Bu Blogda Ara

2 Mayıs 2020 Cumartesi

ACILAR ÇOCUKKEN YÜREĞE SAPLANIR!!! YAŞAMIMDAN BİR KESİT-1

Bilinçaltı deyip geçmeyeceksiniz,bilinçaltından öyle sular akar gider ki ama siz farkında bile değilsiniz,oysa bilinçlice yaptığımız çoğu davranışları onlar belirler.Yıl 1981 Kayseri Mimar Sinan Öğretmen Lisesi Ortaokul birinci sınıfta öğrenciyim. Kayseri'nin iklimi dikkate alındığı zaman benim yaşadığım büyüdüğüm ortamla hiç ilgisi yok.Ben sıcak bölge Hatay'da doğmuş büyümüş ve o günlere kadar ilçeden çıkıp vilayete bile bir defa sınava girmek için gitmiş biri olarak annem ve babamdan uzakta yılda bir defa tatili olan çok uzak bir yerde okul okuyorum.Yani içimdeki hasret beni yakıp kavururken,bir de Kayseri'nin o soğuk iklimi beni yüreğime kadar dondurmaz mı hayat çekilmez oldu ve Okuldan ayrılıp memleketime tekrar gitmek istiyorum, ancak Parasız Yatılı olarak orada okumaya başladığımız için noterden senetler yapılıyordu 6 yıllık, o senetlerin tamamını talep ediyorlar rahmetli babamdan.Ancak babam rahmetli bunları ödeyebilir mi ödeyemez mi  o tedirginlikle memleketim Hatay'a giderek durumu babama anlatmak istedim.Okuldan bir haftalık izin aldım Pazar Örenden Pınarbaşı Birlik otobüsleriyle Kayseri Otogarına geldim.O dönemde Kayseri'den İskenderun'a çalışan sadece bir otobüs vardı o da Kent turizm otobüsüydü.Zaten akşama denk gelmişti Kayseri'ye ulaşmam doğrudan gittim otobüs yazıhanesine, saat kaçta İskenderun'a araba var dedim, araba 20 dakika önce kalktı dedi takriben saat da 18.50 civarıydı.Ben üzüldüm ve derin derin düşünmeye başladım, ama Adana'ya gece saat 22.30'da var dedi. Sen oraya bilet al zaten gece 02.30.ile 03.00 arası orada olursun, oradan da hemen İskenderun'a her an araba var atlar gidersin dedi.Kafama yattı ve bileti aldım yalnız İskenderun fiyatı ile arada sanki fark yoktu, ama ben paramı ona göre hesap ediyordum.Peki Adana'ya gittim, ya araba yoksa havada soğuk tam kışın ortası, sabaha kadar orada ne yaparım diyerek düşünürken  otobüs saati geldi dayandı.12 yaşında daha ilk okulu yeni bitirmiş köyünden okula, okuldan köyüne gitmenin dışında bir yer görmemiş ama kendince uyanık olduğunu düşünen ben,benden daha uyanıkların olabileceğini hiç aklıma getirmiyordum.(!) Otobüse bindim geçtim pencere kenarı takriben ilk beşinci koltuk falandı tam da Şoförün arkasındaki sırada yer alıyordu.Yanıma iri yarı yaşı  o gün hatırladığım kadarıyla 60 ile 70 yaşlarında uzun sakallı kafasında külahı elinde 99'lu tespihi olan biri geldi ve oturdu, bir yandan tespih çekiyor bir yandan da benimle konuşmaya çalışıyor,annen baban yok mu yanında, kiminle gidiyorsun dedi, ben buralı olmadığımı Pazar Örende okuduğumu Hataylı olduğumu söyledim.Ama otobüs gece yarısı Adana da olacak orada ne yapacağımı nerede kalacağımı beni kimsenin gelip alıp almayacağını sordu, hayır öyle bir tanıdığım yoktur.Otobüs varsa Hatay'a geçeceğim yoksa otobüs yazıhanesinde sabaha kadar bekleyeceğimi sabahta otobüsle memleketime oradan da köyüme gideceğimi söyledim.Aramızdaki konuşmalar gittikçe duygusal bir içerek almaya başladı ve sakallı dede bana acıma tavırlarıyla yaklaşarak, olur mu evladım ben seni orada tek başına Adana'da garajda bırakamam, burası Adana İnsanın başına gece her şey gelebilir dedi.Ben de bu konuşmaların yüreğime dokunan hisli ve büyülü yanlarıyla bayağı büyülenmiştim.Nihayet yolculuk Adana'da tamamlandı gece yarısı otobüsten indik hacı dede beni bırakmıyor olmaz evladım ben kanalın öbür yanında ucuz oteller biliyorum oraya gideriz ben senin oda masrafını karşılarım orada birlikte kalırız, sabah olunca ben seni garaja getiririm oradan gidersin dedi.Ben hayır olmaz benim param beni ancak köyüme götürür başka imkanım yok diye diretmeme rağmen, sen parayı düşünme onu ben halledeceğim diyerek kolumdan tuttu gece boyunca kanal boyundan yürüyerek bir kaç otel gezdikten sonra nihayet bir yerde demirledik.Gittiğimiz yolları benim tekrar bulabilme imkanım yoktu çünkü oraları ilk defa görüyordum ve bu dede beni nereye götürüyor diye de, hep endişe taşıyordum. 
