar ve herkes bu manifestoya göre yaşamını düzenler dolayısıyla boş konuşarak gündem oluşturmak isteyenlerin hayatları pek albeni oluşturmaz. İşte bundan dolayıdır ki, herhangi bir kanıt olmadan sadece tartışan ve bundan haz alarak manevi boşluklarını doldurduğunu sanan varlıklarla yaşam alanı doldu ve taştı.

Allah’ın ayetleri üzerinde tartışarak gündemlerine birer mermi olarak Allah’ın ayetlerini kullananlarla Yezidin ordusu arasında hiçbir fark yoktur. Muaviye ile başlayarak mızraklarına Allah’ın ayetlerini bir kalkan yaparak onunla insanlığı avutmaya çalışan bir zihniyet ile Allah’ın ayetleri üzerinde tartışan günümüzün zihniyeti aynıdır. Sadece farklı zamanlarda aynı yolun neferi olmuş, hakikate ulaşma imkânı olmayan beyin mekanizmaları, hakikat dışında her şeye formatlanmış olduğundan hakkı kabullenmede de sorun yaşayan beyinlerdir.

Yüreklerinde büyüklük kuruntusu yuva kurmuş olanlar hakikate tanık olamazlar. Çünkü bunların amacı hakikatin ortaya çıkması ve insanların yaşamlarını hakikate göre düzenlemeleri için değildir. Bunlar tartışmadan ve cebelleşmeden haz alırlar. Tartışma varsa kendilerini var hissederler ancak tartışma yoksa onların var olup olmadığı da tartışma konusu olur. Kendilerine gelmiş hiçbir bilgi kırıntısı ve delil olmamasına rağmen tartışmaktan haz alanlar kadar doğruluğa yakın olmayan kimler olabilir. Doğruluk, hakikatin ortaya çıkması ve kimseye mal olmadan sadece yaşamları düzenlemek ve onlara yol göstermek için etrafa ışık yayan değerlerdir. Bu değerler her ortamda korunurlar ve onların yaygın hale gelmesi için onlara yardım ve destek olanlar da asla tükenmeyecektir. Doğruluk, iddia ettiği gerçekliğin insanın yaşam donanımları olan yaratılış donanımları ile uyum içinde olmasıdır. Bu doğrular, varlıkları belli kişiler tarafından savunur olması ya da yaşam alanına aktarılıp aktarılmamasına bakılmaksızın kendi varlıklarını içten mekanizmalı olarak hem korurlar hem de devamlılık oluştururlar.

Allah’ın ayetlerini ancak ona İman eden ve onun uğruna canlarını mallarını harcamaktan tereddüt etmeyenler anlayabilir ve onun hakkında açıklayıcı bilgiler aktarabilirler. Çünkü onların yanında bir kitap olduğundan anlatacakları bilgilerin de bir dayanağı ve temeli vardır. Temeli olan bilgiler ancak ve ancak yaşama bir ışık olabilir ve insanlığı aydınlatır. Aydınlatmaktan yoksun bilgilerin tümü tartışmaya dayanan ve kendisini aydınlatamadığı halde herkese bir aydınlatıcı olarak sunulması onun doğru olduğu anlamını taşımaz.

“Kendilerine gelmiş hiçbir kanıt olmadan, Allah'ın ayetleri hakkında tartışıp duranlar var ya, onların göğüslerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklüğün kuruntusu vardır. Artık Allah'a sığın! O'dur Semi, O'dur Basîr.”Mümin/56

De ki: "Ben, Rabbimden bana açık seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum. “Mümin/66

Hiçbir bağlayıcı kaynağı olmayan ve kendilerine gelen bir bilgi olmadığı halde sürekli tartışma yaparak doğru iş yaptığını sananlardan daha ahmak kimler olabilir. Günümüzün insanı ahmaklıkta sınır tanımıyor. Kitle iletişim araçlarına baktığınızda görsel medyadan tutun hayat hakkında sizi bilgilendirdiğini sandığınız tüm enformasyon araçları insanları boş uğraşlarla buluşturarak onları anlamsız bir hayatın kollarına taşımaktadır. Anlamsız bir yaşamın kapsamı içinde kendi imhası için uğraş verenler ne zamandan bu yana insanlığın kurtuluşuna reçeteler oluşturmaktadır.

