Secdenin Sırrı – Alçaldıkça Yükselmek
Kur’an’ın en çarpıcı emirlerinden biri, “Secde et ve yaklaş” ifadesidir. Burada zahirde bir çelişki vardır: İnsan, alnını yere koymakla, varlığının en düşük noktasına inmekle, nasıl olur da Allah’a en yakın mertebeye yükselir? İşte secdenin sırrı tam da budur.
İnsanın alnı, onun izzetidir, gururudur, kimliğinin mühür taşıdır. O alnı yere koymak, nefsin tahtını indirmek, benliğin putunu kırmak demektir. Gururdan soyunmuş, benlikten arınmış, toprakla hemhâl olmuş insan, işte o noktada Rabbine en yakın hale gelir. Çünkü secde, kulun “ben yokum, Sen varsın ya Rabbi” deyişidir.
Toprak, insanın aslıdır. Toprağa dönmek, aslına dönmektir. Aslına dönen insan, yaratılışını hatırlayarak kulluğunu kemale erdirir. Secde, insanın yeniden topraklaşması, Rabbine ait olduğunu ilan etmesidir.
Evrenin Secdesi – Göklerin ve Yerin Boyun Eğişi
Kur’an’da defalarca anlatılır: “Güneş ve ay bir hesaba göre hareket eder, yıldızlar ve ağaçlar secde eder.” (Rahmân/5-6). Demek ki secde sadece insanın alnını yere koyması değildir. Varlığın her zerresi secde halindedir.
Güneş, doğuşuyla ve batışıyla secde eder; çünkü ona verilen görevi eksiksiz yerine getirir. Ay, karanlık gecelerde ışığını sunar, secde halindedir. Yıldızlar, belirlenen yörüngeden sapmaz, secdededir. Ağaç kök salarken, gölgesini uzatırken secde eder. Rüzgâr eserken, yağmur düşerken, deniz dalgalanırken, hepsi kendilerine verilen ölçüye boyun eğerek secde eder.
Evrenin bu ilahi secdesi, insana bir çağrıdır: Ey insan! Sen de kâinat gibi ol. Sen de boyun eğ. Sen de secde et. Çünkü yaratılışın gayesi budur.
İnsanın Secdesi – Benlikten Arınma
İnsanın secdesi, sadece bedensel bir hareket değildir. Secde, kalbin secdesidir, aklın secdesidir, ruhun secdesidir. İnsan, alnını yere koyarken aynı zamanda gururunu, hırsını, ihtirasını, kibrini de yere koymalıdır.
Secde, bir teslimiyettir. “Benim aklım değil, Senin hikmetin; benim gücüm değil, Senin kudretin; benim iradem değil, Senin muradın.” demektir. İşte o an insan gerçek özgürlüğe kavuşur. Çünkü nefsin zincirlerinden, arzuların esaretinden kurtulmuş olur.
Kibir ayakta durmaktır. Tevazu secdedir. Ayakta duran nefs, kendini Tanrılaştırmaya meyillidir. Secde eden kul ise, kulluğunu bilir ve Rabbinin huzurunda yücelir.
Ruhun Secdesi – Yakınlığın Hazzı
Secde anı, kulun Rabbine en yakın olduğu andır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurur: “Kulun Rabbine en yakın olduğu an, secde anıdır.”
Secdede insan, artık bu dünyanın gürültüsünden sıyrılır. Kalp huzur bulur, ruh dinginleşir, gönül Allah’ın rahmetine açılır. Secde, insanın göğe açılan penceresidir. Secdede, kulun dili susar ama ruhu konuşur. İnsan, secdede Rabbine fısıldar, O da kuluna rahmetiyle cevap verir.
Bazen bir secde, insanın ömrüne bedeldir. Bir secdede gözyaşı dökülür ve kalbin pası silinir. Bir secdeyle kul, yeni bir hayata doğar.
Hayatın Secdesi – Secdeyi Hayat Kılmak
Ayetteki “Secde et ve yaklaş” emri, sadece namaz içindeki secdeye has değildir. Aslında bu, hayatın bütününe yayılan bir çağrıdır. Hayatının her ânını secde kıl. Yani her işinde Allah’a boyun eğ, O’nun rızasını gözet.
Çalışırken secde et, yani helal kazan. Konuşurken secde et, yani doğru söyle. Ailenle olurken secde et, yani adaletli ol. Doğaya bakarken secde et, yani emanete ihanet etme. İşte o zaman insan, hayatını baştan sona bir secdeye dönüştürmüş olur.
Secde, bir anlık değil, bir ömürlük olmalıdır. Secde eden bir kalp, her daim Allah’a yakındır.
Secdeyle Diriliş – Hayat Bağışlayan Hakikat
Secde, insana yeniden hayat verir. Çünkü secde, ruhun gıdasıdır, kalbin huzurudur, aklın berraklığıdır. Secdeyle kul, yeniden doğar; secdeyle ruh dirilir; secdeyle kalp aydınlanır.
Eğer insan secdeyi anlarsa, alnını yerden kaldırmak istemez. Çünkü bilir ki secde, sadece bir ibadet değil, Allah’a en yakınlık makamıdır. Secde eden insan, cennetin tadını dünyada duyar.
Erol Kekeç/02.08.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder