Milenyumla birlikte, insanların üretkenlikleri ve kültürleri de aynılaşmaya başladı…2000 sonrasında yaşamlar arasında belirgin farklılıklar ortadan kalktı. Önceki kuşaklar arasında bu farklılıklar, küçük çaplı da olsa devam etmesine rağmen yeni kuşaklarda tamamıyla düzlenmiş gibi…
Yeni kuşakların etkileyenleri her yerde aynı uyarıcılardan oluşmaktadır. Müzikleri, eğlenceleri, heyecanları, duyguları hep birbirine benzemektedir. Yani ortak bir yaşam algısı ortaya çıkıyor… Kuşaklar arası çatışmalar üzerine, farklı ortamlarda akranlar üzerinde bir araştırma yaptığınızda birbirlerine ne kadar benzer tutum ve davranışlar ortaya koyduklarına şahit oluyorsunuz…
Kırsal yaşam ile şehir yaşamı arasında geçmişte çok belirgin farklar vardı, ancak günümüzde bu farkların yok olduğunu görmekteyiz. Üretici olan kırsal nüfus günümüzde kısmi üretici, daha çok dışardan aldıklarıyla yaşamını devam ettirir olmuştur. Her evin önündeki tandırlar yerini şehirden ya da kasabadan gelen ekmek satıcılarına bırakmıştır. Gece sohbetleri yaşlıların tecrübelerini anlatımı, netle oynamaya ya da televizyon kültürüne yenik düşmüştür. Haliyle şehirdeki eğlence mekânlarına gitmeyen, kırsalda yaşayan gençler bunun yerine sanal âlemde bu isteklerini doyurmaya başlamıştır. Bu da şehirdeki gençler ile kırlarda yaşayan gençlerin çok da birbirlerinden farklı istek arzu ve yaşamlar ortaya koymadığını göstermektedir. Bu durum değişimin yönünün belirginlik kazanmasını beraberinde getirmektedir. Eskiden kırsal kesimde çok yavaş bir değişim yaşanırken, şimdi şehirlerdeki değişimin neredeyse aynı şekliyle kırlarda yaşandığını gözlemliyoruz. Tüm bunların oluşumunda dijital kuşatmanın, insanlık yaşamını ortak bir kültürle kuşatması yatmaktadır. Dijital çağ gençliği doğrudan kendisine bağımlı hale getirdi. Kendisinden uzak bir neslin kendisini eksik hissedeceğini bildiği için, arada bir karmaşık denklemlerle beyinleri allak bullak ederek, gençliğin davranışlarını izleyerek bir kanaat sahibi olsa da, kendisinden uzak bir yaşamın, yeni neslin yaşamında olmasının imkânsızlığını yaratmaya çalışıyor…
Eskiden, kendi toplumumuzda, Türk sanat müziği, halk müziği, özgün müzik, pop, arabesk ve klasik batı müziği dinleyen farklı dinleyici kitleler vardı. Şimdi öylesi kitleleri bulmak bayağı zorlaştı. Çünkü müzik tarzı tek tip genellikle, pop, rak ve metal müzikler yanında hipap da dinleniyor… Ancak bu müzikleri de yine dijital ortamlardan dinliyorlar. Bütün bunlar gösteriyor ki gençlerin yaşamında dijital medya ciddi bir kuşatma halindedir. Alış verişlerinin neredeyse tamamına yakınını dijital satış firmalarından temin ediyorlar. Pozitif algı bu nesilde görüntü değişimine neden olmuştur. Eskiden elle dokunduğumuz, gözle gördüğümüz ve elimize alıp incelediğimiz ancak pozitif olabiliyordu, ancak yeni nesilde bu algı sadece görme ile varlığını kanıtlayabiliyor. Görme de, somut nesnesel olarak algı ortamımızda görmek değil, sanal ortamda elde ettiğimiz görme yeterli oluyor. Çünkü yeni neslin gerçeği sanal ortam olduğu için, somut gerçek ortam, onlara yabancı kalmaya başladı. Dolayısıyla aynı ortamdan gelen uyarıcılılarla beslenen neslin, beslenme kaynakları da tek merkezden geldiği için farklılıklar ortadan kalkmaya başladı tek tip bir yaşam oluşturuldu.
