Bu Blogda Ara

26 Mayıs 2023 Cuma

HAKİKAT GÜZEL SÖZE GEBEDİR

“İnsanlara söyle! Sözün en güzelini söylesinler! Sonra şeytan aralarını bozar! Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır! Şeytan onları ayrılıkçı sözlerin peşine takar! Birbirine düşürür! Aralarından adaleti kaldırıp haksızlık yaptırır!” İsra:53

Kullarıma söyle diye başlayan bu ifade, Hakikati ne kadar güzel tasvir etmektedir. İnsanlar yaratanın bu buyruğuna uymadıkları zaman nasıl param parça olduklarını anlamazlar. Yaşadığımız ortam bu parçalanmışlığın apaçık göstergesidir. Sözün doğru olanı gizlenir, yanlış olanı kabul ettirmek için ağızdan çıkan sözcüklerin nasıl bir etki yapacağı ve bu etkiye karşı nasıl bir karşılık verileceği hesaplanmazsa, şeytan iki arada insanları birbirine düşürmenin keyfini yaşar. Şeytan her ortamda insanların yaşadığı kaos ortamlarını kazanca çevirmeyi bilmiştir. Ne yazık ki insanlar aklı selim ile, bu ortamların doğmasının önüne bir türlü geçemiyorlar. İnsanların karanlık ortam oluşturmasının nedeni yine kendileridir. Kendi elleri ile yapıp ettikleri, geri dönüşüm olarak karşılarına çıktığında, bu da nereden çıktı dememeleri için en güzel sözlerle konuşmayı şiar edinmeleri gerekir.

Baba ile evlat arasında çıkan bir anlaşmazlığın oluşturacağı gerilimden en fazla nemalanan, onların varlığından rahatsız olanlar olur. Birbirinin canı olanlar, birbirine karşı çok sert bir yaklaşım ortaya koyduklarında hain ve düşman olanların iştahını kabartırlar. İşte, şeytan aynen böyle iştahı kabarmış bir timsah gibi beklerken, insanlar, kendi aralarında konuşurken en çirkin sözcüklerle tartışırlarsa sadece şeytana yem olurlar.

Şeytanın, insanın apaçık düşmanı olduğu bir yaşamda, insanı yaratan yaratıcı, en güzel kelimeleri seçerek onlarla konuşun derken, insanlar hala anlaşılması zor ve karşılıklı gerilim katsayılarını yükseltecek sözcüklere başvuruyorlarsa, şeytanın oyuncağı olduklarını kanıtlarlar. Şeytanın oyuncağı olanların insanlığa sunacakları doğru bir mesajları olamaz. Şeytanın oyuncaklarından hangisini tercih ederseniz ediniz, sonuçta şeytanın kuşattığı bir hayatı yaşıyor olursunuz. Mevla’nız, bu kadar açık seçik uyarıda bulunurken, neden insanlar Mevla bildikleri Rahman’ın buyruğunu değil de her daim aralarını bozmak isteyen şeytanın yalan vaatleriyle avunmayı tercih ederler. Bu nokta insan açısından oldukça önemlidir. Yalan vaatlere kanarak, vaatlerin gerçekleşme ihtimali olmadığı için her taraf kendi vaadinin daha doğru olduğunu kanıtlamak için karşısında olanı bastırmaya çalışır. Bu baskısını devamlı kılmak için de hiçbir değer ve kural gözetmeden yalanla yaşamını devam ettirmeye başlar. Yalan üzerine kurulmuş hangi binanın varlığını gösterebilirsiniz. Allah’tan başka dost edinip, o dostların vaatlerine kanarak yalanlar üzerine ev kurduğunu sananları yüce yaratıcı şöyle tanımlamaktadır. “Allah’tan başka dost edinenlerin durumu, evini yarın kenarına yapan örümceğin durumu gibidir. İyi bilin ki, evlerin en zayıfı örümcek evidir.” İşte, bundan dolayıdır ki, yalanın evi olmaz bir rüzgarla yok olup gitmeye mahkumdur.

