Bu Blogda Ara

11 Haziran 2025 Çarşamba

Mazlumun Kanıyla Isınan Borular

 


Sözün İflası, Vicdanın Sınavı-Terör Devletiyle Ticaret Yapanların Samimiyeti

Bugün bir tiyatro izliyoruz. Sahneye çıkanlar öfke dolu sözlerle kınıyorlar, "İsrail bir terör devletidir!" diye haykırıyorlar. Bu sözler alkış alıyor, sosyal medyada milyonlarca kez paylaşılıyor, kürsüler sarsılıyor, kameralar kayıtta. Ama perde kapandığında, arka kapıdan bir başka senaryo sahneleniyor. Limanlar açık, uçaklar inip kalkıyor, konteynerler dolup boşalıyor, petrol boruları sessizce akıyor. Ve bizden beklenen, bu çelişkiyi fark etmeden sadece sahnedeki tiradlarla yetinmemiz.

Ama susmamalıyız. Çünkü bu sadece bir siyasi çelişki değil; bu, insanlığın vicdanını kaybettiği, sözün içinin boşaldığı, anlamın maskelere kurban edildiği bir dönemin göstergesi. İsrail’e “terör devleti” diyenler, bu tanımın gerektirdiği tutumu sergilemiyorsa, söyledikleri her söz, sadece halkı oyalayan bir gösteriye dönüşür. Bu durumun adı siyasî strateji değil; ahlaki iflastır.

Söz ile Eylem Arasında Uçurum

Bir devlet yetkilisi çıkıp “İsrail’e biz petrol göndermiyoruz, Azerbaycan gönderiyor; biz sadece taşıyoruz” diyorsa, ortada çok daha büyük bir sorun vardır: Sözün erdemi kalmamıştır. Çünkü insan, söylediği sözün arkasında durmadıkça, onun anlamı kalmaz. Çünkü bir insan “Ben katile silah satmıyorum, sadece silahı yerine ulaştırıyorum” dediğinde, suç ortağı olduğunu gizleyemez.

İsrail’i bir terör devleti olarak tanımlıyorsanız, o hâlde terörle mücadele etmeniz gerekir. Ama siz hâlâ o devletle ticaret yapıyor, mallar taşıyor, arka kapıdan ilişkileri sürdürüyor, ihaleler açıyor, büyükelçilikleri aktif tutuyor ve diplomatik bağları koruyorsanız; bu söyleminiz sahte, tutumunuz ikiyüzlüdür.

Gerçek şudur: Ticaretinizi kesmediğiniz sürece, ne kadar sert konuşursanız konuşun, o sözlerin bir anlamı olmayacaktır. Çünkü adalet, sözde değil; eylemde görünür. Çünkü ahlaki duruş, ekranlarda değil; karanlıkta alınan kararlarda belli olur.

Mazlumların Kanı Üzerinden Kazanç

Gazze’de çocuklar enkaz altında can verirken, bir annenin cesedi yanında saatlerce ağlayan bir bebek dünya vicdanına haykırırken; o bebeğin gözyaşlarının içinden geçip İsrail’e boru hattı ile petrol akıtanlar, bu sessiz çığlığın suç ortaklarıdır. Petrol, sadece bir ekonomik değer değil; aynı zamanda politik bir tercihtir. O yakıt, savaş uçaklarını kaldırıyorsa, tankları yürütüyorsa, mazlumların üzerine bombalar yağdırıyorsa, bunu taşıyan da, sağlayan da, görmezden gelen de aynı suçun parçalarıdır.

Eğer bir devlet, çocukların katili olan bir rejime "petrol taşıma" hizmeti veriyorsa ve bunun karşılığında para alıyorsa, bu bir kınama değil, bir ortaklık ilanıdır. Bu, sözde karşı çıktığınız zulme lojistik destek vermektir.

Tarihe bakın. Güney Afrika’daki apartheid rejimiyle işbirliği yapan devletler, yıllar sonra halkların mahkemesinde yargılandı. Nazi Almanya’sıyla ticaret yapan şirketler hâlâ lanetleniyor. Peki, bugün İsrail’in apartheid rejimine yakıt taşıyanlar neyle aklanacaklar?

Siyasetin Değil, Ahlakın Sınavı

Bu yaşananlar siyasetin bir meselesi değil artık; bu, insanlığın ahlak sınavıdır. Çünkü mesele bir partinin, bir hükümetin ya da bir devletin değil; bir insanlık onurunun çürüyüp çürümemesiyle ilgilidir.