Otele girdik, gece uykulu uykulu 25- 30 yaşları arasında o günün şartlarında tanımlayabildiğim genç biri resepsiyonda bankoya kafasını koyup uyurken birden kalktı ve buyur amca hoş geldiniz dedi.Bizim dede,hoş bulduk evladım bana bir kişilik yer lazım yeriniz var mı dedi.Ya bu çocuk kim, seninle değil mi dedi,hayır o otobüste benim yanımda oturuyordu,kalacak yeri yokmuş arkama düştü geldi, ben onu tanımıyorum ama sen ona yardımcı olursan o da sana bağlı dedi.Genç tekrar sordu bu çocuk böyle mi geldi gerçekten, evet evladım, şimdi namaz kılacağım sen bana inanmıyor musun dedi.Tamam amca olur bir bakayım boş oda var mı dedi,O zaman bizim dede sen bana abdest yerini ve bir de namaz kılacağım yeri göster, yatsı geçecek dedi ve gitti ben ağlamaya başladım.O genç dedi ki, niye ağlıyorsun, ben bununla kalmam, beni buraya böyle getirmedi ısrarla kolumdan tutarak getirdi dedim.O zaman bana nereli olduğumu sordu bende Kırıkhanlıyım o zaman niye canını sıkıyorsun biz abi kardeşiz, bende buralıyım aynı yerli sayılırız ben sana yer ayarlayacağım ama parasını o sakallıdan alacağım dedi ben olmaz hayır ben burada beklerim sabah'ta giderim dedim ve ağlamaya devam ettim, kalktı geldi boynuma sarıldı lavaboya götürüp elimi yüzümü yıkadı kolonya verip beni sakinleştirdi.O zamana kadar bizim ihtiyar namazını kılmış geldi.Benim yeri ayarladın mı dedi,evet amca ayarladım odamız büyük ama tek kişilik özel oda dedi.Peki çocuğu ne yapacaksın diye sorunca, senin oda geniş istersen ben  oraya bir ranza bırakacağım o da senin odada yatsın herhalde seni rahatsız etmez dedi.Yok yok yeter ki yatacak yer bulsun dedi.Tamam amca siz beş dakika bekleyin ben hemen ayarlayıp geliyorum dedi, gitti ve bir iki dakika sonra geri geldi.Tamam amca, geçmiş gün fiyatı neyse o rakamdan bayağı fazla aldı,dede itiraz etti falan, yok dönüş olmadı.Nihayet çıktık odaya zaten yorgun bitkin ve çok ağır bir duygusallık içindeyim kafama battaniyeyi çektim ve yattım.Sabah kalktım ilk işim hacıya beni garaja bırak dedim.O da kalktı ama ben daha geç çıkacağım işim öğleye doğru, halledip Kayseri'ye geri döneceğim, bu saatte nereye çıkayım falan dediyse de direttim o zaman kalktı ben onu aşağıda bekledim.O arada Oteldeki o genç ben senin paranı ondan aldım böylelerine bu şekilde davranmak gerekir hem seni getirmiş hem de burada satıyor, ona hiç acımamak lazım dediyse de, ben onun sakallı halinden dolayı içimde onun asla yanlış düşünmeyeceğini o yine benim için, öyle yaptığını anlatmaya çalışsam da,genç senin bildiğin gibi değil,ben fiyatı fazla söyleyerek aldım, yoksa o senin paranı vermedi yani senin ücretini de ondan çıkarttım dedi.neyse anlamasam da bir nebze rahatlamıştım.Geldi ve haydi gidiyoruz dedi,benim içimde hala acaba dede bir yere girelim bir çorba içelim falan der mi diye içimde güzel duygular beslerken,bir yere geldik aha şu gördüğün yer garaj,yolun o yanına geç orada araba bulursun dedi ve uzaklaştı....Ben ise o an yeniden ikinci şoku yaşamanın etkisiyle gözleri yaşlı bir halde firmayı aramaya başladım ve sonrası.....Devamı sonra/25.04.2020/Erol Kekeç​
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava

4 Nisan 2020 Cumartesi

ÖZDİLE BİR HATIRLATMA ve SONRASI!!!! Toplumsal dayanışma Bu toplumun Ruhunda var!



Hep söylüyorum tekrar söyleyeceğim,yaşamın tamamında yapmanız gerekenleri yapmazsanız, belli dönemlere hasredilen davranışlar güvenirliğini ve hakkaniyet ölçülerini kaybediyor.Bizim Millet hakikaten kültürüyle duygusal bağlarıyla inanç temelleri ile farklı olduğunu her eylemiyle apaçık deklare etmektedir.Bu davranışlarımız devlet Millet el ele olduğu zaman daha farklı güzelliklere kapı aralamaktadır.Dün Yılmaz Özdil'in yazısını okudum.Büyük bir çoğunluğuna Özdil'iin yererek ve eleştirerek baktığı konuları ben ayakta alkışladım.Sebebi ise dünyanın tamamında ki devletlerden daha fazla yeryüzünün her yanına ulaşarak tüm insanlığa her açıdan destek olmaya çalışmışız bu da gösteriyor ki,biz bir evrensel medeniyet tasavvurunun taşıyıcılarıyız.Bu davranışlarımız her ne kadar içinde kısmi olumsuzluklar ve bilerek ya da bilmeyerek yapılan yanlışlar olsa da eylemler totalda bakıldığı zaman, çok güzel bir geleceğe kulaç attığı görülmektedir.