Gençlerin kullandığı kelime ve kavramların çok sınırlı olduğunu görüyoruz, çünkü konuşarak geçen zamanı kayıp sayıyorlar ve doğrudan maddi olarak kazanımlarının nereye geldiğini dikkate alıyorlar. Maddesel bir getirisi olmayan hiçbir düşünce ve aksiyomun yanında olmayı düşünmüyorlar. Belli küçük gruplar bunların içinde olmasa da genel anlamda ortak bir yaşam algısının olduğunu görmekteyiz.
Uzun zamandır, dünyada tek devlet anlayışı oluşturulmak isteniyor, aslında bu tek dünya demektir. Yani emirlerin ve talimatların belli merkezden çıktığı daha sonra bölgesel ve ulusal hiyerarşiden geçerek dağılacağının ipuçları olduğunu bilmek gerekiyor. Merkezden çıkan talimatlar ulusal yöneticilerden yayıldığı zaman, bunun adı her ulusun kendi içinde yönetildiği anlamına gelmiyor. Çünkü yönetim tek elden mevcudiyetini sürdürmek için, öncelikle dijital kültürle insanları benzer kıldı, yaşamları ve kültürleri aynılaştırıp farklılıkları ortadan kaldırdı, sonrasında ulusal yöneticiler eliyle toplumu yönetmeye başladı, dolayısıyla değişim serbest bir değişim gibi görünmeye başladı. Oysa bu bir plan ve program doğrultusunda yapılan değişim olduğu için, serbest değişim değil doğrudan planlı bir değişimdir. Bir program doğrultusunda yapılan, ama serbest etkileşim gibi, toplumda bir algı oluşturularak gerçekleştirilen değişim rüzgârları, toplumsal dokunun genetiğini parçalar. Böylesi zamanlarda bir toplumun kendi ulusal kültürünün toplumdaki karşılığının ve bağlayıcılığının etkisinin nasıl olduğuna bakmak gerekir. Eğer kültür kodları değiştirilmiş ise yeniçağın uyaranları toplumda karşılık bulur, değişmemiş ya da çok az etkilenmiş ise, eski yaşamın kültürel varlığı toplumda ciddi bir karşılığa sahip olur.
Yeni neslin beklentilerinin başında çok az zaman harcayarak çok fazla kazanımlar elde etmek var. Bu kazanımlara kavuşurken de cefa çekmeden bunlara kavuşmak gerekir. Böylece insan kısa sürede haz elde etmiş olur. Kısa sürede haza kavuşmak için de sefa sürmek esas olmalı cefa çekerek kavuştuğumuz haz, haz değil bir çile olur… Ondan dolayıdır ki, çok az zamanda, çok uzaklarda olacak yaşamı da bu anda yaşamak gerekir diye bir yaşam döngüsü kurgulayan nesildir yeni nesil…
Son dönemde ülkenin gençlerinin neredeyse tamamına yakını ülke dışında yaşamak istiyor. Dışardan bakarak olayların değişim ve etkileme boyutunu dikkate almadan, bu gençlik ülkeyi hiç düşünmez vs. gibi olumsuz düşünceler geliştiririz. Oysa gençliğe pompalanan yaşam dinamikleri nereden kimlerin eliyle nasıl verildi, bunları anlamadan ve gerekli tavrı koyacak düşünsel birikimler oluşturmadan, çözümsüz denklemle tüm sorunları çözme gayreti içinde oluruz ancak sonuç kocaman bir hiç olur…
Kısa zamanda nasıl para kazanılır ve insanlar nasıl zengin olur, bunların en bariz örnekleri ülkemiz medyasında boy boy gezinirken, bunlar hangi birikim yetenek ve liyakatle bu zenginliklere ulaştılar sorusu gençliğin kafasında sorduğu soruların başında geliyor. Bu soruların tatmin edici cevaplarının olmayışı da, gençliği sabırsızlaştırıyor. Sabırsızlanan gençlik, bulduğu ve açtığı her gedikten kendisine bir yol oluşturmaya çalışıyor, çünkü elinin altında bulunan dijital yaşam kutusu ona dünyanın neresinde hangi imkânlar olduğunu sunuyor. Bu imkânları gören, bulunduğu ortamda da harcadığı zaman ile kazanımları arasında da bir bağ kuramadığı için, daralan nefesini yeniden açmak için bulunduğu ortamı terk etmek birincil hedef haline geliyor. Gençlerin bu hedeflerinin oluşumunda küresel bir hesabın yapıldığı muhakkak, ulusal yöneticilerin bu hesapların dışında kaldığını iyi niyetle söylesek bile, ortaya çıkan sonuç ve bu yola girmek için yapılan politik çabalar, böyle olmadığına bizi inandırıyor. Çünkü gençlik ıslak elden kayan balık gibi değil daha aktif ve hızlı bir kayış yaşıyor. Bu gidişin nedeni, her ne kadar kültürel benzerliklerin ve dünya yaşam konforunun herkesin beynine kazılmış olması olarak görülse de, bu süreci hızlandıranlar her zaman ulusal yöneticilerin gerçekle uyuşmayan akıldışı uygulamaları, politik baskı kurmaları ve genciğin sorunlarını çözme yerine, günü kurtarmak için oynadıkları politik kurnazlıklarının neden olduğu bir gerçektir. Yöneticilerin neden olduğu olumsuzlukların giderilmesi de ancak yönetim eliyle gerçekleşir. Bir yönetim olumsuzlukların olduğunu anlatarak medya ile bunu herkese ulaştırmaya çalışıyorsa, kendi kuyusunu kazdığının farkında değil demektir.