Terör devleti tanımı sıradan bir söylem değildir. Bu kelimeyi kullanıyorsanız, bunun ardına durmanız gerekir. Tüm uluslararası ilişkilerinizde, ticaretinizde, diplomasinizde, lojistiğinizde bu tanıma göre pozisyon almanız gerekir. Aksi hâlde bu söz, yalnızca iç kamuoyuna dönük bir gösteriden ibarettir.

Bir partinin  grup başkanvekili çıkıp, "Biz sadece taşıma işini yapıyoruz" diyorsa, bu milletin zekâsıyla alay ediyor demektir. Çünkü hiçbir insan, sadece taşıdığı bombanın sorumluluğundan kurtulamaz. Sadece “taşıyıcı” olmak, ahlaki yükümlülüğü ortadan kaldırmaz. Mazluma giden ekmeği değil, zalime giden silahı taşıyorsanız, o zalimin suçuna ortaksınızdır.

Çıkar mı, Vicdan mı?

Peki neden bu tiyatro oynanıyor? Çünkü perde arkasında “milli çıkarlar”, “jeopolitik dengeler”, “enerji anlaşmaları”, “stratejik dostluklar” gibi soğuk kavramlarla vicdanlar uyuşturuluyor. Bugün milyonlarca insan, bu çelişkili söylem ve eylemleri savunmak için “gerçekçilik” adına susmayı tercih ediyor. Oysa gerçekçilik, zalimle iş tutmak değil; zorluklara rağmen doğruyu savunabilmektir.

İnsanlık tarihi, mazluma sırt dönen çıkarcıların değil; zalime karşı duran vicdan sahiplerinin hikayesidir. Hz. Musa’nın hikayesi, Firavun’un sarayında değil, Nil’in kenarında başlar. Zorbalarla iş tutanlar, tarih yazamaz. Onlar sadece utançla anılır.

İsrail’e Karşı Samimi Olmak Ne Demektir?

Eğer bir ülke, gerçekten İsrail’in terör uygulamalarına karşıysa;

  • Diplomatik ilişkilerini askıya alır.

  • Büyükelçisini geri çağırır.

  • Ticaret anlaşmalarını iptal eder.

  • Enerji transferini durdurur.

  • Limanlarını ve hava sahasını kapatır.

  • Uluslararası platformlarda hukuki süreçleri başlatır.

  • Filistin halkına gerçek yardım gönderir.

  • Kamuoyuna açık ve net bir duruş sergiler.

Ama şu an yapılan nedir?

  • Sözde kınamalar var.

  • Sosyal medya kampanyaları var.

  • Ama sahada gerçek hiçbir şey yok.

Ticaret devam ediyor. Diplomatik ilişkiler sürüyor. İsrail malları marketlerde yerini koruyor. Askeri anlaşmalar rafa kaldırılmıyor. Üstelik bu çelişki sorgulandığında, halkın gözleri başka yöne çevriliyor.

Bir Milletin Uyanışı

İşte bu yüzden milletler, sözlere değil; tutarlılığa bakmak zorundadır. Bugün halklar uyanmak zorunda. Çünkü yönetenlerin maskeleri düştüğünde, yönetenler değil, sessiz kalan halklar mahcup olacak.

Ey bu yazıyı okuyan vicdan sahibi insan!

Gözlerini sahnedeki gösteriye değil, arka kapıdaki gerçeklere çevir. Hangi partiye, hangi görüşe sahip olursan ol; zalime taşımacılık yapanın, onun suçuna ortak olduğunu kabul et. Filistin’in kanı üzerinden kurulan bu ikiyüzlü düzene sessiz kalma.

Çünkü yarın, bu günahların hesabı sorulduğunda, “Ama biz sadece taşıyorduk” demek, seni aklamaya yetmeyecek.

İnsanlık İçin Bir Çağrı

Bugün bize düşen görev, mazlumların sesi olmak, sözümüzle eylemimizi birleştirmek ve sahte kahramanlık gösterilerine kanmamaktır. İsrail’in yaptığı zulüm apaçık ortadayken, onunla gizli-açık ilişkilerini sürdüren herkesin bu zulme ortak olduğunu söylemek zorundayız.

Hiçbir siyasi hesap, bir çocuğun hayatından daha değerli değildir.

Hiçbir ekonomik çıkar, bir annenin ağıdından daha güçlü değildir.

Ve hiçbir taşıma ücreti, bir halkın gözyaşlarının bedeli olamaz.

Vicdanlar artık tarafını seçmek zorunda: Ya mazlumdan yana olacaksınız, ya da menfaatlerden yana.

Üçüncü bir yol yok.

Erol Kekeç/13.01.2025/Samcaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!