9 Mart 2021 Salı

“HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK”

     YÜZLEŞME BELGESİ OKUNMALI...


“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözü ile “Her şey çok güzel olacak” ifadesi görünüşte farklı gibi görünse de aslında her ikisi de geçmişin kötülüğü üzerine yeni bir dünya kuracağını anlatmaktadır. Yani kurulacak dünyanın temelinde eski olmayacağını yepyeni ve farklı bir ortam kuracaklarını anlatmaktadırlar. Âmâ gelin görün ki, başkalarını olumsuzlayarak kurulacak dünyanın ondan daha aşağıda olacağından kimsenin kuşkusu olmasın…Öncelikle Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sloganıyla ortaya çıkanların toplumu getirdiği noktayı sonrasında da her şey çok güzel olacak diyenlerin gittiği yolun biraz izahatını yapmaya ne dersiniz?
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bundan sonra biz varız, isteklerinizi bize ileteceksiniz, eskiden kimin ne yaptığı önemli değil, yeni kurallar ve yeni anlayışlar egemen olacak ama bu anlayış tamamıyla hizmet aşkıyla sizleri dikkate alacak çünkü hizmet gönül işidir; algısına sahip bir anlayıştan oluşmaktadır.
Peki bahsedilenler ne kadar karşılık buldu dersiniz, Bu anlayış yönetim erki olmadan önce %1’lik kesimin ülkenin GSMH’nin %33’üçüne sahip olduğu çıta o kadar arttı ki,20l6’lara gelindiğinde GSMH’nin %57 sine çıktı, yani artış çok hızlı, peki %99’luk bir kısmın ülkenin Milli gelirinden payına düşen ise %43’e indi. Merhum NFK’in deyimiyle, “Bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul, kurt koyunlara şah olsa bu taksimi yapmazdı…”
Harika yollar yapıldı, hakikaten ülke tarihinde böyle yollar hiç yapılmadı. Hem fiziki yollar yapıldı hem götürme yolları yapıldı. Fiziki yolları herkes görebiliyordu ve bunları anlatarak bitiremiyordu ancak götürme yollarının nasıl olduğunu kimse bilmiyordu bilenlerde belli bir çember içinde olanlar olduğu için her şey kuralına uygun yollardan oluşuyordu. İtirazın karşılığı da şap diye hemen suratına yapışıyordu bir sorun bakalım o yollar neden yapılmıştı…(!)
İtibarımız çok yükseldi bunlardan övünç duyduk ve her yerde anlattık dünyanın her yanına yardımlar taşıdık hatta, tüm dünyanın yaptığı yardım faaliyetlerinden daha fazlasını tek başına yapan ülke olduk…Biz bu itibarın yolunun gönülden geçtiğini düşünürken bir de baktık ki, bu yükselişin arkasında tasarrufta sınır tanımamak olduğunu gördük…Hatta “İtibarın tasarrufu olmaz” sloganı en üst perdeden dillendirilerek gündem oldu. Yani İtibarını yükseltmek için harcamalarında hiçbir sınır tanımayanlar, ekmek buluyorsanız aç değilsiniz, asgari ücret neyinize yetmiyor denen şaklabanların çıkışlarıyla, Halkın gözünde tepe üstü itibar kaybına girmez mi…
Fırat’ın kenarında bir koyunu kurt aparırsa hesabı Ömer’den sorulur diyenler, Kadıköy’ün meydanında açlıktan ve soğuktan donarak ölenin farkında olmadı.
Dindar nesil yetiştireceğiz bundan sonra, İmam Hatipler açılacak ve herkes istediği gibi yaşayacak dediler ve hakikaten de öyle oldu, herkes istediği gibi yaşıyor artık, insanların hızını hiçbir barikat durduramaz oldu. Dinden kaçan kaçana, haz almanın ötesinde herhangi bir değer sisteminin olduğuna inanmayan nesiller sığırcık sürüsü gibi öyle bir hızlandı ki artık durdurana aşk olsun(!)
Şehirlerin yapısı değişecekti, öyle bir değişti ki, rant çöplüğünden kâinatın sahibinin masmavi gökyüzüne bakabilmek ve o insicamı görmek haram oldu…
Adı kitler olarak bilinen milletin malları çok üretim yapacaktı, öyle bir firene basıldı ve üretim bazı yerlerde çok düştü ve bu kitler zarar etmesin diye, sonrasında sahip oldukları gayrimenkullerin ederinden aşağı satıldı…
İhale şartnameleri ihale sayılarından hızlı değişti hatta öyle değişti ki, kime hangi ihalelerin verilmesi gerekiyorsa onların koşullarını sadece taşıyan şartnameler oluştu. Çok hızlı çalışılıyordu…
Gençlik önemli, onun için seçme ve seçilme yaşı 18’e indirilmeli diyerek o kadar çok çaba harcandı ki gençlik düşünüldüğünden(!) gelinen nokta da gençlikle arada hiçbir irtibat kurulamayacak düzeyde çağ atlandı.
Gençlik kullanılmak ve parmaklar kalksın arkası önemli değil, onlardan bir temsilci olursa gençlik tamamıyla bu yöne kanalize olur diye düşünüldü, çünkü iletişim ayıları değil, iletişim ve sosyal psikolojiyi çok iyi bilen koçlar bu fikri vermişti nasıl olurda uygulanmazdı. (!)Uygulandı uygulanmasına da sonrasında gençlik öyle bir tavır aldı ki, inadına yaşıyorum ve sana bakmıyorum diyerek, kendisini inattan dolayı ucunu göremediği vahşi dalgaların sularına bıraktı…
Özgürlükler ülkesi olma vaadi herkesi cezbetmişti, çünkü herkes özgür birey ve kurallı bir toplumda dayanışma ve iletişimi yüksek hoşgörünün ve merhametin yoğun olduğu bir ortamı arzuluyordu. Bu arzuları kursağında kaldı. Hatta öyle oldu ki herkesin içi gaz doldu ve o gazın vermiş olduğu rahatsızlıktan kurtulmak için, geğirerek rahatlama alanları da çok daralmıştı; eskiden olduğu gibi başörtüsünden dolayı kafası bozulanlar hemen Beyazıt Meydanında rahatlamak için bağıramıyordu. Çünkü bugün öyle bir şansı kalmamıştı birlikte aynı yerde buluşarak eylem yapanlar birbirine karşı olabilir miydi? Güç kimdeyse onun sözü her zaman geçerli olmalıydı 70-80 yıldan sonra bir imkân ele geçmişti bu imkanlara kimse bir zarar veremezdi vermek için bir çabası olursa hemen vatan haini olabilirdi. Yani Valdo sen neden burada değilsin, diyebilecek cesaretleri de kalmamıştı. Yani tüm ıstıraplarını içine atmış ve gazdan patlamaya gelmişti…
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak deniyordu, Hakikaten hiçbir şey eskisi gibi olmuyordu her şey yeniden yazılıyordu. Dün ortalıkta görünenler bugün kayıplara girmişti. Dünün zulmüne başkaldıran ve dünyanın neresinde bir haksızlık varsa o haksızlıklara karşı her Cuma Beyazıt Camisi önünden eyleme geçerek Sultan Ahmet Ya da Laleliye doğru giden eylemciler aşırı gittiğinde onlarla birlikte her ortamda bulunan ve zaman zaman da Polis Panzerlerinin üzerinden eylemcileri sakinleştirmek için o uzun parmaklarıyla şehadet parmağını birilerinin gözüne sokar gibi duygusal ve güçlü hitabetiyle insanları hem sakinleştiren hem de keskinleştiren adam hakkında, Bunların Türkiye’deki birçok yönetimleri, dava açarak mahkemede sürüm sürüm süründürmek için çabalıyorlar, yani hiçbir şey eskisi gibi olmuyor çok doğru bir söz(!)
Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, haksızlıklar ve hukuksuzluklardan doğan usulsüzlükleri fark edenlerden susması istendi susmadığı zaman da bulunduğu makamın tüm imkanları elinden alınarak vatandaş Rıza olarak piyasaya salındı… Hatta burada öyle yeni nasihat şekilleri oluştu ki, İnsanların susmasının Allah’ın bir emriymiş gibi olduğuna inandırabilmek için, şeytanın aklına gelmeyen oyunlar devreye girdi. Bu oyunlardan birisini burada paylaşmak istiyorum, o yerin en yetkili şahsının sözleri, Toni Bey şimdi söylediklerinde sen haklı olabilirsin bunları belgeleriyle de kanıtlamış olabilirsin, ama bunu şöyle düşünelim.15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunanların mermileriyle şehit olanlar haksız mıydı? Tabi ki haklılardı vatanlarını savunmaya kalkmışlardı ama onlar şehit oldu. Senin durumunu da böyle düşünmek lazım… Nasıl yani anlayamadım der Toni Bey, Yani sen haklı olsan da sen gidip istifa et, yani biz senin buradan gitmen için gerekçe oluşturmak istemiyoruz ama sen gider istifa edersen bizim işimizi kolaylaştırırsın Allah sana başka yerden belki farklı kısmetler verir. Yani haklı olman senin istifa etmene engel değil, şehitler de haklıydı ama şehit oldular sen de böyle senin için bir şehitlik gibi düşün diyerek hem nalına hem mıhına vurarak İnsanları hipnoz eden algılar eskiden yoktu sahiden…
Yine başka bir B. Yardımcısının söylediklerini de aynen aktarayım eskiden böyle miydi…Nadi Bey konuşur, Sayın Başkanım bizim tüm prosedürlerimiz tamam harcımızı da yatırdık hala bu ruhsatı niye alamıyoruz dediğinde, Nadi Bey bu işleri bilmeniz lazım, siz bu bölgede sanki hiç iş yapmamışsınız gibi davranıyorsunuz; bizim buraya gelen insanlar gideri çok fazla, bunları sizler karşılamazsanız biz nasıl bunların altından kalkacağız, onun için bu işi hemen çözelim ondan sonra da beraber Cumaya gidelim. Tamam ama ben hakkımı helal etmiyorum sadece işimin çözülmesini istiyorum der Nadi Bey. Cuma’da yan yana otururlar ve bizim merhametli hak yemeyen helal rızık dışında elini hiç harama bulaştırmayan B. Yardımcımız Nadi Bey’in dizinin üzerine elini kor ve der ki, Yahu Üstat Allah’ın huzurundayız hakkını bize helal et de şu Cuma günü bizi Allah’ın huzuruna rahat çıkar…Eskiden bunlar var mıydı, hakikaten bu kadar çağ atlayabilmişiydik…
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ne kadar da doğru söyler sahibi, eskiden toplumda bu kadar kamplaşma ve kutuplaşma var mıydı halk arasında? İnsanlar dolu dizgin fütursuzca ve ahlaksızca ağzını açıp gözünü yumarak kendi görüşünü kabul etmeyene küfreder miydi, Eskiden bir şey yoktu belki, ama kızaracak bir yüz vardı, olur ki bir daha yüz yüze bakabiliriz kullanacağımız kelimeleri iyi seçelim derlerdi.
Eskiden Üniversite hocalarımızın bir ağırlığı vardı Dr. Olan bile bir özellik sahibiydi, şimdi nice Prof.ler var ki, bozdur bozdur harca durumunda hakikaten eskisi gibi olmuyor hiçbir şey…
Eskiden insanların alabilecekleri eşya ve yiyeceklerin sayısı belliydi ama mutluluk çıtaları çok yüksekti. Şimdi alabilecekleri seçenekler çok fazla ama alabilecekleri imkanları çok az, yani mutlu olmak için alma güçleri ile mutluluk artış hızları arasında ters orantı var. Yani alım gücü düştükçe mutsuzluk artıyor eskiden böyle miydi hayır, çünkü herkes bulunduğu ortamdaki koşullara göre sosyalleşiyordu ve istekleri de bulundukları ortamla sınırlıydı. Çağ atladık Uzaya Göktürk gönderdik Cantürk gönderiyoruz, Baştürk yolda hezimete uğramış gerçek Türk yerlerde sürünüyor yani her şey farklı değil mi?
“Hiçbir şey eskisi gibi değil”, Dedesi, dayısı, amcası babası, hocası ve daha nesi nesi olanların beş kuruş etmediği halde öyle makamlara getirildikten hemen sonra, F. Kerim Gökay gibi ortalıkta gezdiklerini gördüğünüzde bir de İşini iyi bileceksin ve liyakat sahibi olacaksın demiyorlar mı, işte buna bitiyorum(!) Yani hiçbir şey eskisi gibi değil hakikaten…
Hiçbir şey eskisi gibi değil, Sonuna kadar özgürsünüz, benim düşündüğüm dışında istediğiniz kadar düşünebilirsiniz ama benim düşündüklerime ve söylediklerime aykırı olursan işte o zaman hemen vatan hainliği tasmasını takarsın eskiden tasma takmak bu kadar kolay mıydı…Tasma takmak ne kadar kolaylaştı.
Atın önüne et, itin önüne ot koymak bu kadar kolay mıydı eskiden, şimdi istediğinize hemen ulaşabiliyorsunuz…Bunun kıymetini bilmek gerekmez mi?
Eskiden sorumlu, ben bundan sorumluyum dediği zaman, bunun bir karşılığı olurdu ve bir yaptırımı vardı. Bugün öyle mi her şey değişti, insanlar o kadar hoşgörülü ki bazı olumsuzlukları hiç görmeyebiliyorlar, mesela birisi çıksa dese ki, “İstanbul’a ihanet ettik”, nedir bu gökdelenler, bu ne zaman oldu derken, yöneten de kendisiyse hemen bir alkış tufanı ile ödüllendirilebilirsiniz çünkü hiçbir şey eskisi gibi değil…
Olumlu gidişlerin sahibi sizsiniz ama olumsuzluk varsa hemen bir başkası bunun sebebi yani denklem öyle kurulmuş ki bu dönemde hiç değişmiyor oysa eskilerden biri derdi ki, enflasyon düşüyor kabaktan biliyorlar yükseliyor bizden biliyorlar anladın mı böyle olur mu derken halkın algısından şikâyet ediyordu. Oysa şimdi insanların algıları da değişti, enflasyon düşünce, ekonomik istikrar ve iyi yönetim oluyor, yükseldiği zaman da dış güçler Parçalamak için hep birden bizi engellemeye çalışıyorlar…Hakikaten eskiden insanlar bu kadar bilinçli değildi, düştüğünde Kabağa bağlıyorlardı yükseldiğinde de Demirel’i sorumlu tutuyorlar ondan dolayı Nurlu Süleyman, elinde Kur’an gönlünde İmanla bu halkın başına 7 kere gelip 6 kere gitse de taht kurmuştu…Ne günler değil mi, oysa bu gün çok farklı hiç eskisi gibi olmayacak(!)
Eskiden babanın bir yeri vardı ana baş tacıydı, Öğretmen bir harf öğrettiği için ona köle olunurdu, doktor saygı duyularak Ondan müsaade istenirdi. Köylü Milletin efendisiydi, yere düşen tutulurdu, bakıp geçilmez görülür, derdi dert edinilirdi. Gariban mahalleler ile zenginler ayrılmazdı, surlarla zenginler kendilerini korumak için ahlak dışı davranmazlardı. Mahallenin zengini fakirleri de bilirdi. Oysa şimdi görgüsüzün bir oğlu olmuş, çekmiş pipisini koparmış gibi, yaşanan bir yaşam egemen oldu…Hiçbir şey eskisi gibi asla olmayacak çünkü Tren çoktan gitti bu trenin dönüşü yoktur ondan eskisi gibi olması mümkün değildir.
İki yılda, bir ilçenin Belediye başkanından randevu alabilmenin öyle kolay olmadığı ve kendilerini dev aynasında görenlerin çoğaldığı bir çağda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…
Gösterişten mafya babaları gibi bir sokağa mahalleye geldiklerinde siyah camlı lüks arabalarla gelip, erkeklerin gözlerinde siyah güneş gözlüğü bayanların kafasına takılı ve gökten zenbille gelmiş gibi insanların içinde yüzüne bakmak istemeyeceğin düzeyde itici bir tablo, hakikaten bunlar geçmişte yoktu, hiçbir şey eskisi gibi değil…
Eskiden sözünde durmayanlar yolunu değiştirirdi, oysa şimdi bunları hiç gündeme getirmiyor musunuz diyen kişi, en az o konularla 10 defa muhatap olmasına rağmen, hiç duymamış ve bundan haberi yokmuş gibi davranarak; yüzüne yağmur yağıyor gibi davranmayı beceremezdi. Oysa şimdi öyle çağ atladık ki, çıplak olanlar bile ben elbise giydim, siz görmüyor musunuz diyecek kadar herkesi hipnotize edebiliyor…Eskiden böyle miydi(!)
He bunları söylerken eskilerin hayal edemediği şeyler elbette var…Mesela devasa Adalet sarayı, (adaletin mülkün temeli olduğu yer değil), Cafcaflı okul binaları, aşağılanan öğretmenler, okulun patronu veli ve çocuğun olduğu okullar, Çok harika Hastanenler ( İçinde bazı olumsuzluklar olsa da prosedürden kaynaklı) olduğunu bu gün bende alkışlayanım ama oradaki Hiyerarşik yapıdaki atamalar ve kadrolaşmaları bu işlerin dışında bıraktığımda hakikaten eskisi gibi olmayan tek kurum diyebilirim…
Tarım ve hayvancılık konusunda nasıl genetiğimizin değiştirildiğini söylemeye gerek yoktur. “Gıdanız ilacınız olsun…” Oysa bizim gıdamız Sokrat’ı zehirleyen baldıran zehrine döndü. Yediğimiz bizi hastanelere taşıdı, herkesi hastalıklardan korunmak için hastanelerin sayısını artırma yarışına girdik. Kimse bu fabrikanın girdisini sorgulamadı girdisini bilmediğiniz bir fabrikanın nasıl ve ne çıkaracağını da bilemezsiniz, onun için öncelikle gıdamız ele alınmalıydı ancak bu konuda iflas ettik…Bunu rahatlıkla söyleyebilirim Çünkü insanların sağlığını allak bullak eden zehir tacirleri gıda adı altında televizyonlardan reklam yaparak toplumu resmi yollarla aldattılar. Yani eskisi gibi değil, her şey resmi ve kurallara uygun yapılıyordu, aldatanlarda kuralına uygun aldatıyordu. Önleyici güçleriniz yoksa, olayları olduktan sonra olmuş ve ölmüşlere sebep arayan güçler oluşturursunuz, bu da içinden çıkamayacağınız bir dehlize sizi taşır; işte eskiden bu dehlizler azdı ama şimdi bayağı arttı…Yani hiçbir şey eskisi gibi olmayacak(!)
Konuşacağım o kadar çok şey var ki, ana hatlarıyla bazı canlı örneklerle konuyu özetlemeye çalıştım, uzun olduysa hakkınızı helal edin; kimseyi töhmet altına almak için değil yazdıklarım…Şunu öncelikle belirtmeliyim ki, Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bu yol buradan döner mi zor, peki ne olacak, bu süreci daha fazla zarar vermeden, nasıl rehabilite ederizin üzerinde düşünülmeli ve ayağı yere basan yaptırımı olacak ciddi uygulamalara geçilmeli…Her şey realite yasasıyla uyum içinde olmalı, afaki ve çağdaş yaşamla uyuşmayan kurallarla toplumların yönetilemeyeceği idrak edilerek, ciddi bir tefekkür süreciyle merhamet ve adalet denklemi kurularak, liyakat ve ehliyet bilinenleri denklemdeki yerine konularak, Bismillah diyerek yola çıkılmalı, belki o zaman merhametlilerin en merhametlisi, şefkatle yüzümüze bakar yoksa yoksa…”Hakikaten hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…”
Uyarı: İnşallah Bundan sonra Yazının devamı olan…” Her şey çok güzel olacak” la devam edecek, ne kötüydü ne kadar güzel olacak ve ne kadar güzel oldu şu ana kadar onlar irdelenecek…
Erol KEKEÇ/08.03.2021/22.15
Bir açık hava ve anıt görseli olabilir