Tabiat ayetleri ile doğrudan desteklenmeyen ve bilimsel olarak bir varlık sebebi olmayanlar asla ve kata doğruluk taşımazlar. Doğruluğu olmayan bilgiler sadece kuruntu ve kurguların böyle bilgileri tartışma zeminine taşımasıyla gündemde kalmaya devam eder. Bu bilgiler fonksiyonel olduklarından ve insanlık için sorunlara çözüm getirdiğinden gündem olmazlar. Şarlatanların bir ortamda sürekli gündemde olması onların çok doğru işler yapmasından veya insanlık için değerli çalışmalara imza atmasından değildir şüphesiz, ancak sofistike bir anlayış gibi tartışmayı devam ettirmelerinden ve bu tartışmada kimin kime daha baskın bir rol oynamasına bağlıdır. Yani tartışmayı kim sonuna kadar götürebiliyor ve muhataplarını bastırıyorsa o hep gündem olur ve doğru bir değermiş gibi ona önem atfedilir. Doğruluğun ölçüsünün olmadığı ancak kimlerin boş vakitlerini işgal diyorsa, işgal ettiği yer kadar bir doğruluk değerine sahip olduğu ortamda, hakiki doğru ve gerçekliği olan çelişkisiz tutarlı temellendirilmiş bilgilere ulaşmanız da o kadar zor olur.

Tartışmayı seven ortamlar hakikatten hoşlanmazlar. Çünkü hakikatler böyle yaşamların en korkulu anlarıdır. Korkularıyla barışabilenler her zaman temellendirilmiş bir yaşamı temsil ederler.

Allah’ın ayetleri üzerinde tartışan ve göğüslerinde asla ulaşamayacakları büyüklük kuruntusu barındıranlar, muhataplarına hakikati aktardıklarını sanmasınlar. Hakikat bir gerçeklik gibidir, insanların onu kabullenmesine gerek kalmadan doğruluklarını haykırırlar. Çünkü Hakikat ile Yaratıcı arasında mutlak ilgi ve iletim bağı vardır. Hakikatler hep ondan zuhur ederler. Daha sonra dünyada hakikati hakikat olduğu için kabullenip teslim olanlarda da karşılık bulurlar. Hakikate karşı olanlar,hakikatin görüntülendiği gerçeklere bakarak aslında gerçeği yalanlayıp inkâr etmezler, onlarda bilirler ki gerçeklik onlara sesleri kadar yakındır. Ama onlar doğrudan hakikate düşman olduklarından hakikatin kendisinde tecelli ettiği gerçekliği yok sayarak hakikatin vuku bulmasını ve yeryüzünde görüntülenmesini istemezler. Hakikatler, Allah’ın hamt sıfatı gibidir. Yani kimse onu hamt etmese de o mutlak hamt edilendir. Hakikatler de böyledir, kimse onu kabullenmese de onun şanından hiçbir şey kaybolmaz. Ondan dolayıdır ki Hakikatleri kendi kibir ve gururlarına katarak onunla anlamsız bir tartışmaya ve yarışa tutuşanlar sizi asla aldatmasın onlardan hiçbir sonuç çıkmaz sen semi ve basar olana sığın. Tüm bu olanların mutlak şahidi, her şeyi gören ve duyan Allah’tır. Hakikatte onun yanındadır. Alacakların onunla bağ kurması gerekli ve kaçınılmazdır. Allah ile bağ kuramayanların tüm konuşmalarında bir hayır bulamazsınız Allah’a sığınmak ve hakikati ondan gelecek kaynaktan alarak yaşamınıza devam edin….

De ki: "Ben, Rabbimden bana açık seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum. “Mümin/66

Benim, sizin hiçbir bilgi ve dayanak olmadan yakardıklarınızla asla işim olmaz. Bana açık seçik bilgiler ihtiva eden Rahman’ın ayetleri geldi, Onu bana ulaştıran ve önümü sadece aydınlatacak olanın o olduğunu anlatan da yerin ve Göklerin rabbi Allah’tır. Allah asla doğru olmayan hakikat dışında hiçbir şey söylemez. O zaman mutlak hakikati anlatana mı yoksa sizlerin hiçbir dayanağı olmayan iddia ettiğiniz düzmece bilgilerinize mi uyacağız. Sizlerin dayanaksız düzmece kibir ve gururu barındıran sahip olduğunuz bilgileriniz tamamıyla karanlıklara taşımaya yönelik bilgilerdir. Oysa benim rabbim tüm karanlıklardan alıp mutlak nura götürecek bir bilgiye sahiptir. İnanacak olanlar mutlak aydınlık sahibinin nuruyla nurlansın ki, tüm yanlış ve doğruları ayırt edecek hakiki bir ölçüye kavuşsun.

