“Ey iman edenler! Benim ve sizin düşmanlarınızı dost edinmeyin...” (Mümtehine 60/1)
Bu ayet sadece bir tarihî vesika değil, her asırda yeniden dirilen ve müminlerin kalbine düşen bir ilahî uyarıdır. Bu çağrı bugün, İslam ümmeti için her zamankinden daha hayati, daha yakıcı ve daha uyarıcıdır.
Zira bizler, Allah’ın düşmanlarını dost edinen, onların projelerine gönüllü katılan, onların değerlerini kendi medeniyet değerlerinin önüne koyan; kalben onlara meyletmekle kalmayıp, siyasi, kültürel ve iktisadi olarak da onların yoluna rıza gösteren bir toplum haline geldik. Ayetin ifadesiyle, inkar edenler bizim düşmanımızken biz, onlara sevgi ile yöneliyoruz. Onlar, Allah’ın Resulünü ve onun izinden gidenleri yurtlarından çıkarmışken, biz onlara meşruiyet, dostluk ve hatta sadakat sunuyoruz.
1. Ayetin Işığında Günümüz İslam Dünyası
İslam ülkelerinin çoğu, bugün Batılı güçlerle stratejik ortaklıklar kurmuş, onların askeri üslerine ev sahipliği yapar hale gelmiş, siyasi kararlarını Batı merkezli uluslararası kurumların onayına bağlamış durumdadır. Bu hal, yalnızca bir siyaset meselesi değildir. Bu, doğrudan doğruya ayette bahsedilen "onlara sevgi besleme" suçunun ete kemiğe bürünmüş halidir. Bu bir kalp bozulmasıdır, bir yön tayinidir.
Ayetin devamı çok açıktır: "Benim yolumda cihat etmek ve rızamı aramak için yola çıktıysanız..." diyor Rabbimiz. Yani Allah’ın rızasını isteyen bir kul, O'nun düşmanlarına gizliden gizliye sevgi besleyemez. Bugün biz ne yaptık? Allah yolunda cihat iddiasında bulunup, aynı zamanda Batılı kurumlarla gönül bağı kurduk. Onların ideolojilerini, söylemlerini, ekonomik sistemlerini ve eğitim modellerini kendi toplumlarımıza taşıdık.
2. Eğitim Sisteminde Zillet
Bugün İslam coğrafyasındaki eğitim sistemleri Batı'dan kopyalanmış, seküler paradigmanın içine gömülmüştür. Modernleşme adına Kur'an ve sünnetin hikmetinden kopmuş, çocuklarımıza ahiret bilinci değil, kapitalist rekabet ideolojisi aşılanmaktadır.
Okullarımızda Allah korkusu değil, başarı kaygısı öğretiliyor. Gençliğimizin zihnine "dünya hayatı her şeydir" düşüncesi kazınıyor. Peygamber'in yoluna yönlendirmek yerine kariyer planı yapılması teşvik ediliyor. İşte bu, Rabbimizin düşmanlarını veli edinmenin başka bir şeklidir. Bu sistemin ideolojik temellerini oluşturan Batılı düşünürler, Allah’ın varlığını inkâr etmiş kimselerdir.
Biz ise onların felsefesini temel alıp toplumumuzu bu sistemle terbiye etmeye çalışıyoruz. Bu, ayetin ifadesiyle, doğru yoldan sapmaktır.
3. Ekonomi ve Faiz Sarmalında Bir Ümmet
İslam ekonomisinin temel ilkesi olan faizin haram kılınmasına rağmen, bugün birçok İslam ülkesi ekonomik sistemlerini faiz üzerine inşa etmiştir. Merkez bankaları faizle çalışmakta, borçlanmalar Batılı bankalardan faizle yapılmakta ve halkın her geçen gün beli bu faiz yüküyle kırılmaktadır.
Bu sistemin finansal merkezleri olan kuruluşlar, küresel kapitalizmin merkezleridir. Dünya Bankası, IMF gibi kurumlara teslim olan Müslüman yönetimler, kendi halklarını sömürgeciliğin modern versiyonlarına teslim etmektedir. Bu da yine ayette anlatılan dost edinme suçunun, ekonomik hayattaki yansımasıdır.
4. Medya ve Kültürel İşgal
İslam coğrafyasının gençliği bugün Hollywood yapımı filmlerle büyümekte, Batılı müziklerle duygulanmakta, onların sosyal medya algoritmalarıyla düşünmekte ve karar vermektedir. Modadan estetik anlayışına, dil kullanımından mizah anlayışına kadar her şey Batı'dan ithaldir.
Kendi medeniyetimizin ürettiği muhteşem ilim, sanat ve edebiyat bir kenara atılmış, yerine TikTok videoları konulmuştur. Üstelik bu yozlaşmaya karşı mücadele edenler, gerici, yobaz, çağdışı olmakla itham edilmekte; modern Batılı yaşam tarzını eleştirmek, suç gibi görülmektedir.
5. Siyasi Zillet- İsrail ile İlişkiler
Ayetin en somut tezahürlerinden biri, İsrail ile kurulan ilişkilerde gözlemlenir. İsrail, Filistin'i işgal etmiş, çocukları, kadınları, yaşlıları katletmiş, kutsal değerlerimizi aşağılamış bir terör devletidir.
Ancak birçok İslam ülkesi, bu katil devletle diplomatik ilişkilerini sürdürmekte, ticaret hacmini arttırmakta, hatta askerî iş birliklerine girmektedir.
Bunları yapanlar, "İslam dünyasının liderleri" olarak anılmakta, dini söylemleri bolca kullanan siyasi figürler dahi bu ilişkileri meşru göstermektedir.
Bu zilletin adı, Allah'ın düşmanlarını veli edinmektir. Bu, doğrudan ayetin tarif ettiği ihanetin kendisidir.
6. Batının Tanımladığı Barışa Teslim Olmak
Batı'nın öne sürdüğü barış anlayışı, İslam'ın izzetli duruşunu törpüleyen, Müslümanların cihad ve mücadele azmini kıran bir söylemdir. Barış adı altında mazlumların susması, zalimlerin egemenliğini sürdürmesi istenmektedir.
Bu sahte barışın adı "normalleşme" olmuştur. İsrail'le normalleşme, Batı değerleriyle normalleşme, kapitalist sistemle normalleşme...
Oysa Kur'an'da barış; adaletin tesis edilmesi, zalimin durdurulması ve hakkın ayakta tutulmasıyla mümkündür. Barış, zalimle kucaklaşmak değil; mazlumun hakkını almaktır.
7. Ümmet Bilincinin Kaybı
Ayette geçen "benim ve sizin düşmanınız" ifadesi, Müslümanların ortak bir bilinçle hareket etmelerini zorunlu kılar. Bu, ümmet olmanın gereğidir. Ancak bugün İslam dünyası, milli sınırlar içinde parçalanmış, ümmet bilinci ulusçulukla yok edilmiştir.
Müslümanlar birbirine yabancılaşmış, biri zulüm görürken diğeri susar hale gelmiştir. Yemen'de, Gazze'de, Arakan'da, Doğu Türkistan'da yaşananlar İslam dünyasında derin bir refleks doğurmamakta; ümmetin acısı, TV kanallarının haber bültenleriyle sınırlı kalmaktadır.
Bu da gösteriyor ki; biz, Allah yolunda cihada çıkma iddiasında bulunup, düşmanla dostluk kurarak en temel emre isyan halindeyiz.
8. İslami Cemaatlerin Durumu
Dini cemaat ve gruplar bile zamanla sekülerleşmiş, kendi çıkarlarını öncelemeye başlamıştır. Hedefi Allah rızası olan yapılar, siyasete angaje olup ilkeyi değil stratejiyi öncelemeye başlamıştır.
Kimileri Batılı fonlarla, kimileri siyasi iktidarların gölgesinde faaliyet gösterir hale gelmiştir. Bu da yine "düşmana sevgi beslemek" suçunun kolektif biçimidir.
9. Çözüm: Gerçek Bağlılık ve İzzetli Direniş
Müslümanlar, dostluklarını ve düşmanlıklarını sadece iman ekseninde belirlemelidir.
İzzet, sadece Allah'a teslimiyettedir; O'nun düşmanlarına yönelmek zilletin en derinidir.
Her birey, önce kendi hayatında, sonra ailesinde ve toplumunda bu ayetin gereğini yerine getirmelidir.
Ekonomik bağımsızlık, eğitimde özgünleşme, medya ve kültürde köklü reformlar şarttır.
İslami liderler, gerçekten Allah yolunda olanlarla ittifak kurmalı, zalim güçlerle bağlarını koparmalıdır.
Ümmet bilinci yeniden inşa edilmeli, sınırları aşan kardeşlik tesis edilmelidir.
Bu Ayet Sadece Okunmaz, Yaşanır
Bu ayet, sadece bir uyarı değil; bir yön tayinidir. Bu ayetle yaşayanlar izzet bulur, ayeti sadece okuyup ihanet edenler zillete mahkum olur. Bugün içinde bulunduğumuz zillet, ayetin uyarılarına kulak tıkamamızın sonucudur.
Artık bu ayeti sadece tefsir kitaplarında değil, zihinlerimizde ve hayatlarımızda tefsir etme zamanı gelmiştir. Allah’ın düşmanlarını dost edinenlerin âkıbeti hüsrandır.
Bu çağrı, hâlâ kulak verenlere hayatı yeniden inşa edecek kadar güçlüdür. Öyleyse bu ayetle yaşa, bu ayetle yürü, bu ayetle diren ve bu ayetle Allah’a doğru izzetle yüksel.
"Onlar bir ateş ister, sen bir nur ol. Onlar bir zillet, sen bir izzet ol. Onlar bir yalan, sen bir hakikat ol. Allah yolunda olmak; kalbinde sevgi, elinde kılıç, gözünde ahiret olmaktır..."
Erol Kekç/25.04.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder