25 Nisan 2021 Pazar

YAŞAM AŞINMADAN AŞANLARA ARMAĞANDIR

Bir çizelge var elimde zamanı gösterir diye almıştım; oysa zamanı kaçırdığımı çizelgeye baktığımda anladım. Zamanı yakalayana aşk olsun, o kadar hızlı gidiyor ki, tetikteki parmağımı nişan alayım diyene kadar kaybettim izini…Zamanla iyileşir, zamanla alışırsın, zamanla geçer derler ya, aslında geçen seninle ilgili olan değil, sadece zaman geçiyor. Bu ifadeler tamamıyla zamanla aramızı ayırmak ve bizi alıştığımız durumdan rahatsızlık duymayacak düzeye getirme masallarının giriş bölümünü oluşturmaktadır.

Hakikaten zamanla geçen bir şey yoktur, sadece zaman geçip gidiyor biz ise arkasından avunmuş bir çocuk gibi hayretle bakıyoruz sadece! Zaman geçiyor, peki zaman geçerken yerinde kalan başka bir şey var mı dersiniz? Değişmeyen tek şey değişmenin kendisidir demişti, E. Mach, ancak bakıyorum da değişmeyen hiçbir şey yoktur yaratılmışlar evreninde, hatta değişme de değişerek giderken zaman onu da kendi başına bırakmıyor öğütüyor her yandan…

Zamanı göstermeyen bir gece ve gündüzü imha etmiş bir ahtapot her koldan kuşatmış bizi. Bu kollar arasında her yanımızdan parçalanırken, birileri çıkmış zamanla alışırsın diyor, acının tanımını yapacak var mı hangi ilaç devadır ona…Acının bir tanımı yoktur acı acıdır rengi kokusu her yerde ve kişide aynıdır. Ondandır kimse başkasının acısından beslenerek ona da alışırsın diye öğütlerde bulunmaya kalkmasın.

Geçen zamanla birlikte acılarınızın şiddeti ve etkileme gücü artarak yayılış gösteriyorsa, kim diyebilir ki zamanla alışırsın diye. Acaba zamanla alışan biz miyiz yoksa törpülenen yanımızla o acıları duymuyor muyuz? Yani her alışkanlık aslında bizlerin duyum eşiklerinde bir farklılaşma oluşturmaktadır. Acıyla yoğrulan bir organizma öyle acılarla boğuşurken, yeni bir acı dalgasıyla karşılaştığında onun duyumu kolayca alınmaz. Çünkü çekilen acılar acı duyma eşiğini yükseltmiştir de ondan duymayız.

Zamanla alışırız ifadesinden oldum olası hiç hoşlanmam. Geçmişte aynı apartmanda oturduğumuz Rahmetli bir komşum vardı. Sohbet ederken benim keskin çıkışlarım için Erol Efendi sen şu an öğrencisin zaman geçecek sen bu söylediklerini ilerde söylemeyeceksin, çünkü böyle ateşli niceleri vardı bir makama geçtiklerinde onların esamisi bile yok ortalıkta, onun için çok keskin olma yarınlar böyle olmaz derdi. Oysa ben hep itiraz eder ve derdim ki Hacı dayı İnşallah bu irade bu akıl ve bu yürek bende olduğu ve inandıklarım da bu değerler olduğu sürece ömrüm yettiğince bu mücadelem devam edecektir. Söylediklerime sadık kalacağıma Rabbim şahittir derdim. Hakikaten bulundukları ortamları değiştirdikten sonra karşılaştıkları her ortama uyum sağlayarak kendilerini yavaş yavaş törpüleyerek tarih sahnesinden kalkan yaşamları gördükçe Rabbime Hamt ediyorum ki, zamanla alışanlar sınıfına bizi sokmadığı için…

Evet, tekrar ediyorum zamanla alışıyoruz demek aslında Allah’ın belirlediği duyum eşiği sınırlarımızın sonradan yeniden biçimlenmesine göz yumuyoruz demektir. Zaman insanı alıştırmıyor, zaman insanı alıp götürüyor ama biz zamanla aramızda bir mukavele yapmış gibi davranarak kendimizi aldatmaktan başka bir iş yapmıyoruz. Zamanın bize verdiği bir söz yoktur, siz benim peşime takılın belli bir süre sonra sizinle her hâlükârda anlaşırız diye…Peki neden tüm karşılaştığımız ve karşılaşacak olduğumuz zorlukları aşmamız gerekirken, kafanı takma zamanla alışırsın gibi doğruyu yamultan nasihatlerle karşılaşırız. Zamanla alışırız ifadesinin içinde öyle patolojik yönler var ki, bunları kelimelerle izahata kalkmak yeterli gelmeyebilir.

