9 Aralık 2024 Pazartesi

Suriye'nin Geleceği- Boşluklar -Tilkilikler ve Bölgesel Dinamikler-

 

Suriye'nin içinden geçtiği karanlık dönem, sadece bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için ciddi bir kriz senaryosudur. Ancak bu krizin derinleşmesine neden olan en önemli aktörlerden biri, hiç kuşkusuz İsrail ve onun bölgedeki stratejileridir. Netanyahu gibilerin politikaları, emperyal güçlerin bölgede kendilerine alan açma hamlelerinden ibaret değil, aynı zamanda bölgeyi uzun vadeli bir kaosa sürükleyen planların birer parçasıdır. 

Gece vakti Suriye topraklarını bombalayan ve ardından sınırlarını değiştirme talimatı veren Netanyahu’nun bu adımları, İsrail’in Ortadoğu’daki uzun vadeli hedeflerinin açık bir göstergesidir. Bu hedeflerin temelinde ne vardır?

  1. İran’ın ve Hizbullah’ın Zayıflatılması: İsrail, İran’ı ve onun vekil güçleri olan Hizbullah’ı, kendisi için en büyük tehdit olarak görmektedir. Suriye’deki iç savaş, bu tehdidi zayıflatmak için İsrail’e eşsiz bir fırsat sundu. İran’ın Suriye üzerindeki etkisinin azalması, İsrail’in bölgedeki hegemonyasını güçlendirme yolunda önemli bir adım.

  2. Bölgesel İstikrarsızlığın Devam Ettirilmesi: İsrail, bölgedeki ülkelerin bir araya gelmesini, güçlenmesini ya da kendi iç sorunlarını çözerek stabil hale gelmesini istemez. Çünkü istikrarlı bir Suriye, Filistin meselesine daha fazla odaklanabilecek bir bölge anlamına gelir. Bu yüzden kaos, İsrail’in en büyük müttefikidir.

  3. Yeni Sınırlar ve Yeni Gerçeklikler: Netanyahu’nun sınır tellerini değiştirme talimatı, İsrail’in “toprak kazanma” stratejisinin bir parçasıdır. Golan Tepeleri’ni işgal eden İsrail, bunu uluslararası hukuka aykırı bir şekilde kendi toprağı olarak ilan etmiştir. Suriye’deki kaostan yararlanarak daha fazla toprak kazanma planı, bu stratejinin devamıdır.

HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) liderinin “Eset, İran ve Hizbullah dışında herkesle anlaşabiliriz; hatta İsrail ile bile” şeklindeki açıklamaları, Suriye’nin geleceğine dair ciddi bir uyarıdır. Bu açıklamayı birkaç açıdan değerlendirmek gerekiyor:

  1. HTŞ’nin Pragmatik Tavrı: HTŞ, ideolojik olarak radikal bir örgüt olmasına rağmen, bölgedeki gerçekliklere ayak uydurmak için pragmatik bir yol izliyor. Bu, örgütün herhangi bir tarafla ittifak kurabileceği ve bu ittifakların kısa vadeli hedeflere hizmet edeceği anlamına gelir.

  2. İsrail ile Olası İttifak: HTŞ’nin İsrail ile anlaşma ihtimalini dile getirmesi, bölgedeki kaosu daha da derinleştirebilir. Çünkü bu tür bir ittifak, diğer bölgesel aktörlerin tepkisini çekecek ve Suriye’nin parçalanma sürecini hızlandıracaktır.

  3. Suriye’nin Geleceği Üzerindeki Etkiler: Eğer HTŞ gibi gruplar, İsrail ya da diğer dış güçlerle ittifak kurarsa, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği tamamen ortadan kalkabilir. Bu durum, ülkenin farklı bölgelere bölünmesine ve uzun vadeli bir iç savaşın devam etmesine yol açacaktır.

İsrail’in Suriye’deki rolünü anlamak için şu soruyu sormalıyız: İsrail neden bu kadar aktif bir şekilde müdahil oluyor? Bunun birkaç temel nedeni var:

  1. Bölgesel Hegemonya: İsrail, Ortadoğu’da kendisine rakip olabilecek bir gücün yükselmesini istemiyor. Suriye, İran’ın bölgedeki etkisinin en önemli ayağıdır. Dolayısıyla Suriye’nin istikrarsız kalması, İsrail’in çıkarlarına hizmet eder.

  2. Doğal Kaynaklar: Suriye, özellikle petrol ve doğal gaz rezervleri açısından stratejik bir öneme sahiptir. İsrail, bu kaynakların kontrolünü ele geçirmek ve bölgedeki enerji hatlarında söz sahibi olmak istiyor.

  3. Filistin Meselesi: Suriye’nin güçlü bir aktör haline gelmesi, Filistin meselesine daha fazla odaklanmasına yol açabilir. İsrail, bu ihtimali ortadan kaldırmak için Suriye’yi sürekli meşgul etmek istiyor.  Esad yönetimi, Batı tarafından sürekli olarak diktatörlükle suçlanıyor. Ancak şu soru önemlidir: Esad’ın gitmesi gerçekten Suriye ve bölge için iyi bir sonuç mu olur? Bunun cevabı, Esad sonrası senaryolarda saklıdır.

  1. Esad Sonrası Güç Boşluğu: Esad’ın gitmesi durumunda, Suriye’deki güç boşluğunu kim dolduracak? HTŞ gibi radikal gruplar mı, yoksa Batı destekli muhalefet mi? Her iki senaryo da, Suriye için daha fazla kaos anlamına gelebilir.

  2. İsrail’in Oyunları: Esad sonrası dönemde, İsrail’in Suriye üzerindeki etkisi daha da artabilir. Çünkü İsrail, güçsüz bir Suriye’nin kendisi için bir tehdit oluşturmayacağını bilir.

  3. Bölgesel İttifakların Dağılması: Esad’ın gitmesi, İran ve Hizbullah’ın Suriye üzerindeki etkisini azaltabilir. Ancak bu, aynı zamanda Suriye’nin dış müdahalelere daha açık hale gelmesine neden olur.

Bütün bu dinamikleri bir araya getirdiğimizde, Ortadoğu’nun geleceği için şu senaryolar öne çıkıyor:

  1. Bölünme ve Parçalanma: Suriye, mevcut dinamiklerle devam ederse, ülkenin farklı bölgelere bölünmesi kaçınılmazdır. İsrail, bu senaryoda kendisine daha fazla alan açabilir.

  2. Yeni İttifaklar ve Çatışmalar: HTŞ gibi grupların İsrail ile ittifak yapması, bölgedeki diğer aktörleri de yeni ittifaklara zorlayacaktır. Bu, çatışmaların daha da yayılmasına yol açabilir.

  3. Uzun Süreli Kaos: İsrail’in ve diğer dış güçlerin müdahaleleri devam ettikçe, Suriye’de barışın sağlanması mümkün olmayacaktır. Bu durum, bölgenin tamamını etkileyecek uzun süreli bir kaosa yol açabilir.

Ortadoğu’nun ve özellikle Suriye’nin bu karmaşık denklemden çıkış yolu nedir? İşte bazı öneriler:

  1. Bölgesel İşbirliği: Suriye, bölge ülkeleriyle işbirliği yaparak dış müdahalelere karşı ortak bir duruş sergilemelidir.

  2. İç Barış ve Uzlaşma: Suriye içindeki farklı gruplar, ulusal çıkarlar doğrultusunda bir uzlaşmaya varmalıdır. Ancak bu, dış güçlerin müdahalesi olmadan gerçekleşmelidir.

  3. Bağımsız Politika: Suriye, kendi geleceğini belirlemek için bağımsız bir politika izlemeli ve dış güçlerin oyunlarını boşa çıkarmalıdır.

Sonuç olarak, Suriye’nin geleceği, bölgedeki tüm aktörlerin akılcı ve uzun vadeli stratejiler geliştirmesine bağlıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, tilkilerin oyunlarına kanmayan halklar ve liderler, bu karanlık dönemi aydınlatabilir. Tilkilerin ve şeytanların vaatlerine kanmamak, bölgenin kaderini değiştirecek en önemli adımdır.

Bahadır Hataylı/09.12.2024/Namazgah/İST