24 Mayıs 2022 Salı

GÜVEN ALLAH'A GİDEN YOLUN KENDİSİDİR.

Güven üzerine yaşam oturur. Güveni yaşam alanından kovduğunuz zaman diğer tüm seciyelerinizi ve meziyetlerinizi kaybedersiniz. Doğal yaşam ilkesi böyle olmasına rağmen, insanların büyük bir çoğunluğu fanatik taraftarlık algısıyla yok olmuş güveni kaybetmek istemezler. Ama ne yazık ki, taraftarlar her ortamda telef olmaya mahkûmdur. Taraftarlar mesajı algılamak ve analizini yapmak istemezler, tek bildikleri, yani şartlandıkları, taraftarı oldukları ortamdan mı uyarıcı geliyor yoksa rakip taraftan mı, ona bakarak eyleme geçtiklerinden güvenini kaybetmiş kurum kuruluş kişi ve liderleri sahiplendikleri için kendi yok oluşlarını kendileri yaklaştırırlar.

Bir toplumda belirleyici olanlar çok sınırlı olmasına rağmen, hayatları başkaları tarafından belirlenenler büyük çoğunluğu oluşturur. Toplumsal yaşam içindeki büyük çoğunluğu uyandıramadığınız zaman, uyanık olanlarda onlarla birlikte yok olmaya aday olurlar. “Rabbim içimizden sadece zulmedenlere erişecek olmayan o azabından bizleri koru..."Yaratanın bu buyruğuna dikkat edilirse, topluma gelen gazap, toplumda ayrım gözetmeden hepsini kapsam alanına almaktadır. Onun içindir ki, hiç kimse olumsuz bir ortamın içinde bulunduğu müddetçe, onların yaptıklarını yapmamış olsa bile, gelecek olan fırtınadan kurtulma imkânı yoktur. Bir yere yağmur yağdığı zaman nasıl ki, filancanın tarlasına yağmayayım şu tarlaya yağayım deme özelliği yoksa gelecek olan azapta böyle olacaktır. Böylesi bir zulmet ortamına gazap geldiğinde kuşatıcı olacaksa, neden insanlar beni ilgilendirmiyor, ben nasıl olsa kendimle ilgili olanları yapıyorum diyerek köşesine çekilmeyi tercih eder. Şunu unutmayalım ki, başımıza gelecek olan belalar bizlerin tercihlerinin karşılığı olacaktır.

Bir ortamda olumsuzluk varsa görme geç git, köpeğe dalaşmaktansa, çalıyı dolaşmak daha iyi diye sürekli tekrarlanan atasözlerimiz de var... Peki, "bir olumsuzluk gördüğünüz zaman, onu önce elinizle düzeltiniz, buna gücünüz yetmiyorsa dilinizle düzeltin, ona da gücünüz yetmiyorsa kalbinizle buğuz edin bu da imanın en zayıfıdır. ”Demek ki bana ne demek bizleri kurtarmıyor, ben kendimi bilirim ben çok iyiyim koşullarım yerinde hiç kimseyi görmeden yıllarca yaşarım demek bizleri kurtarmayacaktır bunları bilelim. Yedi uyurların bulundukları yeri terk ederek bir mağarada uykuya dalıp yıllarca orada yatmaları aslında yaşadıkları ortamdaki olumsuzluklardan uzaklaşmak gibi görünse de Rabbimiz burada büyük bir imtihanın sonunu bizlere göstermektedir. Aynı durum Yunus (as) olayında da yaşanmaktadır. Toplum böyle bunların kurtuluşu yoktur, o zaman oradan ayrılıp kendi başımıza hiçbir olumsuzluğa katılmadan yaşamak gerekir diye düşünmek insanın kendisini cezalandırmasıdır. Balığın karnında kıyamete kadar kalacak olan Yunus (as)ın duası onu oradan çıkardı. O halde bizler kaçış senaryolarını bir tarafa bırakarak yaşadığımız ortamları aydınlatmak zorundayız. Aydınlığımız yoksa o zaman karartmayalım.

Bu gün geldiğimiz noktadan geriye doğru bakacak olursak, her farklı ideolojik yaklaşım kendi doğrularını oluşturmuş ve o onları yarıştırmaktadır. Ya da yanlışlar arasından insanlara tercih yaptırmaya çalışmaktadır. Filanların yanlışlarını hiç görmüyor musunuz, onlar daha kötü değil miydi, hiç olmazsa, bizim yanlışlarımız var ama şöyle şöyle olumlu yanlarımız da var diyerek, yanlışlar arasından hangisinin daha hafif olduğunum kanıtlama derdindeler. Oysa bilmiyorlar ki bilerek yapılan yanlışlar, bilmeyerek yapılan hatalarla kıyaslanamayacak kadar aralarında mesafe var. Bu olumsuzluğu meşrulaştırmak için de farklı bir anlayış geliştirmişler. Ehveni şer, yani şerrin hafif olanı her zaman tercih edilir. Oysa şerrin hiçbir yanı tercih edilmez, Rabbimiz der ki, “Haktan sonra dalaletten başka ne var ki? “ne yazık ki kendi güvenirliliklerini kaybedenler tarafından üretilmiş olan bu söz yaşam alanlarında büyük bir istila yapmıştır. Bu istilanın etkisinde kalan büyük bir kitle bunun arkasına sığınarak, kendi tarafı olduklarını göklere çıkarmada bir beis görmezler. Böyle ortamlar toplu olarak intihara meyilli ortamlardır. Toplu intihar derken, insanlar kendileri belki canlarına kıymazlar ama yanlışı göklere çıkardıkları için Yerin ve Göklerin sahibinin gayretullahına dokunacakları için gazaba duçar olurlar.

Muhammed-ül Emin olan bir Elçinin ümmeti olduğumuzu söyleyen bizler, elçinin yolu ile kendi yollarımızı bir kıyasladığımız zaman, Elçinin bizim aleyhimize şahitlik yapacağından kuşkunuz olmasın. “Rabbim bunlar benden sora bu kitabı yapayalnız ve yetim bıraktılar “Kitabı yetim bırakmış onun ve onun hükümlerinin hayatımızda karşılık bulmadığı bir yaşamın hangi noktasında emin ve güvenilir olduğumuzu söyleyebiliriz. Bundan dolayıdır ki, Sevgi hürmet, saygı muhabbet bunlar güven sonrası oluşuyorsa anlamı vardır. Güvenin olmadığı ortamlarda da bunların olmasını istiyorsak, o zaman körlerin ve sağırların birbirini ağırlamasına döner ki hayat, toptan itlaf olmayı kendi ellerimizle tercih etmiş oluruz. Ben güvenin olmadığı yerde tüm değer sistemlerinin yerlerde sürüneceğini ifade etmek isterim. Çünkü güven bitince her şey mubah ve meşru hale gelir bu eylemleri yapanlar tarafından. Bir şahsa ve lidere olan güvenin kaybolması, öncelikle onun karizmatik yönünün kaybolmasına neden olur. Sonrasında ise onun söyleyeceği hiçbir şeyin anlam bulmadığını görürüsünüz. Yüze karşı söylenen sözlerin arkadan daha farklı ifade edildiğine şahit olursunuz. Bunların en açık örneklerini kendi yaşadığımız ortamda görmemiz mümkündür. Bir insan yalanlarla hayatını devam ettiriyorsa ve bu yalanlar da ortaya çıkıyorsa, bu yalancı şahıs doğruyu söylemiş olsa bile itibar kaybettiği için onun söylemleri etkisini kaybeder. Siyasilerin verdiği sözler yerine gelmediği zaman, insanlar sevgilerinden kaynaklanan önemi belli bir süre devam ettirseler dahi, güvenirlilik kaybolmuşsa sevgiler yerini nefrete bırakır. Sevgiler temelinde güven vardır. Sevgi saygıyı doğurur, ancak biz toplum olarak güvenin kaybolduğu ortamda hala insanlardan sevgi saygı ve olumlu çıkışlar bekliyorsak sadece beklemiş oluruz. Kaybolmuş güveni yenilemenin biricik ve tek yolu hakikatle yüzleşmek ve kendi iç dünyanızdaki karmaşayı çözmektir. Kendi dünyamız savaş halinde iken barış ortamı oluşturamazsınız.

Ülkemiz insanı böylesi bir paradoksun içinde kıvranmaktadır. Bir taraftan taraftarlık diğer taraftan kaybedilmiş bir güven hangisini tercih edeceğini şaşırmış ve yüksek sesle rakip sesleri kısma ve yok etme derdinde. Peki, karşıt sesleri yok ettiğiniz zaman kaybedilen güvensizliği güvene çevirebilecek misiniz, bunu yapamayacaksanız fazla zaman tüketmenize ve kendinizi daha fazla örselemenize gerek olmadığını düşünüyorum. Emin olan bir elçinin ümmeti olduğunu söyleyenlerin yaşamlarındaki güvensizlik, emin olan elçinin getirdiklerinden insanları uzaklaştırır duruma getirdiyse bunun tek sorumlusu güvenlerini kaybetmiş etkin ve yetkin kişilerdir. “Rabbimiz bizi düşmanlarımız için fitne kaynağı kılma “diyerek dua eden Hz. Musa'ya iman etmiş olanlar acaba neden bu kadar ince düşünmüş olabilirler. Şahsi kanaatim odur ki, İnandıkları değerlere karşı lakayt tavırlar takınmalarından ve o değerleri hayatlarına aktarmamalarından dolayı, yapmadıklarını anlatarak insanların hakikatten uzaklaşmasına neden olmak istememektedirler. Bu gün o değerlere sahip olduğunu iddia edenlerin yaşamları kendi inandığı değerlerle hiç uyumlu değil ve bu değerlere inanmamış olanlar tarafından deşifre ediliyorsa, burada bir fitne kaynağı olmak söz konusu değil mi dersiniz?

Düşünce ve yaşam arasında kurulacak ilişkiden doğan reaksiyonla hayat anlam kazanacaktır. Bu ilişkiyi kuramayanlar, her ortamda fanatik bir taraftar olduklarından cennetin başköşesinin kendilerine ait olacağını düşünebilirler. Çünkü tarih boyunca kurumsallaşmış dinler insanları avutmak ve insanların dünyada yaşanan olumsuzluklara duyarlılıklarını yok etmek için, hep cennet satmışlardır. Bizim toplumda da şöyle şöyle olanlara Allah cennet vaat ediyor diyerek anlatılan dinler, tamamıyla olumsuzluklara karşı tavır alacak insanları uyuşturarak onları, gelecek cennet hayalleri ile profesyonel kandırma taktikleridir.

Rabbim bizleri güvenilen emin insanlar arasına katsın ki, emin olan bir elçinin ümmeti olmaya layık olalım... Emin olunmayan hayatların hepsi yok olmayı beklesin Rabbimiz asla yanlış bilgi vermez, “Biz güvenilir insanları güvenilmeyenlere karşı apaçık destekledik ve onlar galip gelenlerden oldular..."

Son olarak diyorum ki güvenin zirvesinde olmak için çaba harcamanıza gerek yoktur, hakikatle yaşamanın getireceği faturayı ödemeyi göze alın, bakalım sonuçlar nasıl değişiyor. Allah İman edenleri küfredenlere karşı apaçık destekler... Rabbim bizleri selim akıl sahipleri kılsın ve imandan sonra topukları üzerinde gerisin geriye dönenlerden eylemesin... Âmin

Selam saygı muhabbet ve dualarımla kalın sağlıcakla...

Erol KEKEÇ/23.05.2022/13.23