İnsanlara kaba katı davranmayın, kaba katı olursanız etrafınızdan dağılır giderler. Etrafınızdan insanları uzaklaştırmanın en açık görüntüsü kaba katı ve kendini bilmez sözlerin sarf edilmesi, ayrıca güzelliklerin yerini çirkin söz ve davranışlara bırakmasıdır. İnsan öyle bir karaktere sahiptir ki, bazen güzel söz söylemeyi yamulmak yalakalık, hatta çoğu zaman insanları eğlendiren bir maskot gibi olmak sanır. Oysa bu durum omurgasızlıktır. Omurgasızlık, sürüngen bir yaşama mahkûm olmaktır. Sürüngen bir yaşam ortaya koyanlar ayaklar altında ezilmeye ve üzerine basılıp geçilmeye mahkumdur. Duruşu olmayan bir güzel söz olamaz. Güzel söz ancak duruş sahibi insanların ağzından çıkar. Bir duruşa sahip olanlar, sözün güzelliğini kendi dillerindeki sertlikle yumuşatmak ve sertleştirmek istemezler. Çünkü bir sözün yapısı onun ne kadar sert ve yumuşak olduğunu ortaya koyar. Ondan dolayıdır ki, sözü alçaltarak yumuşatıp onun yapısını değiştiren ile, sözü ağzı ve diliyle sertleştirip bir mermi gibi kullanan arasında bir fark yoktur. Onun için size yapılan uyarı, sözün en güzelini tercih edin. En güzel sözler, en çirkin ağızlardan çıktığında yerde sürünmeye mahkumdur. En kötü sözler de çok güzel dillerden döküldüğü zaman yalanın doğrudan daha fazla karşılık bulduğuna şahit olursunuz. Zaten şeytanın yapmak istediği, doğru ve güzel sözleri yamuk ağız ve dillerden söyleterek onların değer ve derecesini aşağılara çekerek cazibe ve albenisini yok etmektir. Aynı zamanda yalanların da güzel dillerden dökülmesini sağlayarak, yalanın hakikatin yerini alarak yaşamı kuşatmasını istemektedir. Bu döngü arasına sıkışmış insan, kendi varlığının gayesinin anlamını, sözün manasını ve anlamını kavramadan oluşturacağı her anlam arayışı onu anlamlı bir yaşamdan uzaklaştıracaktır. Anlamlı bir yaşamın neferi olmaya aday insanların, şeytanın çerçevesini belirlediği bu alanın dışına çıkması kaçınılmazdır.

Eğer bir yaşam ortamında aynı işe koyulmuş rakipler arasındaki konuşmalar, yalanlardan oluşan çirkin sözcüklere dayanıyorsa, orada hayat ciddi bir anlam kaymasına mahkûm olmuş demektir. Anlamsızlıkların çıkarları okşadığı oranda doğru bilindiği ve kitlelerin bir sürü olarak güdülmeyi kabullendiği ortamlar, şeytan ve avenelerinin hep istediği yaşamlar olmuştur. Şeytan herkesin peşinde ayrı ayrı koşarak herkesle uğraşacağına, kendi mesajını kitlelere aktaran şom ağızlar bulduğunda, yürekleri kuşatmak için maymuncuk anahtarı ele geçirmiş oluyor. Sonrasında keyfinden horon tepindiği için sizinle uğraşacak zaman bulamaz. Dikkat ediyor musunuz bilmiyorum, âmâ gördüğüm bir gerçek var ki, o da insanlar arası ayrışmaların olduğu noktalar her zaman kırılmaya uygun fay hatlarıdır. O hatları kırmak ve etkilemek için seçtiğiniz kelimeler belki rakiplerinize karşı sizi galip getirecek bir artıya geçirebilir. Ancak şunu iyi idrak etmek gerekir ki, telafisi imkânsız kayıplara yol açabilir. Telafisi imkânsız kayıpların yaşandığı ortamlar her zaman ve şarta şeytanın at koşturduğu ortamlar olmuştur. Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır. Şeytan, rakiplerinizle her zaman kötü olmanızı ister ki, arada bir ülfet kurup mutlu olmayasınız. Çünkü şeytan insanın her daim gerilim içinde karamsar, umutları kırılmış, hayal kırıklığı içinde, geleceğinden endişeli bir hayat sürmesini ister. Psikolojileri böyle çökmüş insanları kullanmanız ve onlara istediğinizi yaptırmanız kolay. Şeytan, kurbanının öncelikle ruhsal ve psikolojik yapısını bozuyor, ondan sonra ona umut olacağını söylediği anlamsız vaat ve yalanlarını sıralayarak onları kuşatıyor. Bu kuşatmanın adı bir kale, ev, şehir değil, yeryüzündeki, Allah’ın eşsiz ayeti imha olmuş oluyor. Bu ayetin aslı değiştirildiği zaman hangi yaşamın anlamlı ve doğru olmasını bekleyebilirsiniz ki, yaşam anlamsız görüntüsüyle şeytanın kollarında kıskaca alınmış olarak can vereceği anı bekler duruma geliyor.

İnsanın apaçık düşmanı ortalıkta her an dolaşırken, neden insanlar birbirini anlayacak ve kolaylıkla iletişim kuracak kanalları tercih edeceklerine ayrışmayı tercih ediyorlar. Hakikaten insanın hırsı, zalimliği, menfaati, unutkanlığı, çaresizliği, müstağniliği anlamış olsa, ayrıca bunları hayatından uzaklaştırarak yaşama sarılsa, bu kadar ayrışmalar olur mu hiç! İnsan ne zaman ki, yeryüzünde müstağnileşerek her şeye gücü yeten olarak kendisini görmeye başladı, işte o andan itibaren o büyüklüğünü devamlı kılmak ve onu kendi dışındakilere kabullendirmek için önüne çıkan her kelimeyle konuşmayı bir marifet bildi. Sonrasında kişiliği ve karakteri törpülenerek insanlığını kaybeder duruma geldi. İnsanın insanlığını yitirdiği yerde, insani buluşmaları ve insani merhameti bekleyemiyorsunuz. Bunun en açık örneklerini de kendi ülkemizin son birkaç ayı, bunları açıkça ortaya koymaktadır. Herkes birbirine saldırıyor, çünkü şeytanın kuşattığı beyin ve yürekler ancak saldırıdan nemalanıp o şekilde yaşamlarını sürdürürler. Saldırının olmadığı ortamda varlıklarının yok olacağını sanırlar. Dolayısıyla şeytanın tüm ipleri eline aldığı bir yerden insan manzaraları ancak bu kadar olur desek, sanıyorum yanılmamış oluruz.

Şeytanın, adaletsiz, haktan uzak düşmanca bir yaşamı ortaya koymak istediğini bilen yürekler, insanlar içinde konuşurken en güzel kelime kavram ve sözcükleri seçerler. Bu yürekler ancak ve ancak hakikatin şahidi olanlardır. Hakikatin şahidi olanlar, yeryüzünde ıslah yaparlar. Merhametlidirler, adaleti yaşamlarının hayat suyu bilirler, düşman olmak için gelenleri bile merhametle karşılayıp hakkın yüreklerine nüfuz etmesine yol bulurlar. Yaptırımı yapan olmadıklarını bilirler, ancak taşıma görevinin kendi sorumlulukları olduğunun bilincindedirler. Böyle bir ruhla hayatta var olmak isteyenleri şeytanın aldatmasını ve aralarına düşmanlık sokmasını bekleyebilir misiniz? Bu kullar kimler biliyor musunuz? Onu Rahman olan rabbimiz tanımlıyor, onun sözünün üzerine söz söyleyecek kimse olmadığı için onun sözünü zikretmek inşallah bizlerin kurtuluşuna yol açar…”Şeytan, Rabbim insanların yeniden dirileceği güne kadar bana mühlet süre ver, sen süre verilenlerdensin…Andolsun ki senin dosdoğru yolunun üzerine oturacağım kullarına sağlarından sollarından önlerinden arkalarından onlara yanaşacağım ve onların büyük bir çoğunluğunu sana şükredenlerden bulamayacaksın, ancak ihlas sahibi kulların harıç….Allah, işte benim koruyuculuğunu üstlendiğim kullarım, ihlas sahibi sana uymayanlardır…”

Tüm bu açıklamalardan sonra diyorum ki, ey insan kardeşlerim aramızda en güzel sözcükleri kullanalım birbirimizi ötelemeyelim hakkın divanında yargılanırken, ihlas sahibi müstesna kullar arasında yerimizi alalım…Ne dersiniz, böyle bir yaşamla alnı ak yüzü gülen kalbi müsterih olarak yolculuğumuzu tamamlamak şeytanın bizi rezil etmesinden daha güzel değil mi? Yapmamız gereken sadece Rabbimizin buyruğuna uygun yaşamaktır. Hep birlikte el ele gönül gönle, sarmalayalım birbirimizi, düze çıkaralım ülkemizi ve kendimizi…

Bu satırları usanmadan sonuna kadar sabırla okuyacak dostlarıma şimdiden şükranlarımı iletiyorum, selam saygı afiyet ve muhabbet dileklerimle kalın sağlıcakla….

“İnsanlara söyle! Sözün en güzelini söylesinler! Sonra şeytan aralarını bozar! Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır! Şeytan onları ayrılıkçı sözlerin peşine takar! Birbirine düşürür! Aralarından adaleti kaldırıp haksızlık yaptırır!” İsra:53

Erol KEKEÇ/25.05.2023/17.29/Namazgah: İST



Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!