Allah’tan uzak Allah’ın berisinden kendinize dost tutarak sizi Allah’a götürecek sandığınız bilgilerinizin tümü hakikatin yolunu tıkayarak sizlere karanlıkları hakikatmiş gibi göstermeye çalışan anlamsız temeli olmayan dayanaksız boş kuruntulardan ibarettir. Bu kuruntular mezbelesinden çıkmadan hakikat deryasında yüzmek mümkün değildir. Yüzdükçe yüzen koştukça koşan, uçtukça uçan yürüdükçe yürüyen ve hakiki bilginin doyumu olmadan sürekli öğrenme ve anlama sürecine girerek geniş bir sadr sahibi olarak yaşamak için herkesin hakikat otağında buluşması kaçınılmazdır.

Ben sizin taptığınız ve değer verip hakikatmiş gibi gündeminizden düşürmediğiniz o yaşamınızdan uzak kılındım. Çünkü ben hakikatin yolunun ne olduğunu bana tanımlayan bir kitapla tanıştım. Bu kitap rabbimin emir ve isteklerini içerdiğinden ,onun isteklerini bir yana bırakıp sizin arzularınızla boğuşmam bana yasaklandı. Onun için neden kendi yaşamınızdan uzak farklı bir ortamda mücadele ettiğimi ve sizin ortamınızda boy göstermediğimi bana sormayın…Onlar bana yasaklandı ve ben mutlak kaynakla tanıştıktan sonra, geride kalan ve Allah’tan beri olan yalvardıklarınızın tümü benden uzaklaştırıldı. Ben sadece Göklerin ve Yerin Rabbine yürek ve avuç açmakla emrolundum.

De ki: "Ben, Rabbimden bana açık seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum. “Mümin/66

Geçmiş kültür kırıntılarınızdan kalanların hepsini hakikat kanatlarının havalandırdığı kapsamda değilse hepsini ayaklarımın altına aldım. Rabbim bana kitabını öğrettikten ve hakikate giden yolu gösterdikten sonra sizin sahip olduklarınıza dönüp bakarsam, denizin öbür yakasına geçtiğimde Samir’i gibi yeni bir buzağı yapma ihtimali olacağından rabbim sizin bilgilerinizle olan tüm bağlarımı kopardı ve sadece kendisine kulluk yapmamı emretti ben rabbimin isteklerinden başkasına asla uymam…Rabbimden apaçık ayetler geldi, apaçık ayetlerle yolu gösterene mi yoksa hiçbir gittiği yolun ne olduğunu bilmeyenlere mi uymak daha hayırlıdır. Benim rabbim hayır üzerine hayır ve nur üzerine nurdur. Allah’ın Nur vermediği kimselerin nurumu olur. “Ey cahiller yoksa siz bana Allah’tan başkasına kulluk yapmamı mı emrediyorsunuz…?” Ben yüzümü gökleri ve yeri yaratan kendisinin başka ortağı olmayan Tüm mülkün sahibi tek olan Allah’a çevirdim…

Tüm bu uyarılara rağmen şayet ısrar eder ve beni sizin ortamınıza taşımak isterseniz biliniz ki, ben rabbime dayandım o beni sizin tüm kötülüklerinizden korur.O tüm tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirecek kadar kuvvet ve kudret sahibidir…Size söylediğimi bir gün anlayacaksınız O gün gelmeden önce Bu kitabın dili ile size söylediğimi anlamanızı istiyorum. Bu kitap en doğru olana götürür, onun tüm bilgileri temellendirilmiştir. Onda asla bir eksiklik ve tutarsızlık bulamazsınız, olduğunu iddia ediyorsanız bu sizin aklınızın ve bilginizin geldiği seviyeyi gösterir…Mutlak güç ve kudret sahibi Allah’ın bildirdiğine uymaktan sizi alıkoyan nedir, siz beni yaratan, bana rızık veren, beni yaşatan ve beni öldürecek ve sonra hesaba çekecek olan bir Allah’a kulluk yapmaktan kaçınıyor ve ona ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da ben sizlerin düzmece ilahlarınızdan mı korkacağım “Ey cahiller siz küfrünüzle birazcık oyalana durun muhakkak ki gideceğiniz yer ateştir…Orası ne kötü bir yer ve sondur. Rabbim bizi ateşin azabından koru bizleri huzurunda mahcup olmadan sadece senden bekleyenlerden eyle…Bizi kendine dost edindiğin en samimi ihlas sahibi kullarınla haşret…Sen duaları karşılıksız bırakmazsın, bu dualarımızı anlamlı kılacak sahih akide, Salih amel vakarlı duruş, sebat eden anlayış, imtihanlarda sabreden yürek ve dayanabilen bir zihinle mücadele edenlerden eyle…

