15 Aralık 2024 Pazar

Manipülasyonun Karanlık Yüzü ve Suriye Gerçeği

Değerli okuyucularım;

Bugün sizlere çok hassas ve bir o kadar da karmaşık bir konudan bahsetmek istiyorum. Dünya gündemini sarsan haberlerin, farkında olmadan ya da kasıtlı bir şekilde yönlendirilmesi sonucu oluşan algılar ve bu algıların ardındaki gerçek oyunlar... Özellikle Sidney Hapishanesi’nde olduğu iddia edilen vahşet dolu sahneler ve bunun Türkiye medya organlarında nasıl işlendiği ile başlayıp, bu tür manipülasyonların neyi amaçladığını daha kapsamlı bir şekilde irdelemek istiyorum. Şimdi soruyu sormamız lazım: Bu tür olayların böylesine büyük bir vurguyla aktarılmasının altında ne yatıyor? Siyonist lobilerin ve küresel güç odaklarının bundan beklentileri nedir? Bunların ardında ne tür kirli hesaplar yatmaktadır?

Sidney Hapishanesi Vakası: Manipülasyonun Anatomisi

Sidney Hapishanesi’nde yaşananlar, medyanın tüm dikkatini çekmiş gibi görünüyor. Burada işkence ve insan hakları ihlallerinin her türlüsünün yaşandığına dair haberler günlerdir süslenip, pişirilip servis ediliyor. Bu haberlerin doğruluğu ya da yanlışlığını kenara koyarak şunu sorgulamak gerekiyor: Neden özellikle bu olay bu kadar büyütüldü? Çünkü dünya genelinde maalesef hapishaneler, işkencenin ve insanlık dışı muamelelerin merkezleri hâline gelmiş durumda. Afganistan’da, Yemen’de ya da Guantanamo gibi ABD tarafından yönetilen cezaevlerinde çok daha korkunç sahneler yaşandığını biliyoruz. Ancak ne hikmetse, Sidney Hapishanesi üzerinden anlatılan hikâyeler ve kanıtlanmamış vahşet görüntüleri, dünya medyasının gündeminde bir numara oldu.

Bu tür haberler, bir noktadan sonra sadece trajediyi vurgulamakla yetinmiyor, aynı zamanda belirli bir gündemi dayatmak için de araçsallaştırılıyor. İşte tam da bu noktada “Bu trajedi ne için kullanılıyor?” sorusunu sormamız gerekiyor. Sidney Hapishanesi haberleri üzerinden bir algı yaratılarak, dünyanın farklı bölgelerinde yürütülen kirli oyunlar meşrulaştırılmak mı isteniyor? Medyada Sidney’deki hapishane zulmünün haberlerinin üstüne gidilirken, Suriye’deki asıl sorunların örtbas edilmesi ya da dezenformasyon yoluyla farklı yönlere çekilmesi bize ne anlatıyor? Bütün bunlar, Suriye’deki despot bir yönetimin işlediği vahşetin üstünü örtmeye yönelik midir, yoksa ABD ve Siyonizm’in bu bölgedeki kalıcılığını daha da doğal ve meşru göstermek için bir çaba mıdır? Bu sorular, zihnimizde derin yankılar uyandırmalıdır.

Manipülasyonun Küresel Alet Çantası- Medya

Manipülasyon dediğimiz şey, yalnızca bir haberi abartmak ya da yalan söylemek değildir. Manipülasyon, gerçeği çarpıtarak sunmaktır; belirli bir olayın bağlamından koparılıp farklı bir bakış açısıyla çerçevelenmesidir. Sidney Hapishanesi üzerinden oluşturulan yaygara, tam olarak bu mekanizmayı gözler önüne seriyor. Bir olayın, bir bölgedeki kirli oyunları örtbas etmek için bir sis perdesi olarak kullanılmasıdır.

Örneğin, Suriye rejimi yıllardır kendi halkına zulmetmekte ve bu durum ne yazık ki artık dünya için sıradanlaşmış durumda. Ancak bu gerçeklik, Suriye üzerinde küresel güçlerin oynadığı satranç oyununu maskelemek için kullanılıyor. Despot yönetimin acımasızlıkları konuşulurken, Siyonizm ve ABD'nin burada gerçekleştirdiği asıl niyet ve planlar perde arkasında kalıyor. Sidney Hapishanesi üzerinden işkenceyi ve zulmü gündeme getirenlerin bir kısmı, bu gündemle Suriye halkına yapılan kötülüklerin daha geniş kapsamlı analiz edilmesinin önüne geçmeye çalışıyor olabilir mi? Eğer öyleyse, bu adımların ardında yatan akıl almaz planları iyice incelemek gerekiyor.

Despotizm ve Kirli Oyunların Kesişim Noktası-Suriye

Suriye’de yaşanan trajedi, artık yalnızca yerel bir mesele olmanın ötesine geçmiş, küresel güçlerin çıkar çatışması hâline gelmiştir. Esad rejiminin kendi halkına yönelik baskı, işkence ve katliamları bir yanda dursun, bu coğrafya, Siyonist güçler ve Amerikan varlığı için adeta bir laboratuvara dönüştürülmüş durumdadır. Dünya bu tabloya alışırken, insanlar her geçen gün daha fazla unutulmaya yüz tutuyor.

Peki bu manipülasyonun amacı nedir? Bir yandan Esad’ın rejimi, halkına yaptığı zulümle sürekli gündeme getiriliyor, bir yandan da bu baskıcı ortam, ABD ve Siyonistlerin bölgedeki varlığını daha meşru göstermeye yarıyor. Çünkü halkın içten içe desteklediği, adalet ve bağımsızlık talepleri ses bulmadığında, tek seçenek gibi gösterilen dış müdahaleler "kaçınılmaz" olarak algılanabiliyor. Ama ne yazık ki bu müdahaleler, halkın refahına değil, kirli emellere hizmet ediyor.

Düşünmek lazım: Esad'ın yaptıklarının anlatımı gerçekten zulmün sona erdirilmesi için mi? Yoksa bu anlatıların üzerine başka hikâyeler bina edilerek halkın kurtuluş umudu daha da mı bastırılıyor? Bir yanda zalim bir despotun acımasız yönetimi var; diğer yanda Suriye’nin geleceğini tamamen çıkarlarına göre şekillendirmek isteyen güçler. Ve bu senaryolar, manipülasyonun karanlık araçlarıyla destekleniyor.

Algı Yönetiminin Karanlık Dinamikleri

Sidney Hapishanesi haberleri, medya manipülasyonunun nasıl çalıştığını bize bir kez daha hatırlatıyor. Bu tür hikâyeler, esas olarak insanların duygularına hitap eder; onları öfkelendirir, ağlatır, kendilerini yabancı bir gerçekliğe sürükler. Ancak aynı zamanda, bu duygular, esas sorulması gereken soruları bastırır:

  • Neden sadece belirli hapishaneler gündem oluyor?

  • Suriye halkının on yıllardır süren dramını neden yeterince konuşmuyoruz?

  • ABD ve Siyonizm’in Suriye üzerindeki planları neden dünya gündeminde aynı ağırlıkla yer bulmuyor?

Manipülasyonun amacı tam da bu soruları unutturmaktır. Sidney Hapishanesi haberleriyle zihinleri meşgul ederken, Suriye’deki kirli oyunların gerçekte neyi hedeflediği göz ardı ediliyor. İnsanlar, uluslararası güçlerin "haklı" müdahalelerini sorgulamaksızın kabul etmeye itiliyor.

Bir Umut ve Çözüm Arayışı

Elbette bu manipülasyonun karanlık düzenini kırmak kolay değil. Ama bu, asla vazgeçilmesi gereken bir mücadele olmamalı. Medyayı eleştirel bir şekilde tüketmeli, sunulan hikâyelerin ardındaki niyetleri sorgulamalıyız. Esad gibi zalimlerin yaptığı zulmü anlarken, bunu daha büyük bir planın parçası hâline getiren küresel güçleri de teşhir etmeliyiz.

Son olarak, Suriye’deki halkın umutlarını diri tutmak için yapılabilecekleri düşünmek gerekiyor. Bölge halkının kendi bağımsızlığını kazanabileceği, adil bir düzenin sağlanabileceği bir gelecek için sivil toplum hareketleri ve bağımsız aktörlerin işbirliği hayati öneme sahiptir. Bu noktada, kirli oyunların gölgesinde kalmadan, zulüm ve baskılara karşı birleşik bir insanlık bilinci oluşturmak gerekiyor.

Eğer adaleti, huzuru ve bağımsızlığı savunacak bir irade ortaya çıkacaksa, manipülasyon perdesini aralamak ve gerçekleri gözler önüne sermek bunun ilk adımı olmalıdır. Ancak o zaman Suriye’nin umudu, Sidney Hapishanesi gibi sahte gündemlerin arasında kaybolmayacaktır.

Erol Kekeç/15.12.2024/Sancaktepe/İST

Teknoloji ve İnsanlık- Modern Dünyanın Karanlık Kuyusu

Günümüzde teknolojinin ulaştığı seviyeyi anlamak için sınırsız bir yaratıcılıkla şekillenen dijital bir çağda yaşadığımızı kabul etmek gerekiyor. Ancak bu yaratıcılık, sadece fayda sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda insanı kendi benliğinden uzaklaştıran, ahlaki ve toplumsal değerlerini yok eden bir tehdidi de beraberinde getiriyor. Teknolojinin büyük vaatlerle önümüze serdiği süslü hayaller ve imkanlar, insanlığın özü ile olan bağını kestiğinden, insanları yalnızca tüketim ve manipülasyon nesnelerine dönüştüren bir mekanizma haline geldi.

Dijital çağda yaşıyor olmanın karmaşık faydalarının yanında, her gün daha belirgin hale gelen tehlikelerini anlama çabalarıyla, bu makale şu çağda ışık tutmaya çalışıyor. Teknoloji öylesine güçlü ki, iyi ellerde kurtuluşun, kötü ellerde ise yıkımın aracı haline geliyor. Gelin, bu işlemin hem açık hem de gizli yüzlerine detaylıca bakalım.

Teknoloji-İnsanlığın Ümidi mi, Kâbusu mu?

Teknolojiye tarafsız bir aracı niteliği yüklemek yanlış olur. Hedefi insanı özgürleştirip yaşamı kolaylaştırmak olan gelişmelere tanık olsak da, teknolojinin kontrolü ele aldığı ve kötü niyetlerin aracı haline getirildiği durumlar giderek yaygınlaşmaktadır. Bugün bir yandan çevrim içi toplantılarla dünyanın bir ucundaki bir bireyle iletişim kurmak bir mucize gibi gelirken, öte yandan bir çocuk yanlışlıkla dahi olsa zararlı içeriklerin kucağına düşebilmektedir.

Kontrol Yanılsaması Teknoloji, bize bir yönden muhteşem bir kontrol duygusu vermektedir. Tek bir tıklama ile bankacılık işlemlerinden eğitime, alışverişten sosyal etkileşime kadar birçok şey yapılabilir. Ancak teknolojiyle ne kadar iç içe girersek, o kadar onun tuzaklarına çekiliriz. Kendi adımızla açılan sahte bir hesapta ütopya inşa edilirken gerçek hayattaki karışıklıklar tamamen gizlenebiliyor. Her paylaşımımızda kim olduğumuz, nereye ait olduğumuz, ne sevdiğimiz dijital bir parmak izi olarak kaydediliyor.

Gerçek ve Gerçek Olmayanı Ayırma Becerisi Zorlaşıyor

Yeni medyanın geldiği nokta çok dikkat çekici. Yapay zeka teknolojileri ile sadece bir görüntününüz, ses kaydınız veya sosyal medyadaki basit bilgileriniz ele alınarak sizi temsil eden ve sizin izleniminizi veren hologramlar, videolar, hatta tıpatıp aynısı olan söylemler yapılabiliyor. Burada kritik soru ise şu: Birisi sizin yerinize bir karar verdikten sonra o kişinin siz olmadığını ispatlamak için yeterli zamanınız kalır mı?

Yapay zeka destekli görüntülerle süslenmiş, gerçeğe meydan okuyan videolar insanoğlu üzerinde psikolojik manipülasyona alan açıyor. Dijital "derin sahtekarlıklar", sıradan bir bireyi toplumsal rezaletin öznesi haline getirebilir. Bunun belki de en yıpratıcı yanı, haksız yere şöhretinizin, itibarınızın ve hatta tarihi mirasınızın zedelenmesi olabilir.

Toplumdaki Dijital Dram- Suçun Yayılması

Teknolojinin yayılımı sadece bireysel sorunlar yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal kaosu da tetikliyor. Sosyal medyanın evrimiyle birlikte "linç kültürü" bir eğlenceye dönüştü. Bir hata yapan birey, dakikalar içinde milyonlarca kişinin sözel şiddetine maruz kalabilir. Bu durum, bireyin zihinsel sağlığını tehdit eden ciddi bir sorunu gün yüzüne çıkartıyor.

Bilgi akışının hızı ise bu suçun daha geniş çapta yayılmasına zemin hazırlıyor. Yanlış bir tweet ya da bir video, hakikati yansıtmasa bile, algıyı öyle bir değiştiriyor ki gerçeği anlatmaya kimsenin vakti ya da şansı kalmıyor.

Kötü Kullanımın Etkileri

Teknolojinin kötü niyetli amaca hizmet ettiği alanların çeşitliliği korkutucu seviyelere ulaştı:

  1. Yapay Zeka ve Askeri Teknolojiler: Dünyada gelişen yapay zeka kontrolündeki insansız hava ve kara araçları, karşı tarafın savunmasız hale getirilmesini kolaylaştırıyor.

  2. Siber Saldırılar: Hücum stratejileri değişmiş durumda. Şimdi siber aleme yayılan bir zararlı yazılım milyonlarca insanın kişisel bilgilerini tehdit altına alabiliyor.

Teknoloji ile Nasıl Barışık Kalabiliriz?

Görülen o ki, teknoloji çift taraflı keskin bir kılıç gibidir. Bizi daha iyiye götürebilecek imkânlarla dolu olan bu aracı, bir yandan da tehlikelere son derece açık hale getiriyor.

Fakat teknolojiden tamamen vazgeçmek bir çözüm değildir. Aksine, sorumluluğu elden bırakmadan ve eleştirisel bir farkındalıkla kullanmamız gerekir. Gerçekleştirilmesi gereken birinci hedef, eğitimdir. Dijital okuryazarlık farkındalığıyla bireylerin sadece birer kullanıcı olması yeterli değildir; aynı zamanda geliştiricisi, sorgulayanı ve yanlışların farkında olan denetçileri olmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, teknoloji bize hizmet için var; biz ona tutsak olmak için değil. Hayatımızı teknolojiye emanet etmek yerine, bilincimizi koruyarak gerçeklikle olan bağımızı güçlendirmeliyiz. Ancak bu şekilde teknoloji, hem insanın kendi ile barışık kalmasına hem de geleceğin daha umut dolu inşa edilmesine olanak sağlayabilir.

Erol Kekeç/12.12.2024/Sancaktepe/İST