21 Nisan 2023 Cuma

VAR OLMANIN YOLU ADALETTEN GEÇER!

“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın.” Nisa:135

Hak hukuk gözetmeyenler, taraf olduğu kişilere çok yakın olduklarını kanıtlamak ve onların kaybetmesini önlemek için, böyle bir eylemde bulunurlar. Oysa bilmezler ki beni ve onu yaratan, yarattığına benden daha yakın olmasına rağmen, böyle bir çukura inmekle çok doğru bir eylemde bulunulduğu sanılır. Mutlak gözetenin kuşattığı ve her şeyden haberdar olduğu bir evrende, hak hukuk dengesini sağlama görevimiz olduğu zaman, daima kendimize yakın olana, düşüncesi inancı bize uyanı, korumak zorunda olduğumuza inanırız. O tarafa doğru ağırlığımızı belirtiriz ya da o tarafa ağırlık veririz. Çünkü koruyucu ve kurtarıcı bir özelliğimizin olduğunu sanırız. Bu nasıl bir anlayış ki, yarattığına bizden daha yakın olan bir gücün gözetiminde böyle bir hülleyi yapacak kadar küstahlaşabiliyoruz.

Böyle bir hırs ve koruyuculuk kahramanlıkları olmamış olsa, yeryüzünde zulmün bu kadar artmasını ve adaletin tecelli etmemesini düşünebilir misiniz? Adalet, adaletten taraf olduğunu söyleyerek adaletin şavktını kaydıranlardan çektiği kadar, kendi doğal değişim ve evrim sürecinde yaşadığı tekamülden çekmemiştir. Neden, kurutacı olarak ortaya çıkanlar, insanlığı, kendinden kurtaracak düzeye indirir. Tarihin hiçbir döneminde, Vahiyle gelen elçiler ve onların getirdiğine gönülden bağlı olanlar hariç, insanlığı kurtaracağız diye gelip insanlara mutluluk ve huzur getirdiği görülmemiştir. Yakın tarihimize baktığımızda bunların çoğuna bizler bile şahit olduk…Çavuşesku, Saddam, Stalin, Naziler, Hitler, Mısırda Sisi, Hafiz Eset bunların bazıları…Yani anlamamız gereken, insanlığın çektiği acılara son vereceğiz, sizleri özgür ve müreffeh bir toplum haline getireceğiz diyerek, sizleri aldatanların hepsi istisnasız, kendi içlerindeki hastalıklarını toplumsal hastalığa dönüştürmek için, sizi kendi karanlıklarında imha ederler. Bunlar karanlık bir ortamda, aydınlanmayan yaşamın terazisinin hangi kefesine bir ağırlık olabilirler ki? Aydınlık bir ortamda seçilmemiş, neyin doğru neyin yanlış olduğunun tanımının yapılamadığı bir ortamda, adalet asla ayağa kalkamaz. Adaletin ortaya çıkmadığı zeminlerde, ancak bilerek ya da bilmeyerek bir taraf olursunuz. Bir taraf olmanız sizleri de yok oluşun kenarına getirir ve yaşama dair karmaşık bir denklemle, çözümsüz problemler oluşturmak hayatın doğal akışı olarak yaşanmaya başlar.

Adaletin tecelli edeceğine inanılan ortamlarda, mahkemeye çıkan kişilerin mahkeme öncesi kendi lehlerine olacak çabaların harcanması için onu bunu araya koyması, hakimleri savcıları görmesi hatta bunlara maddi kazançlar sağlayacak vaatlerde bulunması düşünülebilir mi? Ne yazık ki, insan yeryüzünde tek sahip olarak kendisini gören bir zavallı olduğunu düşündüğü müddetçe, yeryüzünde adaletin denkleminin, bilinmeyen tarafında yer alarak bu denklemle doğru bir sonuca gitmesini bekleyemiyorsunuz.

Yaratanımız, özellikle, “Ey İman edenler (diye sesleniyor ve ekliyor), kendiniz anne babanız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olun ve adaleti ayakta tutun…” Tüm İnsanlara söylemiyor, çünkü insanlar kendi fıtrat kodlarından uzaklaşarak karmaşık bir hayatın savrulan yaprakları haline gelebildikleri için, doğrudan hakka yönelip yeniden iman edenlere bir çağrı yapılıyor. Vahye dayalı bir idrak mekanizmasının çarklarını doğru işletenler, ancak adaleti ayakta tutabilirler. Adaletin ayakta tutulmadığı ve hakka gerekli şahitliğin yapılmadığı ortamlarda, İman edenleri bulmak mümkün olmayacaktır. İman etmek, doğrudan hakkın dirilmesi ve adaletin tecelli etmesidir. Önce fert olarak adalet tecelli eder, fert olarak hayat bulan adalet, toplumsal yaşam içinde eksen alınan yegâne kıstas olur. Çünkü insanın fıtrat yazılımında bunlarla ilgili bilgi ve ona yönelim kodları mevcuttur. Ancak görülür bir eylem olduğu zaman, uykuya dalmış veya bir yerde unutulmuş bu fıtrat donanımlarındaki kodlar, fıtratın dışında kendisini gördüğünde ve bulduğunda onunla hemen reaksiyona geçebiliyor ve bir kıvılcım oluşuyor. Bu kıvılcım adaletin dirilme anıdır.

 Bu izahatın bizlere anlatmak istediği, siz İman edenler bu kıvılcımın temel ve yegâne kutup başlarısınız diyor. Bu kutup başlarında elektriklenme olduğu zaman yaşam hareketlenir. Yaşamın istenilen istikamette hareketlendiği bir yerde, Hak tecelli edince Batıl yok olur. Çünkü Hak, düzenliliktir, batıl ise düzensizliktir. Düzen ortaya çıktığı zaman o düzene yön vermek için araya girerek, parazit olmak isteyenler o çarklar arasında yer alamaz ve adalet ayağa kalkar. Adaletin ayağa kalkışı bir alemin dirilmesidir. Ondan dolayıdır ki, Yüce Rahman “Allah adildir ve adil olanları sever diyor…

Yeryüzünde bir kul olarak yaşamak isteyenler, öncelikle kendileri için belirlenmiş olan, yeryüzünün halifelik statüsüne uygun rollerini, yaratıcının tayin ettiği gibi yerine getirmek zorundadır. Yeryüzünün dirilmesi benim anladığım gibi yaşamamla olmuyor, nasıl yaşamam gerektiği gibi yaşadığım zaman ortaya çıkıyor.

Hiç kimse adına koruyuculuk kalkanı oluşturarak, adli ilahinin işleyiş düzenine dışarıdan bir katkı sunma hakkına sahip değiliz. İnsanın görevi, sadece adaletin doğru düzenli ve yaratılış ekseninde, yaratıcının belirlediği kurallar içinde devam edip etmediğine dikkat etmek ve bir eğilme varsa onu rayına döndürmek insanın görevi, diğer tüm sorumluluk ve sonuç Allah’ın elindedir. Buna uygun yaşanılan bir ortamda, hakkın dışında batıl bir hayatın genişleyerek yayılmasına şahit olamazsınız.

Eğer bugün yaşadığımız ortamda, insanlar adalet nerede, nasıl bir adalet bu, böyle hukuk olur mu diye yakınıyorlarsa, merak etmiyor değilim, acaba bunların aradığı nasıl bir şeydir diye…Ancak şunu anlayabiliyorum tüm bu yakınmalardan, aradıkları şey, yaşadıkları olumsuzlukların verdiği acıyı hafifletecek ve onları daha mutlu kılacak bir şey ama nasıl ve ne olduğunu onlarda bilmiyor…Bilmedikleri görmedikleri bir değerin tecelli ettiği ortamda rahat bir yaşama kavuşacaklarını biliyorlarsa, kim bilir onun bir uygulama gerçekliğini görseler nasıl bir yönelim ve istek oluşur. Ondan dolayıdır ki, Rabbimiz diyor ki, Hakkın şahidi ve adaleti ayakta tutanlar olun…Sürekli aynı yerde olan bir heykelin yanında resim çektirmek ve onlarla hayatlarını anlamlı kılmak isteyen insanlar, hayatlarına anlam katacak olan bu değerlerin yanında resim mi çekerler, yoksa yanında sabah akşam hizaya mı geçerler…Rabbimiz bu inceliği çok iyi bildiği için, İman edenlerden örnek olmalarını ve kim olursa olsun onlara meyil etmeden Hakkın şahitliğinde asla kusur etmemeleri ve adaleti ayakta tutanlar olmasını istiyor.

Zengin olmanız veya fakir olmanız size hiçbir ayrıcalık tanımaz, adaletin ayakta olduğu ve hakkın şahitliğinin yerine getirildiği yerde…Ben bir yaratılmış olarak, yaratandan daha mı merhametliyim ki, kendime yakın olanlar ile başka birileri arasında çıkan bir anlaşmazlıkta ağırlığımı yakınıma doğru meyil ettiriyorum. Allah’ın, onlara benden daha yakın olduğuna iman ettiğimde, bu algı ve idrak yürek coğrafyama egemen olduğu zaman böyle davranmam mümkün değildir. Ondan dolayı Rabbimiz Ey iman edenler diye sadece imanın kuşattığı kullarına bu uyarıyı yapıyor…

İman bir nurdur, Allah’ın nur vermediği kimsenin nuru mu olur. İman edenlerin dostu Allah olduğundan onları karanlıklardan çıkarıp sadece ve sadece aydınlığa götürür. Aydınlığın olduğu yerde nesnelerin tanınması ve tanımlanması kolaydır. İşte, adalet ancak aydınlık bir zeminde, hakka şahitliğin olduğu eylemlerin arasında ayağa kalkar. Müminler o kimselerdir ki, onların kendileri anne babaları bile olsa adaleti yamultmaz ve hakka şahitliklerinde asla kusur etmezler. Onlar birilerine yaranmak veya onların menfaatlerine uygun olup olmadığına bakmaksızın sadece insanlık abidesini canlandırmak için adaleti ayakta tutarlar, ancak o sütunun gölgesi kimin tarafına düşüyor, kimin tarafına düşmüyor onunla asla ilgilenmezler. Çünkü onlar bilir ki, Allah gölgede kalanı da gölge dışında kalanı da çok iyi biliyor görüyor ve onlara çok daha yakın…Bunda zerre kadar kuşku ve endişe taşımayanlar ancak yeryüzüne huzur ve barışın gelmesi için mücadele ederler…Bunların dışında kalanların tamamı hakkın sırtından geçinmek ve hakkı kendi isteklerine göre yamultmak için hep kendilerini koruma ve kollama ateşiyle yanıp kavrulurlar…

Böylesi açık ve net olan bir ortamdan uzaklaşarak heva ve hevesinin peşine düşerek adaleti imha edenleri, huzur istediğimiz yaşamın içinde öncü olarak görmekten kurtulamazsak karanlıklar bizi örten bir yorgan ya da nefes alamadığımız bir sera tabakasına dönecektir. Adalet dünyanın dengesidir. Dünyayı dengesiz hale getirenler önce adaleti kurşunladılar kendi çıkarlarının korunmasını ve elde ettikleri kazanımlarını arttırmayı adalet olarak tanımladılar. Böyle olunca adalete şahit olacak hiç kimse kalmadı…Yoksa heykellerin yanında resim çektiren insanların görüntülerine şahit olduğumuz gibi, bugün adalet ayakta dosdoğru duran insanlık abidesinin önünde nice canların resimlerine şahit olurduk…Rabbim sen bizleri Adaletin ayakta tutanı kıl ve hakkın şahitleri olarak canımızı al ve bizleri huzuruna mahcup olarak çıkarma….

“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın.” Nisa:135

Rabbimin rahmetiyle bu ayetlerden oluşan hissiyatımı ve idrakimde oluşan bilgileri siz dostlarla paylaşmak istedim…Selam muhabbet ve iyilik dileklerimle adaletin tecelli edeceği bayramlarda buluşmak umuduyla herkesin mübarek bayramını en içten kalbi duygularımla tebrik ediyorum…Rabbim, afet yaşayan yerlerdeki kardeşlerimizin acısına derman olup, onları az da olsa dindirecek merhem olmamızı vesile kılsın…Yapılan işleri küçük görmeyelim…Kum tanecikleri de çok küçük ancak gördüğümüz kocaman dağ yığınları o küçücük kum taneciklerinden oluşmaktadır…Kum taneleri gibi koca dağları oluşturan hayırda yarışanlardan olmamız dileğiyle…Kalın sağlıcakla….

Erol KEKEÇ/19.04.2023/14.30/Namazgah-İST