Rabbim biz sana teslim olduk bu teslimiyetimiz azmimizi ve çabamızı artırdı…Azmiyle yola çıkan çabasıyla yorulmayan sonucu senden uman, kazanımlarıyla yüceldiğini sanmadan kendisinin bir damla su olduğu idraki ile yaşayan mütevazi ve hiçbir kınayıcının kınamasından endişe etmeden İbrahim gibi ben sadece Rabbime gidiyorum diyen kullardan eyle bizleri…Âmin…Selam saygı muhabbet ve dualarımla!

Erol KEKEÇ/15.05.2021/12.00



14 Mayıs 2021 Cuma

BİR DURUŞUN VAR DÜNYAYA DEĞER!

 Çocukluğumdan beri âşık olduğum ve bir tülü bu aşkımı sona erdiremediğim bir aşkım oldu. Öyle bir sevgili ki onun için yemediğim kazık ve uğramadığım ihanet olmamasına rağmen beni kendisine öyle bir bağladı ki koparabilene aşk olsun. Ondan daha işveli daha samimi ve söyledikleri yüreğimin ortasına silinmez harflerle yazılan başka bir sevgili bulamadım, bulsaydım bunu dama atacaktım ancak nafile…Bunun hayatıma ilk girdiği yer ve zaman çocukluk yıllarım babam Rahmetli tanıştırmıştı beni öyle dokunaklı ve içten konuşarak yüreğimi çaldı ki, babam gideli 27 sene oldu ama o bir türlü beni bırakıp uzaklaşmadı, sanki onun emanet bıraktığı ve benimle beşik kertmesi dedikleri bir sevgili gibi bütünleşti.

Ömrümü yedi ama helal olsun onun bir duruşu bir ömre değer mi değer. Beni çok yordu, zaman zaman hasbihal ederken arada bir bana dokundurmadı değil, âmâ onun o dokundurması bile beni kendisine bağlamaya yetti. Hangi ortama gittiysem hep benimle geldi, sen şurada dur ben onlarla bir anlaşayım sonra seninle oturur bir çayhanede dertleşiriz dedimse dinlemedi, sanki üzerimde elbise gibi hep o durdu. Bazen kendimle baş başa kaldığımda buna haber vermeden gideyim iş bitince haber vereyim dedim ama olmadı sanki içime yuva kurmuş oradan bana seslenerek hey iyi düşün değer mi dediğinde ben de irkilerek, hakikaten değer mi dememle tüm işler sarpa sarar oldu. Çok iyi bir dostluk kurduk ama bu dostluk, dost olmanın ötesine geçti hayatımı ipotek aldı ondan olsa gerek kendisinden başka kimseye yar etmiyor, arabesk aşıklar gibi ya benim olursun ya kara toprağın, demeye başladı son dönemde!

Babam rahmetli bunun zil zurna âşık olacağını biliyordu sanıyorum, beni hayatta ilk bununla tanıştırdı, o gündür bu gündür acılı aşkları yaşıyoruz hep…Bu acılı aşkın cilvesine dayanamayan çocuklar da kendi başlarına yola düştüler, bu kadar sıkı aşk bizi yaşamdan koparır diyerek onlar da kapıyı suratımıza kapatarak herkesin âşık olduğu yollardan hayata âşık olmaya koyuldular. Herkes anlatır leyla ile Mecnunu, Hâce ile Siyabendi,Kerem ile Aslıyı ama kimse onların kurdukları bir evden bahsetmezler. Eğer aşk bu ise bize bunların aşkı değil, serseri ve her tarafta olan bazen bizi bizden alan herkesle birlikte çalıp, herkes gibi oynayan dünyada dikili birçok ağacı olan aşklar lazım bize…Adı varmış kendisi yokmuş ne yapalım bu dünyada o aşkların yeri yok, biz de onların aşkına kanarsak öyle zaman gelir ki bizim de yüzümüze kapılar kapanır, işte o kapıları biz bugün kapayalım ki, en azından nesliniz tükensin de insanlar istediği gibi yaşasın diyerek bizden uzaklaştılar.

Ne biçim bir aşk bu diyeceksiniz, aşk acı verir mi yahu diyenlerinizin olacağını biliyorum…Vallahi ve Billahi diyorum ki ben hep âşık olduklarımın acısını tattım diğerlerinin acısı vız geldi tırıs gitti. Ondandır sanıyorum bu aşkım beni ayakta tuttu dosdoğru ama kimse yaklaşmadı etrafında dolambaçlı yollar yok dedi. Ben çocukluğumdan beri duruşu olan aşkların hayranıyım. İlk aşkımı Babamdan öğrendim. Babam öyle bir aşıktı ki duruşa, dünya bir araya gelse inandığı doğrusundan onu asla vaz geçiremezdi, ancak izah edip ikna etmeniz gerekirdi. İkna olur ve ona inanırsa hemen ona da âşık olur onunla bütünleşirdi. Hakikate böyle âşık olmuş birinden aşkı öğrenmek öyle basit olur mu benim de yüreğime kazıdı. İlk âşık olduğum insan babamdı çünkü babam bir duruşa sahipti ne şiş ne kebap asla bilmedi ne suya ne sabuna asla mıntıkasına uğramadı. Çünkü ne su ne sabun diyenlerin necis olduğunu anlatırdı, onlardan her ortamda pislik kokusu geldiğini söylerdi. Onun kendisine has bir duruşu vardı ve bu duruşundan dolayı da adam gibi adam olarak kalmayı benim yüreğime kazıdı. Duruşu olan ve bir omurga taşıyanlara, sürüngenler gibi her deliğe girebilmek için ayaklar altında dolaşan ama bir deliğe girdiği zaman oradan dilini uzatıp etrafa zehrini akıtanları gördüğümde, daha çok âşık oluyorum. Ben bir duruşa aşığım, onun dışındaki aşkların hepsini tepeler geçerim benim aşkım kutsal ve onun yere inmesi imkansızdır.

Aşkım elden ele dolaşmaz, sahibine nüfuz eder onu ayağa kaldırır, kimse ona yaklaşmasa da o herkesin kaçtığı yaratana yaklaşır. “İstikamet üzere dosdoğru olmak ve öyle kalmak için ayağa kalkan ve o uğurda tüm acıları ıstırapları göze alıp yüreğiyle yanan beyniyle seven aşklardır benim yerim ve onları başıma taç yaparım…

Ben çocukluğumda babamın gösterdiği yerde âşık oldum duruşa ve o beni çok yorsa da insan aşkından vazgeçebilir mi, hakikaten onu seviyorsa…Ne güzel çocukluk aşkı değil mi, Allah herkese çocukluğundan gelen aşkları yaşamayı nasip etsin…

Bir gün olur kırılırsa kalbim bilin ki aşkımın ölüm defterinde ismimi kaydetmişim…Sizinle yaşayan ve sizinle ölen duruşu olan ve duruşuna âşık olunacak aşkları yaşayanlar olmamız dileğiyle herkesi bir daha aşklarını gözden geçirmeye çağırıyorum…

Erol KEKEÇ/14.05.2021/00.55



12 Mayıs 2021 Çarşamba

SOKAKLARDA BAĞIRMAYALIM ZALİMLERİ İMHA EDELİM

 “Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz! 

İman edenler Allah yolunda savaşırlar; küfre sapanlarsa tağut yolunda savaşırlar. O halde, şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz, şeytanın tuzağı çok zayıftır.”  Nisa/75-76

Dilleri ve bağırmalarıyla rahatlayan toplumlar eylemleriyle çok yorulacaklarını bildikleri için yerlerinden kalkamazlar. İnsanın en sade ve doğal mutlu olma yolu, enerjisini karşılığı olan bir yere aktararak rahatlamasıyla ortaya çıkar. Enerjilerini olur olmaz yerlerde tüketen ve karşılığında sadece bir yorgunluk ve avuç yalama ötesinde bir kazancı olmayanlar mutluluk ve huzur adasına ulaşamazlar. Oysa günümüzün en kestirme mutlu etme yollarının başında sözlü sin Kaflı ifadeler kurarak zihinsel mastürbasyon teknikleri kullanılmaktadır. Bu teknikler insanı insanlığından uzaklaştırarak yaşamını sırtında yük olarak taşıyan aciz ve zavallı varlıklar oluşturdu. İnsanın bu acziyetini bilenler onu çıkarlarına uygun hale getirip kullanmayı ihmal etmediler.