Eğer bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada sona doğru insanlar yaklaşıyor demektir. Küresel dijital kültürle evrensel bir kültürün oluşturulduğu muhakkak. Ancak bu kültür, tüm farklılıkların ve toplumların yaşamını devam ettiren temel dinamiklerin ortadan kalkması demektir. Bu farklılıklar ortadan kalktığı zaman, benzer uyaranlardan etkilenen insanların oluşturduğu kültür kodları da benzer uyaranlardan gelen talimatlarla içerik olarak doldurulacak demektir. Uyaran ve içerik benzerliği ile oluşturulan küresel yeni nesil gençlik, hızlı yaşayan, haz alan ve az zaman harcayan, hareketten uzak, tamamıyla sanal ortamda isteklerini elde eden bir yaşam olacaktır.
Böylesi bir gençliği doyurmanız ve tatmin etmeniz çok zordur. Onun içindir ki, küresel dijital baskı kuran kültürel talimatların pençesinde denek olan gençlerimizi bu kıskaçlardan kurtarmak zorundayız. Bunun en önemli yolu gençleri aktif kılmak ve sürekli meşgul olacağı, karşılığını maddi ve manevi olarak alacağı alanlara yönlendirmektir. Bu alanlar yoksa o alanları açmak için gayret ve çaba harcanacaktır. Birilerinin konforlu yaşamdan aşağı inmemesi için, gençliğini hiçe sayarak onları imha ederek kaçışın eşiğine getirenler, toplumsal geleceği peşin sattıkları için, şu anı da karanlık ve kaos ortamına taşırlar…
Gençlere ortamlar oluşturulmalı sadece fiziki gücünden faydalanılan bir varlık olarak görülmemeli… Gençlik, farklılıkları fark ettirecek bir yaşamın nasıl ortaya çıktığını bütün boyutlarıyla oluşturmak ve onu bir cazibe haline getirmekle ancak girdiği yoldan geri döner, yoksa gençlik ıslak elden kayan balık gibi kaybolup derin okyanuslara gidecek gibi…
Benzerlikler iyi görülmemelidir, herkes birbirine benziyorsa orada hayat durmuş demektir. Farklılıklara kapıların kapanması yozlaşmaya kapıların açılmasıdır. Yozlaşan hayatlar bir çöplüğe döner kaldırılıp atılması ve yerine yenilerinin gelmesini gerekli kılar… Gençliğimizi benzer ortamların havasıyla büyüteceğimize, farklılıkların bir kıvılcım için önemli unsur olduğunu bilerek geleceğe hazırlayalım yoksa gelecek gelmeden gitmiş olacaktır.
İyi bir gelecek için, bir iyi bu gün alalım, dünlerin karanlığını bırakıp aydınlık kalanları meşale bilelim, sular gemiyi kuşatmadan farklı bir gemi olan Nuh’un gemisinde yerimizi alalım, yoksa bu gemiyi bu sular yutacak…
Selam ve hürmetlerimle hayırlı olmasını rabbimden diliyorum…
Bahadır Hataylı/29.01.2022/00.40