Onun için buradan açıkça deklare ediyorum ki,kin nefret ve saldırganlık üzerine asla bir yaşam kurulamaz; bu konuların daha aklı selim ve ideolojik sapkınlıklardan arınarak değerlendirilmesi kaçınılmazdır.2000 öncesinde kendi insanının karnını doyurmaktan aciz bir devletin, dünyanın dört bir yanına kadar uzanmış olması bizim açımızdan utanç duyulacak bir davranış değil, ancak kıvanç duyulacak bir davranış olabilir.Benim eleştiri noktalarım hiç de Özdil'in idrak edemeyeceği noktaları içermektedir.Ben adil hakkaniyetten yana olan bir anlayışın temsilcisi olarak devletin yönetim aygıtlarında istihdam edilecek fertlerin değerlendirme kriterlerinin düşünce,inanç ve birilerine yakınlığına bakılmaksızın,ehliyet liyakat ve emanete ne kadar riayet edileceğine bakılarak alınması gerektiğine inanmaktayım.Bu kurala uyulmadığı zaman hangi anlayışa sahip olursanız olunuz yanlışlar kapısından içeriye girersiniz bunun sonucu da yanlışların yanlışları beraberinde getirmesi olur.Biz, kendi halkının can,mal, nesil korunma ve ve barınma ihtiyaçlarını sağlamaya çalışan adil bir yönetimi korumazsak insan olmamızdan utanç duymalıyız. Peki bizim devletimiz bunları yerine getirebiliyor mu getiremiyorsa da ne kadar getirememekte ve nedeni ne olabilir bunları sorgulayarak kendimizle biraz yüzleşme yapalım.
Evet dostlar; bugünlerde yapılacak olan dayanışma ruhunu yok etmek ve eleştirmek bugün yapılması gereken bir eylem değildir.Bugün Millet olarak biribirimizdeki farklılıkları yok sayarak bu denizin dalgalarından sağ selim birbirimizin elinden tutarak karaya çıkmamız gereken bir dönemdir.Böyle değil de sen neden böyle yaptın o neden öyle oldu diye diye tartışalım hep beraber göreceğiz ki bu seller bu şekilde kaynayan toplumları yutar.Gelelim bugüne çok çeşitli kuruluşlardan bu bağış ve yardımlaşma hesabına nakit ya da farklı ihtiyaç maddelerini karşılamak için vaatlerde bulunan kişi ve kurumlar var.Ben burada bazı soruları sormam gerektiğine inanıyorum ve soracağım...'
1.Bu kadar biriktirip sizin dışınızdaki insanların şu ana kadar nasıl yaşadıklarını hiç mi merak etmediniz,
2.Beş aya kadar maaşlarını bağışlayanların demek ki yaşamlarını devam ettirmede,Milletin kıt kanaat geçimlerini sağlamak için elde ettiklerinden alınan vergilerden size verilen bu maaşların yaşadığımız ortam dikkate alındığı zaman sizin vicdanınıza hiç mi dokunmadı,
3.Devlet kurumları olarak bu kadar bağışların yapılacağı paralar,Millet bu halde yaşam sürerken orada bulundurup kurumların harcamalarında bir sınır tanımadan israfa dayalı bir yaşamı nasıl bugünlere getirebildik...
4. Allah'ın özgürce yarattığı kullara asgari bir yaşam denklemi oluşturarak ne kadarla nasıl geçineceğini ona dayatıp insani bir yaşam sunmamakla kendimizi hiç bu işlerde sorumlu tutuyor muyuz?
5.İhalelerin genellikle bu ülkede belli ellere verilerek onların mal varlıklarının Karun'un kıskanacağı duruma gelmesinde ve bugün bunların bu dayanışmadaki rollerinin neredeyse bir hiç pozisyonunda olmasından dolayı adil bir iş yapmış olacağımıza inanıyor muyuz?
6.Devlet,kendisinin söylediğinin bir kanun olduğunu ve herkesin buna gönül rahatlığı ile uyması gerekir anlayışını toplumun genelinde oluşturamadığından dolayı, hep başkalarını sorumlu tutarak sorunların kaynağına inmiş oluyor mu; yoksa kendisinin üzerine oturduğu ve savunduğu anlayışta bir hata olabilir diye kendisini sorgulamasının kaçınılmazlığını dikkate alacak mı?
7.Devlet,asıl fonksiyonunun toplumda meşruluk temeline oturmuş bir güven oluşturması gerektiğini dikkate alacak mı?
8.Devlet ne olursa olsun tüm vatandaşlarına merhametle yaklaşıp onların ajitasyona dayanan eylem ve düşüncelerini rehabilite ederek toplumsal yaşama entegre etmek için şefkat timleri kurup toplumda bir barış ve dayanışma atmosferi oluşturacak mı?
