Bir Zamanlar Hakkı Anlatmak Suçtu… Şimdi Hâlâ Öyle
Hakikatin sesi, çağlar boyunca hiçbir zaman hoş karşılanmadı. Tarih, gerçeği dillendirenlerin ya ateşe atıldığını ya da susturulduğunu yazar. Bugün de farklı değil. İnsanın kendi elleriyle çarpıttığı din, Allah’ın tertemiz mesajının yerine, çıkar odaklı bir menfaat mekanizmasına dönüşmüş durumda. Kutsal olanla kirli hesapların iç içe geçtiği bir çağda yaşıyoruz. Ve bu çağ, hakikatin en çok ihtiyaç duyulduğu çağdır.
Bugün resmi dini yapıların kabul ettiği, ancak Allah’ın kitabıyla çelişen yüzlerce uygulama var. Bizzat Kur’an’ın kendisini anlamaya çalışanların ise üzerine bir linç kampanyası yürütülüyor. "Resmi onaylı değil" denilerek dışlanan Kur’an tercümeleri, esasen halkın Allah’ın mesajına doğrudan ulaşmasını engellemek için oluşturulan duvarlardan başka bir şey değildir. Çünkü birileri Allah'ın kelamı üzerinde otorite kurmak, aracı olmak ve bu aracılığı menfaatlere çevirmek istiyor.
Oysa hakikat aracısızdır. Allah konuşur, kul işitir. Ne hacıya, ne hocaya, ne şeyhe, ne de ruhsatlı bir din görevlisine ihtiyaç vardır. Kur’an açık, anlaşılır ve rehberdir.
Din Tüccarları Çağı - Şarlatanlığın Kurumsallaşması
Cennette huri dağıtanlar, günah çıkarma seansları düzenleyenler, peygamberle rüya âleminde istişare edenler, şeyhinin mezardan kendisine talimat verdiğini söyleyenler, Allah’ın yerine geçip insanların amelini yargılayanlar… Bunlar bugün ekranları işgal etmiş durumdalar. Onlara göre Kur’an sadece kendi dillerinden geçerse anlaşılır. Oysa Kur’an, her dili konuşur. Ama bunların kurduğu "dil", halkla Allah arasına konulan sahte bir duvardır.
Bunlar Kur’an’ı değil, kendi egemenliklerini anlatırlar. Kur’an’ın ayetlerini örtmek için yeni kutsal metinler yazar, yeni dualar, yeni ritüeller icat ederler. Biri çıkıp "Bunlar Kur’an’a aykırı!" dediğinde, linç edilir. Medyasıyla, yargısıyla, kamuoyu oluşturucularıyla susturulmaya çalışılır. Bugün, şeyhini Allah’tan daha çok seven bir cemaatin, gerçekte neye taptığını sorgulamak dahi suçtur. Onların kafasındaki din; kendi yanlışlarını aklayan, hatalarını örten, günahlarını yok sayan, zenginliklerini kutsayan, iktidarlarını meşrulaştıran bir dindir.
Din Üzerinden Kurulan Siyaset - Allah’ı Anmadan Cennet Pazarlığı
"Allah’a şükür dünya liderimiz var" diyenlerin aklı, diniyle iktidarı birleştirmiştir. Onlara göre lider ne yaparsa doğrudur. Allah, liderin gölgesinde anlatılır. Liderin arzusu, Allah’ın hükmünün önüne geçirilir. Bu anlayış, Yezidi'n "halife" olduğu dönemin birebir kopyasıdır.
Dini kullanarak halkı yönetenler, halkı da kendi politik çıkarlarına göre eğitirler. Eğer bir grubun müridiysen, oy veriyorsan, destekliyorsan, sen fırkai Naciye'sin. Aksi halde "vatan haini", "din düşmanı", "fitneci "sin. Bu anlayış, dini bir ceza mekanizmasına dönüştürmüştür. Dini bir lütuf olmaktan çıkarıp bir sopa haline getirmiştir.
Bugün sabah akşam ekranlarda dönen "dinî programlar", aslında birer hipnoz seansıdır. İktidarın istediği şekilde düşünen, istemediği her şeyi şeytanlaştıran, sorgulamayan, dua eder gibi oy veren, huşu içinde kendini pazarlayan bir toplum inşa edilmektedir. Ve bu toplum, kendi kanını emenlere minnettar olmayı bir ibadet zannedecek kadar kandırılmıştır.