İnsan öyle bir psikolojiye sahip ki, mesafesi az ama ödülü büyük olan sonuçları arzular. Hatta emeksiz kazanımlar olursa daha rahat boğazdan geçer yağ gibi…(!)Böylesi bir yaşamın canlı kobayları haline gelmiş olan insan türü nasıl olur da kendi dışında acı çekenler için bir çırpıda karar verip ayağa kalkabilir ki!

İnsanın nerde ne zaman nasıl davranacağını bilen Rabbimiz, yukarıdaki ayetlerde aslında insanın bizim açımızdan bilmediğimiz bilinçaltı yoğunluğunu ortaya koymaktadır. Bu yoğunluk temizlenmediği sürece, değerlerin bir değer olarak insanın zihin ve yürek istasyonunda kutsal bir boyut kazanarak uğruna her şey harcanabilir anlayışını geliştirmesi mümkün değildir.

İşte bu ayetler bize öyle bir ültimatom veriyor ki, ”Size ne oluyor ki…!”Çıkışı kendinden habersiz ama her şeyi bildiğini sanan ve yaptıklarının da doğru olduğundan zerre kuşkusu olmayan suya sabuna dokunmadan bir yaşam sürdüğünü zannedenlerin yüreğini ağzına getirmesi gerekiyor. Ancak böyle bir canlanma meydana getirmediği içindir ki,Allah’u Teala,”İman edenler Allah yolunda Küfredenlerde Tağut yolunda savaşırlar. Uyarısıyla bulunduğumuz halin dışına çıkmamızın gerekliliğini anlatmaktadır.

Şehrin zalimlerce kuşatıldığı ve çoluk çocuk kadın yaşlı demeden herkesin zulme uğradığı bir yerde, bu acılardan kurtulmak isteyenlerin çığlıklarına kulak vermeyenler, zalimlerin zulmüne ortak olurlar. Hayati bir durum söz konusu ve insanlar en değerli canlarıyla bu zulüm karşısında duruyorlarsa, bu tarz zulüm odaklarının zulmüne elle düşünceyle ve buğzederek karşı durmak şarttır. Biz bunları telin ediyoruz diyerek mazlumların zulümleri artarken hala kınama ve sözlü ifadelerle zulmü geçiştiriyorsak, Allah’ın şedit uyarısıyla muhatap olmamız kaçınılmaz olur.

Yer kürenin neresinde ve hangi inançta olursa olsun, her türlü zulüm karşısında olmak ve zalimlere karşı kuvvetli organizasyonlar yaparak onların zulmüne mâni olmak Müslümanın asli görevlerindendir. Bu sadece benim mi görevim demeden herkeste aynı etki ve duyarlılığı meydana getirmesi gerekir. Çekilen acının şiddeti artmasa bu zavallı mazlumlar, Rabbimiz katından bir yardımcı gönder diyecek kadar çaresiz olabilirler mi? Çaresizlerin çaresi olmak için Allah Tüm imkân sahibi Müslümanları sorumlu tutmaktadır. Böyle zor durumda yakarana sen dur ben size yardım edeceğim ve o zalimleri hemen yere geçireceğim demiyor da Size ne oluyor ki diyerek sorumluluğu bizim sırtımıza vuruyor.Dolayısıyla,Caddelerde sokaklarda meydanlarda mazlumlar için sloganlar atarak Rabbim bunlara yardım eyle diye yalvarmak, bu işin doğasıyla uyuşmadığı için sadece heba olan boşa giden enerjiler ortalıkta görülür. Değişim dönüşüm ve zulmü ortadan kaldıracak bir eylem oluşmaz. Oysa Allah Müslümanların böyle durumlarda doğrudan ayağa kalkıp harekete geçmesini istemektedir. Ancak bizler öyle duyarsız hale geldik ki çok basit bağırma ve çağırmalarla mutlu olup rahatlayarak büyük sorumluluklara gerek kalmadığını söyleyecek kadar da basitleştik. Herkesin malumudur, ülkemizin her yerinde mazlum Filistin halkına yapılan zulmü ve katliamı kınamak amacıyla yollara ve sokaklara döküldüğümüz…Ancak gözümüzü açıp etrafa baktığımızda ne zalim İsrail’i bir adım geri attırdı ne mazlum Filistinlilerin acısını dindirdi. Peki neden böyle çıkışların yapılması özellikle istenir ve insanlar belli bir süre gazlarını böylece atarak rahatlayarak evlerine dönerler. Bu tarz eylemlerin hepsi zalimlerin ömrünü uzatır ve mazlumların yaşamına da asla katkı sunmaz. Onun içindir ki Yerin ve Göklerin sahibi bu konudaki sözünü net ortaya koymaktadır. “Size ne oluyor ki…”Bize bir şey olduğu yok da bu kalkışımızın yerini alan ve onunla bizleri avutarak farklı ortamların bu eylemlerle yer değiştirmesi ve daha cazip hale gelmesi var. Bunları kimler neden ve niçin yapar. Bu soruları burada ayrıntılarıyla konuşmayacağım ancak bir iki ipucuyla geçiştireceğim inşallah anlaşılmasına vesile olmuş oluruz.

Can derdine düşmüş olanlar için meydanlarda avazımız çıktığı kadar bağırsak nasıl bir katkıda bulunmuş olabiliriz. Şayet katkımız olmuş olsaydı, Rabbimiz, size ne oluyor ki, mazlumlar için sokaklara dökülüp bağırıp çağırıp yırtınmıyorsunuz, çünkü sizin bağırmalarınız kara bulutları dağıtır ve mazlumlar aydınlanır demedi…Ama Allah’ın bilmediğini İslam ülkesi diye geçinen yerlerin yöneticileri bu işi çok iyi biliyorlar ve Allah’ın sözünden daha etkili haşa söz söylüyorlar. Sizler Zalim Siyonizm’i protesto etmek istiyorsanız sizin eylem yapacağınız yerleri oluşturalım ve onların güvenliğini sağlayalım ancak başka yerlerde taşkınlık yapmayın demek için insanları pısırıklaştırarak öfke ve kinlerinden kaynaklanan yüksek gerilimi bu tarz bağırma ve çağırmalarla boşa akıtarak, asıl zalimler için tehlike olacak koşulları imha etmektedirler. Bunu anlayıncaya kadar ne mazlumlar yaşayacak ne insanların öfke ve kinlerine dayanan yüksek gerilimleri kalacak sonrasında herkes rahatlıkla mezbahanın yolunu tutacağı kasaplık koyunlara dönecek.

Onun için bu satırlarda içime sığdıramadığım öfkemi haykırarak sizlerle paylaşarak Rabbimin bu ayetini biraz olsun anlayalım derim. Ey adam gibi adam olduğunu iddia eden ve ayrıca bir de Müslümanım diyen insan kalk ve kendine gel…Acaba ne olur, şunlar nasıl bakar, Birleşmiş leş yiyicileri nasıl bakar vs. Gibi bahanelerle kendini rahatlatmaya çalışma. Bahaneler hep korkuların gizlenmesine neden olan ve onların verdiği tedirginlikleri ötelemek için sığınılan bir iksirdir. Ancak bu iksirler tamamıyla uyuşturma, alıştırma ve duyarsızlaştırarak zamanla tepkisiz hale getirme iksirleridir. Müslüman bunları düşünerek hareket etmez. Müslüman sadece kendisinin donanımlarını ve nasıl bir zırhla bu zalimlerin karşısına çıkacağının hesabını yapar. Asla Donkişot lük yapmaz. Donkişotluktan kastım, donanımsız olmaz ancak şu devletler ne der gibi bir masalın tekerleme bölümleriyle zamanı geçirmez. Mazlumların yanında olmak doğrudan Allah’ın gücünü zaten yanına almaktır. Ancak Allah’ın gücü menfaatsiz ve doğrudan sadece Allah’ın rızasını kazanmak için olduğu zaman yanınıza alırsınız. İşin içine başka ne girerse Allah sizinle olan ilişkisini keser. Bunun en açık örneğini de Hz. Musa ve Harun’a Firavuna gidin o azdı…Uyarısında ortaya çıkan tablo olayı netleştirmektedir.

"Firavuna gidin, çünkü o azdı."

"Ona yumuşak ve tatlı bir sözle hitap edin; belki öğüt alır yahut ürperir."

Dediler ki: "Rabbimiz, onun aleyhimizde bir taşkınlık yapmasından yahut yine azmasından korkuyoruz."

Buyurdu: "Korkmayın! Ben sizinle beraberim; işitiyorum, görüyorum."

"Hadi gidin ona! Deyin ki; "Biz senin Rabbinin iki resulüyüz. İsrail oğullarını bizimle gönder, onlara işkence etme! Rabbinden sana bir mucize getirdik. Selam, hidayete uyanlaradır. “TAHA/43-47

Evet, bu ayetler bize hakikatin ölçüsünün ne olduğunu açıkça anlatmaktadır. Bir eyleme girişirken kimlerin gözetileceğinin yolu bellidir. Hakikat dışında gözetilecek hiçbir şey yoktur. Eğer şunlar bunlar onlar ne der diye eylemsizliği öne çıkaracak bir sürece girilirse, Allah ile bağ kurulamadığı için Allah’ın yardımına mazhar olacak bir hayatta olmaz doğrudan girişilmeden kayba uğrayanlardan oluruz. O günün şartlarında Yeryüzünün en gaddar zalimine iki insan gönderiliyor ve endişeliler ancak Allah onların herhangi bir endişe duymaması gerektiğini söylemektedir. Çünkü Allah’a dayananların endişeye mahal vermemesi onların asaletinden ve bağlılığındandır. Çok iyi donanımlı olsanız da o donanımlarınıza güvenerek siz kendiniz kazanacağınızı düşünürseniz kaybedenlerden olursunuz .Çünkü sizin genlerinizin temelinde kazanmanızı sağlayan Allah olduğu yazar. Ama Zalim müşrikler sadece ellerindeki imkanlara güvenerek hareket ettiklerinden onlar onunla kazanabilirler ancak Müslüman aynı mantığa sahip olarak sonuçtan emin olamaz. Donanıma sahip olmak şart ancak donanımdan dolayı kazanacağımızı sanmak tam bir fiyasko olur. “Attığın zaman sen atmadın…”Bu uyarılar bizim tüm gözeneklerimizi kuşatması lazım işte o zaman şartlar aynı olduğunda Müslüman galip gelir. Şartlar iyi olması için çalışıp ancak onların durumuna gelmemiş olsak bile Allah bizim destekçimiz ise yine onlara galip geliriz. Bu anlayışla yola çıkmaya hazır olan Müslümanlaradır Allah’ın yukarıdaki çağrısı…

“Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz! 

İman edenler Allah yolunda savaşırlar; küfre sapanlarsa tağut yolunda savaşırlar. O halde, şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz, şeytanın tuzağı çok zayıftır.”  Nisa/75-76

Ey Müslümanlar! Kendimize gelelim, biz bize gelmezsek bizi bize getirmeyecek tüm çabalar harcanmaktadır. Yeryüzü zalimlerinin tek korkusu, Allah’a dayanan ve doğrudan ilhamı Kurandan alan Müslümanların oluşmasıdır. Bu Müslümanlar, birleştirilmesi gerekeni birleştirirler,merhametlidirler,adaletten yanadırlar, asla heva ve heveslerine göre kimseyi yargılamazlar. Onlar hesap gününün sahibinin göreceği hesabı hesaba katarak adımlarını atarlar. Dolayısıyla bunların gittiği her yere huzur ve mutluluk gider. İnsanlığın huzurunu bozanlar huzur istemediklerinden Bu Müslümanları size öcü ve imha edilmesi gereken güçler olarak gösterip sizleri avutma peşindedirler, onun için ölüm bize gelip çatmadan önce aklımızı başımıza alalım ve bir Müslüman olarak yaşayalım Allah’ın emirlerine uymayı kendimize şiar edinelim yoksa parçalamak isteyenler düşünürken zaten bizler parça pençik olup yaşadığımızı sanırız…

Ben sizi güçlü olan çok bağışlayan yerin ve göklerin Rabbi Allah’a çağırıyorum, herkesin ona döneceğinde kuşku yoktur size söylediğimi bir gün anlayacaksınız…

Ayetler apaçık onların ayrıntısına girmedim ne yapmamız gerektiğini rabbim söylüyor, Allah’ın sözünden daha doğru sözlü kim vardır…Bunlar hayati konular, dikkate almayanları Rabbim asla dikkate almayacaktır. O gün çok yakındır Ayağa kalkalım Ve Allah yolunda Mazlumlar için çarpışalım…

Selam saygı muhabbet ve dualarımla…

Erol KEKEÇ/11.05.2021/18.00


"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!