9.Devlet, acaba bugünlerdeki musibetlerden bir ders alarak kendisini yeniden yapılandırıp gelecekte çok daha farklı,hakikaten bir baba olma dirayetini şecaatle nasıl gösterecek?
10.Devlet,toplumda gerilim oluşturmaya dönük kendisini desteklemeyen ya da destekleyen fark etmez her türlü olumsuz düşünce ve eylemlere karşı toplumsal sulh mekanizması kurarak toplumsal bir kardeşlik ruhu ile bu dayanışmayı daha kapsamlı ve kuşatıcı tüm kitlelere taşıyacak nasıl bir formül oluşturmayı düşünmektedir?
11.Devletimizin neredeyse gelir kalemlerinin tamamı vergiye dayanmaktadır.İnsanlardan aldığı vergi ile hiyerarşik gücünün devamını sağlayan bir devlet, ben yaptım oldu gibi, kendisine teslim edilen maddi ve manevi imkanları çok hassas ve har vurup harman savurak savurganlıkta sınır tanımadan istediği gibi harcamalı mı yoksa Hz Ömer gibi kendi işini yaparken kendisine özel mumu yakarak mı aydınlanmalı, ya da Rahmetli Hasan Celal Güzel gibi,kendi özel işinde kendi cebinden çıkardığı özel kalemi ile mi imza atmalı,bu konuda gerekli ve hassas duyarlılık örneği gösterecek bir düşünce ve eylemi ne zaman hayata geçirmeyi düşünmekte...
12.Devlet, ne zaman kendi içinde bir makama geçmek için milyonlarca paralar harcayarak ya da el altından ona buna rüşvet vererek bir yere gelmeye çalışanların önüne geçmeyi düşünmekte,alacağı maaş belli olmasına rağmen bu kadar paralar harcayarak oraya gelmeyi düşünen bir anlayışın bu Milletin teslim ettiği vergi emanetini Allah'tan korkarak harcayacağı mı düşünülüyor yoksa,Devlet bu yola açılan kapıların hepsini ne zaman kapamayı hesap etmekte...
13.Geçmişte belli kesimler hariç(ihtilal yaparak devletin kasalarını boşaltan paşalar) devlette çalışanların imkanları çok sınırlıydı ve insanlar onlara destek olmaya çalışırdı oysa bu gün devlette çalışan belli makamlar sınırsız imkanlara sahip ve kendi avanelerini korumaya ve kollamaya çalışmaktadır.Peki sormak gerekmez mi bu adamlar tacir değil ticaret yapmıyor buna rağmen bu kadar imkanlara nasıl ulaşıyor,o zaman bunlar bizim kendilerine emanet ettiğimiz emanetleri amaçları dışında kullanmaktadırlar diye bir algı oluşuyor ve bu algı da yalanlanacak ciddi gerekçelerle karşılık bulmuyorsa devlet bunları önlemek zorunda değil mi?
14.Şairin deyimiyle,"Vurun ulan vurun,ben kolay ölmem,ocakta küllenmiş közüm,söylemeye sözüm var karnımda halden bile,....Devlet bir an evvel yeni bir inşa sürecine girmeli yaptığı güzellikleri alkışlıyoruz daha güzeli rahatlıkla olabilir,bunun yolu tüm vatandaşlarına asgari bir yaşam bağışlamadan adil ve hakkaniyet ölçeğinde herkese insanca yaşayacağı bir yaşamı sunmalıdır.Sınıfsal ayrışmanın önüne geçmeli herkes devletine destek olacak duruma gelmeli,Güç para sadece belli ellerde toplanarak ifsatın kaynağını oluşturmamalıdır.
15.Rabbm, bugünleri bizler için tefekkür,yeniden doğuş,kaynaşma,beraberlik kardeşlik ve sadece Yaratıcıya kulluğa açılan kapı,hakkaniyet ve adalet ölçeğinde Allah'ın kullarına merhamet ve şefkat kanatlarını gereceğimiz günler eylesin...
Bu değerlendirmem sadece yürek çakralarımızı açmak zihin duvarlarımıza yapışmış örümcek ağlarını yok etmek,bizi biz yapan değerler atmosferi ile buluşarak kendimize gelmek için bir analiz olarak görmenizi istiyorum...Rabbim sadece hakkın ve adaletin şahitleri kılsın bizleri! Bu süreçte canını dişine takarak her daim koşan uykusuz kalan ve yürekten mücadele eden tüm gönül erleri büyüklerimi saygı ve küçüklerimi de sevgiyle selamlıyorum,özverileri karşısında muhabbet duyuyorum selam ve muhabbetlerimle Hayırlı cumalar diliyorum...
Erol Kekeç/4 Nisan/2020 Sancaktepe/İst