Tarihsel Gerçeklikler - Hüseyinler ve Yezitler
Kerbela sadece bir tarih değildir; bugünün aynasıdır. Hüseyin, her dönemde hakikati söyleyenin sembolüdür. Yezid ise her çağın zalimidir. Bugün Hüseyinler susturuluyor, iftiraya uğruyor, yalnız bırakılıyor. Yezidler ise güç, para, medya ve kurumlarıyla alkışlanıyor. Oysa tarih, Yezid’i lanetle anıyor; Hüseyin’i ise özlemle. Bu gösteriyor ki, hakikat güce değil sabra, kana, bedene yazılır.
Bizim vazifemiz de Hüseyin gibi hakikati korkmadan haykırmak, yalnız kalmayı göze almak, sürgüne razı olmak, ama doğru bildiğinden asla vazgeçmemektir. Hakikat, çoğunlukla değil azınlıkla gelir. Kalabalıkların coşkusuyla değil, çöllerdeki yalnızlıkla beslenir.
Bugünün Cahiliyesi - Modern Cehennemin Maskeli Tiyatrosu
"Ey cahiller, siz istemiyorsunuz diye sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mı geçelim?"
Bugünün cahilleri üniversite mezunu olabilir, ama hâlâ Allah’tan başkasına kulluk etmeyi savunur. Modern cahiliyede putlar plastikten değil; makam, para, ekran, reyting ve oy şeklinde karşımıza çıkar. İnsanlar sevdiklerinin peşinden cenneti terk eder. Dünyevi sevgiler Allah’ın sevgisinin önüne geçer. Bu da ayetin haber verdiği en büyük sapmadır.
Korkak liderler, dalkavuk cemaatler, satılık ilahiyatçılar, yapay cennet vaadleri... Hepsi bir tiyatronun sahne oyuncularıdır. Oysa sahne çökmek üzeredir. Allah günleri evirir, çevirir. Bugün parlayanlar yarın sönecek, bugün ezilenler yarın yükselecektir.
Ey Hakkı Arayanlar! Uyanın ve Direnin!
Bugün yaşadığımız karanlık, Allah’ın nurunun bastırılamadığı bir karanlıktır. Biz susarsak zulum büyür. Ama konuşursak, hakikat yankı bulur. Her ne kadar zor olsa da, her taraf kararmış olsa da, biz hakikatin diliyle konuşmalı, dini yalnızca Allah’a has kılmalı, hiçbir aracıya eyvallah etmemeliyiz.
Ey kardeşim! Din sana Allah tarafından bir emanettir. Bu emaneti hiçbir kuruma, cemaate, kişiye, partiye, siyasi lidere, şeyhe teslim etme. Din, Allah’tandır. Ve Allah, seni yalnız bırakmaz. Karanlık ne kadar koyuysa, sabah o kadar yakındır. Hüseyin’in kanı yere düşmedi; zulme karşı başkaldırının kıyametini başlattı. Sen de kendi Kerbela’nda, kendi Yezid’ine karşı konuş! Yalnızsan da konuş! Sustukça kaybeden sen olacaksın.
Allah’ım! Bizi, hakikati söylemekten korkmayanlardan eyle.
Bizi, senin kitabına sarılanlardan ve onu anlayanlardan eyle.
Bizi, dini sadece sana has kılanlardan eyle.
Bizi, Yezidlerin karşısında Hüseyin gibi dimdik duranlardan eyle.
Bizi, hidayet üzere sabit kıl, kalplerimizi eğriltme, hakikati yalanlamaktan bizi koru.
Ey Rabbimiz! Bize zulmü fark edecek feraseti, ona karşı direnecek cesareti, yalnız kaldığımızda bile seninle beraber olmanın huzurunu ver.
Ve ey kardeşim!
Kendini yalnız hissediyorsan, unutma: Hakikati savunanlar her zaman azdır. Ama azlar, Allah'ın tarafındadır. Ve Allah’ın tarafı, galip olan taraftır.
Bu yazı, yeryüzünün her karışında baskıya uğrayan, susturulan ama kalbinde Allah’ın nuru olanlara bir çağrıdır. Direnin. Anlatın. Uyarın. Susmayın. Çünkü hakikat, konuşuldukça dirilir.
Ve ey insanlar,
Siz istemiyorsunuz diye sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mı geçelim? Siz bir gün anlayacaksınız. Keşke o gün gelmeden önce anlasaydınız…
Unutmayın:
“Allah günleri insanlar arasında evirir, çevirir…” (Âl-i İmrân, 3/140)
Bugün zalim olanlar, yarın zelil olacaklar. Bugün hakir görülenler, yarın yeryüzünün mirasçıları olacak. Allah’a inananlar için ümitsizlik yoktur.
Hakikat her zaman kazanır. Çünkü Hak, Allah’tır.
Ve Allah, nurunu tamamlayacaktır…
Erol Kekeç/29.05.2025/Namazgah/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder