Bu Blogda Ara

21 Haziran 2023 Çarşamba

HAKİKATİ YAŞAMAK MI KOLAY YAMULTARAK UYMAK MI ZOR?

“Peki, yüzüstü kapanarak yürüyen mi daha düzgün gider yoksa dosdoğru yol üzerinde dik ve düzgün yürüyen mi? “Mülk/22

Kitaba göre yaşamak mı yoksa kitabı ortama uygun hale getirerek yamultmak mı, daha doğru yoldur…İnsan, ancak kendisi için yaratılma genlerine yüklenmiş yazılıma göre hayata başlarsa insan olarak yaşar, onun dışındaki yaşamlarının tamamı insan müsveddesi olmanın ötesine geçmez…

İnsan, insan olarak yaratılma özelliğindeki yüceliği anlamadığı zaman, kendisine verilmiş olan o iradeyi kendi menfaatlerini okşayan tarzda kullanması kaçınılmaz olur. İnsan, yaratılış hamuruna mutlak ruhun kendinden üflemesi ile yüce bir özellik kazandığını unutacak kadar, karar verebilme becerisi olduğundan, çoğu zaman kendindeki o karar verme gücünü, kendi istediği gibi kullanarak kendisini erişilmez bir güç olarak görebiliyor. İnsanın bu mütekebbir çıkışı, onu öyle bir hale getiriyor ki, kendisi bile yaratılma amacına uygun bir gözle kendisine baktığında inanmakta zorlanabiliyor. Hakikaten insan bu mu diyebiliyor, ancak sonrasında gerekli tavrı koyarak yeniden rotaya girecek kararlılığı göstermediği için, bir sürüngen olarak yaşamaya mahkûm oluyor. Peki yüzü üstü kapanarak sürünerek yaşayan mı yoksa dosdoğru yol üzerinde düzgün ve dik yürüyen mi insan olmaya daha layıktır.

İnsan, yaratılış yüceliğinden aşağıya düştüğünde, yukarıya çıkma düşüncesi geliştireceğine daha çok bulunduğu ortama uygun yaşama isteği oluşturuyor. Hatta çoğu zaman yaşadığı ortama uymayan hakikatler olduğu zaman, ne yapıp edip onları da kendi ortamına uygun hale getiriyor yahut ta onları görmezlikten gelerek sürüngen hayatından taviz vermek istemiyor. İnsanın, insan olarak sürüngen bir hayatı kendisine layık görmesi aslında kendi hakikatinden uzaklaşmasıdır. Peki, böyle bir durumda dimdik düzgün ve dosdoğru yaşaması gereken bir varlık bu yaşamın dışına çıkmışsa, ona hala yaratılma yüceliğinde verilen isimle hitap ederek, onu olmadığı yerde görmek ne kadar hakikatle uyumlu olur. Demek ki, insan sürüngen bir varlığa dönmekle, insanlık kimliğini de kaybetmiş oluyor. İnsanın bu kimliği gönül rahatlığıyla atarak, sürüngen bir yaşamı hayat olarak seçmesi, onu yeni bir isimle adlandırmayı zorunlu kılmaktadır.

 

“Yoksa sen bunların çoğunun işittiklerini, aklettiklerini mi sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar.” Fussilet/44

İşitmeyen anlamayan akıl etmeyenler, hayvanlar gibi hatta onlardan daha aşağıdadır diyen Rabbimiz, bu beyanı öylesine söylemediğine göre, bu beyanı doğrultusunda yeni bir isimle bu varlığın adlandırılması sanıyorum abartılmış olmayacaktır. Allah’ın kitabında insan için o kadar çok uyarı ifadeleri var ki, bunlardan bazılarını dikkate alırsak, sanıyorum hayvanlar düzeyine hatta daha aşağılara düşmemiş olacağız. Anlamıyor musunuz, yaratıldığınıza bakmıyor musunuz, sizi bir damla sudan yarattım, gezip dolaşmıyor musunuz, sizden önce yaşayanlardan yalanlayanların akıbeti ne oldu, onların kalıntıları üzerinden sabah akşam geçiyorsunuz, hala ders almayacak mısınız, insan yaratıldığına bakmadan kalkıp, kendisini yaratan rabbine karşı hasım kesildi… Ey insan kerim olan rabbine karşı seni aldatan nedir? Gibi ayetlerin dikkat çekmek istediği nokta, insan olarak kendimizi tanımamız ve o tanıma uygun yaşamamızdır. Bu tanıma uygun yaşamadığımız zaman en necis varlık olup çıkıyoruz, aklını kullanmayanlar necistir.

Bu kadar donanımlı bir varlık yaratan ve ona gerekli yazılımı yerleştiren yaratıcı, acaba neden bu kadar uyarılarda da bulunmuş olabilir. Yaşam içinden bir örnek verecek olursak, haşa benzetme değil sadece bir örnek olması için yazıyorum. Bir baba, çok zengin her türlü imkana sahip, mal varlığını kendisi hayatta iken, bir tek evladı var ona kullanım hakkı veriyor ve diyor ki, evladım bunları kazanmak için çok çalıştım, ancak hiç gözüm yok onlarda, bunu kullanma ve onu en güzel şekilde amacına uygun kullanırsan, Allah daha fazlasını verir. Ancak sen kendi isteklerini öne çıkarır, sadece onları doyurmak ve onun peşinde koşmak için harcarsan, bir gün sende yok olursun, o günlerle karşılaşmaman için sana bu uyarıları yapıyorum. Sanma ki ben bunları sana söylüyorum diye senin iradeni biçimlendiriyorum., sadece hatırlatıyorum kendi iraden var dilediğini yaparsın…Ancak kendi iradenle yaptığın işlerin sorumluluğunun sonucuna katlanırsın, hayırda kullanırsan, fazlasıyla karşılığını alırsın, şerde kullanırsan onun da karşılığını alırsın ve saygınlığın biter; bugün etrafında olanların hiçbirini bulamazsın…Öyle bir yaşamla karşılaşmadan bunları da bil istiyorum, yoksa bir baba olarak çok üzülürüm…

Bir babanın oğluna nasihatlerini, oğlunun iradesine baskı kurmak olarak görmediğimiz halde, insan öyle nankör ki, kendisini yaratan bunca rızıkları önüne seren, Allah’ın önüne koyduğu yollardan birini seçtiği zaman, sonucuna katlanacaksın sorumluluğunun getirisini, Allah’ın kaderle bizi kuşattığını, bizi bize bırakmadığını düşünürüz. Hayır yaptıklarımızın tümünün sorumluluğu bize aittir. Dolayısıyla hayvanlardan daha aşağı sürüngen bir hayatı isterken, Allah’ın bize böyle bir hayatı reva gördüğünü söyleyerek yalanlarımıza daha büyük yalanlar katmaktan uzaklaşıp insan olma kimliğimize sahip çıkalım ki, kaybedenlerden olmayalım.

Yukarıdaki örneklere baktığımızda, insanın yaratılış gayesine uygun eksende yol almadığı zaman, içine girdiği karanlıkların verdiği acıları hafifletmek için, Kitabın emirlerini karanlık yaşamını destekleyecek hale getirmeyi kendince bir kurtuluş sanır, oysa bu, Allah’ın verdiği aklı yaratılış yüceliğine uygun kullanmamaktır. Yaratılış ekseninin dışında bir yaşama insanın kendisini mahkûm ederek, sonrasında bu mahkumiyetin devamı için, kitabın dışından kurallar oluşturup, o kuralların kitapta olup olmadığını araştırmaya başlaması, insanın çıldırmışlıkta level atlamasıdır. Yani aşağıların en aşağısına düşmesidir. İnsan, böyle olur mu diyeceğimizi biliyorum, ben de diyorum insan böyle olmamalı ve olamaz, ancak yaşadığı hayat insanı bir sürüngen haline getirdi. Dünya ve içindekilerin sahibi olabilmek için hangi deliği açık buluyorsa oradan girip dünyalık hedefine varmak istiyor. Bu durum hiçbir zaman dosdoğru düzgün yolda yürümek gibi olur mu?

İslam alemi diye ifade edilen ancak böyle bir alemin varlığına şahsen ben inanmıyorum, ancak Müslüman olduğunu söyleyen insanların çoğunlukta olduğu yerler var; buralar sadece öyle bir özelliği taşıyor. Oradakilerin bugün yerlerde sürünmesinin tek sebebi dosdoğru yolda düzgün bir yaşama sahip olmamalarıdır. Şunu iddia edebiliriz, bizim dışımızdaki ecnebiler bizim topraklarımızı elimizden aldılar, imkanlarımızı yok ettiler, bizi sömürdüler, kültürümüzü tarumar ettiler, insanlığımızı elimizden aldılar; biz ne yapalım böyle bir sonla karşılaştık…İşimiz Allah’a kaldı, Allah’ım bize yardım et diye gece gündüz hep dua ediyoruz diyerek sorumluluktan kurtulamayacağımızı anladığımız gün; onlar bizi sömüremeyecektir. Melekler, bu bahaneye sarılarak yaşayanların canlarını almak için geldiğinde, siz neler yapıyordunuz dediklerinde, biz mazlumduk, imkânlarımız yoktu, onun için Rabbimize kul olamadık diyecekler. Melekler Allah’ın arzı geniş değil miydi, hicret etseydiniz diyecekler ve onlar yüzü koyun cehenneme girecekler…Bu açıklamalar sanıyorum bizleri de kapsıyor. Yoksa bu ayetler sadece öncekiler için mi indi diyeceğiz…(!)Bunu söylememdeki maksat, yaşadığımız olumsuzlukların faturasını ya olaylara ya zamana ya başkalarına ya da imkansızlıklara bağlayarak kendimizi avutmamızdan kaynaklanıyor. Her ne kadar avunmak için gerekçelerimizi çoğaltsakta, ayağa kalmak için haklı bir nedenle ya Allah diyerek adam gibi dosdoğru düz bir yolda hakka gitmezsek kurtulamayacağız…

Şeytanın şeytan olmasının gerekçesini anlamadığımız müddetçe yerlerde sürüneceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın…Bizler Ademin neslindeniz, Onun için Rabbimiz diyor ki, “Ey Âdemoğlu, şeytan sizin atanız ademi saptırdığı gibi, sakın sizin de başınıza bir bela getirmesin, ancak bana kulluk edin dosdoğru yol işte budur.”

Şeytanın Ademi saptırdıktan sonraki gerekçesi, sapmasından dolayı ona sunulan imkanlar elinden alındığı zaman, Rabbim sen Ademi yaratmasaydın ben sapmayacaktım. Onu topraktan yarattın beni ateşten yarattın ateş toprağı yakmasına rağmen bana onu kabullenmemi ve onun için eğilmemi istedin ben de onun küçüklüğünü gördüğümden ona eğilmedim. Dolayısıyla benim şu an ki sapmamın nedeni Ademdir dedi. Peki, bu bahane ve kendince aklı kullanması, aslında aklı rotasından çıkararak kullandığının farkında değil, onu doğru yaptı mı kesinlikle…Âdem (as) ne dedi. Rabbim biz kendi nefsimize zulmettik, senin yasakladığın ve yaklaşmayın dediğin ağacın meyvesini yedik, eğer bize acımaz merhamet etmezsen ebediyen senin gazabına uğrayanlardan oluruz…” Görüyor muyuz, hakka gidecek olan ile, Haktan kopacak olanın gerekçesini…Peki, bugün Müslüman olduğunu söyleyen bizler neden hep şeytanın taktikleri ile kurtulacağımızı sanıyoruz. Oysa Rabbimiz diyor ki, sakın Şeytan, sizin başınıza bir bela getirmesin…

Evet dostlar ya hayatımızdaki olumsuzlukların tercümesini doğru okuyarak ayağa kalkarız, ya da şeytan gibi Hakikati kendimize uygun hale getirerek okuruz ki, ebediyen cehennemdeki yerimizi hazırlarız. Rabbimiz, o kadar merhametli ki, aklımıza gelmeyecek örneklerle bizi uyandırmaya çalışırken, bizler hala içine saplanıp kaldığımız bu bataklıkta battıkça batmayı tercih ediyoruz. Allah, nefsini temize çıkarmak için bahaneler üreterek gerekçeler oluşturanları değil, Nasuh bir tövbe ile kendisine yönelenlere hakkı gösterir. Onlara doğru ile yanlışı birbirinden ayıracak kabiliyeti verir. Kitabı ve hikmeti onlara bağışlar. Kitabın ortasından okuyacak olanlar, ancak kitabı yaşarlar. Allah onlara hikmeti bağışlamıştır. Siz bildiklerinizi yaşarsanız, Allah size bilmediklerinizi de öğretir. Matematikte iki bilinmeyenli çok bilinmeyenli denklemlerin çözüm yollarının ne olduğunu biliyorsunuz. İki bilinmeyenden birinin değerini bulduğunuzda diğerini de buluyorsunuz. İşte, Rabbimin ayetleri de aynen böyle açılıyor, içindeki hikmeti bizlere gösteriyor. Siz Hakka yakın olmak için Kitabı anlamak istiyorsanız, Allah diğer bilmediklerimizi ve anlamadıklarımızı da anlaşılır ve yaşanılır kılıyor. Yoksa Zihnimiz ve kalbimiz simsiyah bir ekrana dönüşüyor. Bu ekranda yeniden bir şeylerin ortaya çıkmasını istiyorsak, bunun formatlama yöntemi…” Ey iman edenler Allah’a ve Resulüne iman edin “dir. Kitabı, aranızda hakem olması için indirdik, yoksa hala başka kaynaklar mı arıyorsunuz, Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir, Siz Allah’ın söylediklerine kulaklarınızı tıkarsanız, dosdoğru ve düzgün olarak yürüme şansınızı kaybedersiniz…Rabbim, katında bize hiçbir itibar ve ayrıcalık katmayacak olan bu dünya ve içindekilerin arzu istek ve sevgisini yüreğimizden sök al ve bunları sadece sana daha yakın olmamız için bize bağışladığını anlayan ve ona göre yaşayan kitabın anasını ortaya koymaktan tereddüt etmeyen kullarından eyle…Rabbim bizler aciz ve zavallı kullarız bizlere merhamet et ve hakkın şahidi olarak şahitliklerini gereği gibi yaparak huzuruna kabul ettiğin, kendine dost bildiğin kulların arasına bizleri de kat…Rabbim bizleri istikamet üzere dosdoğru yaşayan mümin kullarından eyle, kitabı okuyarak akıllarını başlarına alan ve onunla hemhal olup yaşayan, adaletin şahidi kullardan kıl bizleri…Bizden sonra hayra çağıran ve hayırda yarışan nesiller eyle nesillerimizi; sen acıyansın bizleri bağışla Allah’ım…Aciz düştük Allah’ım senin indireceğin her hayra muhtacız biz…

Makalemi burada noktalarken her daim hakkın şahidi olmak dileğiyle selam muhabbet ve hayır dualarımla…

Kalın sağlıcakla…

Erol KEKEÇ/20.06.2023/13.22/Namazgah/İST



Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!