15 Ağustos 2019 Perşembe

İnsaf Her Yüreğe Konaklamaz



Şu bir kez daha kanıtlandı ki, emperyal devletlerin hiçbiri bu ülkenin  ileriye bir  adım  atmasını istemiyorlar.30 mart öncesi seçim sürecini bir gözden geçiriyorum, her türlü çakallıklar ve sırtlanlıklar her ortamda ciddi bir şekilde uygulanmış.RTE'yi seversiniz sevmezsiniz o sizin sorununuz,ancak bir hakkı teslim etmek gerekir.Onun şahsı ile ülke bütünleştirilerek ülkeye alenen her alanda savaş açanlar ne oldu da bir anda yok oldu.Bir insanın şahsı ile bağlantı kurarak bir ülkeye düşmanlık etmek bir diktatörden sizi kurtarmak olmadığının aşikar olduğu açıktır.Yani dünya zalimleri sizi ve ülkenizi düşünerek  zalim ve diktatör dediği birinden, sizi kurtaracak öyle mi vah bu beyinle yaşayıp akıl taşıdığını sananlara.Devleti manavcılık yaptıracak kadar köylünün malını elinden alıp seçim öncesi her türlü kargaşaya uygun zemin yaratan bu ülkenin içinde yaşayıp sahibi adına her delikten çıkan o domuzların hepsinin tespit edilip vatana millete ve insan haklarına ihanetten yargılanırken en ağır şekilde cezalandırılması hukukun zorunlu bir görevidir.Ne oldu da seçim sonrası patates soğan vs.  gibi birincil derecede insanın yaşaması için gerekli gıdaların fiyatı -%600'lere varan bir düşüş yaşadı.Tüm bunlar gösteriyor ki,ülke içindeki bazı haksız ve usulüne uygun olmayan uygulamaların olması, toplumsal yaşamda tabakalar arası geçişlerin zorlaşması ve ekonomik imkanların pervasızca kullanılması, gayrisafi milli hasılanın ülkede üretime katılan üretim unsurları(doğa-emek-sermaye ve girişim) arasında adil bir paylaşımı olmasa da ülkemizin uluslararası standartlarda bazılarının korkulu bir rüyası haline geldiği bir gerçektir.Biz toplum olarak içimiz kan ağlasa da kızılcık şerbeti içtik ondan ağzımdan kırmızı su geliyor diyebilecek asaletli bir toplumuz.Hiçbir zaman kendi insanımızı başkalarının bozuk para gibi harcamasına müsaade etmeyiz.Bunun da en açık göstergesi,  kim tarafından ne adına yapıldı nasıl cereyan etti vs.gibi fulü kalan durumlar olsa da 15 Temmuz 2016'daki milletin şaha kalkışıdır.Biz özgürlüğüne düşkün bir toplumuz ve kan bağları duygusallıklar bizleri birbirimize bağlar.İki kardeş kendi arasında birbirini mahveder ama dışarıdan bir saldırı olduğunda hemen omuz omuza verir karşıya saldırır.İşte bu güzel duygularımızı,hakkaniyet ve adalet temelinde yoğurduğumuz da dünyanın çehresini yeniden değiştirecek duruma geleceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.Ey güzel dostlarım bir ortamın yanlışı ile doğrusunu ya da doğrusu ile yanlışını birlikte toplayarak kökten karşı olmak ile kökten taraf olma gibi basit sıradan algılarımızı bir yana bırakarak bu ülkenin bizlerin omuzlarında gelecek kuşaklara bırakılacağını bilerek adil ve insaflı insan kimliği ile anılan, adam gibi adamlar olalım.RTE bu ülkenin seçilmiş bir Cumhurbaşkanıdır.Onu herkesin sevmesini bekleyemezsiniz ama herkesin saygı duymasını beklemek insani bir duruştur.Bu ülkenin her insanı o makamda olan birine saygısızlık yaptığında aslında kendisiyle alay edip dalga geçmektedir.Biz insan gibi yaşayan ayırıcı ve seçici olan doğruları doğru ile yanlışları da yanlışla toplayıp insanlara öyle bakmamız gerekir.Ülke politikasında ciddi stratejik ve taktiksel hataların ve uygulamaların yapıldığına benim gibi sizlerin de şahit olduğu olmuştur,ancak bunların yapılmasında ciddi hinliklerin ve bilerek ihanet eden satılmış varlıkların olduğunu, işlerin çok altına indiğimde şahsen benim şahit olduğum çok konu oldu.Hala da şu an da bile çok önemli makamları işgal edip emrinde çalıştığı RTE'ye ihanet edenlerin olduğunu biliyorum.Bir insan olarak bakıyorum ve diyorum ki,vatanını milletini seven ve insanlığına bir dirhem saygısı olan herkesin bu karanlık dönemlerin aydınlatılmasında bir nefer olması gerektiğini düşünüyorum.Hep yeren kınayan ve sürekli eleştirerek hiçbir değer ortaya koyamayan bir meta olmaktan çıkıp bir suje konumuna geçmek zorundayız.Ancak o zaman aramıza konulan duvarları yıkar surun en yükseğinde bayrağımızı dalgalandırırız.Merhum NFK deyimiyle "Surda bir gedik açtık,mukaddes mi mukaddes,ey kahpe rüzgar artık ne yönden esersen es....!"Bizler insan olarak tüm kahpelikleri görerek değerlendirmelerimizi yapalım hiç kimse masum değil onu da bilelim...."Allah'tan başka her-şey yok olmaya mahkumdur.Mücadele esas, fertler fani;ebedi olan hakikatler hiçbir zaman fani olan fertlerle sınırlandırılmamalı öyle olursa bu hakikate en büyük zulüm olur....Gelin dostlar yeni bir güne yeni bir misyonla merhaba diyerek başlayalım insafı elden bırakmayalım....
Erol Kekeç/14.08.2019

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!