Zamanla alışırız ve herkes ilk anda tepkiler gösteriyor ama zamanla onlarda duruma uyum sağlıyor bu da doğal bir süreçtir ifadesi, olumlu değişimin önüne konulan en büyük engeldir. Zorluklarla ve problemlerle karşılaşanlara bu problemleri çözmek için kendisine verilen zihinsel ve akli melekeleri çalıştırarak, bunları aşabilecek iradi kararlar alabilecek bir yön bulunmasına rağmen bunları yok sayarak, insanın devinimini durdurmak insana yapılacak en büyük kötülüklerdendir. Zamanla geçen sadece zamanın kendisidir. Yani sizinle alakalı kısım ise, sizin geçtiğinizdir. Yani bir kavun nasıl ki vakti zamanında koparılmazsa içi geçmiş ve yenilmez hale gelmişse insan da böyle zamanla kendisi geçer ve insani özelliklerini kaybederek değersiz bir nesneye dönüşür.

Yani zamanla geçer ifadesinin arkasında ciddi bir aşındırma ve erozyona götüren bir yan olduğunu görmek ve anlamak gerekir. Zamanla alışırsın anlayışı yerine zamanla aşarsın diyebilseydik çok farklı bir atmosferde kendimizi bulurduk. Zamanla aşarsın demenin içinde, bir gelişme ve olgunlaşmadan söz edilir. Zihinsel bedensel, ahlaki, fiziksel ve bakış açısının genişlemesi ve mukavemet gücünün artmasını anlatır. Oysa zamanla alışmak demek, törpülenmek var olanları kaybederken biraz acı duysan da onları da unutursun yani kendini imha eder gittiğin her ortamın rengine ve şekline bürünürsün anlamı taşır.

O zaman insana nasihatte bulunurken zamanla alışırsın gibi, pısırıklığı ve kabullenmeyi öğütleme anlayışından çıkarak, zamanla aşarsın diyerek onun gelişimine ve kararlılığına katkı sunmak gerekir. Zamanla aşarsın dediklerimizin dünü bugünü ve yarını aynı olmaz. Onlar sürekli bir çaba gayret ve mücadele içinde yaşamlarını sürdürmeleri gerektiğine inanırlar. Çünkü aşabilmek için hayata her gün yeni değerler katılmalı ve bulunulan ortamlardan daha ileriye gidilmeli ki, aşabilecek duruma gelinsin…Aşabilecek olanlar, aşkın insanlardır. Aşkın insanlar toplumsal devrimler yapan tarihi kahramanlardır. İbrahim (as), Musa(as), Muhammed(as) gibi elçiler zamanla alışan insanlar değil, zamanla aşarak aşkın olan insanlardır. Bunların yaşamı hep daha fazlasını kaldırmaya aday olmuştur. Bulundukları kaynak gelişerek daha geniş alanları etkisi altına alabilecek düzeyde bir mesajın ağırlığı altında yorulanlar değil, her gün daha bir bilelenenler olmuşlardır. Ondan dolayıdır ki tarihe yön verenler olarak bunların isimlerini görürsünüz. Ama bulundukları ortamlara alışanlar ise, sadece değerlerini aşındırarak onların tahrifine giden yolları aralamışlardır.

Ülkemiz gerçeği dikkate alındığı zaman, politikaya karşı böyle bir algının yoğun bir hal aldığını görürsünüz. Ne kadar iyi insan olsanız da oraya girdiğinizde sizde oraya zamanla alışıyorsunuz ve eski savunduklarınızdan eser kalmıyor denmesi, hakikatlerin nasıl da tarumar olduğunu göstermektedir. Yani zamanla alışırsınız diye öğütlerde bulunanlar aslında seninde nasıl dejenere olduğuna şahit olacağız fazla kendini germene gerek yoktur, hayatın insanı neyle karşılaştıracağı belli olmaz. Karşılaştığın ortamlara uyum sağlamazsan yaşayamazsın şeklinde seni senden fazla düşünenleri gördükçe aslında nasılda tüm var olanların senin yokluğun ve imha olman üzerine görev üstlendiklerini görüyorsun…

Bu açıklamaları dikkate aldığımız zaman, zamanla alışan insan değil, zamanla aşan gelişen insan olmaya aday olarak yaşayalım ki, bir mücadele ve misyon sahibi olduğumuz anlaşılsın…” İbrahim’i ateşe atacaklarının haberini ona ilettiklerinde, Allah ne güzel vekil ve o ne iyi yardımcıdır demişti. Bunu üzerine Allah” Biz ateşe dedik ki, İbrahim’e karşı serin ve esen ol…” İşte bu hakikat bizlerin zorluklar ve barikatlar karşısında onlara alışan uyum sağlayan insan olmamızı değil, onları aşabilecek ve onların üstesinden gelebilecek iradeyi ortaya koymamız gerektiğini göstermektedir. Böyle bir yaşamın yardımcısı Allah’tır ve ona hemen Nusret’ini gönderir…Diğerleri ise şeytanla dans ettiği halde Allah’tan yardım bekler.

Rabbim bizleri aşınarak alışanlardan değil, mukavemet göstererek gelişen olgunlaşan ve aşan insanlardan eylesin…Onlar aşkın insanlardır. Hakikatler ancak aşkın insanların eliyle yeryüzünde devrimler yapacaktır. “Rabbim bizleri İmandan sonra topuklarımız üzerinde gerisin geriye tekrar döndürme…” Selam ve dualarımla…

Erol KEKEÇ/24.04.2021/18.56